197.Bölüm - Dövüşün Sonucu

avatar
7600 31

Kara Büyücü - 197.Bölüm - Dövüşün Sonucu


Kralın buzul aurasından daha kan dondurucu, daha asil ve hatta daha baskıcı bir aura çalışma alanını sardığında Kralın da Prenses ve Kraliçenin de yüzlerinde korku belirdi. Bu auranın Paul’e ait olduğunu bildiklerinden içten içe titremişlerdi.

 

Kral bu auradan yayılan ölüm izlerini hissedebiliyordu. Böyle bir enerjiyi auraya işleyebilmek için ya ölüm yasasına çalışılmalıydı ya da çok fazla kişi öldürülmeliydi.

 

Kral Paul’ün yaşını hesaba kattığında ışık yasası ve ölüm yasası gibi iki farklı yasayı aurasına işleyecek kadar çalıştığını düşünmemişti. Bu nedenle yalnızca ikinci seçenek kalıyordu ve bu o kadar da iyi bir haber sayılmazdı.

 

O ana kadar Paul’ün yalnızca duygusuz tarafını gören Kral onun tam olarak nasıl biri olduğunu bilmiyordu. Eğer birden öfkelenir ve katıldığı elit takımdakilere saldırırsa onları öldürme şansı yüksek olurdu ve bu ülkeler arası sıkıntı bile çıkarabilirdi. Bu nedenle Paul hakkındaki düşünceleri biraz sarsılmıştı.

 

Eğer Paul gerçekten de öldürmekten hoşlanan biriyse o zaman onu göndermenin de desteklemenin de farklı sorunları çıkardı. Bu nedenle onun kişiliğini doğrulaması gerekiyordu.

 

Elbette, Paul’ün kişiliğini hemen burada doğrulayamayacağını biliyordu. Ancak bunun için en iyi zaman, seçmelerin ikinci kısmı zaten yarın başlayacaktı.

 

Savaş kısmında öldürmek serbest olduğundan Paul’ün vereceği kararlara göre onun nasıl biri olduğunu öğrenebilirdi.

 

O bu şekilde düşüncelere dalmışken Prenses çoktan korkusunu dağıtmıştı ve Paul’e hayranlıkla bakıyordu. Auranın özelliklerine dair bir tecrübesi olmadığından tek hissedebildiği şey babasının aurasını bile bastıran bir auraydı ve Paul’e duyduğu hayranlık daha da artmıştı.

 

Paul ise yalnızca Krala odaklıydı. Onun yüzündeki hafif endişeyi gördüğünde hafifçe gülümsedi ve anında ileriye atıldı. Karaşafak’ı hızla Krala doğru savururken kılıç niyetini de krala yöneltti.

 

Bu sırada Kral sonunda kendine gelmiş ve Paul’ün saldırılarını engellemeye başlamıştı. İkisi de auralarının birazını saldığından saldırılar artık daha şiddetli oluyordu. Her saldırıda dalgalanan auralar ve kılıç enerjileri arenanın üzerinde yeni çizikler ve hatta kırıklar bırakıyordu.

 

Her bir kılıç çarpışması etrafa rüzgar dalgaları yayıyordu. Paul’ün kesilmeyen saldırılarına karşı savunan Kralın alnında terler belirmeye başlamıştı.

 

Paul ise saldırmayı kesmiyordu. Anka kanı sayesinde sürekli olarak yenilenen enerjisi yorulmasını engelliyordu. Bu nedenle Kralın yavaşça güçsüzleşen savunmasına karşı avantajda oluyordu.

 

Ancak Kral bu durumdan bıkmış gibiydi. Paul’ün saldırısını kılıcıyla karşılamak yerine bir anda sola çekildi ve sol yumruğunu hızla Paul’e savurdu.

 

Yumruktan kaçınmak için geriye çekilen Paul yumruğun kendisinden kaçınsa da yumruktan fırlayan buz yasa enerjisinden kaçamamış ve göğsüne soğuk bir darbe yemişti.

 

Göğsünde oluşan hafif buzul tabakayı sol elini ışık yasası enerjisiyle sararak vurup parçaladı ve kılıcını bir kez daha kaldırdı. Bu sırada saldırma fırsatı sonunda Krala geçmişti.

 

Platin kılıcını havaya kaldıran Kral buzul aurasını tamamen salmış ve kılıç niyetini Paul’e yoğunlaştırmıştı. Niyeti kendi niyetiyle karşılamaya çalışan Paul Kralın artık kendini tutmadığını fark edince anında geri çekilmişti.

 

Paul oldukça güçlü olsa da Kral gerçek bir Aziz seviyeydi. Aziz seviyenin duvarı geçmesi en zor duvarlardan biri olduğundan Paul bu seviyeyle Büyükusta seviyesinin farkını biliyordu ve büyü bile kullanamadığı bir durumda tam gücünü kullanan bir Aziz’in saldırısını karşılayamazdı.

 

Bu nedenle onu biraz daha bastırmak için aurasının bir kısmını daha salmıştı. Bu sefer, anka aurası daha da belirgindi.

 

Paul’ün aurasının bir canavarınkine, özellikle de üst seviyeli bir tanesine benzediğini fark eden Kral bir anda titremiş ve saldırısının gücünü tam olarak ayarlayamamıştı. Ancak Paul’ün umduğu gibi azaltmanın aksine gücü aşırı kaçırmıştı.

 

Platin kılıç hızla aşağıya indiğinde buz mavisi kılıç enerjisi dalgası arenada donuk bir kesik bırakarak ilerlemiş ve Paul’ün hemen yanından geçmişti.

 

Az önceki saldırının gücünü hisseden Paul hafifçe titredikten sonra olduğu yere sırt üstü kendisini bıraktı. Hâlâ savaşacak enerjisi olsa bile artık bu savaştan bir şey kazanamayacağını anlamıştı. Büyüsünü kullanmadan aradaki güç farkı basitçe çok büyüktü.

 

Kendisini yere bırakan Paul’e bakan Kral onun yorulduğunu düşünmüş ve yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Paul anka kanını çoktan pasif duruma geçirdiğinden ve aurasını geri çektiğinden az önceki hisse sahip değildi ve bunu yalnızca bir yanlış anlaşılma olarak görmeye karar vermişti.

 

Paul hafifçe dikleşip Karaşafak’ı kınına geri soktuktan sonra Krala doğru hafifçe eğildi ve Spadia onun sesini iletti.

 

“Bu deneyim için teşekkürler, Kralım.”

 

Kral yalnızca gülümsemiş ve kılıcını kınına geri sokmuştu. Paul arenadan inip paltosunu yeniden üzerine geçirirken Spadia bir kez daha sesini Krala iletmişti.

 

“O halde Kralım, şimdi ayrılacağım. Bazı işlerim var.”

 

Ve Paul bir anda ortadan kaybolmuştu. Kral onun son durduğu yere bir kez baktıktan sonra ufak bir kahkaha atmış ve olduğu yere oturmuştu.

 

Kraliçe anında arenaya çıkıp onunla ilgilenirken Prenses de onun yanına gelmişti. Bu sırada yere uzanmış olan Kral hâlâ gülüyordu.

 

Kraliçe hafifçe gülümsemiş ve onun saçlarını okşarken konuşmuştu.

 

“Kralım, o çocuktan o kadar hoşlandınız mı?”

 

Kral ufak bir kahkaha attıktan sonra konuşmuştu.

 

“O genç gerçek bir canavar! Belki siz görmediniz ancak onunla savaşan kişi olarak elbette gördüm!”

 

Kraliçe ve Prenses neler olduğunu anlamazken Kral gülümsedi ve konuştu.

 

“Onun kılıç enerjisi tamamen saydamdı ve niyeti tamamen saftı. Bunun anlamını biliyorsunuz.”

 

Kraliçenin ve Prensesin gözleri anında sonuna kadar açılmışken Prenses Yue sordu.

 

“Herhangi bir kılıç tekniğine çalışmamış mı?”

 

Kral yattığı yerde başını iki yana sallarken konuştu.

 

“Hiçbir ek aura yoktu. Kılıç enerjisi tamamen saf ve eklentisiz ancak seviyesi çoktan bu kadar yüksek. Bu onun kılıç üzerine olan yeteneğinin yüksekliğini gösterir. Eğer kendisine uygun yasaları seçip Gökyıldırım Adası’ndan iyi bir kılıç tekniği de kazanırsa o zaman kazançları oldukça büyük olacaktır!”

 

Kral yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan konuştu.

 

“Eğer bu şekilde Aziz seviyeye geçebilirse gücü beni kolayca aşacaktır!”

 

Kraliçe ve Prenses tamamen şaşmışlardı.

 

-------------------

 

Paul daha önceden kaldığı hana dönüp yeniden bir oda almıştı. Ancak odaya girdiği anda kalbindeki siyah yıldızı harekete geçirerek Yaradan Yetiştirme Zindanına gitmişti.

 

Oraya gittiği anda Grim ve Wulian onun omuzlarındaki yerlerini almışlardı. Paul maskesini çıkardığında Grim onun yüzünü yalamaya başlarken Wulian saçlarıyla oynamaya başlamıştı.

 

Paul iki ufaklığı kendisinden uzaklaştırdıktan sonra derin bir nefes aldı ve olduğu yere anında oturdu. Kral ile olan savaşından birkaç sonuç çıkarmıştı.

 

Öncelikle, bir kılıç tekniğinin önemini iyice anlamıştı. Eğer bugünkü savaşta bir kılıç tekniğine önceden çalışmış ve kılıç enerjisine bir özellik kazandırmış olsaydı kılıcının gücü epey artabilirdi.

 

İkincisi ise ruhsal saldırıların önemiydi. Eğer savaş anında ruhunu kullanarak Krala saldırmış olmasaydı o kılıç saldırısını engellemesi imkansız olurdu.

 

Bu nedenle bu iki açığını kapatmaya karar vermişti. Kılıç tekniğiyle ilgili açığını Gökkılıç Tanrı Sarayında kapatmayı planladığı için yapabileceği en iyi şey ruhsal saldırılar öğrenmekti.

 

Sağ elini hafifçe havada savurduğunda bir canavar çekirdeği ortaya çıktı. Bu çekirdek, Ejderyiyen Şehrinin etrafında avlanırken öldürdüğü üç gözlü aslanın çekirdeğiydi.

 

Ustasının dediğine göre bu çekirdek bir boşluksal ruh yeteneği taşıyordu. Bu yetenek basitçe düşmanı bir illüzyona kapatıyor olmasına rağmen Paul bu yeteneğin ne kadar işe yarar olduğunu biliyordu.

 

Düşmanı bir veya iki saniyeliğine bile olsa durdurabilmek sıcak bir savaşta üstün bir avantaj verebilir, hatta ölümcül bir saldırı yapma şansı bile yaratabilirdi.

 

Aynı zamanda, illüzyon tekniğini yeterince güçlendirirse direkt olarak ruha saldırarak da kazanabilirdi. Bu daha kesin bir sonuç oluşturan bir yöntemdi.

 

Paul hangi yolu kullanması gerektiğini bilmese de önce tekniği kullanabilmesi gerektiğini biliyordu. Spadia’nın dediğine göre bu tekniği bir temel olarak kullanıp kendi tekniğini oluşturursa daha güçlü bir sonuç alabilirdi.

 

“Deneyelim bakalım.”

 

Çekirdeği önüne koyarken bağdaş kurdu ve gözlerini kapattı. Onun önemli bir şey yapacağını anlayan Grim ve Wulian ona fazla yaklaşmamaya karar vermişlerdi.

 

Bu sırada Paul çekirdeğin içindeki enerjiyi hızla kendi çekirdeğine çekmeye başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr