49.Bölüm - Sonunda Tanıştık

avatar
10733 37

Kara Büyücü - 49.Bölüm - Sonunda Tanıştık


Paul gözlerini açtı ve yattığı yerden hemen kalktı. Fazla uzun olmayan bir süre önce iki kişiyi öldürmüş ve o kadar koşmuş olmasına rağmen tüm vücudu rahat hissediyordu. Mana çekirdeği güçlendiğinden vücudu da daha güçlü ve dayanıklıydı.

Bir süre yumruğunu sıktı. Habisvücut'un etkilerini hissedebiliyordu. Kılıcını çekti ve birkaç kez savurdu. Kılıcına hiç mana eklememiş olmasına rağmen her savuruşu rüzgarı beraberinde götürüyor, keskin bir ses çıkarıyordu. Paul gülümseyerek kılıcı kınına soktu.

Daha sonra odasından ayrıldı. Gücünü test etmek istiyordu. Ne kadar abisine söz vermiş olsa da çok heyecanlı hissediyordu.

Bu sefer direkt olarak evin kapısından ayrılmaya karar verdi. Hızlı adımlarla evin çıkışına ilerlerken birden abisinin odasından bir ses duydu.

"Ah, evet. Bu senekine katılabilirsin ama gerçekten de ihtiyacın olduğunu düşünüyor musun?"

Daha sonra içeriden küçük bir kızın sesi geldi. Paul bu sesin sahibini tanıyordu. Sushie'ydi bu.

"Bu sene katılmak zorundayım. Ferrua Ailesinin aklında kötü planlar var. Onların her dalda yüksek puanlar almasına izin veremeyiz."

Paul daha fazla kapıdan dinlemek istemedi ve aniden kapıyı açarak içeri girdi. Birden kapının açılmasına şaşıran Luke ve Sushie içeriye gelen Paul'ü görünce rahatladı. Bir hizmetçinin az önce söylediklerini duymuş olması onlar için kötü olabilirdi.

Paul hafifçe gülerek konuştu.

"Biraz kulak misafiri oldum ama..."

Luke başını salladı. Daha sonra Paul'ün oturmasını işaret etti. Paul sandalyeye oturduktan sonra ise konuşmaya devam etti.

"Ferrua Ailesi'nin ne yapmak istediğini bilmiyorum ama diğer ailelere karşı oldukça agresif davranmaya başladılar. Bu onların sağlam bir dayanağa sahip olduklarını gösteriyor. Eğer ki kazanırlarsa diğer aileler için bu hiç iyi olmaz."

Luke başını salladı. Paul fazla bir şey anlamadığı için sordu.

"Biriniz bana baştan anlatabilir mi?"

Luke güldü ve açıkladı.

"Küçük Kardeş, krallığımızda her 5 yılda yapılan bir yarışma vardır. Bu yarışmaya her güçlü aile ve her güçlü oluşum 3 kişi sokabilir ve yarışmaya giren kişiler farklı dallarda yarışırlar. Sanırsam 5 tane dal vardı. Savaş yeteneği, simyacılık, tılsım yazma, demircilik ve... ahh..."

O sırada Sushie lafa girdi.

"Değer biçme."

"Aynen."

Luke Sushie'yi onayladıktan sonra yeniden açıklamaya başladı.

"Bu dalların her birinde yarışmalar yapılır ve kazanılan sıraya göre puanlar kazanılır. Ayrıca dalların verdiği puan sayıları da farklıdır. En fazlasını savaş yeteneği verir. Bu yarışmanın asıl amacı ailenin veya oluşumun onurudur ama..."

Paul soran gözlerle baktı. Luke konuştu.

"Ferrua Ailesi'nin Büyük Genç Efendisi, Gren Ferrua, Binkılıç Sarayı'ndan biri ve kraliyet ordusuna bağlı olduğu için kraliyet ailesi de onlara değer veriyor. Bu seneki yarışmada yer alacağını duydum. Eğer o yüksek bir sonuç alırsa kraliyet ailesinin Ferrua Ailesini Altın Güneş Şehri'nin Baş Ailesi olarak atayacağından eminim. Eğer bu olursa Halpis Ailesi ve Triall Ailesi çok büyük sıkıntılara girer. Ferrua Ailesi çok kibirli ve bencil bir ailedir. Ciddiyim. Onların her bireyi birbirinden iğrençtir."

Paul hafifçe başını salladı. Zaten Latai'yi hiç sevmemişti. Onların genç efendisi güçsüz olmasına rağmen o kadar kibirliyken güçlü olanlar acaba nasıldı?

Daha sonra birden aklına geldi ve sordu.

"Bir saniye, peki ya Newelt Ailesi'ne ne olacak? Onlarla alakalı bir şey demedin."

Sushie direkt cevap verdi.

"Bizim ailemiz komşu ülke olan Telan'a taşınıyor. Orada büyük bir ticaret zinciri kurmayı planlıyoruz. Aynı Engin Gökyüzü Salonu gibi."

Paul başını salladı. Newelt Ailesi gibi tüccar bir aile için bu normal bir fikirdi. Eğer doğru dürüst bir ticaret zinciri kurarlarsa aileleri oldukça iyi kazanırdı sonuçta.

Daha sonra Sushie ayağa kalktı ve Luke'a bakarak konuştu.

"Triall Ailesi ve Halpis Ailesi'yle bir hafta sonrası için bir buluşma ayarladık. Mümkün olduğunca Ferrua Ailesini baskılamayı düşünüyoruz. Bu nedenle her aile ve oluşumun en iyi üç öğrenciyi göndermesi lazım. Elbette birbirimizi baskılamamak için bunu planlamamız lazım. Altın Şafak Bilgin Birliği de üç kişi yollama hakkına sahip olduğu için siz de gelmelisiniz. Mümkünse Başkan Floyd'u da çağırın."

Luke sessizce başını salladı. Daha sonra Sushie yavaşça odadan çıktı. Sushie odadan çıktıktan sonra Luke gözlerini Paul'e dikti. Yavaşça konuştu.

"Küçük kardeş, ne düşünüyorsun?"

Paul şaşırmış bir sesle konuştu.

"Sushie gerçekten ağırbaşlı olabiliyormuş. Vay be."

"Onu sormuyorum ben!"

Luke aniden çıkıştıktan sonra Paul yavaşça başını kaşıdı. Daha sonra yavaşça konuştu.

"Ferrua Ailesi'ni sevmiyorum bu yüzden biraz taraflı bir düşünce olabilir ama yine de konuşacağım. Eğer Halpis Ailesi ve Triall Ailesi arasında bir dostluk kurar ve Ferrua Ailesi'nin yenilmesini sağlarsak bu daha yararlı olacaktır. Ama, bu yine de sorunlarımızı çözmez. Newelt Ailesi o kadar fazlasına sahip olmasa da şehirde dükkanları var ve yönettikleri bölge de pek ufak değil. Ferrua Ailesini engellesek bile en sonunda Newelt Ailesi'nin toprakları aileler arasında karmaşaya yol açacaktır. Elbette, bunu engellememizin bir yolu var."

Luke'un gözleri parladı. Paul'ün şu ana kadar konuştuğu bölgede şehir her şekilde bir karmaşaya sürükleniyordu. Bu yüzden diğer seçeneği merak ediyordu. Ancak Paul'ün sözleriyle hayal kırıklığına uğradı.

"Toplantıya seninle birlikte geleceğim. Diğer seçeneği de orada duyacaksın."

Luke somurttu ve düşüncelere daldı. O sırada Paul'de odayı terk etti. Yüksek seviyeye henüz çıkmıştı ve yapacak bir şey bulamıyordu. Abisine verdiği sözü tutmayıp ormana gitmeyi bir kez daha düşünmüştü ama daha sonra aklına Ferrua Ailesinin ormanı araştırma ihtimali aklına gelmişti. Ne kadar onlardan korkmasa da rastgele onların ağzına atlamak için bir nedeni yoktu.

Onun yerine Engin Gökyüzü Salonu'na gitmeye karar verdi. Sonuçta şu anda oldukça zengindi.

Evden çıktı ve hızlıca Engin Gökyüzü Salonu'na ilerlemeye başladı. Kısa bir süre sonra ise devasa mavi binanın önüne gelmişti. Paul kısa bir süre önce buraya iyi bir satış yapmıştı. Şimdi ise birazını harcayacaktı.

Yavaşça içeriye girdi. İçeride bir süre etrafına bakındı ama Ruos'u göremedi. Kısa bir süre geçmesine rağmen gitmişti. Bunu fazla düşünmedi ve direkt olarak tezgahları incelemeye başladı. Engin Gökyüzü Salonu'nda ilgi çekici olan ürünler direkt olarak şov yapmak için açık tezgahlarda duruyordu. Paul bu tezgahlarda ona yarayacak bir şey aramaya başladı.

Bir süre tezgahları dolaştı ancak bir şey bulamadı. Ta ki tamamen siyah renkte bir bilekliğe denk gelene kadar. Bileklik tek parmak genişliğindeydi. Üzerinde herhangi bir şekil yoktu ve koyu siyah rengine rağmen parlıyordu. Onun bilekliği incelediğini gören bir kadın rehber yanına ilerledi.

"Bu gördüğünüz Kara Lanet Bilekliği'dir. Oldukça yüksek karanlık mana içeriyor ve bu manayı direkt olarak salabildiği için direkt karanlık manayla saldırılabiliyor. Elbette sınırlı bir kullanımı var. İçindeki karanlık mana bir kez salındığında geri alınamadığı için tek kullanımlık."

Paul başını salladı. Bilekliğin içindeki karanlık manayı fark etmişti zaten. Ayrıca bu tür bir bileklik normal insanlar için hatta büyücüler ve savaşçılar için bile ilgi çekici olurdu. Karanlık mana yaşayan neredeyse her şey için zararlıydı ve onu bir silah olarak kullanmak zafer şansını oldukça arttırırdı. Paul ise karanlık manayı istediği gibi kontrol edebiliyordu. Bilekliğe ihtiyacı yoktu.

Tam oradan ayrılacaktı ki ustasının sesini duydu.

"O şeyi al. Kullanmanın iyi bir yolu var."

Ustasının sözünü duyduktan sonra direkt sordu.

"Bilekliğin fiyatı nedir?"

Kadın gülümsedi. Az önce Paul'ün ayrılacağını sanmıştı ama birden sorunca alacağını anlamıştı.

"Şu anki fiyatı 120 altındır. Karanlık mananın işlenmesi zor ve bunu yaparken ölen birçok demirci var."

Paul başını salladı. Daha sonra konuştu.

"Alıyorum."

Kadın hemen bilekliği tezgahtan aldı ve Paul'e uzattı. Ayrıca bir de evren yüzüğü uzattı. Paul o sırada Altın Gökyüzü Yüzüğü'nü çıkardı. Yüzüğü gören kadının gözleri bir anlığına büyüdü.

"%20 indirimle 96 altın gerekiyor."

Paul başını salladı ve bileklikle kadının uzattığı evren yüzüğünü aldı. Bilekliği kendi boyutuna attıktan sonra 96 altını da yüzüğe attı ve kadına verdi. Daha sonra ise hemen oradan ayrıldı. Bilekliği nasıl kullanacağını öğrenmesi gerekiyordu.

Dışarı çıktığında önce ustasına bir şey soracaktı ama birden tüm zihnini tek bir his kapladı. Bir aura ona yöneltilmişti ama saldırı veya korku hissetmiyordu. Bu aura onu çağırıyordu.

Hemen auranın geldiği yöne döndü. Auranın uzak bir bölgeden geldiğini fark etmesi uzun sürmedi. Hızlıca auranın kaynağına ilerledi.

Şehrin bir yanından diğer yanına kadar koştu. Daha sonra ise auranın kaynağı olan çatıya geldi. Düz çatının üzerinde siyah cübbeli bir adam vardı. Adamın yüzü kırışmıştı ve beyaz saçlarıyla sakalı ona tam bir dede görüntüsü veriyordu. Gözlerindeki yeşil parlaklık yaşına rağmen hayat doluydu. Ayrıca Paul bu "dede"nin normal biri olmadığını anlıyordu. Aurası güçlü olmasa da ona garip bir his veriyordu. En az Büyükusta seviyesinde olduğunu da anlamıştı.

Adam yavaşça ayağa kalktı ve Paul'e döndü. Yüzünde hafif bir gülümseme belirirken konuştu.

"Sonunda tanıştık. Selam, velet."






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr