Bölüm 1 - Ödüller

avatar
454 2

Kaderin Külleri - Bölüm 1 - Ödüller


  Taren kıtasının kuzeyinde karlı bir ormanda bir çocuk elinde yayı ile ilerliyordu. Saçları simsiyah ve dalgalı, gözleri altın renginde, elmacık kemikleri belirgin ve kırmızı, burnu ise kalkık ve küçüktü. Siması ise genel itibarı ile tatlı bir çocuğu andırıyordu. Üstünde siyah, uzun bir ceket, kahverengi bir pantolon, beyaz bir elbise ve kahverengi potinleri vardı. Üstündeki her şey yünden yapılmaydı. O ormanda ilerlerken etrafta duyulan tek ses büyük ağaçların dallarını okşayıp giden rüzgârın uğultusuydu. Güneş yavaşça batmaya başlamıştı. Çocuk sakince bir süre daha ilerledi. Bir dağın eteğine geldiğinde ise durdu. Elini siper ederek dağın eteğinden etrafa bakmaya başladı. Karlarla kaplı olan beyaz ve yeşil karışımı olan ormanla beraber kızıla dönen gökyüzüne baktı. Sarı gözleri sanki bu anın büyüsüne kapılmış gibiydi. Rahatça yere oturdu ve matarasından rüzgâr siyah dalgalı saçını okşarken suyunu içti. Bir süre daha böyle geçince hafifçe kafasını kararmakta olan gökyüzüne çevirdi ve elini yukarıya kaldırırken mırıldandı.

  “Sanırım bunu görmekten hiçbir zaman sıkılmayacağın.”

   Ragna neredeyse her gün muhakkak buraya gelip bu manzarayı izlerdi. Doğduğundan belli ise hayatından gerçek anlamda tek memnun olduğu zaman bu zamanlardı zaten. O bunu mırıldanırken arkadan neredeyse onunla aynı şekilde görünen bir adam geldi ve Ragna’nın yanına oturdu.

 “Yine gökyüzüne bakarken daldın evlat. Gel artık soğuktan hasta olacaksın.”

 “Soğuktan mı? Baba en son hasta olduğumda 4 yaşımdaydım, cidden artık biraz sakinleşsen mi?”

“Şimdiye kadar hasta olmaman demek daha sonra hasta olmayacağına kanıt değil hem yemeğin soğuyacak. Ayrıca bugün bir dostum bize gelecek.”

   Ragna yemek lafını duyunca pek umursamamıştı. Zaten yedikleri kuru et, biraz çorba ve ekmekti sadece. Onun için soğuk bir çorba içmek pek dert değildi ama birisinin evlerine geleceğini duyunca bir kaşını havaya kaldırmıştı. Daha sonra sanki imkânsız bir olayı duymuş gibi ona bakarken ayağa kalkıp hafif şaşırmış bir tonda konuşmaya başlamıştı.

 “Vay… Baba senin bir dostun mu vardı? Görmeden inanmam.”

   Konuşmanın sonlarına doğru kollarını çapraz şeklinde birleştirmişti. Babası hafifçe iç çekmeden edemedi. Sahi bu çocuk ona birazcık olsun saygı duyuyor muydu? Lakin çocuğa da kızamıyordu. Hayatı boyunca bu karlı ormanda büyütmüştü Ragna’yı.

 “İster inan… ister inanma. Benle gelince görürsün. Hadi düş önüme.”

   Bunu dedikten sonra babası ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladı. Ragna ilk bir şey demek ister gibi oldu ama sonra bundan vazgeçip gözünü devirirken iç çekip babasını takip etmeye başladı. Bir süre daha dağın yamacında ilerledikten sonra iki katlı, odundan bir kulübeye vardılar. Ev ne küçüktü ne de şatafatlıydı. Sade bir evdi. Yavaşça içeriye girdikten sonra babası üstündeki ceketi kapının yanındaki bir askılığa astı ve şömineye doğru ilerledi. Ragna da üstündeki ceketi astıktan sonra direkt şöminenin yanındaki bir koltuğa doğru zıpladı. Babası ona arkası dönük bir şekilde şömineyi yakmaya çalışıyordu. Ragna ise ona meraklı bir şekilde bakıyordu.

 “Baaaabaaaa…”

 “Ragna?”

 “Hmmmm şeeeyyyy… acaba bize uğrayacak kişi nasıl biri?”

 “Eski bir dostum.”

 “Onu söyledin zaten.”

  Ragna bunu söylerken babası hala şömineyi yakmaya çalışıyordu. Nedense şömine hala yanmamıştı. En sonunda bir an durup pes edercesine nefes verdi ve tekrar şömineyle uğraşmaya dönüp Ragna’ya seslendi.

 “Eğer ilgini çekecekse o bir büyücü Ragna.”

  Ragna bunu duyunca bir an şok yaşadı. Bir büyücü mü, cidden mi? Dahası babası bir büyücüyü nasıl tanıyordu ki?

 “NE!? Ama ama bir büyücü burada ne iş arasın? Ondan da öte sen nasıl bir büyücü ile tanıştın?”

  Bir an babası şömine ile uğraşmayı bıraktı ve Ragna ile konuşmak için ona döndü lakin tam babası konuşacakken birden şömine alev aldı.

 “Baban yalan söylemiyor evlat. Burdayım bak işte.”

   Ses kapının girişinden geliyordu. Kahverengi bir ceket ile bir çift çizme giyen, beyaz püskülleri olan kırmızı bir atkısı olan, siyah bir pantolon ile üzerine kırmızı bir kıyafet giyen, koyu turuncu saçlı ve yeşil gözlü bir adam girmişti içeriye. Omuzlarının üstünde miskince uyuyan turuncu-beyaz kıllara sahip bir kedi uyuyordu. Ragna’nın babası hafif sinirli bir sesle konuşmaya başlamıştı.

 “Faelyn senle evime benden izinsiz girmemen konusunda anlaşmıştık sanıyordum.

“Ahh hadi ama beni evine çağırmadın mı hem?”

   Ragna’nın babasının ellerinde hafif yeşil bir ışıltı oluşmaya başlamıştı. Etraf bir anda kasvetli bir hal almıştı. Bu ışıltı ona kendini çok soğuk hissettirmişti ama bu öyle normal bir soğuk değildi. Sanki ruhu donmuştu. Ragna bunları hissederken Faelyn ellerini ben masumum der gibi kaldırıp konuşmaya başladı.

 “HEY HEY HEY. Sakinleş Feyn sakinleş. Söz bir daha izinsiz girmeyeceğim yapma şunu…”

   Dedikten sonra elleri ile Ragna’yı gösterdi.

 “Hadi ama çocuğu korkutuyorsun.”

   Feyn bunu duyunca bir anlığına bakışını Ragna’ya çevirdi. Suratı soğuk terlerle kaplanmıştı. Bu onların her zamanki muhabbeti olduğu belliydi ama Feyn arada Ragna’yı unutmuştu. Bir anda Feyn’in elindeki yeşil ışıltı kayboldu ve Ragna’nın yanına ilerledi.

 “Evlat iyi misin?”

 “Ben… iyiyim yani sanırım. Hey bunu boşver baba o şey neydi, nasıl yaptın ve bana neden bundan hiç bahsetmedin?”

   Ragna meraklı ses tonuyla sorularını ardı ardına sıralarken Feyn başının ağrıdığını hissetti.

 “Ragna şey bu ah şey… nasıl anlatsam ki sana bunu?”

   Onlar bunu konuşuyorken Faelyn hafifçe öksürdü ve konuşmaya başladı.

 “Hey beni içeriye almayacak mısınız?”

   Ragna soruyu duyunca şaşırmıştı.

 “İyi de zaten içeride değil misin sen?”

   Faelyn ise soruyu duyunca daha da şaşırdı. İçten içe Ragna’nın biraz tuhaf olduğunu düşündü.

 “Ah anlarsın ya oturmak için izin istedim.”

   Feyn hafifçe iç çekip doğruldu ve Ragna’nın kafasını okşamaya başladı.

 “Oturabilirsin Faelyn sorun değil.”

   Daha sonra ise Feyn bakışlarını Ragna’ya çevirip sakince konuştu.

 “Ragna benim Faelyn ile konuşacaklarım var. Bizim için masaya sofrayı kurabilir misin? Biz birazdan geliriz.”

 “Tabi ki de yaparım baba.”

   Dedikten sonra Ragna koşarak içeriye ilerledi. Feyn Ragna’nın demin oturduğu koltuğa oturdu ve Faelyn’in karşıdaki koltuğa oturmasını bekledi.

 “Uzun zaman oldu Faelyn, nasılsın?”

 “Haklısın Feyn uzun zaman oldu.”

   Faleyn bunu diyince hafifçe iç çekti ve devam etti.

 “Öyle böyle diyeyim. Peki sen nasılsın, burada hayat nasıl?”

 “Soğuk.”

 “Onu bende görebiliyorum Feyn. Yani nasıl desem off boş ver Ragna ile aran nasıl peki?”

   Feyn bir süre düşünüyormuş gibi kafasını havaya kaldırdı ve tekrar konuşmaya başladı.

 “Soğuk.”

   Faelyn ilk önce işaret parmağını havaya kaldırarak bir şeyler söylemek ister gibi oldu ama sonra pes edip arkaya yaslandı.

 “Muhabbetine doyum olmuyor. Feyn cidden yani biliyorsun ya bir insan gücüne bu kadar uyum sağlamamalı. Resmen ruhumu sömürüyorsun.”

 “Şakanı kendine sakla Faelyn, neyse Loran’da durumlar şu an nasıl, öğrenebildiler mi?”

   Faelyn bu soruyu duyunca kayıtsızca cevapladı.

 “Her zamanki krallık meseleleri onun dışında bir olay yok ve hayır sizi öğrenen daha olmadı.”

   Faelyn koltuğa yaslanmış şeklinden tekrar eski konumuna daha ciddi bir bakışla geri döndü.

 “Ama Feyn biliyorsun bunu sonsuza kadar saklayamazsın. Hem Ragna şu an kaç yaşında?”

 “On yaşında.”

 “Feyn cidden eninde sonunda yakalanacağınızı sende biliyorsun, ergenliğine neredeyse bir şey kalmamış. Hadi yüzüğün gücü ile birkaç sene daha saklandınız ya sonra ne olacak?”

 “Ben onu korurum.”

 “Her zaman mı?”

   Feyn buna cevap vermek istedi ama sonra ise iç çekip başını eğdi. Sahi onu daha ne kadar kendi koruyabilirdi ki?

 “Artı olarak çocuğu sonsuza kadar bu dağda tutamayacağının da farkındasın değil mi? Onu sonsuza kadar yalnız bırakamazsın.”

“Biliyorum biliyorum ama Faelyn onların ne kadar acımasız olduğunu sende biliyorsun.”

 “Evet haklısın hatta bunu ilk elden tecrübe de ettim lakin bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Er ya da geç Ragna’nın yerini bulacaklar Feyn bunu sende biliyorsun.”

   Faelyn bunları söyledikten sonra ortam nedense birden sessizleşti. Bu böyle birkaç dakika devam ettikten sonra sessizliği Ragna’nın tatlı sesi bozdu.

 “Baba, sofrayı hazırladım gelebilirsiniz.”

 “Geliyoruz evlat.”

   Bunu duyduktan sonra Faelyn Feyn ile beraber mutfağa ilerlediler. Sofrada kurutulmuş etler, sıcak bir çorba ve herkes için biraz ekmek vardı. Herkes masada kendi yerlerine oturduktan sonra yemeklerini yemeye başladılar. Bir süre sonra Ragna hafif ürkek ve biraz da heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.

 “Ah şey benim adım Ragna. Sizin adınız ne acaba?”

   Faelyn onun bu hafif ürkek halini görünce sıcakça gülümseyerek konuşmaya başladı.

 “Benim ismim de Faelyn evlat. Tanıştığımıza memnun oldum. Omzumdaki şu miskin şeyin ismi ise Eterna. Hey uyan artık seni yaşayan fosil.”

   Ragna bunu görünce hafifçe kıkırdadı lakin bir anda kıkırdaması yerini şaşkınlığa bıraktı.

 “Hey ben, yüceler yücesi 4. Eterna’yı kim yaşayan fosil diye çağırıyor, ayrıca bana gülen kimdi! Yoksa sen miydin o küçük velet?”

 “Ben çağırıyorum bir diyeceğin mi vardı? Ayrıca çocukla uğraşmayı bırak.”

 “Hmph bu seferlik çocuğu affediyorum ve seni küçük elf bir daha benle düzgün konuş ve uykumu da bölme.”

   Bu konuşmadan sonra Eterna uykusuna döndü ama bu konuşma sadece Ragna’yı daha da çok şaşırttı. Karşısındaki adam bir elf miydi? İyi de kulakları neden gözükmüyordu? Ayrıca o kedi nasıl konuşuyordu? Bunlar Ragna’nın aklından geçiyorken Faelyn sadece iç çekerek önündeki şaşkın çocuğa baktı.

 “Ragna az önceki konuşan kedi normal bir kedi değil, hatta bir kedi değil ama bu başka mesele neyse. Eterna benim ruhsal hayvanım. Eğer kaderinde varsa bir gün seninde olur.”

 “Şey anlıyorum. Baba senin bir ruhsal hayvanın var mı?”

   Feyn bu soruyu duyunca üzülmüştü. Her ne kadar bunu belli etmek istemese de sesinden belli oluyordu.

 “Eskiden vardı Ragna.”

 “Peki şimdi nerede baba?”

 “Kim bilir. Onu uzun zamandır görmüyorum. Faelyn dedi ya bu iş kaderinle alakalı.”

 “Ha anladım. Peki Faelyn sen cidden bir büyücü müsün ve ayrıca o kedi sana neden elf dedi? Kulaklarını göremiyorum.”

   Faelyn bunu duyunca hafif bir iç çekmeden edemedi. Yavaşça saçlarının arasında kalmış kesik kulaklarını gösterdi.

 “Eskiden bir kaza yüzünden kulaklarım kesildi Ragna.”

 “Hadi ya nasıl oldu?”

 “Ah bu uzun zaman önce oldu ve unutalım çok oldu. Her neyse diğer sorun olan büyücülüğe gelirsek…”

   Faelyn işaret parmağını havaya kaldırdı ve parmağının ucundan küçük bir çizgi halinde alevler çıkmaya başladı. Bu alevler Faelyn’in parmağının etrafında dönmeye devam ederken birden şekil almaya başladı ve havada süzülen bir ejderhaya dönüştü. Ragna şaşkın şekilde Faelyn’in parmağının etrafında dolaşan minik ejderhaya baktı. Ejderha dikkatlice bakınca çok detaylı gözüküyordu ve hatta etrafa kendince verdiği bir hava bile vardı. Bir gözü yaralıydı ve sağ kanatının arka tarafı hafif yırtılmış gibi duruyordu. Etrafa sakin ve bilge bir hava veriyordu. Bir süre sonra ejderha Faelyn’nin parmağının etrafında dönmekten çıktı ve odada uçmaya başladı. Ragna ejderhaya hayran bir şekilde bakarken Faelyn ona seslendi.

 “Hey Ragna bakmak yerine neden onu kovalamayı denemiyorsun? Hem bakarsın belki yakalarsan bir şey kazanırsın.”

    Ragna bunu duyunca yüzünde tatlı bir gülümseme oluşmuştu. İçinde şimdiden bir merak oluşmuştu.

 “Cidden mi! Nasıl bir şey mesela?”

 “Hmm anlatırsam bir eğlencesi kalır mı sence?”

 “Şey… peki ya onu yakalayamazsam?”

 “O sana bağlı bir şey ayrıca daha onu yakalamaya çalışmadan neden böyle bir düşünceye daldın ki?”

 “Şey bilmem bir anda geldi işte.”

   Faelyn suratında bir gülümseme varken hafifçe nefesini verdi ve ceketinin içinden bir şeker çıkarıp Ragna’ya uzattı.

 “Hey çocuk yaşına göre biraz fazla karamsarsın. Senin yaşındakilerin işin sonucunu düşünmesine gerek yok sadece eğlen.”

 “Peki, peki o zaman.”

   Faelyn yavaşça Ragna’nın kafasını okşadı ve sıcak bir gülümseme ile konuştu.

 “Hadi o zaman şu şekeri al ve ejderhayı kovalamaya başla hemen yoksa ejderha kaçacak.”

   Ragna ancak Faelyn deyince fark etmişti. Yoksa daha ejderha o yakalamadan kaçmış mıydı? Gözleri bir anda ağlamaklı olunca Feyn odada köşeyi işaret etti.

 “Evlat üzülmene gerek yok, bak şurada.”

 “Hah, cidden kendisi mi saklanmış. Şey neyse işte sağol baba.”

   Ragna ejderhanın saklandığı köşeye bakınca şaşırmıştı. İlk başta ejderhanın sadece rastgele hareket ettiğini zannetmişti ancak Ragna bunun üzerinde fazla durmadı. Ejderhanın kaçmadığını görünce yüzündeki o ağlamaklı ifade birden silinmişti. Faelyn’in ona uzattığı şekeri kaptığı gibi ejderhayı kovalamaya başladı. İlk başta kovalama sadece bir odadayken bu alan birden diğer odaları da içine katmaya başlamıştı. Faelyn meraklı bir sesle Feyn’e seslendi.

 “Hey Feyn ne dersin sence Ragna ejderhayı yakalayabilecek mi?”

 “Haaa Faelyn Ragna’dan fazla şey istiyorsun. Daha önce kim onu eliyle yakalayabildi ki?”

   Faelyn bir an ne diyeceğini şaşırdı ve biraz da sinirlendi.

 “Bunu en son sen yapmıştın Feyn. Neden oğluna biraz güvenmiyorsun?”

 “Sanırım beni biraz fazla büyütüyorsun Faelyn. Ben o ejderhayı doğuştan aşırı yetenekliyim diye yakalamadım. Eğer sırf bir ejderha yakalaması için benim yaşadıklarımı yaşaması gerekiyorsa varsın yaşamasın. Bunu sende biliyorsun Faelyn.”

   Faeyln birden Feyn’in eski halini hatırladı ve kendini biraz üzgün hissetti. Feyn haklıydı.

 “Feyn ben-“

 “Üzülmene gerek yok Faelyn. Neredeyse ben bile unuttum o zamanları artık. Her neyse bir iddiaya var mısın?”

   Faelyn bunu duyunca şaşırmıştı. Birkaç yüzyıl geçse Feyn’den böyle bir şey duyacağı aklına gelmezdi.

 “Biraz ilgimi çekti. İddia ne peki?”

 “Ragna sence ne zaman pes eder?”

 “Hmmmmmm…”

   Faelyn elini çenesine koyarak düşünmeye başladı ve yanlarından geçen Ragna’nın hafif ağlamaklı halini görünce emin oldu.

 “Ah bu görüşü hatırlıyorum lanet olsun. Muhtemelen birkaç dakika sonra pes eder. Ortaya ise aha bu altınları ve iksirleri koyuyorum.”

 “Emin misin? Bak sonra pişman olma.”

 “Hmph pişman olmaymış. Senin iddian ne peki ve ortaya ne koyuyorsun.”

 “Muhtemelen koşmaktan yere yığılacak hale gelince pes edecek. Ortaya ise… biriktirdiğim altınları ve şu kaynayan alev iksiri tarifini koyuyorum.”

 “HEY SEN ONU NEREDE BULDUN?”

 “İnanır mısın yoldan geçiyorken buldum.”

 “Yoldan geçiyorken mi buldun? Vay be sen görüşmeyeli baya bir değişmişsin bak şaka maka felanda yapıyorsun.”

 “İster inan ister inanma pek umrumda değil.”

 “İnanmakmış, ben koskoca kıtayı o tarifi bulmak için altüst ederken sen yoldan mı buldun yani?”

 “Evet ve bu iddiayı da bu zevkli yapıyor ya. Tarifi yine alamayacaksın.”

   Feyn o zaman nadir olan kahkahalarından birini yaptı. Faelyn bunu görünce hafifçe şaşırdı.

 “Vay demek sende gülebiliyorsun işe bak.”

 “Niye herkse bana böyle cansız bir şeymişim gibi bakıyor?”

   Faelyn şaşırmış bir surat ve hafif alaycı bir sesle ona seslendi.

 “Ne değil misin yoksa? Hatta hatırlıyorum biz akademide iken çoğu kişi sen insan mısın yoksa insana benzeyen bir golem misin onu tartışıyordu hatırladın mı?”

   Bu sefer gülen kişi Faelyn’di. Feyn bunu duyunca soğuk havayı içine çekti ve etrafında Ragna’nın olmadığına emin olunca elini hafifçe havaya kaldırdı. Elinde yine o yeşil pırıltı oluşmuştu.

 “Hatırlamaz olur muyum? Hele bu olayı unutsam bile söylentileri oluşturan kişi tam karşımda iken nasıl hatırlamam ki o yılları?”

   Bu olunca Faelyn içinden küfretmeye başladı. Cidden bu adam onlarca yılını kin güderek mi geçirmişti? Ellerini deminki kapıda olduğu gibi ben masumum dercesine kaldırdı.

 “Hey Feyn cidden yani akademi yıllarıydı. Hepimiz on iki, on üç yaşında falandık. Bu kadar sinirli olmana gerek var mı?”

   Lakin Faelyn ne derse desin Feyn umursamadan ona doğru yaklaşıyordu. Tam Feyn hamlesini yapacakken Eterna araya girdi.

 “Siz iki aptal büyümeyecek misiniz cidden kesin şunu. Benim güzellik uykumu bozuyorsunuz şu an. Ayrıca Leeta bu halinizi görse memnun olur muydu?”

   Birden ikisi de durdu. Eski anılar akıllarına gelmeye başlamıştı. Bu sessizliği bozan ise yine Eterna’ydı.

 “Sonunda sustuğunuza göre çocuğa odaklanabiliriz değil mi?”

   Bir anda akıllarına Ragna geldi. Yaptıkları küçük atışma yüzünden neredeyse Ragna’yı unutacaklardı. Ragna ise suratında yeter artık der gibi bir ifade ile küçük ejderhayı kovalıyordu. Bu kedi-fare kovalamacası bir yarım saat daha devam etti ve en sonunda Ragna yere yatıp pes etti. Şu an nefes nefeseydi. Ejderha ise sanki onunla dalga geçer gibi kafasının önünde süzülüyordu. Ragna ona elini uzatmayı denedi ama ejderha bundan rahatça sıyrıldı hatta bu sefer hadi gel beni yakala der gibi elinin etrafında dolaşmaya başladı. Ragna bir süre ona dikkatlice bakınca ejderhanın suratında sanki gülerek bir aptala bakarmış gibi duran bir ifade gördü. İlk başta sinirlenmişti ama sonra yerden kalkamayacak duruma geldiği için artık hareket edecek mecali bile kalmamıştı. En son havada duran eli de yere düşmüştü. Şu an gercektem ağlayacak haldeydi. Bu küçük ejderhayı yakalayamamak sinirini bozmuştu.

 “Yeter artık kusmak üzereyim pes ediyorum. İğrenç ödülünüzü de istemiyorum.”

   Diğerleri onun bu halini görünce bir iç çekmeden edememişlerdi. Hayatlarında bunun kadar sinirlendikleri başka bir an pek yoktu. Ejderha bunu duyunca yüzündeki alaycı gülümseme yerini sakine ve sıcak bir gülümsemeye bıraktı ve Ragna’nın yere yatan suratının yanında süzülmeye başladı. Ejderha bu sefer etrafına rahatlatıcı ve yenileyici bir hava yayıyordu. Hatta Ragna kendini rahat bile hissetmişti lakin birden suratındaki rahatlamış ifade yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Ejderha birden yaşlı ve sevecen bir ses tonunda konuşmaya başladı.

 “Hoh hoh hoh bugünün çocukları da amma enerjik yahu. Evlat daha iyi misin şimdi?”

   Ragna yavaşça gözlerini ovuşturdu ve bakışlarını Feyn ile Faelyn’e çevirdi. Faelyn onaylar şekilde baş parmağını kaldırırken Feyn elleri birleşik şekilde iken onaylar şekilde gözünü kapatarak kafasını salladı.

 “Hey bugün neden her şey konuşmaya başladı?”

 “Hahaha evlat daha demin bir adam beni parmağının ucundan çıkan alev ile oluşturdu yani daha doğrusu çağırdı ama neyse konu bu değil. Bu kadar ilginç bir şey olurken konuşmam mı seni şaşırttı?”

 “Ama ben senin konuşmanı beklemiyordum ki. Seni sadece bir büyü zannetmiştim.”

 “Eh işe bak evlat bende beni bu kadar kovalayacağını düşünmemiştim. Her neyse bu konuşmayı geçelim artık. Normalde beni yakalarsan bir ödül kazanacaktın ama sağlık olsun yapamadın.”

   Ragna bunu duyunca üzgün bir suratla ejderhaya baktı.

 “Yani ben bir ödül kazanamayacak mıyım?”

 “Şey normalde öyle olması gerekirdi ama biliyor musun ben küçük çocukları üzmeyi hiç sevmem. O zaman şöyle yapalım ben sana bir soru soracağım ve sende bana on saniye içinde içinden gelen doğru cevabı vereceksin ve sonra neden bu cevabı verdiğini söyleyeceksin. Bende senin cevabının ve cevabın sebebini ne kadar seversem o kadar ödül vereceğim anlaştık mı ama bak yalan söylemek yok. Senden bana en mantıklı cevabı vermeni istemiyorum içinden gelen cevabı vereceksin.”

   Ragna tekrardan ödül alabileceğini duyunca yüzündeki üzüntülü ifade yerini umut dolu ve mutlu bir ifadeye yerini bıraktı.

 “Anlaştık o zaman!”

 “Hoh hoh peki evlat o zaman…”

   Ejderha sanki Ragna’nın içini okuyormuş gibi bakarken etrafında süzülmeye başladı.

 “O zaman bana bu hayatta en çok sevdiğin kişiyi söyle.”

 “Ah bu soru basit. Hayatta en çok sevdiğim kişi babam çünkü o her zaman bana baktı ve ve ahh…”

   Ragna birden bir şey hatırlamış gibi Faelyn’e baktı.

 “Ve Faelyn çünkü bana şeker verdi. Her neyse cevabımı beğendin mi, ödülüm ne?”

   Ragna bunu söyleyince Feyn içinden bir yerinin sızladığını hissetti ve başını eğdi. Faelyn ise ona bir şeyler söylemek için dönerken Feyn’in halini görünce bunu yapmaktan vazgeçti ve elini Feyn’in omzuna destek olmak için attı. Feyn kendi kendine hafifçe söylendi.

 “Eğer… eğer Leeta burada olsaydı bunlar olmazdı.”

 “Feyn kendine fazla yüklenme. Eğer Leeta burada olsa bunların hiçbiri olmazdı.”

 “Sanırım haklısın Faelyn ama yine de üzülmekten kendimi alamıyorum.”

 “O zaman yaptığın hataları düzeltmekle başla hem bak Ragna cevabını vermek üzere.”

   Onlar bunu konuşurken o esnada ejderha ile Ragna da konuşmaya devam etmişti.

 “Hoh hoh sabırlı ol evlat sorum bu değildi benim.”

 “Ne ama ama sen bana sorunu cevaplayıp nedenlerimi söylersem bana ödül vereceğini söylemiştin”

   Ragna şu an tekrardan kendini üzgün hissediyordu hatta bu sefer daha kötü hissediyordu çünkü kendisinin kandırıldığını düşünüyordu.

 “Hey evlat biraz sakinleş ödül vereceğim dediysem vereceğim bu soru sormam gereken soru için gerekliydi o kadar. Şimdi asıl soru geliyor dikkat et cevap için sadece on saniyen var, nedenlerini istediğin sürede anlatabilirsin.”

   Ragna suratındaki üzgün ifadeyi silip ciddi bir ifade yerleştirdikten sonra kafasını salladı.

 “Peki hala o zaman sorum şu.”

   Ejderha tekrardan Ragna’nın kafasının etrafında süzülmeye başlamıştı ve o verdiği rahatlatıcı etki birden yok olmuştu. Ortam nedense bir anda gerilmişti.

 “Ragna eğer Feyn ve Faelyn bir derede boğulsaydı hangisini kurtarırdın? Unutma sadece on saniye ve sana doğru gelen cevabı vereceksin.”

   Ragna bu soruyu duyunca birden şaşırdı. Böyle bir şeyi daha önce hiç düşünmemişti. İlk üç saniye böyle geçerken Ragna’nın suratı bir şey düşünüyormuş gibi bir hale büründü. Son saniyelere doğru ise yüzü düşmüştü. En sonunda on saniye geçmişti ve o… hiçbir şey söylememişti. Bunu görünce odadaki herkes şaşırdı. Herkes Ragna’nın neden cevap vermediğini düşünüyordu.

 “Evlat on saniyen geçti neden bir cevap vermedin?”

   Ragna suratı asık şekilde ejderhaya baktı ve üzgün bir sesle konuşmaya başladı.

 “Hey ejderha amca sen bana doğru gelen cevabı vermemi söylemiştin değil mi?”

 “Şey evet demiştim.”

 “O zaman benim de cevabım bu. Hangisini seçersem seçeyim bana doğru gelmiyor.”

 “Anlamadım yani böyle bir olayla karşılaşsan ikisini de ölüme mi bırakacaksın evlat?”

   Duyduğu şeye ejderhanın kendisi bile şaşırmıştı.

 “Tabi ki de hayır elbette birini kurtarırım ama hayatım boyunca diğerini kurtaramadığım için vicdan azabı çekerim. Yani sana cevabım bu ejderha amca, ikisini de aynanda kurtaramayacaksam bana diğer cevaplar doğru gelmiyor.”

   Ejderha ilk başta belki de uzun ömrü boyunca göstermediği bir ifade ile Ragna’ya baktı. Daha sonra ise bir şey düşünüyormuş gibi gözlerini kapattı ve bir süre sonra gözlerini ciddi bir ifade ile açtı.

 “Demek vicdanını dinliyorsun evlat. Sana söylememe izin ver bu kolay bir hayat olmayacak.”

 “Şey peki dikkat ederim ejderha amca.”

 “Hoh hoh hoh senin gibi bir çocuğu daha önce hiç görmedim evlat. Demek ejderha amca ha, bana böyle neşe dolu bir sesle seslenen tek çocuk sensin. Bir gün gerçek halimle karşılaşırsak seninle konuşacağımız çok şey var hatta dur bir saniye.”

   Ejderha bir şey düşünüyormuş gibi kendi ile konuşmaya başladı.

 “Şey evet evet bu olur. Evlat gözlerini kapa ve ödülüne hazırlan.”

   Ragna bunu duyunca şaşırdı. Neden gözlerini kapatması gerekiyordu ki? Bakışlarını babasına çevirdi. Feyn ona onaylar şekilde kafasını sallayınca tekrar ejderhaya döndü ve gözlerini kapattı. Havadaki ejderha figürü ise yavaşça Ragna’nın alnına doğru süzüldü. Birden Ragna’nın alnında sanki bir vakum varmış gibi ejdarha figürünü emmeye başladı. Vakum ejderhayı emdikçe ejderha şekli daha da silikleşiyordu. En sonunda havada silik bir ejderha şekli kalmıştı sadece. O sırada ise Ragna gözlerini açtı ve şaşırmadan edemedi. Aklında tonlarca sayfalık bilgi yüklenmişti. Hepsi de büyüler ve simya ile diğer onlarca farklı mesleğin alt dalı hakkında bilgiler içeriyordu. Ragna tam bunları düşünüyorken kafasında bir ses belirdi.

 “Sevgili Ragna Aluin

   Sınavı en yüksek puan ile geçmeyi başarmış olan Ragna Aluin’i tebrik ederiz. Kafanızda şu an onlarca bilgi olduğunun farkındayız ama lütfen ilk önce büyüyle beraber seçtiğiniz bir ana alt dal mesleğine odaklanın. Buradaki bilgiler neredeyse büyücülük ve büyücülük ile harmanlanmış onlarca mesleğin temel bilgisini eksiksiz bir şekilde size veriyor lakin on iki yaşına gelince bu bilgilerin hepsi silinecektir. Bunun yanında bilgileri herhangi bir yere yazmanız akademi kurallarınca yasaktır ve cezaya tabidir. Buradaki bilgilerin ne kadarını öğrenebileceğiniz ise sizin yeteneğinize bağlı. Geri döndüğünüzde öğrendiğiniz şeylere göre ayrıcalıklar elde edeceksiniz. Bu arada yanlış anlamayınız sınavı geçen herkes bu bilgileri alacaktır, ödülünüz bundan daha farklı olacak. Artık hepinize bol şans ve ayrıca şunu unutmayın size bu mektubu gönderen kişi ve akademimizdeki kişiler size yabancı değiller sadece tanışamadığınız dostlarınızdır. Burada her zaman sevgi ile bekleniyorsunuz.

                                                                                       Sevgilerle Müdür Elnaril Zinra”

Ragna bu sesli mesajı kafasında hissedince şaşırmadan edemedi. Şu an kafasında çok fazla bilgi vardı. Tam bunlara dalacakken birden ejderhanın zayıf siluetinden gelen ses onu bu bilgi deryasından çıkardı.

 “Hey evlat, şimdi boş ver o bilgi işini ödüllerini merak etmiyor musun?”

 “Ah evet ödül- Hey sana ne oldu böyle?”

   Ragna ejderhanın bu silikleşen halini görünce ürkmeden edemedi. Onun yok olup gitmesinden korktu.

 “Evlat merak etme bana bir şey olduğu yok zaten istesem de sonsuza dek bu küçük formda kalamam ama merak etme ben bir yolunu düşündüm gideceğimden korkma sakın.”

“Şey peki.”

“Tamadır o zaman ödüllerin için hazır mısın evlat?”

   Ragna birden heyecanlandı. Sonunda ödülünü alacaktı. Şu an içinden öylesine ödülün ne olduğunu merak ediyordu ki tırnaklarını yiyecekti.   

 “Bu sessizliği evet olarak kabul ediyorum. İşte ödüller geliyor.”

   Silikleşen ejderha figürü birden kayboldu ve onu oluşturan alevler olduğu yerde kendi içine bir spiral oluşturmaya başladı. Daha sonra spiral kendi içine doğru çökmeye başladı ve tam yok olacağı vakit birkaç eşya yere düştü. Ragna ve diğerleri merakla yere düşen eşyalara baktılar. Yerde üstünde ejderha işareti bulunan bir rozet, bir çanta, boş bir kâğıt, bir kitap, kınında bir kılıç ve üstünde not bulunan, küçücük, içinde birazcık kırmızı sıvı bulunan bir şişe vardı. Ragna merakla notu okudu.

 “Evlat sana bir yol buldum dediysem bir yol bulmuşumdur, sakın endişelenme. Şimdi ilk olarak o boş kâğıt var ya ona bir damla kanını akıt ve sonra bu şişedeki kandan da bir damla dök ve sakın hepsini dökmek gibi bir aptallık yapma. Burada on damla kanım var. Bir ejderhanın kanı öyle kolay bulunmaz akıllıca kullan.”

   Ragna notu okuyunca merakı daha da kabarmıştı. Diğerleri ise şişe ve boş kâğıttan çok rozete ilgi duymuşlardı. Onlar rozete bakarken Ragna masadan bir bıçak aldı ve bir damla kanını kâğıda döktü. Tuhaf şekilde kan kâğıda deyince kan etrafa yayılmadı. Sanki o boş kâğıt kanı emmiş gibiydi. Daha sonra ise şişeden dikkatlice bir damla kanı kâğıda döktü ve kâğıt birden yanıp kül oldu. Ragna bunu görünce şaşırmıştı. Ne olduğunu anlamamıştı bile ama birden kafasının içinden yaşlı ve sevecen bir ses duydu.

 “Hoh hoh hoh sen şu işe bak. Diğer ödüllere bakmak yerine demek direkt benim bıraktığım nota baktın ha. Her neyse evlat sanırım senle gerçekten tanışmanın vakti geldi ne dersin? Ben bilge ejder İndra. Bundan sonra senin ruh hayvanın olacağım. Peki senin ismin ne?”

   Ragna bunu duyunca şaşırmıştı.

 “Yani sen şu an benim ruh hayvanım mısın? Ah şey bu arada ismim Ragna, Ragna Aluin.”

   İndra bunu duyunca tekrar şaşırmıştı. İçten içe ileride sıkıcı hayatının kalıcı bir şekilde değişeceğine de emin olmuştu artık.

 “Evet Ragna bundan sonra senin ruh hayvanın benim ama bunu diğerlerine açıklama olur mu? Başımıza dert almak istemeyiz.”

 “Şey anlıyorum dikkat ederim.”

 “Ragna sana bir şey soracağım, bir ihtimal Feyn Aluin’in oğlu olabilir misin?”

 “Vay be babamı sen nereden tanıyorsun?”

 “Ah hiç, bu akademiye giren her çocuğun sınavını ben yapıyorum da seni de gördükçe birini hatırlıyordum o kadar. Her neyse benim şu an bazı işlerim var Ragna ve senin olduğun yere de baya uzağım. Benle istediğin vakit iletişim kurabilirsin lakin bir süre görüşemeyeceğiz. Bir şey sormaktan sakın çekinme sana her zaman yardım ederim.”

 “O zaman şimdiden sağol İndra.”

 “Ne demek canım? Kendine iyi bak.”

   Ragna ejderha ile olan konuşmasını bitirince diğerlerine döndü. Hepsinin ilgili bir şekilde rozete baktığını görünce merakı kabarmıştı.

 “Baba bu rozet ne işe yarıyor.”

 “Bu rozet ne işe yarıyor aslında güzel soru. Bu rozet seni zamanı gelince ejderha adası denen bir yere gitmen için kullanacağın bir pusula. Tabi akademide ayrıcalıklar elde etmende mümkün ama bu şimdinin konusu değil.”

   Ragna babası bunları söylerken rozete bakıyordu. Rozet tuhaf şekilde ona çok tanıdık gelmişti. Ragna babasının dediklerinden sonra sadece onaylarcasına kafasını salladı ve rozeti yün ceketinin içerisine koydu. Sonra yavaşça diğer ödüllere bakmaya başladı. Bu sefer Ragna sormadan önce Faelyn direkt ödüllerin ne işe yaradığını açıklamaya başladı.

 “Ragna bu kılıç özel kara metalden yapılma bir kılıç. Kırılması neredeyse imkânsız ve mana iletimi ise oldukça özel. İstersen kılıç kınındayken zamanla azar azar mananı bu kılıca iletip mühürleyebilirsin ve sonrasında manan bitince onu kullanabilirsin. Ayrıca kılıca manan ile istediğin şekli verebilirsin. Kitaba gelince aslında bunun eğlencesini kaçırmanı istemiyorum. Zamanla öğrenmen daha iyi olacaktır.”

   Anlatılanları dikkatle dinleyen Ragna bunu da kafasıyla onayladı ve kitabı da yün ceketinin içine koydu. Kılıcı ise eline almayı denedi ama bu ona çok ağır gelmişti.

 “Hey bu çok ağır ama nasıl taşıyacağım bunu?”

 “Tabi ki de taşıyamazsın hatta taşısan tuhaf olurdu evlat. Faelyn dedi ya, bu kılıç kara metalden yapılma.”

 “İyi de bu kılıç bu kadar ağırsa bunu kullanamam ki.”

 “Kim sana kullanamazsın dedi bak şimdi nasıl kullanıyorum.”

   Feyn kılıcı Ragna’nın elinden sanki bir kâğıt alıyormuş gibi kılıcı aldı ve kınından çıkardı.

 “Evlat kılıç kullanmanın temeli dengeli bir vücuttan, oynak ayaklardan, güçlü kollardan ve hızlı çalışan bir beyinden gelir. Kılıç ile ne kadar haşır neşir olursan yapacağın hamleler bir o kadar hızlı ve düzgün olur. İyi bak şimdi.”

   Feyn bunları dedikten sonra odada kılıç hareketleri yapmaya başlamıştı. Ragna çok şaşırmıştı. Ragna gözüyle bile zar zor hareketleri takip ediyordu. Babası birkaç temel hareketi gösterdikten sonra kılıcı kınına koydu ve Ragna’ya kılıcı geri uzattı.

 “Baba sen bana sadece bir avcı olduğunu söylemiştin. Bunu nasıl yapabiliyorsun?”

 “Ben sana bir avcıyım dedim evlat sadece bir avcıyım dediğimi hiç hatırlamıyorum.”

   Ragna bunu duyunca istemeden somurtmuştu. Hafif üzülmemişte değildi. Neden babası ona hiçbir şey anlatmıyordu? Ragna böyle yaparken Feyn resmen onun suratını okuyordu. Feyn yavaşça eğilip Ragna’nın göz hizasına geldi. Elini yavaşça Ragna’nın kafasına koymuştu.

 “Evlat kılıç kullanmak veya diğer şeyler senin zannettiğin kadar eğlenceli değil ama hala devam etmek istiyorsan sana bunları en ince detayına kadar öğreteceğim.”

 “Öğrenmek istiyorum!”

 “O zaman harika. Önümüzde iki sene var, değil mi Faelyn?”

 “Evet iki sene baya yoğun geçecek Ragna umarım hazırsındır.”

   Ragna bunları duyunca heyecanlı bir sesle cevap verdi.

 “Hazırım!”

 “Olsan iyi olur evlat. Bundan sonra hayatın kolay geçmeyecek.”

   Ragna onaylar şekilde kafasını salladı.

 “Baba peki ne zaman başlayacağız?”

 “Yarın.”

 “Peki- dur ne, yarın mı?”

 “Ne oldu hazır değil misin?”

 “Hazırım da ani oldu bu.”

 “Ani veya değil gidip hala fırsatın varken uyusan iyi olur evlat. Dediğim gibi bundan sonra hayatın pek kolay olmayacak.”

 “Peki baba.”

   Bu konuşmadan sonra Ragna yavaşça kendi odasına doğru ilerledi. Yavaşça merdivenden yukarı çıktı ve sağdan ilk odaya girdi. Hala belinde duran yayını odanın kenarına koydu ve üstünü çıkarıp geceliklerini giydi. Sonra usulca yatağına yatıp kürkten battaniyeyi üstüne çekti. Bir süre böyle durduktan sonra yatakta dönmeye başladı. Neden bilmiyordu ama uyuyamıyordu. En son debelenmeyi bırakıp derince iç çekti. Şu an çok sıkılmıştı. Biraz düşününce aklına birden İndra gelmişti.

 “Hey İndra.”

 “Ne oldu evlat?”

 “Umm ben uyuyamıyorum İndra. Acabaaaaa sen bir masal biliyor olabilir misin?”

   İndra bir an şaşakaldı ve hiç konuşmadı. Biraz sonra ise kuvvetli bir kahkaha sesi gelmişti.

 “Ben, bilge ejder İndra’dan bir masal anlatmasını istiyorsun demek ha.”

   Ragna İndra’nın böyle güldüğünü görünce korkmadan edememişti. Acaba ondan yanlış bir şey mi istemişti?

 “Şeyy istememem mi gerekirdi?”

 “Yo yo yooo. Tam tersine masal için tam kişisine geldin. Nasıl bir masal istersin. Büyücü bir ozanın gezisini anlatmamı ister misin veya bir kahramanın Elran krallığını nasıl kurtardığını?”

 “Hmmm olabilir ama emin değilim. İndra sen ne kadar masal biliyorsun?”

 “Bir insanın hayatı boyunca uğraşsa bile bilemeyeceği kadar masal biliyorum evlat sen yeter ki bir şey iste.”

 “O zaman bana… büyünün ve canavarların olmadığı bir masal anlatsana İndra.”

 “Büyünün ve canavarların olmadığı bir masal mı? Emin misin?”

 “Eminim.”

 “Peki o zaman. Uzun zaman önce yanında yaşamın olmadığı, olanların ise ışığın bile neredeyse yıllar sonra ulaşabildiği dünya adında yaşam dolu bir gezegen varmış…”  






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44788 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr