201.Bölüm - Ölüm

avatar
8090 31

Kara Büyücü - 201.Bölüm - Ölüm


Yaradan Yetiştirme Zindanının içinde birden beliren Paul daha gözlerini bile açamadan üzerine fırlayan Grim ve Wulian nedeniyle birden yere yığılmıştı. Hafifçe gülümseyerek direkt olarak yüzüne atlayan Grim’i kaldırdıktan sonra göğsünde duran Wulian’ı kaldıran Paul ikisini omuzlarına koyarken etrafındaki sütunlara bakındı.

 

Bir buçuk ay yaklaşık kırk beş gün ediyordu. Zindanın içinde geçireceği gün ise doksan güne çıkıyordu. Yani bu sürede bir testi daha bitirebilirdi. En azından öyle düşünüyordu.

 

Ancak hangisine girmesi gerektiğinden emin değildi. Ateşin testini çoktan yaptığından belirli bir gelişime çıkana kadar bir kez daha giremezdi. Su ve toprak üzerine gücü olmadığından onlara da giremezdi.

 

Kalanlar Rüzgar, Işık ve Karanlık testleriydi. Bu testlerin hangisine girmesi gerektiğini bilmiyordu.

 

Işık testi o anda en cazip olan olarak görünüyordu. Işığın yasasına çalıştığından belki kendisini daha da geliştirmenin bir yolunu bulabilirdi.

 

Ancak habisvücut sembollerini yetiştirdiğinden karanlık testi de iyi bir seçenek olabilirdi. Paul o sırada bu iki seçenek arasında gidip geliyordu.

 

Biri gücünü, diğeri ise hızını artıracaktı. Onlardan ödül olarak kazanabileceği şeyleri bilmese de her türlü yeterince gelişmiş olacaktı.

 

Gözleri bir süre iki sütunun üzerlerinde gezindikten sonra derin bir nefes aldı ve olduğu yere oturdu. Aynı anda Spadia’nın yarı saydam bir figürü hemen yanında belirdi.

 

Spadia bir süre iki sütun arasında gözlerini gezdirdikten sonra konuştu.

 

“Karanlık testine gir.”

 

Paul onun seçiminin nedenini merak ederken Spadia onun merakını anlamış ve konuşmuştu.

 

“Karanlık testinde kazanabileceğin şeyleri bilmesem de habisvücut sembollerinin gelişimi dışında kan soyunla ilgili bir şey de kazanabilirsin. Kan Kanatlı Ankalar karanlık manayı kullanma güçleriyle bilinirler. Kim bilir, belki evrim geçirme şansını bile elde edersin.”

 

Bunu duyan Paul’ün gözleri parlamıştı. Kan soyunun evrimleşmesi onu epey heyecanlandıran bir konuydu. Kan Kanatlı Anka soyunun ona kattığı güç oldukça fazlaydı ve evrimleşince çok daha güçleneceğini biliyordu.

 

Gözlerini karanlık testin sütununa çevirdi ve hızlı adımlarla oraya ilerledi. Grim ve Wulian’ı kendisiyle beraber alamayacağı için onları yere bıraktıktan sonra sütunun ortasındaki saf siyah mücevhere bir süre baktı.

 

Karanlık elementinin altı element arasından en acımasız olanı olduğunu biliyordu. Muhteşem bir güce ve habisliğe sahip olan bu elementin testinin nasıl bir şey olacağını düşünmek bile biraz tereddüt etmesine neden oluyordu.

 

En sonunda derin bir nefes aldı ve gözlerini sıkıca kapadıktan sonra sağ elini mücevhere yerleştirdi. Gözlerini bir kez daha açtığında, çoktan bambaşka bir yerdeydi.

 

Tamamen karanlık bir yerde bulunan Paul etrafına bakındığında dört tarafa doğru giden koridorları gördü. Koridorların ileri kısımları bir mesafe sonrasında siyah bir sis tarafından kapatılıyor ve görünmüyordu.

 

Ancak Paul görebildiği yerlerden bu koridorlardan birçok başka koridora geçiş olduğunu fark etmişti. Testin ateş sınavından daha farklı olduğunu fark edebilmişti. Görüş açısında herhangi bir düşman yoktu veya kullanabileceği bir silah verilmemişti.

 

Kendi eşyaları yanında değildi ve üzerinde yalnızca siyah bir gömlek, pantolon ve ayakkabılar bulunuyordu. Yani savaşmak isterse büyü veya yumruk kullanmak zorunda kalacaktı.

 

Derin bir nefes alırken koridorlara birer bakış attı. Bu sırada teste bir bakış atan Spadia birden kahkahalara boğulmuştu.

 

“Sana bir labirent ha!? Hahahaha… Kolay gelsin velet! Belki birkaç seneye çıkarsın!”

 

“Kapa çeneni yaşlı adam.”

 

Paul Spadia’nın sözleri yüzünden siniri bozulsa da dört koridoru incelemeye devam ediyordu.

 

Aslında kendisi de pek umutlu değildi. Ruhsal gücünü nedense dağıtamıyordu ve olduğu alanın bir labirent olduğu kesindi. Yön duygusunun iyi olmadığını biliyordu.

 

Bir ormanda bile kolayca kaybolurken bir labirenti yapmak…

 

“Ölümcül canavarlarla dövüşmeyi yeğlerdim.”

 

Derin bir iç çektikten sonra rastgele bir koridordan ilerlemeye karar verdi. Hızlı sayılabilecek adımlarla ilerlerken birçok yeni koridora açılan girişi görse de düz ilerlemeye devam etmişti.

 

Bir kez daha derin bir iç çektikten sonra mırıldandı.

 

“Bu koridor çok uzun. Bu labirent ne kad-“

 

Sözünü bitirememişti. Çünkü birden yürüdüğü koridorun siyah duvarı açılmış ve içeriden fırlayan saf siyah bir mızrak kafatasını delmişti. Başına bir mızrak saplanan Paul yere yığılırken keskin acıyı hissedebilmişti.

 

Gözleri çoktan kararmıştı ve vücudu hissizleşmişti. Vücudu daha önce ölümün soğuğunu hissetmiş olmasına rağmen bu seferkinin başka bir şey olduğunu anlayabiliyordu.

 

Ölümün soğuğunu yalnızca hissetmiyordu. Bu soğuk onu tamamen sarıyor ve yutuyordu. Ateşten ruhunun sıcaklığı bile ölümün soğukluğuna karşı koyamıyordu. Bu soğuk Paul’ün vücudunu iyice sararken birden Paul testten atılmıştı.

 

Daha önceden testte ölünce dışarıya atılacağını bilse de Paul az önce yaşadığı deneyim dolayısıyla donakalmıştı. Ölümün hissi vücuduna kazınmıştı. Ancak o anda kalbinin heyecanla attığını hissedebiliyordu.

 

Teste bir kez daha girmeden anında olduğu yere oturdu ve ona yaklaşan Grim ile Wulian’ı uzaklaştırdı. Gözlerini hafifçe kapadıktan sonra tüm zihnini az önce hissettiği ölüm hissine yoğunlaştırdı.

 

O fark etmeden aurasını saran duvar çabucak yıkılmıştı. Aurası etrafa yayıldığında Wulian ve Grim ilk başta ürkseler de sonradan ikisini, hatta sessizce izlemeye karar vermiş olan Spadia’yı bile şaşırtan bir şey olmuştu.

 

Aurasındaki ölüm enerjisi izleri giderek artıyordu. Aynı anda ruhunun sıcaklığı iyice düşüyor ve Allatra’nın bıraktığı ruh parçasından gri renkteki bir sis yayılarak ruha işliyordu.

 

Bu sırada Spadia Paul ilk ölüm aurasını çalışmaya başladığında ruh parçasının bir tepki verdiğini hatırlamıştı. Paul sonunda Allatra’nın bıraktığı bir başka tekniği kazanıyordu!

 

Tekniğin ruhuna işlediğini bilen Paul ölümün hissine odaklanmaya devam etti. Başkalarını öldürürken hissettiği ufak his gibi olmayan bu his tüm zihnini kaplarken birden bir aydınlanma durumuna girmişti.

 

Ölüm enerjisinin izleri aurasına iyice işlenirken ölüm manası etrafında belirmeye başlamıştı. Direkt olarak Paul’ün etrafına toplanan ve onunla uyumda gibi görünen bu enerjiyi hisseden Paul ellerini hafifçe kaldırdı.

 

“İtaat.”

 

Tek yaptığı bu kelimeyi bir kez mırıldanmaktı. Aynı anda, ölüm manası birden isteğine uygun bir şekilde hareket etmeye başlamıştı. Vücudunun etrafında birkaç kez dönen mana en sonunda çekirdeğine ilerledi ve etrafında dönmeye başladı.

 

Paul mananın çekirdeğe katılmak yerine çekirdeğin etrafında dönmeye başladığını görünce şaşırsa da bir şey yapmadı. Allatra’nın bıraktığı tekniğin ruhuna işlemesini bekledikten sonra gözlerini bir kez daha açtı.

 

Gözlerini açtığında o fark etmese de birden aurası patlarcasına yayılmıştı. Ölüm enerjisi iyice işlenmiş olan aura etrafa yayıldığında Wulian birden geri çekilmiş Grim ise mutlu bir “Meow!” sesi çıkarmıştı.

 

Paul hafifçe elini kaldırırken ölüm manasını yönlendirmeye çalıştı. Vücudunun içinden direkt olarak yönlendirebilse bile aslında ölüm manasının garip bir tepki verdiğini fark ettiğinde istemsizce mırıldandı.

 

“Gel.”

 

Birden elinde beliren ölüm manasından oluşan topu fark ettiğinde gözleri parladı. Manadaki değişiklikleri fark edebiliyordu.

 

Daha önce bir manayı kontrol ederken bu mana ona bir silahmış gibi hissedebiliyordu. Basitçe yönlendiriyor ve harekete geçiriyordu. Yalnızca bir aletti.

 

Ancak o anda ölüm manasının bir canlı olduğunu hissediyordu. Aynı ışık yasası gibi kendi bilincine sahipti ve ona cevap verebiliyordu. Paul’ün sözlerini anlayabiliyordu.

 

Paul bu duruma şaşırmış bir şekilde elindeki mana topuna bakarken Spadia derince iç çekti ve seslice mırıldanmaya başladı.

 

“Çoktan… Ben iradeyi kavrama konusuna sonradan başlamayı düşünmüştüm oysaki…”

 

Spadia’nın bir süre daha üst üste iç çekişini dinleyen Paul başını kaşırken sordu.

 

“Usta, ben tam olarak ne yaptım?”

 

Spadia bir kez daha iç çektikten sonra açıklamaya başladı.

 

“Yasa enerjisinin kuralları dışında, mana hakkında bir şey bu. Büyünün asıl özü hakkında.”

 

“Mananın iradesini kavramak Büyükusta seviyeden Aziz seviyeye geçişin anahtarıdır. Bir iradeyi kavramak iki kısma ayrılır.”

 

“İlk kısım, mananın bilincini hissetmektir. Bu bilinci hissettikten sonra onunla iletişim kurabilir ve sözlerle manayı kontrol edebilirsin. Bu sırada bilincin bir kısmı çekirdeğin etrafında belirir.”

 

“İkinci kısım, bu iradeyi kendi çekirdeğinin etrafında tam bir bilince dönüştürmektir. Bundan sonra irade üzerinde daha yüksek kontrole sahip olursun. Artık sözlerle mana üzerinde tam bir kontrole sahip olabilirsin.”

 

“Sana daha önceden dilin önemi hakkında söylediklerimi hatırlıyor musun? Mananın bilinci olduğundan anıları da vardır. Gerçeklikte bir çeşit mana tek bilinci paylaştığından aynı zamanda her biri aynı anıları taşır ve bazı dillere göre farklılık gösterirler.”

 

“Ankalar belki de en fazla çeşide sahip olan canavar türüdür. Aynı zamanda güçleri ve gururları da çok yüksektir. Bu nedenle mananın anılarında büyük yer edinirler. Normal dilinle yaptığın bir büyü ile anka dilinde yaptığın bir büyü tamamen farklı olacaktır.”

 

Paul öğrendiği şeylerle birlikte tamamen şaşırmıştı. Elindeki ölüm manasından oluşan mana topuna bir süre baktıktan sonra aklına gelen fikirle sol elini de açtı ve Antik Ejder Dilinde mırıldandı.

 

“Gel.”

 

Bir anda sağ elindekinden en az üç kat daha büyük bir ölüm manası topu elinde belirdiğinde Spadia’nın sözlerinin doğruluğunu anlamıştı.

 

Ölüm manasını geri çekirdeğine çekerken Spadia’nın konuşmasını duydu.

 

“Ölüm manasının iradesinde çoktan ilk kısıma ulaştın. Bir süre daha üzerinde çalışıp Cehennemin Kıyametini de atlatırsan bu iradeyi kullanarak Aziz seviye bir büyücü olabilirsin.”

 

Bu haberi öğrenen Paul’ün gözleri bir kez daha parlamıştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr