205.Bölüm - Adaya Giriş

avatar
7687 28

Kara Büyücü - 205.Bölüm - Adaya Giriş


Keln’in başkentinin merkezine yakın bir bölgede bulunan ve devasa bir alanı kaplayan Tanrı Platformu basitçe büyük bir kratere benziyordu. Gökyıldırım Adasının tam olarak yerleşmesi için yapılan bu platform başkentin içinde oldukça büyük bir yer kaplıyordu.

 

O sırada Gökyıldırım Adası platforma oldukça yakın bir yerde süzülüyordu ve bir süre sonra iniş yapacağı belliydi. Bu sırada platformu saran kişiler süzülen adaya bakıyorlardı.

 

Simon da bu kişilerin arasındaydı. Etrafındaki topluluğa bakarken kendisi de biraz şaşırıyordu.

 

Keln’in eliti olarak seçildiği için diğer elitlerin arasına konulmuştu ve o sırada diğer üç kişinin muhabbetini dinliyordu. O anda üçlü nasıl bir hazinenin daha büyük bir kazanç olacağını tartışıyorlardı.

 

Svedia’dan gelen elit Gram isimli yapılı, kısa siyah saçlı ve siyah gözlü bir genç adamdı. Üzerine yalnızca siyah bir gömlek ve kahverengi bir pantolon giymiş adamın ayaklarında sağlam görünen gri botlar vardı. Boynunda yeşil renkli bir kolye vardı ve silahı görünmüyordu.

 

Alean’dan gelen elit ise kız ruh gelişimcisi Ellen’di. Gruptaki en neşeli kişi olan Ellen uzun sarı saçlara ve yeşil gözlere sahipti. Üzerinde yeşil bir elbise vardı ve sağ bileğinde sarı renkli bir bileklik taşıyordu. Kız gerçekten oldukça güzeldi ve Simon’ın bile ilgisini çekmişti.

 

Azvan’dan gelen elit olan Evan diğerlerinden daha normal görünen bir genç adamdı. Üzerinde gri bir cübbe vardı ve belinde bir sabre asılıydı. Gri saçlara sahip gencin gözleri tamamen siyahtı ve yüzünde sürekli olarak bir gülümseme vardı.

 

Simon aslında bu grubun ortasında biraz garip hissediyordu. Diğer ülkelerden gelmiş olan bu elitlerin büyük aileler tarafından özenle yetiştirilmiş kişiler olduklarını bildiği için onların biraz daha kibirli olmasını bekliyordu. Keln gibi küçük bir ülkenin eliti ve kendi ailesine bile karşı koymuş birine bu kadar sıcak davranmalarını beklemiyordu.

 

Aslında, diğer elitler normal kişilere karşı oldukça kibirlilerdi ve bu küçüklüklerinden beri geliştikleri ortama dayalıydı. Ancak küçük bir ülke olsa bile onlarca kişiyi yenerek bir elit olmanın zor olduğunu biliyorlar ve Simon’ı küçük görmeye cesaret edemiyorlardı.

 

Simon konuşmaya katılmasa da dinlemeye devam etti. Bu sırada, alan birden at arabalarının sesleriyle dolmuştu. Veuria katılımcıları sonunda gelmişlerdi.

 

Dört elit bir anda gözlerini gelen üç at arabasına çevirmişlerdi. Diğer grupların aksine o arabalardan inen bir kişi onların grubuna katılacağı için bu önemli bir olaydı. Takım arkadaşlarının nasıl biri olduğunu bilmeleri gerekiyordu.

 

Bu sırada ilk gelen arabanın kapısı yavaşça açıldı. İçinde ilk inen kişi yaşlı ana elçi olduğundan pek tepki göstermemişlerdi.

 

Ana elçinin ardından ise Prenses Yue inmiş ve bazı erkeklerin tepki vermelerine neden olmuştu. Elbette, gidip bir krallığın prensesine rastgele kur yapacak kadar aptal biri orada bulunmuyordu.

 

İkili diğer elçilerin yanına ilerlerken elit kişinin elçilerle aynı arabada olması gerektiğini bilen Sİmon gözlerini kapıya sabitlemişti. Bu sırada, siyah kıyafetlere büyünmüş maskeli figür sert adımlarla arabadan inmişti.

 

Simon istemsizce yutkundu. Bu siyah kıyafetlere bürünmüş adama bakarken tüm hisleri onu uyarıyordu.

 

Uzun süre boyunca ailesinin baskısına karşı koyduktan sonra bazı hayvanların ve büyülü canavarların hislerine benzer bir tehlike hissi geliştirmişti. Bu sayede aura bile yaymayan bu adamın aslında ne kadar tehlikeli birisi olduğunu anlayabilmişti.

 

Ancak saha tecrübesi onun kadar olmayan Ellen’in verdiği ilk tepki bu değildi.

 

“Çok şirin!”

 

Ellen’in gözleri direkt olarak Paul’ün kafasında duran Grim’e odaklanmıştı. Bunu fark eden Paul elitlerin olduğu gruba yaklaşırken kendini Ellen’den uzak tutmaya karar vermişti. Grim kendisinden başkasını fazla sevmezdi ve annesi bile büyük bir istisna sayılıyordu.

 

Elitlerin arasına geçtiğinde ilk öne çıkıp Ellen’i omzundan tutan kişi Gram’dı. Genç adam yüzüne büyük bir gülümseme takınırken konuştu.

 

“Selamlar. Ben Svedia’nın eliti Gram. Bu Ellen. Verdiği tepkiye aldırma lütfen.”

 

Ellen yanaklarını şişirip geri çekilirken Gram hafifçe gülmüştü. Bu sırada Evan ileri çıktı ve kendini tanıttı.

 

“Ben Azvan’ın eliti Evan. Tanıştığıma memnun oldum.”

 

Sıranın kendisine geldiğini anlayan Simon hafifçe yutkunduktan sonra kendini tanıttı.

 

“Ben Simon, Simon Effian. Tanıştığıma memnun oldum.”

 

Paul ismi duyduğunda hafifçe şaşırsa da Spadia bunu umursamamış ve direkt olarak ses iletimi ile konuşmuştu.

 

“Ben Paul. Tanıştığıma memnun oldum.”

 

Zihinlerinde yankılanan sesle Paul’ün bir ruhsal gelişimci olduğunu düşünen diğerleri arasında Ellen epey mutlu olmuştu. Paul gelene kadar ruhsal gelişim üzerine yoğunlaşan tek elit kendisiydi. Belinde bir kılıç olduğunu görse de umursamamaya karar vermişti.

 

Bu sırada Paul başındaki Grim’i yeniden iç cebine almıştı. Ellen bu sahneyi üzülerek izlese de kimse bir şey dememişti.

 

Böylece muhabbet yeniden başlamıştı. Daha çok Gram, Ellen ve Evan arasında dönen muhabbete ne Paul ne de Simon katılıyordu.

 

Bu sırada Simon zihninde yankılanan bir ses duydu.

 

“Simon.”

 

Bu sesin az önceki tanışma anındakiyle aynı olduğunu fark eden Simon derin bir nefes alırken alnının terlediğini fark etmişti. Ancak yapabileceği bir şey olmadığını biliyordu. Paul’ün ona neden ulaşmaya çalıştığını bilmese de diğerleri bir tepki göstermediğine göre sadece ona söylemek istiyordu.

 

“Adada veya sarayda ölme. Ayrıldıktan sonra sana söylemem gereken bir şey var.”

 

Paul’ün ani sözlerine şaşıran Simon bunu yüzüne yansıtmasa da hafifçe yutkunmuştu. Paul bunu ses iletimiyle söylediğine göre önemli bir şey olmalıydı.

 

Bu sırada Paul maskesinin altında hafifçe gülümsemişti.

 

“Simon Effian.” Bu isim, onu Veuria’nın başkentine götüren Sonsuz Tipi Kurdu’nun ona verdiği isimdi. Onun koruduğu insandı. Kurtla yeniden buluşturması gereken insandı.

 

---------------------------

 

“Veuria’nın bu seneki takımı oldukça güçlü görünüyor. Sizi kutlamalıyım, Bayan Waren.”

 

Waren isimli ana elçi Svedia’nın elçisinin sözlerine hafif bir gülümsemeyle karşılık verirken konuştu.

 

“Teşekkürler Bay Alan. Sizin elitiniz de oldukça güçlü görünüyor. Ben de sizi tebrik etmeliyim.”

 

Alan isimli orta yaşlı adam hafifçe gülümserken konuşmaya devam etti.

 

“Lütfen yorulmayın. Önceden belirlenmiş yol göstericiler ada indiğinde katılımcılara yol gösterecek. Prenses ve siz lütfen içeri geçin.”

 

Ana elçi tam başını sallayacaktı ki Prenses’in gözlerinin endişeli bir ifadeyle Paul’e baktığını gördü. Hafifçe gülümserken başını reddeder şekilde salladı.

 

“Gerek yok. Biz giriş anını izlemek istiyoruz.”

 

Alan isimli elçi bir Prensese bir de Paul’e baktıktan sonra hafifçe gülümsedi ve başını sallayarak oradan ayrıldı. Yüzündeki gülümseme oldukça samimi görünse de ana elçi aslında bir şeyler olduğunu biliyordu.

 

Aynı düşündüğü gibi, Alan ayrılmadan önce Gram’a bir ses iletimi göndermişti.

 

“Gram, Veuria’nın elitini öldürebilecek bir fırsat bulursan öldür. Bunun ödülünü alacaksın.”

 

Gram yüzünde bir tepki göstermemeye çalışsa da ana elçi onun bir anlık şaşırmış ifadesini yakalayabilmişti. Hafifçe iç çekerken Paul’e bir ses iletimi gönderdi.

 

“Paul, Svedia’nın elitine karşı tetikte ol.”

 

Havadaki ruhsal dalgalanmadan çoktan Svedia elçisi ile Gram’ın bir şeyler konuştuklarını anlayan Paul zaten bunu planlıyordu. Ana elçinin de onaylamasıyla Gram’a fazla yaklaşmamaya çalışacaktı.

 

Bu sırada, Gökyıldırım Adası sonunda Tanrı Platformunun hemen tepesinde durmuştu. Adanın alt kısmına bakan Paul maskesinin altında hafifçe gülümsüyordu.

 

Bu sırada, birden ada aşağıya doğru inmeye başladı. Bu sırada elit veya değil tüm katılımcılar, hatta bazı elçiler bile heyecanlanmaya başlamışlardı.

 

Ada aşağıya indikçe adayı saram mavi yıldırımlar eskisinden de gür bir şekilde gürüldüyorlardı. Heybetli yıldırımlara bakan Paul ise onların yıldırım üzerine çalışmak için iyi örnekler olduğunu düşünüyordu.

 

Yaklaşık on dakikalık sürenin sonunda, ada tamamen Tanrı Platformuna inmişti. Ada indikten hemen sonra ise yıldırımlardan oluşan duvar somutlaşarak açık mavi, opak bir duvara dönüşmüştü. Otuz büyük, koyu mavi kapı ise bir anda duvarın farklı bölgelerinde belirmişti.

 

Paul birbirlerine yakın duran beş duvara ilerleyen elitleri takip ederken elitler de önlerinden giden yol göstericiyi takip ediyorlardı. Hepsi kapılara geçtiklerinde Paul Prensesin ona dönük olan endişeli bakışlarını yakalayabilmişti.

 

Daha fazla önem vermeden kapıyı araladı ve içeriye adım attı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr