53.Bölüm - O "Şey" İle Anlaşmak

avatar
9978 40

Kara Büyücü - 53.Bölüm - O "Şey" İle Anlaşmak


Paul hızlıca Ferrua Ailesi'nden gelen kişilerin parçalarının olduğu bölgeden geçti. Peşindeki suikastçiden kurtulmaya çalışıyordu.

Peşinden gelen İki ise yavaş yavaş ilerliyordu. Zaten Paul'ü zehirlemişti. Öleceğinden emindi.

Paul kısa bir süre sonra saklanabileceği ufak bir mağara buldu ve içine girdi. Mağara karanlık ve soğuktu. Paul köşede saklandığı sürece fark edilmiyordu. Önce bir süre Kutsal Kan'ın zehri temizlemesini bekledi. Daha sonra ise Gren'in yaraladığı bölgeye manasını yönlendirerek iyileşmesini hızlandırdı. O sırada ustasına yakınıyordu.

"Onları öldürseydim yine bilinmezdi değil mi? Neden kaçmak zorundayım ki!?"

Spadia bağırarak cevap verdi.

"Lan mal! Sence onun okulu ve ailesi bunun peşini bırakır mı? Şu turnuvaya katılacak biri ölürse okulu bunu kesin araştırır. Eğer orada dediklerin doğruysa ve loncayla bir ilişkileri varsa ailesi zaten onu seni öldürmesi için göndermiştir. Yani ailesinin araştırmasına gerek bile kalmaz! Kendi kendini öldürmene izin vermeyi düşünmüyorum!"

Paul sessiz kaldı. Spadia'nın kararını sevmemiş olsa bile kararının onun iyiliği için olduğunu anlamıştı. Daha sonra yavaşça sordu.

"O halde şimdi ne yapacağım?"

Spadia önce biraz homurdandı. Daha sonra konuştu.

"Şu suikastçi şerefsizin gitmesini bekle. Daha sonra gizlice şehre gidip abini falan uyar. Onlara dikkat etsinler. Zaten daha sonra Klaus denen şu adam seni eğitmek için almayacak mı?"

Paul ustasının dediklerine hak verdi. Burada bir süre beklemek onun için sorun değildi. Zaten açlık veya susuzluk hissetmiyordu. Bir süre bekleyip daha sonra abisini uyarmak daha mantıklıydı. Ferrua Ailesi onlara bir şeyler yapmaya çalışabilirdi.

Bir süre bekledi. Daha sonra zamanını boşa harcadığını fark etti. Bağdaş kurdu ve meditasyon yapmak için hazırlandı. Şu anda Ruhsal Gücünü geliştirmek için iyi bir andı. Hem o suikastçi burayı kolay kolay bulamazdı.

Tam gözlerini kapatıp meditasyona başlayacaktı ki birden mağaranın girişinden gelen ufak, çok ufak adımları sezdi.

Hemen ayaklandı ve mağaranın girişine baktı. Mağaraya giren şey ufak bir kediydi. Kedinin boyutu oldukça ufaktı. Büyük ihtimalle Paul onu tek elinde bile taşıyabilirdi.

Kedinin parlak siyah tüyleri vardı. Neredeyse her yeriyle normal bir kediye benziyordu. Anormal olan tek tarafı ise aynı Paul'ünki gibi olan kan kırmızısı gözleriydi.

Kedinin gözleriyle Paul'ün gözleri buluştuğunda kedi hafifçe miyavladı. Paul ise rahatlayarak olduğu yere oturdu. En sonunda, içeri giren şey sadece bir kediydi.

Yeniden meditasyon yapmak için pozisyon aldı. Gözlerini kapattı ve etraftaki manayı çekmeye başladı. Ta ki kulağından hafif bir acı hissedene kadar.

Gözlerini açıp baktığında küçük kedinin omzuna tırmandığını ve kulağını dişlediğini gördü. Kızmadı ve meditasyon yapmayı bırakıp iki eliyle kediyi kavradı. Kedinin görünüşü aslında epey hoşuna gitmişti. Bu ufak kedi ona şirin geliyordu.

Kedi bir süre Paul'ün kavrayışından kurtulmaya çalıştı. Daha sonra Paul'ün ellerini dişlemeye başladı. Paul sadece gülüyordu. Kısa bir süre sonra ise ellerinin üstü ufak diş izleriyle doluydu ve biraz kanlanmıştı.

Paul gülerek kediyi yere bıraktı. Kedi ise hemen mağaranın köşesine ilerledi ve orada bir şeyi kemirmeye başladı. O sırada Paul bir şey fark etmişti. Kedi ufak, kristal gibi görünen bir şeyi, bir canavar kristalini kemiriyordu! Bu kedinin normal bir kedi olmadığını anlamıştı. Ama onu okuduğu canavar kitabında gördüğünü hatırlamıyordu. Yavaşça konuştu.

"Usta, bu kedi neyin nesi böyle?"

Tahminlerinin aksine Spadia da meraklı bir sesle konuştu.

"Bilmiyorum. Ama çok merak ediyorum. O ufak kedi boyuna göre epey gururlu ve asil bir aura yayıyor. Bir imparator gibi, fark etmedin mi?"

Paul fark etmemişti. O küçük kedi aurasını ona yönlendirmemişe benziyordu. Daha sonra ustası konuştu.

"Onun ne olduğunu bilmiyorum ama yavru olduğu anlaşılıyor. Neden onunla bir anlaşma yapmıyorsun? O kedi geliştikçe güçlenecektir."

Bu fikir Paul'ün de aklına gelmişti. Bu kedi epey hoşuna gitmişti ve ustası yanında bir hayvanın olmasının daha iyi olacağını söylemişti. Meraklı bir sesle ustasına sordu.

"Usta, anlaşmayı nasıl yapacağım?"

Spadia konuştu.

"Anlaşma yapmak istiyorsan onun da rızası olmalı. Parmağını hafifçe kes ve yere damlat. Eğer gelir ve senin kanı damlattığın yere kanını damlatırsa anlaşmayı kabul etmiş demektir."

Paul başını salladı. Daha sonra kılıcını çekti ve sol elinin serçe parmağını hafifçe kesti. Kan yavaşça parmağından aşağı aktı ve yere damladı.

Kan yere damladığı anda kedi başını kaldırdı. Kulaklarını dikerek arkasını döndü. Daha sonra yavaş adımlarla Paul'ün kanını akıttığı yere yaklaştı. Bir süre boyunca bir yerdeki kan damlasına, bir de Paul'e baktı. Daha sonra sol patisini ağzına götürdü ve ısırdı. Patisinden akan ufak bir damla kanı Paul'ün kanının üzerine damlattı.

O sırada tüm mağarayı parlak kırmızı bir ışık kapladı. Kedinin ve Paul'ün zihinleri birbirine bağlandı. O andan sonra küçük kedi artık Paul'ün yoldaşı olmuştu.

Paul gülümsedi ve elleriyle kediyi kavradı. Kedi bu sefer karşı koymadı. Hatta bir süre Paul'ü karnını okşamasına izin verdi.

Daha sonra Paul kediyi aldı ve omzuna koydu. Kedinin boyutu küçük olduğu için omzunda kolayca oturabiliyordu. Daha sonra Paul'ün kulağını ısırmaya başladı.

Paul bu sefer sadece gülüp geçti. Zaten fazla canını yakmadığı için oynamasına izin verecekti.

O sırada mağaranın girişinden ayak sesleri duyuldu. Paul hemen ayaklandı. Sağ eliyle kılıcının kabzasını kavradı. Giren kişinin kim olduğuna baktı.

O sırada içeriye girmiş olan İki kahkaha atıyordu.

"Çocuk, o sen misin bilmiyorum ama benden kaçmana rağmen o ışığı çıkardıysan tam bir malsın demektir."

O sırada küçük kedi omzundan atlamıştı ve yere inmişti. İki hala Paul'ü göremiyordu ama kedi birden ileriye atıldığı için onu görmüştü.

"Çıh. Bir kedi miydi yani? Senin gibi bir ufaklık o ışığı neresin-"

Sözünü tamamlayamadı. Çünkü hem onu, hem Paul'ü, hatta Spadia'yı bile donduran bir şey gerçekleşmişti. Küçük kedi bir anlığına gözden kaybolmuştu ve yeniden İki'nin arkasında göründüğünde İki parçalara ayrılmıştı. İki'nin parçaları mağaranın etrafına dağılırken Paul inanmayan ifadelerle küçük kediyi izliyordu.

Nedeni barizdi. Öncelikle, kedinin gücünü hafife almıştı. İkincisi ise, bu manzarayı tanıyor olmasıydı. Bu küçük kedi Ferrua Ailesi'nin gönderdiği herkesi öldüren o canavardı!

O şaşkın gözlerle bakarken kedi bir süre İki'nin vücudunu aradı. Daha sonra sökülmüş kalbi buldu ve pençeleriyle ikiye kesti. İçinde bir çekirdek bulamayınca Paul'ün omzuna geri döndü.

Paul o sırada şaşırmıştı ama mutluydu. Kediyi hoşuna gittiği için almıştı ve kedinin aslında epey güçlü olduğunu öğrenmişti. Bir süre sırıtarak kediyi izledikten sonra İki'nin parçalarına baktı. Daha sonra ise kediye dönüp konuştu.

"Sana Grim diyeceğim."

Kedi kabul ettiğini söylercesine keyifli bir biçimde miyavladı. Daha sonra Paul'ün kulağını ısırmaya devam etti.

O sırada Spadia ise bu kedinin türünü çözmeye çalışıyordu.

-------------------------------------------------------------------------------

Bugün bir bölüm daha gelecek.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr