257.Bölüm - Güç Gösterisi

avatar
6785 30

Kara Büyücü - 257.Bölüm - Güç Gösterisi


Paul ruh tekniğini dağıtıp asıl gerçekliğe döndüğünde tekniğinin yarattığı etkinin beklediğinden çok daha güçlü olduğunu fark etmişti.

 

Karşısında, Kyle yere yüz üstü yatmıştı. Başından başlayarak yayılan kan göledi onun birkaç kez üst üste kan kustuğunu gösteriyordu. Vücudunda belirgin bir yara olmasa da o anki durum epey korkutucu görünüyordu.

 

Kyle’ın ailesinden birkaç kişi Paul’ün uyandığını gördükleri anda ileriye fırlamış ve Kyle’ın vücudunu çevirmişlerdi. Aynı anda, Paul kanın hepsinin Kyle’ın kustuğu kan olmadığını fark etmişti.

 

Gözleri, burun delikleri ve kulaklarından da kan akmıştı ve o anda gerçekten de acınası bir durumdaydı. Paul ruhuna aldığı hasarı hatırladığında onun zaten birkaç gün içinde öleceğini anlamıştı.

 

Etrafındaki asillerin bakışlarının değiştiğini gören Paul alana çıkan aile üyelerine bakıp başını hafifçe eğerken konuştu.

 

“Kendimi tam olarak tutmadığı ve aşırıya kaçtığım için özür dilerim. Özrümün göstergesi olarak, lütfen bunu alın. Yoldaş Kyle uyandığında ona da özürlerimi iletin.”

 

Paul ilerleyip yüzüğü verirken bir aile üyesi yüzüğü almıştı. Kyle’ın aldığı hasar yüzünden öfkeli olsalar da Paul’ün nazik davranışları biraz yumuşamalarına neden olmuştu.

 

Bu sırada kalabalığın arasındaki bir yaşlı öne çıkmış ve konuşmuştu.

 

“Sahte dövüşlerde elbette yaralanan bir taraf olacaktır. Genç efendinin de bunu anlayacağını düşünüyorum. Şimdilik lütfen onu alandan çıkarın. Uyandığında genç kardeş Paul ile Kyle bunu aralarında halledebilirler.”

 

Yaşlı adamın ortamı sakinleştirirken bir yandan da Kyle’ın Paul ile olan işinin devam edeceğini söylediğini anlayan Paul dışarıya göstermediği bir şekilde gülmüştü. Aralarından en iyi kendisi biliyordu ki Kyle bir daha uyanmayacaktı.

 

Kyle’ın aile üyeleri onu alandan çıkarırlarken Paul de hafifçe iç çekti. Kyle’ın az önce aldığı hasardan sonra bir başkasının kendisine meydan okuyacağını sanmıyordu ve o birine meydan okursa basitçe zorbalık yapıyormuş gibi görünecekti.

 

Bunu istemeyen Paul alana arkasını dönüp kalabalığa doğru ilerlerken bir anda alana bir başkası girmiş ve konuşmuştu.

 

“Hehe… Kardeş Paul, biraz daha bekle. Ben de sana meydan okuyorum.”

 

Şaşırmış bir şekilde arkasını dönen Paul bu sefer ona meydan okuyan kişinin oldukça yapılı bir vücuda sahip olan bir başka genç olduğunu fark etmişti. Prense kısa bir bakış attığında onun yüzündeki kurnaz gülümsemeyi görmüş ve geri çıkmaktan vazgeçmişti.

 

Onun yeniden alana girdiğini fark eden yapılı genç adam büyük bir şekilde gülümserken konuştu.

 

“Benim adım Ziran. Kardeş Paul’ün aksine ruh gücü üzerine o kadar yeteneğim yok ancak vücudum doğuştan güçlüdür. Bu nedenle savaşçılığa yöneldim. Eğer kardeş Paul benimle yalnızca savaşçı olarak dövüşmeyi kabul ederse…”

 

Sırtındaki devasa ağır kılıcı çeken Ziran konuştu.

 

“Kılıcımı iddia olarak koyacağım. Kardeş Paul ortaya bir şey koymak zorunda değil.”

 

Onun sözlerinden sonra Ellen hariç neredeyse her asil ona sert bakışlar atmışlardı. Paul’ün ruhsal gücünü gören gençler onun fiziksel olarak da büyük bir güce sahip olmasını beklemiyorlardı ve bu dövüşü kabul ederse kolayca kaybedeceğinden eminlerdi.

 

Ancak Paul hafif bir gülümseme göstermiş ve konuşmuştu.

 

“Eğer iki taraf da bir eşyasını koymazsa bu adaletini kaybeder. Ben de diğer dövüşlerde yaptığım gibi asamı ortaya koyacağım. Ve meydan okumanı kabul ediyorum kardeş Ziran.”

 

Onun sözleri birçok kişiyi şaşırtsa da bazıları onu ‘anlamıştı’. İki dövüşten hiç yara almadan ayrıldıktan sonra üçüncü meydan okumayı kabul etmemek yüzünü kaybetmesine neden olabilirdi.

 

Ziran büyükçe gülümserken ağır kılıcını Paul’e doğru doğrultmuş ve yere sertçe basarken bağırmıştı.

 

“Geliyorum!”

 

Onun gür sesi etrafa yayılırken Paul kılıcın parlak kırmızı bir kılıç enerjisiyle kaplandığını görebiliyordu. Kılıç enerjisi o kadar keskin görünmese de arkasında epey bir güç taşıyordu.

 

Paul kendisine fırlayan Ziran’ı ve hızla savrulan devasa gümüş kılıcı izlerken derin bir nefes aldı ve asasını yavaşça kaldırdı. Normalde, elindeki asa ağır kılıcın tek bir darbesine bile dayanamayacak kadar zayıftı ancak yaptığı değişikliklerden sonra durum tam olarak böyle değildi.

 

Asanın içinde artık mana akışı vardı ve bir büyülü eşyaya dönmüştü. Sağlamlığı normal halinden kat kat daha yüksekti ve aynı zamanda Paul içine bir miktar daha mana aktararak onu daha sağlam bir hâle getirebiliyordu. Elbette, bu mana oldukça gizli aktarıldığından o sırada izleyen iki kilise üyesi inceleseler de fark edemezlerdi.

 

Paul asasını ileriye doğru sapladığında, Ziran’ın ağır kılıcı daha savruluşunun yarısındaydı. Direkt olarak ağır kılıca çarpan beyaz kristal içine aktarılan mana sayesinde sağlamlık kazanmış ve basit gümüş kılıcı parçalamıştı.

 

Elbette, Paul’ün saldırısı böylece bitmemişti. Asası ilerlemeye devam etmiş ve Ziran’ın kaburgalarına doğru çarpmıştı

 

“Crack!”

 

Kemiklerin kırılma sesi yükselirken Ziran metrelerce geriye fırlamıştı. Ağzından bir miktar kan kusan genç adam birkaç saniye içinde bayılmıştı.

 

Paul genç adamın yerde uzanan vücuduna ve çoktan parçalanmış ağır kılıca bir bakış attıktan sonra hafifçe gülümsemiş ve konuşmuştu.

 

“Sanırım daha fazla dövüşmeyeceğim. Lütfen meydan okumalara devam edin.”

 

O rahat bir şekilde konuşmuş olsa da o anda izleyen çoğu kişinin ağızları belli bir şekilde açıktı. Hepsinin bu inanılmaz güç gösterisine şaşırdıkları belliydi.

 

Paul prense bir bakış attığında onun da kendisine baktığını fark etmişti. Gözlerinde soğuk bir bakış beliren Paul’ü izleyen prens anında gözlerini kaçırmış ve oradan uzaklaşmaya başlamıştı.

 

Paul’ün dövüşlerini ve Prense attığı bakışı yakalayan kiliseden gelen genç adamın yüzünde garip bir ifade vardı. Genç kız ise kaşlarını çatmıştı. Bu kadar güçlü birinin Kutsal Rahibe adayıyla olan ilişkisini merak ediyorlardı.

 

Elbette, onların isteği Rahibenin rastgele biriyle beraber olmamasıydı. Onlar kiliseden birinin seçilmesini tercih ederlerdi. Ne de olsa kiliseden gelen kişilerin potansiyelleri ve güçleri normal kişilerden çok daha güçlülerdi.

 

Paul Ellen’in yanına yeniden vardıktan sonra karşılaşmaları izlemeye devam etmişti. Bir süre sonra dans kısmında istedikleri yer geldiğinde ise Ellen ile birlikte dans etmeye başlamıştı.

 

İkisi salonda yavaşça dans ederlerken Paul Ellen’in gözlerinin kendi yüzünden hiç ayrılmadığını fark etmiş ve kendi gözlerini onunkilere çevirmişti. Sonuç olarak, Ellen hafifçe kızarmış ve dikkati dağıldığı için Paul’ün ayağına basmıştı.

 

Bu Ellen’i biraz endişelendirse de Paul herhangi bir şey olmamışçasına devam etmiş ve hafifçe gülümsemişti. Onun tavrı Ellen’in daha da utanmasına neden olsa da Paul bunu umursamıyordu.

 

Paul Ellen’le dans ederken kiliseden gelen ikili bir masaya geçmişlerdi. Kız onları izlerken yalnızca erkeğin duyabileceği bir şekilde konuştu.

 

“Büyük kardeş, o çocuk kimin nesi? Etraftaki diğerlerine sorsam da doğru dürüst bir cevap alamadım. Daha önce onu hiç görmediklerini söylüyorlar. Neden rahibe adayı…”

 

“Paul, Gökyıldırım Adasına rahibe adayıyla aynı zamanda giden Veuria eliti. Adadan rahibe adayıyla birlikte ayrıldıktan sonra Veuria’ya geri dönmedi ve bir süre Keln’de kaldı. Ardından, buraya, Alean’a yolculuk yaptı. Gücünün büyükusta seviyesinde olduğundan şüpheleniliyor. Ancak tam gücünü kimse bilmiyor.”

 

Büyük kardeşinin sıraladığı bilgileri duyan kızın ağzı hafifçe açık kalsa da sonrasında elinde tuttuğu küçük, deri kaplı defteri görmüş ve bir şey dememişti. Ardından, gözlerini yeniden Paul ve Ellen’e çevirmiş ve konuşmuştu.

 

“Buraya gelmesinin nedeni sence rahibe adayını takip etmek miydi?”

 

“Büyük ihtimalle.”

 

Genç kızın yüzü hafifçe buruşmuştu.

 

“Kendini ne sanıyor? Rahibe adayıyla beraber olabileceğini mi sanıyor gerçekten? Belki de seviyesi yüzünden kendisini bir dahi sanıyordur ancak kilisenin büyü-”

 

“Şşş…”

 

Büyük kardeşi anında onun sözünü kesmiş ve ona sertçe bakmıştı.

 

“Kilisenin dışında böyle bir şeyi konuşma iznin yok. Kimin neyi duyacağını bilemezsin. İlla konuşacaksan ruh gücünle konuş.”

 

Kız yaptığı hatayı fark ettiğinden konuşmayı kesmiş ve ağzını kapatmıştı. Az önce söyleyeceklerinin gerçekten de tehlikeli şeylere yol açabileceğini biliyordu ve kimse duymadığı için şanslıydı.

 

Elbette, Ellen’le dans eden Paul’ün yüzünde açan hafif gülümsemeyi onların konuşmasına hiç mi hiç bağlayamamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr