256.Bölüm - Kara Büyücünün Cehennemi

avatar
7262 31

Kara Büyücü - 256.Bölüm - Kara Büyücünün Cehennemi


Paul kendisine doğru ilerleyen ruh gücünü hissettiğinde yüzünü duygusuz tutmak için çabalamıştı. Çünkü o anda ona gelen ruh gücü kendi ruhuna herhangi bir şekilde zarar veremezdi. Yaralı olduğu zaman olsa bile hâlâ kolayca kurtulabilirdi.

 

Ruh gücünün birkaç parçaya bölündüğünü ve farklı yönlerden ruhuna saldırdığını gördüğünde hafifçe gülümsedi ve kendi ruh gücünün bir miktarını saldı. Herhangi bir saldırı kullanmadan yalnızca ruh gücünü ilerletti ve önce kendisine gelen saldırıya, sonrasında ise genç adama vurmasını sağladı.

 

Ruh gücüne maruz kalan genç adamın gözleri sonuna kadar açılırken bir ağız dolusu kan kusmuş ve dizlerinin üzerine çökmüştü. Ruhu ağır bir şekilde yaralanmıştı.

 

Dışarıdaki izleyiciler birkaç saniyeden kısa süren bu dövüşe şaşkınlıkla bakarlarken Paul yavaş adımlarla ilerlemiş ve genç adamın önüne varmıştı. Sonrasında sol elini uzatarak açmış ve konuşmuştu.

 

“Kazanan ben olduğuma göre yüzüğü alabilirim sanırım.”

 

Genç adamın yüzü iyice kararsa da iddiayı çoktan kabul etmişti. Yüzüğü çıkarıp Paul’ün eline koyduktan sonra bir kez daha ayaklandı ve kalabalığı yararak oradan ayrıldı. Giderken Prense bir kez bile bakmamıştı.

 

Paul iki parmağıyla tuttuğu yüzüğü iyice incelerken bir yandan da Prensin bir başkasına emirler verdiğini görebiliyordu. Prensin iletişim kurmak için ruh gücü kullanmak yerine fısıldaması onu epey ele veriyordu.

 

Birkaç saniye sonra, bir başka genç alana ilerlemişti. Üzerinde bir bilgin havası olan bu genç tek elinde beyaz bir yelpaze taşıyor ve bu yelpazeyle yüzünü gizliyordu. Paul’e bakarken yavaşça konuştu.

 

“Merhabalar. Benim adım Kyle, Kyle Siroan. Yoldaşın adını sorabilir miyim?”

 

Paul yüzüğü ceketinin cebine koyduktan sonra cevapladı.

 

“Adım Paul, Paul Veussia. Yoldaş Kyle alana çıktığına göre bana meydan okumak istiyor olmalı değil mi?”

 

Kyle isimli genç adam başını hafifçe sallarken hafifçe kıkırdadı ve konuştu.

 

“Aslına bakarsan az önce kaybeden kişi bir dostum oluyor. Mümkünse onun yüzüğünü geri almak isterim. Kurallar az öncekiyle aynı. Yalnızca ruh gücü savaşı. Kaybedersem ben de kendi yelpazemi vereceğim.”

 

Paul teklifi bir süre düşündükten sonra başını hafifçe salladı. Aslında kazandığı yüzüğün o kadar değeri yoktu ve bunu yapmasının tek nedeni karşı tarafın aşağılamasını ona çevirmekti. Şimdi bir başkası yüzük için yelpazesini koyduğunda onun için fazla bir değer farkı yoktu.

 

Kyle isimli genç adam hafifçe gülümsedikten sonra konuştu.

 

“O halde geliyorum.”

 

Paul genç adamdan fırlayan hızlı ruh gücünün kendi ruhunu kolayca sardığını fark ettiğinde bir boşluksal ruh yeteneğine kapıldığını fark etmişti.

 

Bu sefer girdiği boşluksal yeteneğin aslında ufak sayılabilecek bir oda olduğunu fark eden Paul kol ve ayak bileklerinin zincirlerle sabitlendiklerini fark etmişti. Odanın belirli bölgelerindeki garip aletlere baktığında bu yeteneği basitçe bir işkence odası yarattığını anlamıştı.

 

O sırada, Kyle da odada belirmişti. Kısık gözleriyle Paul’e bakan Kyle hafifçe kıkırdadıktan sonra konuştu.

 

“Ruh yeteneğim nasıl, Yoldaş Paul? Az önceki aptalın direkt saldırısından çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Daha önce yalnızca canım sıkıldığında birkaç kişinin üzerinde kullanmıştım ama onları sokaktan rastgele aldığımdan fazla dayanamıyorlardı. Bu yüzden, yoldaşın biraz daha dayanmasını umut ediyorum.”

 

Kyle yelpazesini aşağıya indirdiğinde ağzının kıvrıldığı delirmiş gülümseme anında görülür hâle gelmişti. Onun sözlerini duyan Paul ise herhangi bir duygu ifadesi göstermeden konuşmuştu.

 

“Dışarıdan daha asil ve iyi görünmek her zaman başkalarını tuzağa düşürmek için iyidir. Çünkü istediğin aman asıl yüzünü gösterip onları hazırlıksız yakalayabilirsin. Bu o kadar bilinmez bir şey değil.”

 

Paul’ün yüzünde hafif bir gülümseme ortaya çıkmıştı.

 

“Benimle aynı taktiği kullanan birisinin benim ilk deneğim olmasını çok isterim.”

 

“Ne?”

 

Kyle bir tepki veremeden önce bir anda etrafındaki manzara tamamen değişmişti. Eski küçük oda ve Paul ortadan kaybolmuş, yerine tamamen beyaz bir göğe ve siyah, pürüzsüz bir taştan yapılmış zemine sahip olan bir yer bırakmıştı.

 

“Dur… Onun tekniğine mi yakalandım!?”

 

Kyle şaşkınlık içerisindeyken yüzü iyice kararmıştı. Tam rakibine saldıracağı anda onun tekniğine yakalanmayı hiç beklemiyordu.

 

Bu sırada, ayaklarının altındaki siyah taştan zemin iyice titremeye başlamıştı. Bu değişim yüzünden şaşıran Kyle neler olduğunu anlamazken Paul’ün gür sesi tüm ruhsal boşlukta yankılandı.

 

“Kyle, bu tekniği üzerinde kullandığım ilk kişi sensin. Daha tamamlanmadığı için gücünden emin değilim. Nasıl bir seviyeye koyulabileceğinden de emin değilim ve yetiştirmesinin zorluğunu biliyorum. Ancak, şu anda seni epey acı verici bir duruma düşürebileceğimi biliyorum.”

 

Aynı anda, yerde devasa bir kırık oluşmuştu. Parlak kızıl renkli bu kırıktan kan kızılı alevler fışkırmış ve havaya yükselerek orada bir taht haline gelmişlerdi.

 

Kan kızılı alevler yoğunlaşıp tahta kızıl renkli bir metalden yapılmış hissi verirlerken Paul tahtın üzerinde belirmişti. Üzerinde balo için hazırladığı kıyafetler yoktu. Kendi ruhsal boşluğundan olduğundan kıyafetlerini istediği gibi düzenleyebiliyordu ve eskiden giydiği paltosunu giymeyi tercih etmişti.

 

Onun kızıl renkli gözleri Kyle’ın üzerine düştüğünde Kyle tüm vücudunun sarsıldığını hissedebilmişti. Bu sırada, Paul bir kez daha konuşmuştu.

 

“Bu, benim orijinal Boşluksal Ruh Tekniğim: Kara Büyücünün Cehennemi.”

 

Kyle bu isim yüzünden şaşkına dönerken bir yandan da beyaz göğün yavaş yavaş kan kızılı bir renge bürünmeye başladığını fark etmişti. Aynı zamanda, gökyüzünde birkaç adet parlak kırmızı ışık topu belirmişti.

 

Kyle bu ışık toplarının ne olduklarını anlamaya çalışırken Paul’ün tahtı iyice yükselmiş ve gözlerini ona dikmeye devam etmişti.

 

“Henüz ruh gücüm onların çoğunu çağırmaya yetmez. Ancak, sanırım bu sana yeter.”

 

Işık toplarından birisi anında yere düşmüş ve bir anda şekil değiştirmeye başlamıştı. Birkaç saniye içinde küre şeklini kaybedip bir insan şeklini aldığında Kyle bile şaşırmıştı.

 

“Bu Simon. Benim bir arkadaşım olarak görebilirsin. Elbette, kendisi burada değil. Bu kendi ruh gücümle yaptığım onu taklit eden basit bir kukla. Ancak ruhsal alanda olduğu sürece gücü neredeyse eşit. Rakibi sensen…”

 

Paul’ün gözleri kısılırken yüzüne hafif bir gülümseme belirmişti.

 

“Bir sıkıntı yaşamayacaktır.”

 

Kyle kendisine yaklaşan genç adama gözlerini dikerken bir yandan da ruh gücünü sürekli olarak sarsarak bu teknikten kurtulmaya çalışıyordu. Çünkü bu tekniğin kendisininkinden farklı olduğunu anlamıştı.

 

Kendi tekniği ruhsal bir acı verse de bir yara bırakması imkansızdı. Ancak Paul’ün tekniği farklıydı. Kyle biliyordu, eğer karşısında ona yaklaşan genç kılıcını çekip ona başarılı bir darbe indirirse ruhunda ölümcül bir yara oluşacaktı!

 

O bir yandan geriye doğru koşmaya başlayıp bir yandan da ruh gücüyle tekniği kırmaya çalışırken Paul biraz eğleniyordu. O kadar uğraşarak oluşturduğu tekniğe güveniyordu ve Kyle gibi birisinin kıramayacağından emindi. Bu nedenle Kyle’ın yaptıkları onun gözünde yalnızca eğlenceli şeylerdi.

 

Kyle o sırada ejderhanın ağzına atlamış normal bir insan gibiydi. İstediği kadar çabalayabilir, istediği kadar güç uygulayabilirdi ancak sonuç değişmeyecekti. İlk hatayı kendisi yapmıştı ve alacağı ceza ölüm olacaktı.

 

Elbette, Paul onu direkt olarak baloda öldürmenin üzerine gereksiz ilgi çekeceğinden emindi. Bu nedenle Simon’ın kuklasının vereceği yaralar ölümcül olacak olsalar da anında öldürmeyeceklerdi. Bunun yerine ruhunda belirli bir hasar bırakacak ve birkaç gün içinde ölmesini sağlayacaktı.

 

Birkaç dakika sonra, Simon’ın Kyle’a yetiştiğini hisseden Paul hafifçe sırıtmış ve onları izlemeye başlamıştı. Kılıcını kınında çekip anında savuran Simon Kyle’ın alt ve üst vücudunu ayırırken Paul rahat bir şekilde bunu izliyordu. Böyle bir yara ruhsal dünyada ölümcül sayılmazdı.

 

Bundan sonra, Simon kılıcını birkaç kez daha savurmuş ve Kyle’ın üst vücudunu parçalara bölmüştü. En sonunda, Paul sonunda elini savurarak Simon’ı yeniden bir ışık topu haline getirmiş ve tahtından kalkmıştı.

 

O anda mutlu bir şekilde gülümsüyordu. Bu mutluluk rakibini yenmenin verdiği mutluluk değildi. Zaten Kyle’ı gerçek bir rakip olarak görmemişti. Bu mutluluk yarattığı tekniğin sahip olduğu güç yüzünden ona gelen mutluluktu.

 

Yeteneği hâlâ geliştirilebilir olduğunu oldukça iyi bilen Paul gerçekten de mutlu hissetse de o anda gerçekliğe dönmesi gerektiğini biliyordu. Büyük ihtimalle Kyle’ın asıl vücudu çoktan düşmüştü ve hâlâ geri dönmezse sıkıntılar çıkabilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr