251.Bölüm - Misafirler

avatar
7273 28

Kara Büyücü - 251.Bölüm - Misafirler


[YN]: Tamam bu bölüm boş söyleyecek bir şeyim yok :d

 

--

 

Eşyalarını işlemeyi en sonunda bitiren Paul onları boyutuna atarken ne yapması gerektiğini düşünmeye başlamıştı. O anda baloya kadar yapacak bir işi kalmamıştı ve tamamen boş durmak istemiyordu.

 

Kalan günler boyunca kesintisiz olarak meditasyon yapabilirdi ancak bu fazla işine yaramazdı. Karanlığın yasaları üzerindeki çalışması yavaş yavaş ilerliyordu ve bir aydınlanma olmadan fazla ilerleyebileceğini düşünmüyordu.

 

Aklına aydınlanma düştüğü anda müziğin yolunu hatırlayan Paul’ün gözlerinde bir ışık parlamıştı. Eğer ruhunu tatmin bir duruma ulaştırırsa belki de ilerlemesi hızlanabilirdi. Bunun karanlığın yoluna etki edip etmeyeceğini bilmese de denemek istiyordu.

 

Bir süre düşünen Paul yakınlarda bir restoran olduğunu hatırlamıştı. Yemek eşliğinde müzik de sağlayan bu restoran Paul’ün gidebileceği ve müzik dinleyebileceği bir yerdi.

 

Paul restoranın yerini iyice hatırladıktan sonra bir süre düşündü ve kalbindeki kara yıldızı çalıştırdı. Mor sis vücudunu kapladıktan birkaç saniye sonra zindanda belirmişti.

 

Zindanın içerisinde, Semia ve Simon hâlâ meditasyon yapmakla meşgullerdi. Semia eski hızında ilerlemeye devam ederken simon da gelişme kaydetmişti.

 

Manayı hissetme kısmını sonunda aşmış olan Simon o sırada yavaş yavaş çekirdeğini oluşturuyordu. Paul onun direkt olarak alev manasıyla çalıştırarak denemesini istemiş ve en sonunda gerçekten başarılı olabileceği için mutlu olmuştu.

 

Simon alev element özelliğine sahip bir aziz mana çekirdeğine sahip olacaktı. Semia ise zaten buz özellikli bir tanesine sahipti. Bu çekirdekler habislord çekirdeklerinden düşük olsalar da normal çekirdeklerden çok daha üst seviyedelerdi.

 

Paul Simon’ın çekirdek oluşumunun henüz yarı yarıya bittiğini fark ettiğinde Semia’ya döndü. Aslında bu sefer buraya gelmesinin tek sebebi restorana kendi başına gitmek istememesiydi ve ikisinden birini yanına alacaktı. Simon’ın durumu geleceği için önemli olduğundan onu rahatsız edemezdi. Bu nedenle Semia’yı yanına almayı düşünüyordu.

 

Semia’nın daha önceden yediği meyvelerdeki enerjiyi yoğunlaştırmasını bekleyen Paul o gözlerini açtığı anda ona restorana gitmek istediğini anlatmıştı. Semia anında kabul etmiş ve onunla beraber dışarıya çıkmıştı.

 

Zindanın içinde gelişim hızı artsa da orası gerçekten de sıkıcıydı. Aynı zamanda meyvelerin tadı artık ağzında kötü bir tat bırakmaya başlamıştı. Dışarıya çıkıp gerçek bir yemek yemek ve üstüne bir de müzik dinlemek ona epey iyi gelecekti.

 

İkisi birden yeniden Paul’ün odasında belirdiklerinde Paul Grim ve Wulian’a o yokken evi korumaları gerektiğini söylemişti. Suikastçının hâlâ peşinde olup olmadığını bilmiyordu ve kendisi yokken evde bir şeyler olmasını istemiyordu. İki ufaklık bunu beğenmeseler de onları bırakmak zorunda kalmıştı.

 

Paul Semia’yla birlikte odasından çıktığında o sırada orada olan birçok hizmetçi şaşırmıştı. Semia’nın uyanmış kan soyuyla beraber iyice güzelleşen yüzü başkalarının kendisine hayran olmasını sağlıyordu. Genç Efendilerinin böyle bir kadınla yakın olması ve onunla beraber odasından çıkması onları tamamen şaşırtmıştı.

 

Paul hizmetçilere fazla önem vermeden evden çıkarken restoranın yönüne doğru ilerlemeye başlamıştı. Daha önceden aldığı at arabasını balo için özel olarak kullanmayı planladığından şimdiden kullanmak istemiyordu.

 

Paul Semia’nın iki adım ilerisinden ilerlerken bir yandan da ona ruhsal mesajlar iletiyor ve gelişimiyle ilgili sorular soruyordu. Semia, o sırada usta derecesinin zirvesindeki bir çekirdeğe sahipti ve büyükusta seviyesine aşmasına fazla kalmamıştı. Aynı zamanda, kan soyuyla beraber gelişen hisleri sayesinde savaşçılıkta da usta derecesinin zirvesine ulaşmıştı.

 

Onlar yolda ilerlerken ruhsal olarak epey şeyi konuşuyor olsalar da dışarıdan yalnızca bir asil ile takipçisi gibi görünüyorlardı. Alean’da genç asillerin güzel kadınları takipçileri olarak aldıklarını görmek o kadar nadir bir şey değildi. Paul’ün kıyafetlerini ve tavrını gören birçok kişi de onları böyle sanmıştı.

 

Paul de Semia da buna fazla önem vermemişlerdi. Semia zaten Paul’ün takipçisi ve öğrencisi sayılırdı. Bu nedenle fazla yanlış anlaşıldığı söylenemezdi.

 

İkisi sonunda restorana vardıklarında bir görevli ikisini bir masaya götürmüştü. Semia’ya istediklerini seçmesini söyleyen Paul kendisi için basit birkaç yemek sipariş etmişti. Buraya gelme nedeni zaten müzik dinlemek olduğundan yemeğe fazla önem vermiyordu.

 

Semia da kendisine birkaç yemek sipariş ederken Paul gözlerini restoranın ortasındaki sahneye dikmişti. Daire şeklindeki sahne yerden bir-iki metre yüksekteydi ve üzerindeki kişiler sürekli olarak değişiyordu.

 

Bazen restoranın ayarladığı kişilerden biri çıkıyordu. Bazen ise yemek yemeye gelmiş müşterilerden bazıları yeteneklerini göstermek için çıkıyorlardı. Paul o sırada harp çalan genç bir kızın müziğini gözlerini kapamış bir şekilde dinliyordu.

 

Paul’ün müzikten zevk aldığını gören Semia biraz şaşırmıştı. O ana kadar Paul’ün ölümcül veya ciddi suratlarını görmüştü. Aynı zamanda onun baskıcı aurasını da hissetmiş ve o korkutucu hissi zihninin derinliklerine kazımıştı.

 

Ancak zihnindeki Paul ile o anda gördüğü Paul fazla uyuşmuyorlardı.

 

Yemekler geldiğinde buna daha fazla önem vermeyen Semia yemeğine başlamıştı. Müzikten fazla bir şey anlamıyordu ve önündeki özenle pişirilmiş biftek ona daha çekici geliyordu.

 

Paul kendi yemeğinden ufak lokmalar alarak bir yandan da müziği dinlerken kendisine bir şişe şarap sipariş etmişti. Şarap geldiğinde kadehini hafifçe doldurmuş ve müziği bir kez daha dinlemeye başlamıştı. Bu sefer, sahneye restoranın ayarladığı kişilerden biri olan güzel bir kadın çıkmış ve bir keman çalmaya başlamıştı.

 

Paul müziğin yavaş yavaş ruhunu güçlendirdiğini hissederken Müzik Yasalarındaki uzmanlığı da artmaya başlamıştı. Farklı çalgıları dinleyerek müzik üzerine olan kavrayışını direkt olarak güçlendiriyor ve diğer kavradığı yasaların da bunlardan yararlanmasını sağlıyordu.

 

Ne yazık ki karanlık yasaları müzikle gelişim sağlayamıyordu. Ancak ışık yasalarındaki ustalığı da yavaşça artmaya başlamıştı.

 

O rahat bir şekilde bir yandan yemeğini yiyip bir yandan da müzik dinlerken oldukça rahattı. Gelişiminin yükseldiğini hissettiğinden zamanını boşa harcıyor gibi de hissetmiyordu.

 

Yemeklerini yedikten sonra bir süre daha müzik dinleyen Paul restorandan ayrıldıktan sonra Semia’yı gizlice zindana geri göndermiş ve evine geri dönmüştü. Ardından, derin bir nefes almış ve henüz gelişen ışık yasalarındaki gelişimini sağlamlaştırmaya başlamıştı.

 

Paul’ün etrafında ufak bir ışıltı taşıyan yasa enerjisi dönerken Grim bir anda başını kaldırmış ve gözlerini kısmıştı. O anda, meditasyon yapan Paul derin bir nefes alarak meditasyonu bırakmış ve konuşmuştu.

 

“Bana bırak Grim. Bayadır doğru dürüst öldürmüyorum. Sayılarına bakılırsa…”

 

Ayaklanan Paul monokl gözlüğünü hafifçe düzeltirken ufak bir gülümseme gösterip konuştu.

 

“Beni biraz eğlendirebilirlermiş gibi görünüyor.”

 

Paul evin camından hızla ayrılırken Grim bir kez daha olduğu yere uzanmıştı.

 

Paul evden ayrıldığı anda evi saran kişileri saymıştı. Yaklaşık kırka yakın kedilerini gizlenmiş sanan suikastçı o sırada ona gözlerini dikmişlerdi. Gün ışığında saldırmaya cüret edebilmelerinin nedeninin büyük ihtimalle güçlerine güvenmeleri olduğunu düşünen Paul’ün beklentileri artmıştı.

 

Ellerini gererek evi ve etrafını tamamen inceleyen Paul yakınlarda olacakları görebilecek başka birisinin olmadığını doğruladıktan sonra ellerini iki yana doğru açtı ve yavaş yavaş konuştu.

 

“Bu kadar misafiri karşılamak benim için bir onurdur ama… Artık öne çıkmayı düşünmüyor musunuz?”

 

Paul’ün sözleri birçok suikastçıyı şaşırtmış ve yarısından fazlasının ileriye çıkmalarına neden olmuştu. Gizlenme yeteneklerine güvenen birkaç suikastçı hâlâ yerlerinde beklerlerken ortaya çıkanlar Paul’e karşı silahlarını çekmişlerdi.

 

Etrafta herhangi birinin olmamasının nedeninin onlar olduğunu düşünen Paul bir kez daha rahatlarken yumruklarını sıktı. En yakınındaki maskeli suikastçıya dönerken yavaşça konuştu.

 

“Böyle olmaz ama…”

 

Haies’in Adımlarını kullanarak bir anda Suikastçının önünde beliren Paul açtığı elini sertçe Suikastçının maskesine geçirmiş ve maske ile kafatasının kırılma sesleri eşliğinde etrafa kanın akmasına neden olmuştu.

 

“Eğer maskenizi çıkarma zahmetini göstermezseniz onları parçalamam gerekir.”

 

Paul’ün yüzündeki gülümseme büyürken kan kızılı gözleri parlamaya başlamıştı. Sivrileşen dişlerinin eşliğinde suikastçıları incelerken her birinin titremeye başladıklarını hissedebiliyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr