277.Bölüm - Eğitme Yolu

avatar
7214 28

Kara Büyücü - 277.Bölüm - Eğitme Yolu


Kalhas, Paul’ün gideceği yeni dünyanın adıydı. Uzay kırığından çıkıp dünyaya geçen Paul daha önceki tecrübelerinden dolayı direkt olarak etrafına bile bakmadan uçmaya başlamıştı.

 

Gerçekten de yerden, sık ağaçlarla dolu bir ormandan yaklaşık elli-altmış metre yüksekte belirdiğini gören Paul’ün yüzünde acı bir gülümseme belirmişti. Her dünya geçişinde gökyüzünden birden düşmeyi sevmiyordu ve her geçişinde uçmayı aklında tutmalıydı.

 

Yasa enerjisini hareket ettirerek ormanın içerisinde daha az canavarın bulunduğu bir yere ilerleyen Paul orada bir mağara buldu ve içerisine girdi. Kalhas’ın mana seviyesi kendi dünyasındakiyle neredeyse aynıydı ve daha önceden Zara'da hissettiği boşluk hissini yaşamıyordu.

 

Mağaranın içine geldiğinde kalbinin içerisindeki kara yıldızı çalıştırarak zindandan dört kişiyi çıkarmıştı. İlk çıkan küçük Wulian anında onun başına konarken Grim onun yanında beklemeye başlamıştı. Semia ve Simon ise oldukları mağaranın içerisini incelemeye başlamışlardı.

 

İkili Paul ile son görüştüklerinden beri fazla ilerleme kat etmemişlerdi. Gerçi zaten Büyükusta seviyesinin sınırında olduklarından bu normal sayılırdı. Bir süre güçlerini biriktirmeleri ve öyle atılım yapmaları gerekiyordu.

 

“Ama bu yeterli değil.”

 

Onların usta seviyeli güçleri Paul’e destek olamazdı. Bu nedenle Paul ikisini sıkıca eğitmeyi düşünüyordu. Aynı zamanda onları kaynaklarla da dolduracaktı.

 

İkisinin karşısına geçip oturan Paul artık onlara olanları anlatmayı düşünmüştü. İkisi onun karşısına oturduklarında, Zara’dan başlayarak anlatmaya başlamıştı.

 

İlk başta Semia’nın babasını kullanarak iblisi nasıl ele geçirdiğini anlatmıştı ve bu konuda Semia’dan bir tepki beklemişti. Ancak genç kız soğukça beklemiş ve bir şey dememişti. Bu Paul’ü biraz rahatlatmıştı.

 

Sonrasında ise ikisini de gerçekten şaşırtan hikayeyi, Karva’nın kılıç tekniğini aldığı zamanı anlatmaya başlamıştı. Karva’nın kılıcı Keln’i onlara gösterdiğinde ikisinin de gözleri parlamış ve Paul’e duydukları saygı artmıştı.

 

Ancak en çok şaşırdıkları an Paul’ün dünyalar arası geçişi ve kendi dünyasında yaşadıklarıydı. Onun annesi ile babasını kaybettiğini duyan ikili ona biraz acısalar da bunu göstermemişlerdi. Paul tüm hikayeyi bitirdikten sonra ise Simon şaşırmış bir şekilde sormaya başlamıştı.

 

“Yani… Sen bir anka kuşunun kanına sahipsin değil mi?”

 

“Mm.”

 

“Ve yanındaki kız, Grim, gerçek bir canavar.”

 

“O da doğru.”

 

Semia’ya da bir bakış atan Simon derince iç çektikten sonra konuştu.

 

“Saf insan olan tek kişi benim yani.”

 

Paul onun bu tepkisini beklemediğinden hafifçe kıkırdamıştı. Ardından, yüzüne yeniden ciddi bir ifade geçirmiş ve konuşmaya başlamıştı.

 

“Şu anda başka bir dünyaya geçtiğimizi unutmayın. Şimdi yapacağımız şey sizin eğitiminizi hızlandırmak ve sertleştirmek olacak. Henüz size güçlü büyüler öğretemem, bunları kendiniz düşünmeniz gerekiyor.”

 

Mağaranın dışına bakan Paul zindandan beyaz kurdu çıkardı ve konuşmaya devam etti.

 

“Avlanmanızı istiyorum. Gün boyunca, kesintisiz olarak. Bunları alın.”

 

Boyutundan bir çift evren yüzüğü çıkaran Paul ikisinin ifadelerinin değiştiğini görse de umursamamıştı.

 

“Avladığınız her şeyi içlerine koyun ve çekirdeklerini de unutmayın. Sizleri eğitme şeklim bu şekilde olacak. Ne kadar çalışırsanız, o kadar kazanırsınız. Ne kadar avlanırsanız ve avladığınız şey ne kadar güçlü olursa size o kadar kaynak vereceğim ve o kadar şey öğreteceğim. Bu arada, kaybolmasanız iyi olur. En azından bugünlük. Yarına kadar uzak menzilde iletişimi sağlayacak bir şeyi bulurum. Ah, ayrıca, güneş batmadan burada olmak zorundasınız. O andan sonra meditasyon zamanı gelecek.”

 

İkisi aynı anda başlarını sallamış ve mağaradan fırlamışlardı. Paul’ün eğitme yolu anlaşılabilirdi ve ikisi de hızla güçlenmek istiyorlardı. Onların arkalarından bakan Paul mağaranın içerisine otururken Grim de onun yanına oturmuştu.

 

“O halde, ilk olarak iletişim araçlarını yapmak zorundayım sanırım. Bir şey bulurlarsa ve güçleri yetmezse benden yardım istemeleri iyi olur.”

 

Spadia bunu onaylarken Paul boyutundan üç farklı renkteki kristal blokları çıkarmıştı. Biri beyaz, biri kırmızı ve biri siyah olan bu kristal bloklar oldukça göz alıcı görünüyorlardı.

 

Kutsal Karanlık Düzen Çemberini kullanarak her kristal blokundan dikdörtgen şeklinde, normal bir tılsım ile aynı boyutta birer tablet oluşturduktan sonra hepsine yazıtlar oymaya başlamıştı. Semboller de aynı işe yarayabilirdi ama Sembolizm küçük dünyalarda bulunmayan bir yoldu. Bu nedenle yazıtları kullanmak daha güvenliydi.

 

O kristalin üzerine yazıtları yazarken bir yandan da bir tehlike mekanizması ekliyordu. Simon veya Semia tehlikeye düşerlerse diğer iki kişi bunu direkt olarak bileceklerdi. Belli zamanlarda bu çok işe yarayabilirdi.

 

O yazıtları hazırlamaya dalarken Grim ise yanından gülen bir yüzle onu izliyordu. Paul’ün üzgün yüzünü görmüş biri olarak bir daha o yüzü görmeyi hiç istemiyordu ve onun şu anki hâlini tercih ediyordu.

 

--

 

Güneş batıya doğru batmaya başladığında Simon olduğu ağacın üzerinden bir kez daha oraya bakmış ve sonrasında mağaraya doğru en yüksek hızında geri dönmeye başlamıştı. Gün boyunca birçok canavar avlamıştı ve bunlar sayesinde Paul’den iyi bir şeyler kazanabileceğini düşünüyordu.

 

O beyaz kurdun üzerinde mağaraya vardığında, Semia’nın çoktan geri geldiğini ve meditasyon yapmaya başladığını fark etmişti. Genç kızın yanında birçok hap bulunuyordu ve bazılarını çoktan yemiş gibiydi.

 

O sırada hap yapmaya devam eden Paul’ün bitirmesini bekleyen Simon o bitirdiği anda yüzüğünü çıkarmış ve Paul’e uzatmıştı. Paul ise yüzüğü almış ve içindeki şeyleri incelemeye başlamıştı.

 

Simon’ın avları Semia’nınkilerden daha fazlaydı ancak bunu zaten bekliyordu. Simon bir yardımcı olan beyaz kurda sahipti ve bu nedenle takip etme gücü Semia’nınkinden aşağıda kalmıyordu. Aynı zamanda, bir kılıç kullanıcısı olarak Simon bire bir dövüşlerde bir bıçak kullanıcısı olan Semia’dan daha güçlüydü.

 

Boyutundan bir miktar alev özellikli hap çıkaran Paul yaptığı iletişim kristallerinden kırmızı olanı Simon’a uzatmıştı. Ona kristali nasıl kullanacağını öğrettikten sonra ise Simon da kendi yerine çekilmiş ve ağzına bir hap atarak meditasyon yapmaya başlamıştı.

 

İkisine birer bakış atan Paul o anda gözlerini kapamış ve meditasyon yapmaya başlamıştı. O anda ruhu gelişebilir bir durumdaydı. Son çaldığı “Bin Yıllık Yas” üzüntüsünü vursa da müziğin yolundaki gelişimini artırmış ve ruhunu iyice güçlendirmişti. Yani Spadia’nın normal eğitimine başlayarak ruhunu güçlendirmeye devam edebilirdi.

 

Ruh Sarayının içinde git gide artan ruhsal baskı ile birlikte ruhunu güçlendirmeye başlayan Paul yavaş yavaş ruhunun güçlendiğini hissedebiliyordu. Aynı zamanda aklında farklı fikirler belirmeye başlamıştı.

 

Bir süredir Zindanın testlerini temizlemeye devam etmemişti ve o anda girebileceği dört farklı test olması gerekiyordu. Eğer doğru hatırlıyorsa girebileceği her testi tamamladıktan sonra zindanın zaman bozma kapasitesi artıyor olmalıydı.

 

Bunun ileride işine yarayabileceğini bilen Paul o anlığına girmeyi düşünmese de ruhu yeterli seviyeye ulaştığı anda testlerden birine girmeyi düşünüyordu. Hangisine gireceğinden tam olarak emin değildi ama buna gelecekte de karar verebilirdi. O anda ruhunu geliştirmeye odaklanmalıydı.

 

O sırada, onlar meditasyon yaparken ormanın yakınlarında sayılabilecek bir şehirde, şehrin merkezindeki büyükçe bir binadan üç kişi birlikte ayrılıyorlardı. Bu üç kişinin biri siyah kıyafetlere bürünmüş, yaşlıca bir adam iken diğer ikisi birbirlerine epey bir benzeyen iki genç kızdı. 15-16 yaşında görünen ufak kız sarı saçlara ve yeşil gözlere sahipti. Diğeri ise 20 yaşlarındaydı ve saç-göz renkleri aynıydı.

 

“Abla, gerçekten teşekkür ederim. Babam kendi başıma gitmeme izin vermiyordu. Bana eşlik etmeniz çok güzel.”

 

15 yaşlarındaki kız böyle konuşurken 20 yaşlarında olan hafifçe kıkırdamıştı.

 

“Bana değil, Yaşlı Kallus’a teşekkür etmelisin Eva. O olmasaydı ikimiz de gidemezdik.”

 

Eva isimli genç kız arkasını dönüp siyah kıyafetli yaşlı adama teşekkür etmiş ve yaşlı adam nazik bir gülümseme ile karşılık vermişti. Ardından, üçlü evin yakınlarındaki boş bir alana varmışlardı.

 

Yaşlı adam elini ileriye uzattıktan sonra bir süre mırıldanmıştı. Ardından, sağ elindeki yeşil karo işaretinden bir ışık fırlamış ve dışarıda bir figüre dönüşmüştü.

 

Oluşan figür, beş altı kişinin binebileceği yeşil renkli, kanatları olan bir yılana benzeyen bir yaratıktı. Dört pençeye sahipti ve biraz ejderhaları andırıyordu ancak bir ejderhanın verdiği baskıcı auraya sahip değildi.

 

“Haydi gidelim. Sabaha doğru ancak varırız sanırım.”

 

Aynı anda üçü de bu canavarın üzerine binmişlerdi ve canavar havalanarak uçmaya başlamıştı. Hedefi, şehre en yakın olan canavar ormanıydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr