19.Bölüm - Karanlık Kulesi

avatar
9672 35

Kara Büyücü - 19.Bölüm - Karanlık Kulesi


Kan kızılı alevlere bürünmüş Paul yavaşça saf siyah kuleye yaklaşıyordu. Etrafta sayısız karanlık tipi zehirli, lanetli canavarlar vardı ama hiçbiri Paul'e yaklaşamıyorlardı. Sanki onun etrafını çeviren alevler kesin bir ölümün habercisiymiş gibi.

Paul yavaşça kulenin kapısının önüne geldi ve alevleri söndürerek kapıya dokundu. Kapı onu anında zifiri karanlık bölgeye çekti.

Paul kulenin ilk katında biraz bekledi. Burada sesi beklemesi gerektiğini biliyordu.

Bir süre sonra zifiri karanlık bölgeden bir ses geldi.

"Karanlığın mirası için teste gireceksin. Kabul ediyor musun?"

Paul anında cevap verdi.

"Kabul ediyorum!"

"İlk kat. Düşman, B seviyeli Kral Çürük Zombi. Miras testi başlıyor."

Karanlık bölge değişerek yumuşak, mor çimenli bir toprağa sahip bir bölgeye dönüştü. Havada hafif bir sis vardı.

Paul hemen kılıcını çekti ve etrafına bakınmaya başladı. O sırada ustasının sesini duydu.

"Çürük Zombiler aleve karşı dayanıksızdır. Kendini Kutsal Destek'le güçlendir ve Cehennem Alevi'ni kullan."

Paul bu duruma biraz şaşırmıştı. Önceki kulelerde ustası ona önemli durumlar haricinde hiç yardım etmemişti.

Spadia'da Paul'ün şaşırdığını anlamıştı. Gülerek cevap verdi.

"Aslında bu merkezdeki konuşma yüzünden. Yeterince güçlendiğini düşünüyorum, ama canavarlar hakkında çok bilgisizsin. Buradan çıktığın gibi onları da ezberleyeceksin."

Paul ustasının nedenini duyunca biraz mutlu olmuştu ama bunu o kadar açığa vurmadı.

Daha sonra önündeki sisten çıkan bir canavar gördü. İnsan şeklindeki canavar yalpalayarak ona doğru yürüyordu ve vücudundaki bir çok bölgeden siyah bir duman yayılıyordu.

Paul ustasının önerisini dinledi. Vücudunu Kutsal Destek ile destekledi ve Cehennem Alevi'ni kullanarak ellerinde iki alev topu oluşturdu.

Paul'ün elindeki alev toplarını gören zombi geri çekilmedi. Aksine hızla ilerlemeye başladı.

Paul saldırmakta geç kalmamak için hızlıca sol elindeki alev topunu zombiye fırlattı. Topu sadece zombiyi vurmak için kullanmıştı ve özellikle hedef almamıştı bu yüzden top zombinin bacaklarını vurdu ve zombiyi yere düşürdü.

Ardından yer de yanmaya başladığı için Paul zombinin orada öleceğini düşünmüştü ama öyle olmadı. Zombinin belden üst parçası alt kısmından ayrılmıştı ve sürünerek ona doğru ilerliyordu.

Paul görüntüden dolayı iğrendi ve sağ elindeki alev topunu zombinin kafasına fırlattı.

Zombi hareketsiz kalınca ve alan yavaşça bozulmaya başlayınca Paul ilk katı geçtiğini anladı.

"İlk katı geçtin. Karanlığın ilk mirasını almaya hak kazandın. İkinci kata geçmeye hazır mısın?"

Paul canavara nasıl saldırmasını bildiği için hiç yara almamıştı veya yorulmamıştı. Hemen cevap verdi.

"İkinci kata geçmeye hazırım."

"İkinci kat. Düşman, A seviyeli Kara Şövalye. Miras testi başlıyor."

Alan değişerek siyah, daire bir arenaya dönüştü.

Paul bu sefer rakibini direkt olarak görebiliyordu. Rakibi tamamen siyah bir zırhla donanmıştı ve parlayan kızıl gözlerinden başka içinden hiçbir şey görünmüyordu. Elinde aynı şekilde siyah bir kılıç vardı.

"Bir Kara Şövalye. Zırhının içine büyünün işlemesi oldukça zordur ve yakın dövüşte ustadır. Normalde epey gıcık bir düşman olurdu ama Kutsal Destek yalnızca bedenini güçlendirmek için kullanılmıyor. Normal alevler çıkart ve onlara Kutsal Desteği uygula. Daha sonra onları fırlat."

"Anladım."

Paul bir sefer daha ustasının sözlerini dinledi. Canavarlar konusundaki bilgisi aslında epey sığdı ve bu yüzden onların zayıf noktalarını hiç bilmiyordu. Ama bilen birine sahipti.

Paul'ün ellerinden alevler çıkmaya başladı ve Paul Kutsal Desteği uyguladığında alevler renk değiştirerek sarı bir renge büründü. Paul bu alevleri doğrudan kara şövalyeye fırlattı.

Kara şövalye alevleri olduğu yerden hareket etmeden karşıladı ve daha sonra ise yavaş adımlarla Paul'e yaklaştı. Paul biraz paniklemişti.

"Usta, alevlerim işlemiyor!"

"Aptal velet, biraz sakin ol! Alevlerini rastgele gönderme. Onlara bir şekil ve yoğunluk ver. Ondan sonra fırlat."

"Nasıl bir şekil vermeliyim?"

"Bir şeyi de kendin yap be!"

Ustasının bağırışından sonra Paul hemen işine geri döndü. Kara şövalye yavaşça ona ilerlerken o da ellerinden sarı alevleri çıkardı ve bu alevler havaya doğru yükselip sarı bir top olarak yoğunlaştı.

Ufak bir güneş gibi görünen top sonrasında şekil değiştirmeye başladı.

Önce beşe bölündü. Sonra her parça yavaşça uzadı ve inceldi. Yavaşça bir kılıç şekli aldı.

Havada asılı duran beş parlak sarı kılıç bir anda Kara Şövalyeye döndü. Kılıçlardan ikisi hızlıca parlak kırmızı gözlerine fırladı.

Kara Şövalye güç bakımından oldukça üstündü ama konu hıza gelince vasat bir canavardı. İki kılıcın hızına yetişemedi ve iki kılıç gözlerine saplanarak yakmaya başladı.

Daha sonra havada asılı olan üç kılıç birleşerek tek bir kılıç oluşturdu. Kılıcın boyutu diğerleriyle aynıydı ama parlaklığı çok daha fazlaydı.

Bu kılıç doğruca ileri atılarak Kara Şövalyenin zırhını delip geçti ve göğsünden yakmaya başladı. Bu sırada Kara Şövalye hareket etmeyi kesti ve arenanın yapısı bozulmaya başladı. Paul bunun anlamını biliyordu.

"İkinci katı geçtin. Karanlığın ikinci mirasını almaya hak kazandın. Üçüncü kata geçmeye hazır mısın?"

Paul biraz oturdu. Az önce yaptığı onu fazla yormasa da dinlenmeye ihtiyacı vardı.

"Cidden direkt olarak bir kılıç şekli vereceğini beklemezdim. Oldukça iyiydi."

Ustasının öven sözlerini duyunca Paul gülümsedi.

"Peki neden son üç kılıcı birleştirdin?"

Paul soruya hemen cevap verdi.

"Kara Şövalyenin zırhının gücünü bilmediğim için tüm kılıçları tek noktaya saldırtmak daha iyi olur diye düşündüm."

Spadia güldü.

"Aferin. Bu iyi bir fikirdi."

Paul de bir süre güldü. Daha sonra Spadia konuştu.

"Şimdi sıra son kulenin son katında. Şu anda Abyss'ten çıkmanın yarım adım uzağındasın. Hazır mısın?"

Paul ustasına cevap vermedi. Onun yerine ayağa kalktı ve bağırdı.

"Üçüncü kata girmeye hazırım!"

Spadia cevabını aldıktan sonra bir süre güldü ve yine sustu.

"Üçüncü kat. Düşman, A seviyeli Kral Uzay Gezgini."

Alan değişti ve düz çimen bir alana dönüştü. Hava karanlık olmasaydı merkez habitattan bir yer olarak bile görülebilirdi.

Paul düşmanını ararken Spadia'nın sesini duydu.

"Ah, düşmanın şu sinir bozucu şey. İnan bana onunla dövüşmek çok sıkıcıdır."

Paul ilk kez ustasını bu kadar isteksiz bir şekilde görüyordu.

"Neden usta?"

"Saldırı gücü neredeyse yok, ama uzay-zamanı kırarak ışınlanabiliyor. Durmadan farklı bir yere kaçıp duruyor. Ondan kurtulmanın en kolay yolu bir alan saldırısı ki sen bilmiyorsun."

Paul bunu duyunca biraz ümitsizliğe düşmüştü.

"Usta, ne yapacağız."

Spadia garip bir sesle konuştu.

"Şey, yapabileceğimiz bir şey var ama..."

Paul umutlanmıştı.

"Nedir usta?"

"Aaah, bir bekle. Çok heyecanlısın. Söyleyim, bu tekniği bir kez kullandıktan sonra yorgun düşersin. Hatta Yargı Işığı ve Kutsal Desteği birlikte kullanmaktan da fazla."

Spadia'nın konuşmasının sonlarına doğru Paul'ün önünde ufak bir yaratık belirdi. Şekli insan çocuklarına benziyordu ama tamamen siyah bir rengi vardı ve gözleri sadece iki beyaz küreydi. Başının üzerinde iki küçük beyaz boynuz vardı.

Bu canavar Paul'ün etrafında sürekli bir görünüyor, bir kayboluyor, daha sonra ise başka bir yerde ortaya çıkıyordu.

Paul ustasını çoktan anlamıştı. Bu şey cidden çok sinir bozucuydu.

"Usta, o tekniği söylemediğiniz sürece burada kendi sinirimden ölebilirim."

Spadia güldü.

"Söylemiştim. Her neyse, yapman gereken şey mana çekirdeğinde yalnızca üretilmeye devam edebilecek kadar ışık manası bırak ve diğer tüm ışık manasını dışarı çıkar. Daha sonra ise canavar sana yaklaştığında onu patlat."

"Tek seferde tüm ışık manamı harcayacağım için de epey bir yorgunluk verecek."

"Aynen öyle, tek seferlik bir saldırı. Yapacak mısın?"

Paul geri cevap vermedi. Bunun yerine çekirdeğindeki ışık manasının çoğunu ellerine çekmeye başladı.

Saf ışık manası Paul'ün ellerinde iki beyaz top olarak yoğunlaştı. Daha sonra ise Paul bu iki topu birleştirdi ve tek bir top oluşturdu.

Tek topu iyice yoğunlaştırdı ve olduğu yerde canavarın yaklaşmasını beklemeye başladı.

Paul farketmişti ki canavar onun ışık manasından korktuğu için yaklaşmıyordu ve Paul'ün canavarı uzaktan vurması imkansızdı.

Paul gözlerini kapattı ve derin nefesler almaya başladı. Yavaşça vücudunu çevreyle bir durumuna geçirdi ve daha sonra ise elindeki ışık topunu da çevreyle bir yaptı.

Canavar ışık topunu hissedememeye başlayınca yavaşça Paul'ün yakınına gelmeye başladı. Paul sabırla bekledi.

Birkaç saniye sonra ışık topunun menziline girmişti.

Canavar menziline girdiği anda Paul ışık topunu patlattı ve etrafa yüksek miktarda ışık manası yayıldı.

Uzay Gezgini etrafa yayılan manayı son anda fark etti ama ışınlanamadan bu manaya yakalandı ve vücudu yoğun ışık manasının içinde yok oldu.

Işık topu patladıktan sonra Paul sırt üstü yere yığıldı. Şu an hissettiği yorgunluk cidden çok aşırıydı.

"Uzay Gezgini'ni kendine çekmek için çevreyle bir olmak mantıklıydı. Ama normalden de fazla enerji harcadın."

Ustası haklıydı. Çevreyle bir olmak kolay olsada epey ruhsal enerji harcayan bir durumdu. En sonunda Paul'ün hem vücudu hem de zihni yorulmuştu.

"Ama başardım."

Paul gülerek söyledi. Spadia da güldü.

"Aynen, başardın."

"Üçüncü katı geçtin. Karanlığın üçüncü mirasını almaya hak kazandın. Eğitim alanına geçmeye hazır mısın?"

Paul bu soruya cevap vermedi. Şu an biraz dinlenmesi gerekiyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr