247.Bölüm - Yarım Dönüşüm

avatar
7175 30

Kara Büyücü - 247.Bölüm - Yarım Dönüşüm


“Thump… Thump!”

 

Paul’ün kalbi hızla ve oldukça yüksek sesli bir şekilde atmaya başladığında önce kalbinin etrafına siyah bir sis yayılmış ve bir insan vücudu oluşturacak şekilde düzelmişti. Sonrasında, bu sis gittikçe yoğunlaşarak bir temel oluşturmaya başlamıştı.

 

Oluşmaya omurgadan başlayan iskelet sonra kafatasını oluşturmuş ve ardından diğer kemikleri oluşturmaya devam etmişti. En sonunda saf siyah renkli bir iskelet ortaya çıkmıştı. Bu sırada, kalp bir kez daha atışını hızlandırmıştı.

 

İç organlar iskeletin içinde oluşurlarken vücudun etrafına oldukça güçlü bir enerji yayıldığından Paul’ün aurası bir kez daha katlanmıştı. Elbette, kendisi bu sırada bunu hissedemiyordu.

 

İç organların oluşumu bittiğinde, birden etrafında kan kızılı alevler parlamış ve güçlü bir anka çığlığı tüm zindanda yankılanmıştı. Oluşan her damla kanın ve damarın eşliğinde anka aurası daha da büyüyor ve özellikle canavar kanı taşıyan kişilere baskı yapıyordu.

 

Simon’ın vücudu normal biri olmasına rağmen titriyordu. Semia ve İnfirmi ise bir tepki veremeden vücutlarını kontrol edemediklerini fark etmiş ve Paul’e doğru dönerken secde etmişlerdi. Başları yere o kadar sert vurmuştu ki eğer zindanın tabanı özel olmasaydı kesinlikle parçalanmış olurdu.

 

Bu ikisi gibi Grim ve Wulian da secde etmişlerdi. Ancak onların ifadeleri farklıydı. Semia ve İnfirmi’nin yüzünde korku ve şaşkınlık varken Grim ve Wulian’ın yüzünden derin saygı ve mutluluk okunuyordu.

 

Damarlar oluştuktan hemen sonra, önceden korkuyla ayrılmış olan iblis bir kez daha geri dönmüştü. İblis basit bir zihne sahipti ve onun için yalnızca belirli kavramlar geçerliydi. ‘Yemek’, ‘Yemek değil’ ve ‘yemek veren’ kavramlarını bildiğinden Paul’ün yanında durması gerektiğini biliyordu.

 

Paul’ün kasları oluşmaya başladığında, siyah bir modele benzeyen iskelet ve iç organlar sonunda kapanmaya başlamışlardı. Henüz deri oluşmadığından ve renk siyah olduğundan belli olmasa da vücudun yapısı genel olarak Paul’ün eski vücuduyla aynıydı. Yalnızca birkaç santim daha uzundu o kadar.

 

En sonunda, derisi oluşmaya başlamıştı. Siyah renkli kasları örten siyah deri tabakası tamamlandığında, siyah saçlar Paul’ün başından fırlamış ve eski uzunluklarına ulaşmışlardı.

 

O sırada, Paul’ün kalbi bir anda normal atışlarından on kat daha güçlü bir şekilde atmıştı.

 

“Thump!”

 

Paul’ün vücudu siyah renkten tamamen arınırken derisi ten rengine geri dönmüştü. Kalbinin üzerindeki taç dövmesi ile boynundaki kolye dövmesi ortaya çıkarken Paul’ün kapalı gözleri yavaşça açılmıştı.

 

Karanlık manayla yıkanmış gözler o anda kızıl renkte değil, mor renktelerdi. Paul göz renginin değiştiğini anlamasa da bir şekilde değiştiklerini anlamıştı. Çünkü onları istediği gibi değiştirebilecekmiş gibi hissediyordu.

 

Derin bir nefes alırken yeni vücudunu hisseden Paul istemsizce gülümsedi. Gücü artmıştı ve karanlık mananın tüm vücudunda dolaştığını hissedebiliyordu. Kemikleri… Damarları… Aradığı herhangi bir yerde karanlık manayı bulabiliyordu.

 

Kutsal Karanlık Fiziğin özelliklerini hatırlayan Paul neden bu kadar erken dönüştüğünü aslında anlayamamıştı. Kryiop’un takdirini kazanmış olsa da henüz Karanlığın iradesini veya yasalarını kavramış değildi. Bu nedenle bu dönüşüm henüz gerçekleşmemiş olmalıydı.

 

Ancak fiziğin bir özelliğini denediğinde zaten dönüşümün tam olarak gerçekleşmediğini anlamıştı. Kryiop’un takdirini kazandığından vücudu değişse de yasaları ve iradeleri kavramamış olduğundan vücudunu istediği gibi karanlığa dönüştüremezdi. Bu yalnızca yarım bir dönüşümdü.

 

Ancak bu bile Paul’ün gücüne oldukça yüksek bir katkı sağlamıştı. Karanlık Mana vücudunda kendiliğinden bulunduğundan ileride karanlığın iradesi ile karanlık yasalarını kavraması kolaylaşacaktı. Bunlar olduğunda ise fiziği tam haline bürünecek ve toplam savaş gücünü bir kez daha artıracaktı!

 

Derin bir nefes aldıktan sonra boyutundan siyah bir gömlek ile pantolon çıkaran Paul boylarının tam oturmadıklarını fark etmişti. Paltosu, eldivenleri ve diğer eşyaları az önce fizik dönüşümünde yok olmuşlardı ve Paul bile onlara ne olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği yeni kıyafetler alması gerekeceğiydi.

 

Boyutundan gömleğin garipliğini saklayabilecek siyah bir ceket çıkartıp giydikten sonra bir çift siyah ayakkabı da giymişti. Kıyafetlerinin aksine kılıçlarını dönüşümden hemen önce boyutuna attığından onlarla ilgili bir sıkıntı yoktu.

 

Aurasını bir kez daha ruh duvarıyla gizleyen Paul o sırada güçlü bir savaşçıdan çok bilgili bir bilgine benziyordu. Mor renkli gözlerinden garip bir çekicilik yayılıyordu.

 

Mor gözleri daha sonrasında gizlenmek için kullanabileceğini düşünen Paul karanlık manayı geri çekerek gözlerini eski kızıl hâline geri çevirdikten sonra hafifçe gerindi. Fiziğin yapılandırması tamamlandığından artık dah önceki işlerine geri dönebilirdi.

 

O sırada Grim ve Wulian omzuna atlamış ve sessizce durmaya başlamışlardı. Semia ve İnfirmi’nin başlarını yerden kaldırdıklarını gören Paul hafifçe gülümsedikten sonra konuşmuştu.

 

“İşlerinize devam edin. En kısa sürede gelişmenizi bekliyorum.”

 

Bu sözlerden sonra ise ikisini umursamadan direkt olarak karanlık sütununun önüne bir kez daha oturmuş ve Abraham’dan aldığı zarfı açarak okumaya başlamıştı. Zarfın içinde tek bir kağıt vardı ve kağıdın üzerine siyah mürekkeple tek bir satır yazılmıştı.

 

“Beyaz Güneş Kilisesi. Bağlantıları: Alean Kraliyet Ailesi, Alean Olvium Ailesi.”

 

Başka birisi için böyle bir bilgiye 800 platin verseydi büyük ihtimalle öfkeden kan kusarak ölebilirdi. Ancak Paul için bu fazla önemli değildi. Boyutunda hazinelikten kazandığı platin yığınları ve farklı hazineler hâlâ duruyordu. Bir şeyi alacak parası olmasa bile -ki bu çok zordu- birkaç hazineyi satıp o parayı kolayca elde edebilirdi.

 

Ancak bu bilgi kesinlikle paha biçilemezdi. Çünkü ilerideki planlarını yapmasına yardım edecekti.

 

O ilaçları gönderen grubun, Beyaz Güneş Kilisesinin, manada yetişen bitkileri nasıl elde ettiklerini öğrenmek istiyordu. İlk başta Gökyıldırım Adasından almış olabileceklerini düşünse de bu fikri aklından çıkarmıştı.

 

Gökyıldırım Adasından bitkiyi alsalar bile Ayışığı Nilüferini ilacın içinde kullanabilmek için ilk seviyede de olsa bir büyücüye ihtiyaçları vardı. Çünkü bitkinin içindeki mana olmadan ilaçlar yapılamazdı.

 

Bu kilise gerçekten de önemliydi.

 

Bağlantılardan birinin Olvium ailesi olduğunu fark eden Paul o sırada Ellen’in anılarında gördüğü kişileri ve Ellen’in Büyükannesini ziyarete gelen beyaz cübbeli adamı hatırlamıştı. Beyaz cübbeli adam Ellen’in Büyükannesini ‘Göksel Rahibe’ olarak çağırmıştı. Aynı zamanda, Ellen’e bir parşömen verirken mırıldandığı garip sözleri de hatırlayabiliyordu.

 

Eğer bu ‘Göksel Rahibe’ pozisyonu kilisede özel bir pozisyonsa ve Ellen büyükannesinden sonraki rahibe ise bu kiliseye yakınlaşması için bir yol vardı. Ancak bu bilgiden emin değildi ve nasıl yaklaşacağını da bilmiyordu.

 

Ellen’e yakınlaşıp bir şekilde kiliseyle tanışabilirdi veya Ellen’e zarar vermekle tehdit edip bir şeyler öğrenebilirdi. İkinci yol daha hızlı olacaktı ancak yeni ve gizemli bir düşman kazanmış olacaktı.

 

Derin bir nefes alıp gözlerini kapayan Paul Ellen’in ruhuna koyduğu Zihinsel Sızma Sembolünü kullanıp son birkaç günü incelemeye başlamıştı. Belki, bir şeyler öğrenebilir ve kiliseye yakınlaşmanın bir yolunu bulabilirdi.

 

--

 

Ellen’in anılarını inceledikten sonra hayal kırıklığıyla iç çeken Paul herhangi bir bilginin olmadığını fark etmişti. Kilise Ellen’le herhangi bir şekilde iletişime geçmemişti.

 

Paul bir şekilde Ellen’i kullanıp kiliseyle iletişime geçmesi gerektiğini biliyordu. Ancak bundan önce yapması gereken bir şey vardı.

 

Önce Ellen’e iyice yaklaşıp Karva’nın bıraktığı parşömeni kendi gözleriyle görmeliydi. Anılarda parşömeni tam olarak inceleyemiyordu ve bu bir şeyleri kaçırmış gibi hissetmesine neden oluyordu.

 

Derin bir nefes alan Paul sütuna yaslanırken karanlık manayı hissetmeye başlamıştı. Dış dünyadaki evinin hazırlanmasına daha zaman olduğundan boş zamanını burada karanlığın yasalarını kavramaya çalışarak geçirebilirdi.

 

Karanlığın iradesi yerine yasalarından çalışmaya başlamasının tek nedeni o anda kılıç tekniklerinin büyü tekniklerinden güçlü olmasıydı. Aynı zamanda, karanlığın iradesini çalışır ve bu iradeyi kullanarak Aziz seviyeye geçmeye çalışırsa Cennetin Felaketinden çok daha güçlü olan Habis Kıyamet ile karşılaşmak zorunda kalacaktı.

 

Bu nedenle aşabileceği daha iyi bir irade seçene kadar karanlığın yasalarına çalışacaktı. Aynı zamanda, adım tekniğini gelişmek için ışık yasalarını da ihmal etmemeyi planlıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr