52.Bölüm - Gren Ferrua

avatar
10354 37

Kara Büyücü - 52.Bölüm - Gren Ferrua


Toplantının üzerinden iki gün geçmişti. Paul o sırada evin avlusunda kılıç tekniğini geliştirmeye çalışıyordu. Ufuk çizgisi en çok kullandığı kılıç tekniğiydi ve o anda onun üzerine kafa yoruyordu. Mana kontrolü oldukça yüksekti bu yüzden kılıca mana aktarmakta sıkıntı yaşamıyordu ama vücudunu kontrol etmek onun için büyük bir sorundu.

Birkaç kez daha denedikten sonra vazgeçti ve kılıcını kınına sokup oturdu. Nefeslerini derinleştirdi ve meditasyon yapmaya başladı. O sırada Cehennem Alevi'ni geliştirmeye çalışıyordu.

Cehennem Alevi'ni geliştirmek onun için daha kolaydı. Ne de olsa bunun için sadece yoğun bir mana ve üzerinde kontrol gerekliydi. Vücudunu hareket ettirmesi gerekmiyordu.

Ne kadar olduğunu bilmediği bir süre boyunca orada Cehennem Alevi'ni geliştirmeye çalıştı. Zaman zaman etrafa kan kırmızısı alevler fırlatarak avluda tehlikeli zamanlara neden oldu ama avluya hiçbir hizmetçi girmediği için etrafa zarar vermekten korkmuyordu.

Uzun bir süre geçmesine rağmen Cehennem Alevi'nde de gelişme yaşayamayınca iç çekerek oturduğu yerden kalktı. Nedense seviyesi yükselmesine rağmen tekniklerinde ilerleyemiyordu. Bu durum onu sinir ediyordu.

Yavaşça konuştu.

"Usta, tekniklerimi neden geliştiremediğimi biliyor musunuz?"

Ustası onun vücudunda olan değişiklikleri kolayca fark edebiliyordu. Belki teknikleri geliştirememesinin özel bir sebebi olabilirdi.

Beklediğinin aksine Spadia rahatça cevap verdi.

"Bunun nedeni bir baskı olmaması. Ruhsal gücünü nasıl eğittiğimizi unuttun mu? Onu baskılıyorum ve karşı koymana izin veriyorum, değil mi? İşte böyle olmalı. Onları kullanabileceğin sınıra kadar getirmelisin. Daha sonra onları kullanarak savaşmalısın. Bir süre sonra kendiliğinden geliştireceksin."

Paul gökyüzüne baktı. Spadia'nın dediklerine göre gelişmesi için bir düşmana ihtiyacı vardı. Belki şu Kızılkılıç yakında yeni birilerini yollardı.

Gözlerini indirdi ve yavaşça evden dışarıya çıktı. Abisi zaten Turnuvayla ilgili konularla ilgilenmek için birliğin binasında kalıyordu. Ormana gittiğini fark etmezdi.

Hızlıca şehrin çıkışına ilerledi. Aynı şekilden hızını kesmeden şehirden ayrıldı. O sırada arkasından onu takip eden biri olduğunu bile fark etmemişti.

Takip eden adam o ormana daldıktan kısa bir süre sonra şehre döndü. Daha sonra ise şehrin kapısına yakın olan bir eve girdi. İçeride, tahtadan bir masa ve iki sandalye duruyordu.

Masanın üzerinde şarapla dolu iki bardak duruyordu. Sandalyelerin birinde oturan adam yüzüne sarı bir maske taktıktan sonra gelen adama döndü. Diğer sandalyede oturan kısa sarı saçlı olan ise sadece bekledi. İçeriye gelen adam hızlıca konuştu.

"O çocuk az önce şehirden ayrılıp ormana girdi. Karaağaç bölgesine ilerliyor gibi görünüyor."

O sırada sarı maskeli adam sarı saçlı olana bakarak alaylı bir şekilde konuştu.

"Şu kardeşinin nişanlısının öldüğü yer değil mi orası? Belki o işte de parmağı vardır ha Gren?"

O an sadece şaka olarak söylemişti. Acaba gerçekten parmağı olduğunu bilse ne yapardı?

Gren yeşil gözlerini maskeli adama dikti.

"Parmağı olup olmaması umrumda değil. O Latai şerefsizi kendini çok büyük görüyordu. Ona iyi darbe olmuştur. Her neyse, şu çocuk sonunda evinden ayrıldığına göre işini bitirelim, İki. Başka bir şans bulamayabiliriz. Hem, birkaç güne Binkılıç Sarayı'na geri döneceğim. Ustam Turnuva için özel bir teknik öğreteceğini söyledi."

İki gülerek konuştu.

"Saray için epey önemlisin ha? Özel teknikler falan."

Gren sinirli bir ifade takındı.

"O Valer şerefsizi olmasa evet. Neyi o kadar iyi anlamıyorum ki. Bir de Yüce Ata Kılıç Ejderi onu Temsilcisi yaptığından beri her teknik ona açıldı. Nasıl bir kibirli oldu tahmin edemezsin."

İki sadece güldü. Daha sonra ayağa kalktı. Hızlıca odadan çıktı ve ormanın Karaağaç bölgesine ilerlemeye başladı. Gren'de ayağa kalktı ve onun peşine takıldı.

Tüm bunlar olurken Paul hızlıca ormanda ilerliyordu. En son buraya geldiğinde kullandığı yönü kullandığı için ruhsal gücünü yaymaya gerek duymamıştı. İlk baştaki adamı da bu yüzden fark etmemişti zaten.

Eğer karşısına bir düşman çıkarsa bu onun için çok daha iyiydi. Sonuçta düşmanını tekniklerini geliştirmek için kullanabilirdi.

Kısa bir süre sonra Helen'in öldüğü bölgeye vardı. Şu anki bölgenin önceki haftadan tek farkı Helen'in parçalarının yanındaki sayısız insan parçalarıydı. Buraya gelen Ferrua Ailesi'nden insanların hiçbiri sağ dönememişti.

Paul'ün yüzünde soğuk bir gülümseme çıktı. Parçalarla dolu bölgeye giderek etrafı araştırmaya başladı. Elbette, aradığı şey ölenlerin boyutsal eşyalarıydı. Bir süre aradıktan sonra üç evren yüzüğü ile bir evren torbası buldu. İçindekilerin ne olduğuna bile bakmadan kendi boyutuna boşalttı. Ne olduğu pek umrunda değildi. Zaten sadece bedava para kazanmak için gelmişti. Bir altın olsa bile işe yarardı ki bundan fazlasının olduğuna emindi.

Başka bir boyutsal eşya bulamayınca geri çekildi. Hızlıca bölgeden ayrıldı. Biraz avlanmak istiyordu ve bu bölgeye canavaların yaklaşamadığını biliyordu. Bu yüzden başka bir yere gitmeliydi.

Hızlıca başka bir bölgeye ilerlerken ruhsal gücünü saldı. Artık canavarları hissetmesi gerekiyordu.

Ancak hissettiği ilk şey bir canavar değil, sırtına doğru hızlıca ilerleyen ufak bir iğne oldu.

Hızla iğneden kaçınıp arkaya baktıktan sonra sarı maskeli bir adamı gördü. Siyah cübbeli bu adamın sol elinde bir iğne vardı. Paul'ün ona baktığını fark edince hemen diğer iğneyi de fırlattı ve ağaçların arasına daldı.

Paul iğneden kaçındı ve adamın daldığı bölgeye baktı. Ancak o yeterince inceleyemeden birden arkasından yaklaşan kılıcı hissetti. Hemen kılıcını çekti ve arkasına dönerek kendisine gelen kılıcı karşıladı.

Daha sonra kılıcın sahibini inceledi. Yeşil gözleri ve sarı saçları olan bu adamı daha önce görmemiş olsa da tanımıştı. Hafifçe gülerek konuştu.

"Sanırım Gren Ferrua sensin değil mi?"

Gren cevap vermedi. Kılıcını geri çekti ve birkaç adım geriye çekildi. Daha sonra Paul'ü incelemeye başladı. O sırada Paul gülerek konuşmaya başladı.

"Turnuva olayını öğrendiğimden beri şüpheleniyordum ama gerçekten de Hayalet Kılıç Loncası ile işbirliği yapıyorsunuz değil mi? Selia'ya düzenlenen suikast de bu yüzdendi. Selia'nın simya becerilerinin akranları arasında çok yüksek bir seviyede olduğunu biliyorum. Öncelikle onları aradan çıkarmaya çalışıyordunuz."

Gren yine tepki vermedi. Daha sonra kılıcını savurdu. Kılıcı terk eden kılıç enerjisi Paul'e fırladı. Paul ise enerjiyi karşılamak için kendini mavi yıldırımlarla kapladı. Kılıcını enerjiye doğru savurdu ve karşıladı.

Kılıç enerjisiyle ilk kez karşılaşıyordu. Çünkü bir savaşçı kılıç enerjisini kullanabilmek için Usta seviyesine varmalıydı. Bu Gren'in çoktan Usta seviyeli bir savaşçı olduğunu gösteriyordu.

Tam olarak düzeyini bilmese bile sadece gülümsedi. Bu ustasının bahsettiği baskı için harika bir zamandı.

Gren'in saldırı yapmaya niyeti olmadığını anlayınca ileri fırladı. Kılıcını hızlıca savurdu.

"Ufuk Çizgisi!"

Kılıç hızlıca ilerlerken rüzgarı da beraberinde getirdi. Sonunda ise Gren'in kılıç enerjisiyle kaplanmış kılıcına çarparak durdu. Gren'in yüzü hala duygusuz görünüyordu. Kılıcıyla Paul'ü itti ve kendisi de ileri fırlayarak kılıcını yukarıdan aşağıya doğru savurdu.

Paul kendini koruyacak zamanı bulamadı. Kılıç Paul'ün omzundan göğsünün ortasına kadar hafif bir yara açtı. Paul bir acı belirtisi göstermedi. Aksine güldü. Bir savaşta yara alması, savaştan zevk alabileceğini gösteriyordu.

Paul'ün sırıtan ifadesi Gren'in sinirlerini bozdu. O kadar ki Gren yüzündeki duygusuz ifadeyi bir kenara atmış, sinirli bir ifade takınmıştı.

Bir kez daha ileri fırladı ve kılıcını savurdu. Bu sefer Paul kılıcını karşıladığında geri çekilmedi ve ittirmeye devam etti. Daha sonra ise yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi.

"Geber."

Paul gülümsemesinin nedenini ilk başta anlayamamıştı. Daha sonra ise çok geç kalmıştı. Ufak bir iğne boynuna saplanmıştı ve içindeki koyu mavi renkli zehri içine enjekte etmişti.

Paul hemen geri çekildi ve iğneyi boynundan çıkardı. Daha sonra ise boynunu tutmaya başladı.

Zehirden korkmuyordu. Kutsal Kan tekniği zehirlere karşı tam bir koruma veriyordu ona. Ama zehirli iğne ona saplandığı anda ustası ona bağırmıştı.

"Zehirlere karşı olan dayanıklılığın gizli bir kart olmalı! Geri çekil! Zamanı gelince onu öldürebilirsin zaten!"

Paul fark ettirmeden iç çekti ve arkasını dönüp kaçmaya başladı. Kaçmayı istemese de, ustasına karşı gelmeyi hiç istemiyordu.

O sırada Gren onun kaçtığını görünce kılıcını kınına soktu. Çalıların arasında saklanan İki'ye döndü.

"Onu takip et ve öldüğünden emin ol. Daha sonra loncaya geri dönebilirsin. Ben geri döneceğim."

İki ondan emir almayı sevmese de Paul'ün peşine takıldı. Gren ise şehre doğru ilerledi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr