212.Bölüm - Deliliğin Çağrısı

avatar
7550 33

Kara Büyücü - 212.Bölüm - Deliliğin Çağrısı


“Hoh…”

 

Derince çektiği nefesi veren Paul elindeki yan flütü yeniden boyutuna atarken yavaşça ayaklandı. Etrafında toplanmış olan yasa enerjisi hâlâ dağılmamış olduğundan figürü o anda normalde olduğundan çok daha farklı görünüyordu. Daha sakin ve bilgin yapılı bir havaya sahipti.

 

Tabii ki ruh duvarının kırılmasıyla dışarıya salınan aurası onun tüm görüntüsünü bozacak kadar ölümcül olduğundan ne kadar bilgin gibi görünürse görünsün birisi ona kolay kolay yaklaşamazdı. Elbette, aurasını istediği her zaman saklayabileceği için bu Paul’ün umurunda değildi.

 

O sırada tüm vücudunu saran hisle kendinden geçmiş olan Paul parlak bir şekilde gülümsüyordu. Etrafındaki yasa enerjisini artık tamamen hissedebiliyordu ve yasa enerjisine tamamen hükmedemese bile isteğiyle hareket etmesini sağlayabiliyordu.

 

Bu sırada, bir Aziz seviyenin kanatlara veya bir hazineye sahip olmadan uçabileceğini hatırlamıştı. Gözleri sonuna kadar açılırken yasa enerjisini hareketlendirdi ve yükselmeye çalıştı.

 

Birkaç saniye sonra, yasa enerjisinin de yardımıyla süzülmeye başladığında yüzündeki gülümseme iyice büyümüştü. Normalin aksine kanatlarını çırpmadan uçmak apayrı bir his veriyordu ve hızı oldukça düşse de epey işe yarardı.

 

En azında artık bir yere yetişmek istese bile kendini gizleyebilecekti. Kan kırmızısı kanatlar onun kim olduğunu kolayca belli edebilen kanıtlardı ve her zaman kullanması kötü bir seçenekti. Bu nedenle Aziz seviyenin uçuş yeteneği oldukça muhteşem bir şeydi.

 

Aynı zamanda, az önce çaldığı melodiyi de hâlâ hatırlıyordu. Aslında, çalmayı bitirdiği anda melodi ayrılmamak üzere ruhuna işlenmişti ve Paul müziğin başkalarına verebileceği etkileri biliyordu.

 

Bu nedenle biraz daha mutlu olmuştu. Müziğin yasa enerjisi bir savaşçı yolu olsa bile ruha etki edebilen bir saldırıya sahipti ve ruh boşluğu tekniğini ne zaman bitirebileceğinden emin olmayan Paul için bu oldukça güzel bir şeydi.

 

Melodinin başkalarına öldürme isteği aşılamayı sağladığını bilen Paul kendi yarattığı için onu isimlendirmeyi de düşünmüştü. Melodiye verdiği isim ise ‘Deliliğin Çağrısı’ olmuştu.

 

Aşıladığı öldürme isteğiyle normal kişileri delirtebilecek olan bu melodiye en uygun ismin bu olduğunu hissediyordu.

 

Gelişimi yüzünden mutlu ve gururlu hissederken bir yandan da havada süzülen Paul vücudunun bir anda kasılmasıyla Savaş Tanrısı Beden İşleme Tekniğinin hâlâ vücudunu değiştirmediğini hatırlamıştı. Hızla zemine inip meditasyon durumuna geçerken vücudundan çıkan buharı çoktan görebiliyordu.

 

Bu seferki beden gelişim süreci öncekilerden daha uzun sürmüştü. Aziz seviyenin böyle bir fark oluşturabileceğini önceden de düşünen Paul için bu şaşırtıcı bir durum değildi. Dişlerini sıkarak tüm vücuduna işleyen acıya dayanan Paul fiziksel gücünün de apayrı bir aşamaya geçtiğini hissedebiliyordu.

 

O anki gücüyle daha önce tek yumrukta parçaladığı Albram Taşı sütununu o anda basit bir fiskeyle toza çevirebilirdi. Hatta Arenayı bile sütunla beraber gönderebilirdi ve buna herhangi bir yasa enerjisi veya mana dahil değildi. Yalnızca saf fiziksel gücüyle bunu kolayca yapabileceğini düşünüyordu.

 

Vücudunun gelişimi bittiğinde Paul bir kez daha heyecanlanırken gelişimin ona düşündüğünden çok daha fazla şey kattığını anlamıştı.

 

Ruhsal gücü Büyükusta seviyenin orta derecesine aştığından artık Spadia’nın bahsettiği diğer yolda da ilerleyebilirdi ve artık ruhsal gücüyle somut saldırılar yapabilirdi. Elbette bunlar için hâlâ gerekli tekniklere ihtiyacı olduğundan biraz daha beklemeleri gerekiyordu.

 

O anda hâlâ bir kılıç tekniğine ihtiyacı vardı. Kılıç enerjisi Aziz seviyenin de yardımıyla apayrı bir seviyeye aşmış olsa bile hâlâ bir özelliğe sahip değildi ve bu oldukça büyük bir dezavantajdı.

 

Derin bir şekilde iç çeken Paul maskesini kolye şeklindeki halinden çıkarıp yeniden yüzüne yerleştirdi. Ruh kaplama tekniğini kullanarak aurasını bir kez daha bastırdıktan sonra ise Grim ve Wulian’ı yanına almış ve Yaradan Yetiştirme Zindanından ayrılmıştı.

 

----------------------------------

 

Kaderin Çemberinde, kılıç tutan kızıl heykelin hemen karşısında oturan Simon etrafındaki kızıl parlaklığın tüm vücuduna işleyip yok olmasıyla gözlerini açmıştı. Kendine geldiği gibi direkt olarak derin bir nefes alan Simon yavaşça ayaklanırken gerinmeye başlamıştı.

 

Heykele doğru dönüp doksan derece eğilerek saygısını gösterdikten sonra dikleşti ve sağ elini belinde duran kılıcına attı. Aynı anda, tüm vücudunu kızıl bir parıltıya sahip kılıç niyeti sarmıştı.

 

Simon heykelle olan çalışması sırasında Büyükusta savaşçı seviyesine adım atmıştı!

 

İsteği üzerine hareket eden kılıç niyeti nedeniyle daha önce yaşamadığı bir zevk yaşayan Simon kılıcını hızla çektiği anda kılıç niyetinin de güçlendiğini fark etmişti.

 

Yüzünde büyük bir gülümseme belirirken kılıcını kınına soktu ve kendi kılıç tekniği için pozisyonunu aldı. Ancak bu sefer hem kılıç enerjisini hem de kılıç niyetini kılıçta yoğunlaştırıyordu. Bu kılıç savuruşu önceki saldırılardan çok daha güçlü olacaktı!

 

Bu saldırıyı ilk kez deneyecek olduğundan elbette bir ismi yoktu. Aynı zamanda o anda tam gücünü gösteremezdi. Ancak zamanla bu saldırıyı geliştirebileceğini düşünüyordu.

 

O anda, ileriye doğru sert bir adım attı ve kılıcını patlayan kılıç niyetiyle birlikte kınından çekerek hızla savurdu.

 

Kızıl bir parıltıyla kaplanan kılıç havayı yararak ilerlerken beraberinde önüne çıkan her şeyi kesebilecekmiş gibi görünen bir güç getiriyordu. Bunu fark eden Simon daha da mutlu olmuştu.

 

Ancak bu sırada, birden kılıcı savurduğu bölgede siyahlara bürünmüş bir siluet belirdi. Siluete yalnızca bir anlığına bakan Simon onun kim olduğunu anlayabilmişti.

 

“Hayır!”

 

Simon kılıcını savurduğu kişinin Paul olduğunu anlasa da artık kılıcını durduramayacağını biliyordu. Paul’ün bu saldırıdan ağır bir yara alacağını düşündüğünde ne yapacağını bilememişti.

 

Ayrıca, o sırada Paul yan bir şekilde durduğundan kılıç direkt olarak sağ koluna ilerliyordu. Birçok savaşçının silah kullandığı eli bu olduğu için daha da endişelenmişti.

 

Onun endişelerinin aksine kendisine ilerleyen kılıç darbesini çoktan hissetmiş olan Paul rahattı. Sağ elini hızla kaldırdı ve yumruk haline getirdikten sonra hızla kılıca savurdu.

 

“Crash!”

 

Güçlü bir patlama sesi eşliğinde kılıcı onlarca parçaya ayrılan Simon şaşkın gözlerini Paul’e dikmişti.

 

O saldırının ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Kendisi o saldırıyı direkt olarak alsaydı alacağı yaranın iyileşmesi aylar sürerdi.

 

Ancak Paul az önce hem saldırısını hem de kılıcını tek saldırıda parçalamıştı. Aynı zamanda artık kılıcın yasaları hakkında bir miktar kavrayışa sahip olan Simon onun herhangi bir ek enerji kullanmadığını hissetmişti.

 

Saf fiziksel güç onun saldırısını ve silahını parçalamaya yetmişti. Bunu düşündüğünde istemsizce yutkunan Simon Paul’den birkaç adım geriye çekilmişti.

 

Bu sırada Paul ellerine maskesinin altında gizlenen bir gülümsemeyle bakıyordu. Aziz seviyenin güç artışı o kadar yüksekti ki anka kanını uyandırmadan bile bu kadar büyük bir fiziksel güce sahip olabiliyordu. Bu onu oldukça mutlu eden bir şeydi.

 

Gözlerini Simon’a çeviren Paul bir süre düşünceli bir hâle bürünmüştü. Onun düşüncelere daldığını gören Simon hafifçe titremişti.

 

Paul’ün kendisini kolayca öldürebileceğini biliyordu. Silahı varken belki kaçmak için bir şansı vardı ancak şimdi silahı da parçalanınca herhangi bir şansı kalmamıştı.

 

Bu sırada Paul elini paltosunun içinin üst kısımlarına soktu. Paltosu oldukça uzun sayıldığından o anda çıkaracağı şey fazla garip durmamalıydı.

 

Boyutundan daha önce formasyon kurarken kullandığı su büyüsüne sahip kılıcı çıkardı ve Simon’a doğru fırlattı. Artık su büyüsüne yatkınlığı olsa da zaten oldukça iyi iki kılıca sahipti ve bu kılıç onun için gereksizdi. Ancak Simon’ın kendini koruyabilmesi gerekiyordu ve kılıcı olmadan bunu yapamazdı.

 

Simon Paul’ün ona verdiği kılıcı tüm süre boyunca paltosunun içinde taşımasından şüphelense de bir şey dememişti. Kılıcı yavaşça kınından çekerken gözleri heyecanla parlamıştı.

 

Bu kılıcın önceki kılıcından kat kat daha güçlü olduğunu kolayca anlayabiliyordu. Aynı zamanda kılıcın ağırlığı fazla farklı değildi ve yapısı da kendi tekniği için uygundu.

 

O heyecanlı bir şekilde kılıcı incelerken Paul yeni beliren kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr