Bölüm 7: Hastane

avatar
249 2

Kai Lane - Bölüm 7: Hastane


Kai uyandığında hastanedeydi. Başında ise annesi İsse uyuyordu. Oldukça yorgun ve uykusuz görünüyordu. Kai onun gözlerinin altının biraz olsun morarmış olduğunu görmüştü. 

Kai uyandığı anda neden hastanede olduğunu anlayamamıştı fakat bir kaç saniye sonra beyni çalıştı ve anıları zihnine hücum etti. En son neler olduğunu hatırlıyordu. Bir adam onu öldürmeye çalışıyordu. Ondan kurtulmayı başarmıştı ve asansöre binip aşağı inmişti. Korkunçtu. O anı hatırlamak tek kelimeyle korkunçtu. Daha 14 yaşındaydı. Ve doğum gününde bir psikopat onu öldürmeye çalışmıştı. Eğer Kevın ve Jack'e denk gelmemiş olsaydı hala yaşıyor olabilir miydi? 

Bir süre geçti ve Kai olanları sindirmeye çalıştı. Kai annesini uyandırmamak için yanındaki kumandayı alıp televizyonu açtı. Belki aklını biraz olsun dağıtabilir diye. Fakat açar açmaz kapatmak zorunda kalmıştı ve yüzü değişik bir hal almıştı. Ses o kadar yüksekti ki İsse neredeyse uyanacaktı. Ses çok yüksekti. Kai annesinin uyanmasını gerçekten hiç istemediği için panik yapmıştı. Televizyonu kapatıp derin nefes alırken başına bir el dokundu. İrkildi fakat ona dokunan kişinin şefkatle dolu gözlerini görünce sakinleşti. 

"Benim, merak etme."dedi İsse ve mutlulukla oğluna baktı. Görünüşe göre televizyonun sesinden uyanmıştı. Ya da belki de hep uyanıktı. İsse'nin gözlerinin içinde öfke ve de mutluluk vardı. İki duygunun da bir açıklaması vardı. 

"İyi misin?"diye sordu.

"İyiyim. " İyi olmasaydı bile farklı cevap vermezdi Kai. 

"Kevın ve Jack seni bulup buraya getirdi. Beni de hastaneden aradılar. Polislere haber verdiğimizde sana saldıran adam çoktan gitmişti."

"Fakat siz adamı nerden biliyorsunuz?"

Kai o adamla dövüşmüştü ve gerçekten bu şekilde kurtulması bile bir mucizeyi. Sadece küçük bir çocuk olarak o adam gibi işini profesyonelce yapan birinden kaçmayı başarmıştı. Hatta... onu ağır bir şekilde yaralamıştı. Buna rağmen Kai'ın hala bedeninin türlü türlü yerinde acı dolu yaralar vardı fakat annesi neler olduğunu nasıl biliyordu? Yaralar konuşamazdı. 

"Hayatlarını buna adamış dedektifler var. Vücudunun durumundan bir mücadele içerisinde anlayabilirlerdi. Böylesine bir yara kendi kendine de olmazdı zaten."dedi İsse. Gözlerinde ki şefkatli bakış bir insanın kalbini oynatabilirdi. Yaşına rağmen güzelliği şehirlerde efsane olarak geçerdi. Herhangi bir makyaj ya da yapay bir katkı eklemesine gerek yoktu. İsse evrensel bir güzellikti. Kai her zaman böyle bir anneye sahip olma şansını nasıl elde ettiğini düşünürdü. Fakat Kai o gözlere bakınca derin bir pişmanlık hissetmişti. Sadece kendini düşünüyordu fakat onu da düşünen çok sayıda insan vardı. Onun onları üzmeye ne hakkı vardı? Böylesine yararlanmaya ve zayıf olmaya ne hakkı vardı? 

O sırada içeri bir doktor girdi. Sonra da Kai'ın kontrollerini yaptı. Kai ise bu zaman boyunca dalgındı. Soruları basit bir şekilde yanıtlamış, bütün bu süre boyunca ona saldıran adamı düşünmüştü. Gerçekten ne yaşamıştı? Nasıl böyle bir 'kaza' yaşamıştı? Ve o adam ile yağmurda kovaladığı adam aynı olabilir miydi? 

Ne de olsa ikisi de 'gelişim tabanı' adında bir şeyden bahsetmişti. 

"Yaraların gerçekten çok hızlı iyileşiyor. Gerçekten çok garip ama imkansız değil ne de olsa. Sanırım oldukça şanslısın. "dedi doktor. Kai gördüğü en hızlı iyileşen insan olsa da bundan çok daha hızlı iyileşen insanlar görmüştü. 

Kai ise onun sözlerine karşı gözlerini devirmişti. Suikaste uğramıştı ve sadece 14 yaşındaydı ve adam ona şanslı olduğunu mu söylüyordu?

O çıktıktan sonra bir polis girdi içeri. Ve Kai'a olanları anlatmasını söyledi. Kai ise her şeyi anlattı. Basit ve kendisini kötü hiçbir şey yapmamış gibi anlatmıştı. O gün adana karşı bir öldürme arzusu sergilemişti. Bu normal değildi. Polisin gerçekleri bilmesi sorun olmazdı fakat Kai için bu bir sorundu. Eğer bunu söyleseydi rahat rahat nefes alamazdı ve o garip bakışları izlemek zorunda kalırdı. Neden olduğunu bilmediği için gözlerinin tekrar kırmızıya dönme ihtimali vardı. 

Polisler gitti. Kısa süre sonra ise Kai'ın kardeşleri, babası, Jack ve Kevın da içeri girdi. Kısa bir süre sonra Kevın kaşlarını çatmıştı. Hepsi Kai'a sert bakışlarla anlatıyordu. 

"Dökül. "

Kai bedeninin hareket ettirdi ve uzanarak masanın üzerindeki tırnak makasını aldı. Ardından tırnaklarını kesmeye başladı. Yüzünde oldukça ciddi bir ifade vardı. 

'Dökülüyorum.' 

Böylesi bir espri odadaki her insanın yüzünün çirkinleşmesine sebep olmuştu. O yakışıklı çocuklar erimiş, yerlerine yaşlı adamlar gelmişti. Az önce bahsettiğimiz güzel anne bu basit espri ile solmuş ve yüzündeki bütün şefkat kaybolmuştu. Baba Rodos ruhunu kaybetmiş yaşlı bir adama benziyordu ve Lily çoktan tekerlekli sandalyeye mahkum olmuştu. 

Bunu görmezden gelmek her biri için daha iyiydi. 

"Hadi ama Kai? "dedi Jack ve eli ile Kai'ın omzunu tuttu. Kai başını kaldırırken o gözleri gördü. O bakışlar tamamen güven doluydu. Onlar Kai'ın onlara yalan söylemeyeceğine mutlak bir güven duyuyorlardı. 

"Polislere söylemediğin şey ne? Bir şeylerin farklı olduğunu hepimiz anlayabiliyoruz." 

"Çünkü... Ben..... Bana öyle bakmanızı istemedim. Sadece o an biraz farklıydım. Öfkeliydim. O bakışların altında kalmak istemedim. "Kai son cümlesinden sonra alt dudağını ısırdı.

"Benden korkmanızı istemedim. Her şey eskisi gibi olsun istedim."dedi Kai ve bir kez daha başını öne eğdi.

O sırada Kai omzundaki eli hissetti. Kafasını kaldırdığında Jack yüzünde ki gülümseme ile konuşmaya başladı.

"Kai hala saçma konuşmalarına devam ediyorsun. Bunca zaman sonra sen hala bizi tanıyamadın mı? Biz senin en yakın arkadaşlarınız. Onlar senin ailen. Senden korkacağımızı mı sanıyorsun? Haha, daha kırk fırın ekmek yemen gerekiyor. Sence kimse sana o şekilde bakar mı? Başkalarının bilmesine gerek yok. Biz bildiğimiz sürece rahatlayabilirsin. "

Kai Jack'in sözlerini duyunca bir an şaşırdı fakat karşısında ki insanların yüzlerine bakarken çok gereksiz bir şüphe içine düştüğünün farkındaydı. Belki de boşuna korkmuştu? 

" Özür dilerim.... "

"Bunu kontrole almanın yolunu bulacağız. O adamın senden ne istediğini ve kim olduğunu da öğreneceğiz. Ama bunların hepsini polislere bırakmalıyız. Bizlerin bu kadar üst düzey insanlar olmadığını anlamalısın. "dedi İsse. Rodos da bunu onayladıktan sonra herkes odadan çıkmaya başladı. Fazla kalabalıklardı. Kai'ı rahatsız ediyor olabilirlerdi.

Kevın ve Jack evine gitti. Kai'ın babası Rodos ve Kai'ın kardeşleri de evlerine gitti. İsse Kai ile birlikte hastane de kaldı. O kanepeye başını koyup hiçbir şey demeden yattı. Her biri Kai'a karşı sonsuz bir güvenle uyumuştu.

Fakat Kai duyguları hakkında yalan söylemişti. 

Kimsenin onu dışlayacağına ya da başka bir şey yapacağına dair bir korkusu yoktu. Artık yoktu. İnsanların düşüncelerini o gece bedenine dolan ani gücün tesiri ile kaybetmişti. Geçici mi bilmiyordu ama öldürmek istiyordu. İçindeki her şeyi dışarı atmak istiyordu. Normal olmak istemiyordu. Bu hayatın dışına çıkmak ve herkesten farklı bir yaşam sürmek istiyordu. Fakat bunu söyleyemezdi. Bu pek de doğru değildi. 

Kai bir süre döndükten sonra kendini karanlığa bıraktı.

                                ***

PAAAAT!! 

Kai aniden duyduğu sesle irkildi ve uyandı. Başını kaldırarak sesin geldiği yöne baktı. İsse tuvalete gidiyordu. Bu normal bir şeydi. İsse her gece böyle kalkıp tuvalete giderdi. Fakat ses annesinden gelmemişti. Kai camdan içeri süzülen ay ışığından saatin gece vakti olduğunu fark edebiliyordu. Ay ışığı tam üzerine vuruyordu. 

Bu sırada Kai sesin annesinden gelmediğini fark etmişti. 

Aradan bir kaç dakika geçmişti ki kapı hafifçe açıldı. Kapıdan içeri giren şey önce kokuyu, kan kokusu. Bu Kai'ın irkilmesine sebep oldu. Gözleri pörtlerken bedeni titremeye başladı.

'Y-Yoksa....' 

Kai başını kaldırdı ve korkuyla kapıdan ileri iki adım atan iri yarı adamı gördü. Elinde büyük bir balta taşıyordu ve bedenin bir kısmı kanla kaplıydı. Bu adam ona saldıran önceki adam değildi. Bu adam raz daha iriydi. Bedeninin üzerindeki kan çevreye yayılırken gözlerindeki öldürme arzusu hiç bu kadar belli olamazdı. Kai doğrudan adamın arkasındaki iki kanlı cesede bakıyordu. O Mavi gözler donmuştu. Kanlı bedenleri ile zemini kaplıyorlardı. Öldükleri son anda bile neden öldüklerini anlayamamışlardı. Böylesi bir ölümü hak etmişler miydi? Hiç bir şey uğruna, hiç bir şeyin farkına varmadan ölmüşlerdi. 

'Yani... Bu bir ölü mü?' 

'Onlar gerçekten ölmüş olamaz değil mi? Ben... Rüya görüyor olmalıyım! Böyle bir şey mümkün değil!' 

Kai şoka girmişti. Ne de olsa o hayatında ilk kez bir ölü görüyordu ve bu 14 yaşına daha yeni girmiş küçük bir çocuk için çok fazlaydı. O bir asker değildi. O savaş alanında yıllarını geçirmiş ve kanla yıkanmış bir general değildi. O doğduğundan beri kanı arzulayan bir psikopat değildi. O sadece küçük bir çocuktu. 

O anda adamın bakışlarında ki öldürme arzusu kayboldu ve bir anda yüzünde endişeli bir hal belirdi. Aniden elini kontrol ettiği anda korkuyla doldu ve nefret dolu bakışlarını Kai'a çevirdi. Kai o bakışları görünce hemen korkuya kapıldı ve battaniyesini daha da üzerine çekti. 

"Sen! gelişim tabanıma ne yaptın!? Neden gücümü hissedemiyorum?! " 

Kai onun ne dediğini anlamıyordu. gelişim tabanı ne demek onu bile bilmiyordu ve şimdi 3. bir kişi daha aynı şeyden bahsediyordu. Gerçekten neler olduğunu anlayamıyordu. 

'Burada neler oluyor?!' 

ÇAAATT...! 

O sırada yan taraftaki cam patladı ve içeri Kai ile aynı boylarda siyah kıyafetlerle donanmış suikastçi kılıklı bir genç girdi. Karanlıktan yüzü ve gözü tam görünmüyordu fakat Kai onun geçen sefer gördüğü genç adam olduğunu anlamıştı. Ve nedense içinden bir ses buraya gelmesinin sebebinin baltalı adama yardım etmek olmadığını söylüyordu. 

Siyah kıyafetli genç ve baltalı katil birbirlerine baktılar. Sanki aralarında anlaşmışlar gibi ikisi de aynı anda ileri atıldı. 

Kavga katilin çocuğa vurmaya çalışmasıyla başladı. Baltasını yatay bir şekilde savurduğunda genç adam geri çekildi. Katil çocuğa vurmak için yine baltasını kaldırdı ancak çocuk hızla hareket etti ve baltanın kabzasından tuttu. Ardından adamın suratına bir yumruk attı. Yumrukla afallayan katilin durumunu fırsat bilen çocuk baltayı çekip almaya çalıştı ancak adam hala çok güçlüydü. Gelişim tabanına güvenerek yaşayan biri olsa da bedenini eğitmişti ve bunu genç adamdan çok daha uzun bir süredir yapıyordu. Genç adam bu sefer baltayı aşağı çekerek adamın başını eğdi ve diziyle sert bir şekilde katilin kafasına vurdu. Bu sefer gerçekten fırsattan yararlanabilir ve katilin elinden baltayı alıp camdan aşağı attı. O baltayı kullanmak sorunlara sebep olurdu. Katil hemen toparlandı ve çocuğa sert bir yumruk attı. Baltası olmasa bile o hala korkunç bir fiziksel kuvvete sahipti. Çocuk geriye doğru düşerken katil Kai'ın onları izlediğini fark etti. Bu zamana kadar genç adama dikkat etmekten gelişim tabanını baskılayan kişiye dikkat edememişti Kai'a doğru gelecekti ki bir anda gözleri korkuyla doldu ve bakışları camdan dışarısına kaydı. Anlaşılan bir şey fark etmişti. Aynı şeyi genç adam da fark etmişti. 

"Gelişim tabanımı baskılayabilecek birisi. Üstlerimin bu haberi duyduğunda çok sevineceğinden eminim. Seninle bir daha görüşeceğiz."dedi ve kapıdan koşarak çıktı. Çocuk kendini toparlamış olacak ki ayağa kalktı ve cama yöneldi tam çıkarken Kai girdiği şoktan bir nebze de olsa çıktı ve ona doğru haykırdı.

"Nereye gidiyorsun?"dedi.

"Bilmemen daha iyi."

"En azından adını söyle." çocuk başını çevirdi ve dönüp Kai'a baktı. Ardından kaşlarını çattı ve eline baktı. 

"Gerçekten çok garip bir bedenin ve mührün var. Ve avcılar da yerini öğrendi... sana adımı söyleyeceğim." 

Düşünceli halinden çıktığı gibi Kai'ın olduğu yöne baktı ve karanlığın içerisinde yeşil gözlerini gördüğünde Kai onun gerçekten onun gibi olduğundan emin olmuştu. 

"Adım Jace. "dedi ve kendini camdan aşağıya atıp karanlığa bıraktı. Normalde olsa Kai bu genç adamın çıldırmış olduğunu düşünürdü fakat bu kadar şeyden sonra o adamın hayatta olduğuna emin olmuştu. Bu adamlar yaşamaya özen gösteriyordu. 

Polislerin sesi daha da yaklaşmaya başladı. Kai etrafta büyük bir patlamanın ve kargaşanın olduğundan emindi. Bunu o baltalı adam yapmıştı. Kai yataktan kalktı ve bir cesaretle kapıdaki iki cesede ilerlemeye başladı. Bu cesetler buradaysa arkasında ne vardı? Neden kimse onları almaya gelmemişti? Attığı her adım kalbinde korkunç bir iz bırakıyor ve onun korkudan camdan atlamaya istekli bir hale sokuyordu ama Kai yine de her şeyi ile ilerledi ve kapıyı araladı.

Kai kapıyı araladığı anda bir kan akıntısı hızla odanın zeminini kapladı. Kai'ın gözlerindeki korku şimdi hiç olmadığı kadar fazlaydı. Kısa bir süre sonra ise titremeye başlamıştı. Eğer eli ile duvara dayanmasaydı ayakta kalmasının hiçbir yolu olmazdı. Gözlerinde ki o ifade hayatı boyunca geçmeyecek bir hatıra bırakmıştı. Gözlerinin içine bakan birisi o anda onun gördüğü o kan nehrin görebilirdi.

'B-bu... İmkansız!'

Kai kalbinde ki sözlerle kendini zorladı ve onlarca insanın parçalara ayrıldığı kan gölünün içine bir adım attı. Yüzündeki dehşet bedeninden dışarı doğru yayılmaya ve bir sis oluşturmaya başlamıştı. Kai bunu fark etseydi bunun o korkutucu fiziksel gücünden bile daha garip bir şey olduğunu anlayabilirdi. Bu sis görünmezdi fakat onun içerisine giren birisi Kai'ın duygularını anlayabilirdi. 

'İmkansız! '

'İmkansız!'

'İmkansız!' 

Kai zihninde haykıra haykıra ilerledi ve kan gölünün ortasında ki bir kızın bedeninin yanına geldi. Kızın gözleri yoktu ve aynı şekilde bedeni ortadan ikiye ayrılmıştı ama hala yüzünde ki ifadeden ne kadar dehşete düştüğünü anlayabilirdiniz. Bir balta ışını gelmiş ve bedenini ikiye bölmüştü. 

O an bir anda o el Kai'ın yakasından kavradı.

"K-Kurtar...."

Kai'ın yüzü iyice kasılmıştı ve zorlukla nefes almaya çalışıyordu. Bunun gerçek olmadığını anlabilmeliydi. Kızın bedeni ortadan ikiye bölünmüştü. Ve diğer insanlar gibi, tavandan düşen bedenler gibi o da çoktan ölmüştü. 

"Lanet olsun!!"

Kai dizlerinin üzerine çöktü ve kanın içine yumruğuyla vurdu. Gözlerinden 2 damla yaş bu kandan denize düştü. Gözlerindeki korkunun görünmemesi imkansızdı. Aynı şekilde öfkenin de. 

"İntikamınızı alacağım. Huzur içinde yatın." 

Fakat onlar nasıl huzur içerisinde yatabilirlerdi ki? Nasıl böyle bir ölümden sonra pişmanlıkları olmadan öteki dünyaya yolculuk yapabilirlerdi? Kai'ın gözleri o anda değişti ve doğum günündeki suikast zamanında olan gözler yeniden ortaya çıktı. Kırmızı gözlerin göz akının bir kenarında sarı bir tabaka ortaya çıkmıştı ve şimdi o tabakanın biraz daha yanında başka bir sarı tabaka ortaya çıktı. Bu Kai'ın korkusu ile şekillenmişti. 

Kai ardı ardına sayıklarken en sonunda boynundan giren iğne onun bayılmasına sebep oldu. Son gördüğü yüz ise annesinin endişe dolu yüzüydü. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44513 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr