91.Bölüm - Savaş Esnasında Gelişmek

avatar
9470 35

Kara Büyücü - 91.Bölüm - Savaş Esnasında Gelişmek


"Gel bakalım."

Paul Valer'ı kışkırtmaya başladı. Onu öldürmek istese de, öncelikle ona acı çektirmek istiyordu. Gücünü bilmediği için gücünü abartıp kısa sürede öldürmek istemiyordu.

Valer sabresini sıkıca kavradı ve ileri atıldı. Karşısındaki çocuk ondan küçük olsa da o da bir Temsilciydi. Onu küçük görmek gibi bir hatayı yapmayacaktı.

Sabresini parlak bronz renkli bir kılıç enerjisi kaplarken elleri daha da sıkılaştı. Soğuk mavimsi gümüş bir renge sahip olan sabresini hızla Paul'ün boynuna savurdu.

Paul ise kılıcını kendi saydam kılıç enerjisiyle sarmıştı. Gümüş renkli kılıcın kılıç enerjisiyle birlikte artan parlaklığı üzerine Paul'ün mavi yıldırımları da gelince apayrı bir seviyeye çıkmıştı.

Paul kılıcını hızlıca savurdu ve Valer'ın sabresini engelledi. Kılıç ve sabre çarpıştığında, etrafa yayılan metalik ses duyanlara ölümü hatırlatacak kadar keskindi.

Elbette, bu sırada ikisi de bunu umursamıyordu. Valer sabresini hızla sallamaya devam ediyor ve Paul'e bir açık verdirmeye çalışıyordu.

Paul ise her saldırıyı kılıcıyla engelliyor ve Valer'a saldırmaya çalışıyordu. İkisinin hızları birbirine çok yakındı. Bu yüzden kılıç ve sabre her seferinde çarpışıyor ve beraberinde yüksek yıldırım gürlemesini ve keskin metalik sesi çıkarıyordu.

Ancak, her bir darbede ikisi de tavırlarını değiştiriyordu. İkisi de kendisini diğerinin saldırısına göre uyarladığından her seferinde bir başka şekilde saldırıyorlardı.

Valer altıncı darbesinden sonra geri çekildi ve sabresini havada savurdu.

"Bronz Pençe!"

Sabreden ayrılan bronz renkli kılıç enerjisi hızla Paul'e ilerlemeye başladı. Havayı yararak ilerleyen sabre enerjisi, her şeyi kesmek için yaratılmışa benziyordu.

Paul kaşlarını çattı ve kılıcını hızla savurdu.

"Ufuk Çizgisi!"

Paul'ün kılıcından ayrılan rüzgar manası Valer'ın saldırısıyla çarpıştığında birden etrafta birçok kesik oluştu. İki saldırı da birbirini karşılamış ve güçlerini etrafa yaymışlardı.

Bu çarpışmanın ardından saldırıya geçen Paul oldu. İleriye atıldığı anda kılıcını hızla Valer'a savurmaya başladı.

Paul'ün kılıç saldırıları altında kalan Valer sabresindeki buz rünlerini aktifleştirdi. Gereken zaman gelene kadar Kara Büyücü'yü yorması gerekiyordu.

Valer'ın sabresindeki rünlerin aktifleştiğini gören Paul kılıcını yukarıya kaldırdı ve aşağıya doğru savurdu.

"Şafakkesen!"

Alevlerle kaplı kılıç hızla Valer'ın sabresine indiğinde Valer'ın sabresini kaplayan buzul enerji hızla kaybolmuştu. Buz Kenarlı Sabre bir silah olarak güçlü olsa bile üzerindeki buzul rünler bir alev büyüsüne karşı koymak için yeterince güçlü değildi.

Paul bu saldırıyla buzul enerjiyi kırdıktan sonra Valer'in yüzü buruştu ve geri çekildi. Paul birden elini ona doğru uzattığında sabresiyle kendini savunma pozisyonu aldı.

"Günah Zincirleri: Kibir!"

Paul'ün elinden fırlayan yarı saydam siyah zincirler hızla Valer'a ilerlerken Valer'ın kaşları çatılmıştı. Saldırının ruhsal bir saldırı olduğunu anladığında yüzünde hafif bir gülümseme belirdi.

Günah Zincirleri Valer'ı sardıktan hemen sonra birden Valer'ın göğsünde beyaz bir parıltı belirdi. Bu parıltıyla karşılaşan zincirler çatladı ve birden kırıldı.

Valer küçümseme dolu bir yüzle Paul'e bakarken konuştu.

"Senin ruhun... Yeterince güçlü değil."

"Siktir git! Anca hazineyle kendini koru zaten."

Paul gerçekten sinirlenmişti. Valer'ın göğsündeki beyaz parıltının bir hazineye ait olduğunu fark etmişti ve görünüşe göre ruhsal saldırılara karşı koruyordu. Valer'ın bir hazineyle saldırısını engelleyip bir de onu küçümsemesi sinirlerini bozuyordu.

Valer ise Paul'ün dediklerini duymamış gibiydi. Yüzünde hala o alaycı gülümseme vardı.

Paul kılıcını sıkıca kavradığında birden etrafında on küçük alev topu belirdi. Bu alev toplarının parlaklığı gitgide artarken Paul kılıcını kaldırmıştı.

"Şafakkesen!"

Kılıcından ayrılan alev manası dalgası ve 10 alev topu hızla Valer'a ilerlerken Valer kaşlarını çattı. Birden vücudundan ayrılan Sabre Niyeti, Valer'ın canlı bir sabreymiş gibi hissedilmesini sağlıyordu.

Yoğun Sabre Niyeti Paul'ün alev toplarını ve alev dalgasını parçaladığında Valer'ın yüzünde yeniden o alaycı gülümseme belirdi.

"Yeterince güçlü-"

Birden sustu. Çünkü sabre niyetini parçalayarak ilerleyen bir rüzgar dalgası sol omzunda bir yara bırakarak ilerlemeye devam etmiş ve arkasındaki birkaç ağacı bölmüştü.

"Çok konuşuyorsun Sabre Kaplanı."

Paul'ün ona bakan gözlerini gördüğünde yutkunmadan edemedi. O sırada, omzu hızla iyileşiyor olsa bile sabre niyetinin bir kez parçalanması, bunun bir kez daha olabileceğini gösteriyordu. Ve bir dahaki saldırı ölümcül bir noktaya olursa hayatını kaybetme riski bile vardı.

Paul ise o sırada iyice Valer'ın sabre niyetini inceliyordu. O sırada ikinci seviyeye geçerek en güçlü kılıç saldırısı olan Ufuk Çizgisi Valer'ın sabre niyetini yarmayı başarsa da yönü neredeyse tamamen değişmişti. Normalde, o saldırının Valer'ın sağ kolunu koparıp alması gerekiyordu. Ancak tek yapabildiği sol omzunda bir yaraydı.

Paul, Valer'ın Sabre Niyeti'ni hissedince [Savaş Tanrısı Beden İşleme Tekniği]nin ikinci seviyesindeki cümleleri kavramaya başlamıştı.

"Vücudun bir silah ama ruhun bir insan. Güç kazanmak için, ruhunu bir silah olarak yeniden döv."

Paul'ün kılıcı onun vücudunun bir parçası olsa bile bu yalnızca fiziksel bir birleşmeydi. Paul'ün ruhu ve kılıcın ruhu hala iki ayrı şeydi.

Ancak, Paul kendi ruhunu bir kılıca çevirirse; o zaman işte bu gerçek bir birleşim, gerçek "Kılıçla Bir" seviyesi olurdu!

Paul bu gerçekleri kavradığında ruhu kendi kendine dalgalanmaya başladı. Elinde tuttuğu kılıç ve kendisi, yavaş yavaş bir oluyorlardı.

Paul, Başlangıç seviye Kılıç Ustası'ndan Düşük seviyeye çıkmıştı!

Kılıcı saran saydam kılıç enerjisi birden keskinleşmeye ve yoğunlaşmaya başladı. Yavaşça uyanmaya başlayan bir canavar gibi hissettiriyordu.

Bu sırada, Paul'ün vücudundan hafifçe bir duman çıkmaya başladı. [Savaş Tanrısı Beden İşleme Tekniği] yavaşça vücudunu yapılandırıyor ve güçlendiriyordu. Bu biraz acı verici bir olay olsa da Paul'ün o anda bu acıyı hissedecek durumda değildi.

Gözleri kapalıydı, sanki transa geçmiş gibiydi. Etrafa aura yaymamasına rağmen oldukça yüksek bir tehlike hissiyatı yayıyordu. Ona yaklaşan herhangi bir kişiyi veya şeyi öldürebilecek gibiydi.

Gözleri yavaşça açıldığında kılıcını saran parlak mavi yıldırımlar ve saydam kılıç enerjisi aynı anda gürledi. O sırada Paul gözlerini kısmış bir şekilde Valer'a bakıyordu.

"Gel, Sabre Kaplanı."

Paul'ün sözlerini duyan Valer şaşkınlığını üzerinden attı. Rakibinin savaş esnasında güçlenmesi onun için bir dezavantaj olsa bile en sonunda, kazanabileceğini biliyordu. Sabresini sıkıca kavrayarak kaldırırken etrafına sabre niyetini saldı.

Paul ise kılıcını yavaşça ona doğru uzatarak cevap verdi.

Bu sırada, locasında oturan Yaşlı Klaus kahkahalar atıyordu.

"Hahaha... Bu velet, harbiden savaşırken kendini geliştirdi! Aferin, AFERİN!"

Kahkahasına devam etti. Elbette, kendi Temsilcisinin güçlenmesi onun neşelenmesini sağlıyordu.

Ancak onun aksine, Kılıç Ejderi'nin yüzü ekşimişti. Paul'ün Valer ile dövüşürken güçlenmesi onu biraz rahatsız etmişti. Hala Valer'ın kazanabileceğini düşünüyordu ancak kendi öğrencisi bir biley taşı gibi kullanılmıştı. Bu onu sinir ediyordu.

Kral hafif şaşkın bir ifade takınmıştı. Savaş ortasında bile gelişebilen birisi elbette büyük bir kavrama yetisine sahip olmalıydı. Bunu ölümün serbest olduğu bir yerde yapabilen birisi ise dahi olarak anılabilirdi. Ne yazık ki, bu dahi onun en çok korktuğu kişiyle bağlantılıydı. Hatta neredeyse onun küçük bir versiyonu gibiydi.

Bu yüzden ölmesi gerekiyordu. Yoksa ileride kendisine ve krallığa büyük zarar getirebilirdi. Kraliyet'in bir başka "Kabus"a sahip olmasını istemiyordu.

--------------------

[YN]: Günah Zincirleri'ni nötrleyip bir daha p-up verdim. Bu savaş kaç bölüm sürecek ya? Ölüyorum hastayım ben burada.

(11/18)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr