1-Okula Giriş (DÜZENLENDİ)

avatar
953 9

İsekai Hero School - 1-Okula Giriş (DÜZENLENDİ)


Milyonlarca evren ve milyonlar dünya var. Ancak bu dünyalarda huzuru sağlamak hiç kolay değil. İnsanlar, iblisler, ejderhalar ve daha birçok tür canlı evrenin işleyişine tehlike oluşturuyor.

Bu tehlikeleri durdurmak için tanrılar bir okul kurdu. '' HERO SCHOOL '' burada yetişen kahramanlar var olan bütün dünyaların işleyişini düzene sokmakla görevli. Her 1000 yılda bir yeni acemi kahramanlar evrenlerin her köşesinden her ırktan 100 kişi olarak seçilir ve okula gönderilirler. Ve bu sene acemilerin gelme zamanıydı.

……………………….

 

Sokakta yağan kar dolayısıyla sessizlik hâkimdi,ancak yüksek bir bağırış sesi tüm sessizliği bozdu.Gelen bağırışın ardından bir cam kırılma sesi her tarafta yankılandı.

 

Orta boyutlu bir fırından gelen bu sesler. Fırının camından atlayan bir gencin,sokağın uzaklarına doğru koşmasıyla azaldı. Ancak genç her ne kadar koşarsa koşsun,arkasından gelen bağırışı duyabiliyordu.

 

“SENİ ŞEREFSİZ HEMEN EKMEĞİ GERİ GETİR!”.


Arkasından gelen sesi duyunca genç,koşmaya devam ederken kaşlarını çattı.


(Tsch,senden kibarca istediğim zaman verseydin sende !)


 Genç,arkasından gelen sesi duyamayıncaya kadar koştu. Ses kesildiği zaman olduğu bölgeye bir göz attı.

 

Olduğu mahallenin en ıssız bölgesine gelmişti. Hızlıca elindeki bir ekmekle, yıkık dökük bir binaya girdi ve kuru bir köşeye oturdu.

Bir deri bir kemik kalmış vücudu, elinde tuttuğu ekmeği hatırlayınca hemen ekmeği ağzına götürdü.


Bu ekmeği hunharca yiyen genç Noah’di. Doğuştan gelen bir hastalık sonucu saçları bembeyazdı, ancak kömür karası gözleri saçıyla tam olarak uyuşuyordu. 17 yaşında olmasına rağmen yaklaşık 1.83-84 boylarındaydı ve kaburga kemikleri sayılabiliyordu.

 

Noah ekmeği yemeye devam ederken,aklından yarın ne yiyeceğini düşünüyordu. Evden kaçtığı zamandan beri kendi yemeklerini kendisi bulmak zorundaydı ve çok zorlandığı söylenemezdi ancak dikkatli olmak zorundaydı, çünkü yemek çaldığı kişiler onu yakalarsa büyük ihtimalle ölürdü.

 

“Hm, bugün şişko herifin dükkanından çaldıysam, biraz uzaktaki başka bir dükkan daha iyi olabilir.Her neyse yarın düşünürüm.”.

 

Keyifle ekmeğini yerken, oturduğu yerden dışarıdaki karın yağışını izliyordu. Biraz üşümüş olsa da 3-4 yıldır sokakta olunca, insan alışıyordu. Babası ona işkence ettiği için kaçmak zorundaydı.

 

Ona yemek sağlasa bile Noah’in hatırlayınca tiksindiği şeyler yapması,kaçması için bir zorunluluk oluşturmuştu. En başta zorlanmış bile olsa artık alışmıştı.


Büyük ihtimalle yaşlanıp ölene kadar bu devam edecekti, ancak Noah için sorun yoktu aç kalmasa yeterdi, su ihtiyacı zaten çok sorun olmuyordu.


Pis suları çok uzun bir süredir içtiği için zaten bağışıklık sistemi çok güçlüydü. Ve bu sokaklarda bir gerekçeydi.


Noah son lokmayı da bitirdiği zaman saatin geç olduğunu düşündü ve uyumaya hazırlanmak için oturduğu yerde uyuma pozisyonu aldı.


Ancak kafasına kollarının üstüne koyduğu zaman bir ses duydu.


Çink!

 

Noah gözlerini açtı ve duyduğu sesin ne olduğuna baktı.



Ancak gördüğü şey yüzünden bir anda geriye doğru sıçradı. Önünde,üstünde yazı olan bir pencere misali bir şey belirmişti.


Noah en başta ne olduğunu anlamasa da,üstünde yazıları görünce okumaya başladı.


 <Tebrikler! HERO SCHOOL'un bu seneki 100 katılımcısından biri seçildiniz. >

                            Daveti kabul etmek istiyor musunuz?

                                                    E/H


Noah yazıları okuduğu zaman hiçbir şey anlamamıştı. Ancak önünde bir tercih penceresi olduğunu,en azından anlamıştı.


Pencerenin üstündeki yazılara dokunmak için elini uzattığında,metal bir plakaya çarpmış gibi oldu. Elinin değdiği madde soğuktu ancak garip bir şekilde metali anımsatmıyordu.


Sadece parlak bir renkteydi ve göz alıcı süslemelerle kaplıydı. Noah pencereyi incelerken,oturduğu yerin önüne geniş bir gölge düştü.


Noah kafasını kaldırıp baktığında, gölgenin sahibinin kim olduğunu anladı. Az önce ekmeği çaldığı fırının sahibiydi.


“SENİ VELET DEMEK BURADAYDIN! KAÇ AYDIR FIRINIMDAN EKMEK ÇALIYORDUN FAKAT SENİ YAKALAYAMIYORDUM. SONUNDA İŞİN BİTTİ! PUHAHAHHAHHA SENİ APTAL VELET.”. Fırıncı sözlerini bitirir bitirmez, belinden bir bıçak çıkardı ve Noah'a atıldı.


Noah daha tepki bile verememişti her şey bir anda olmuştu. Ancak karnında bir sıcaklık hissettiği zaman kendine gelmişti.


Fırıncı elindeki bıçağı geri çıkardığında yüzünde pis bir gülümseme vardı. Noah sola doğru kendini attı. Fırıncı tekrardan bir hamle yapmak isterken Noah pencereyi hatırladı. Üzerinde bir davet yazıyordu.

 

Vakit kaybetmeden elini pencereye doğru uzattı ve “E” harfine dokundu. Dokunmasıyla kendini gözlerinin kapanması bir oldu.

 

Noah tekrar gözlerini açtığında gecenin soğuk ayazı kaybolmuş aksine sıcak ve daha rahat bir hava vardı. Hafifçe uzandığı yerden kalktı ve gözleri ışığa alıştığı zaman gözlerini tam olarak açtı.


İlk gördüğü şey gerçekten devasa bir saray misali bir yapıydı. Ancak saraydan farklı olarak daha okulvari bir yapısı vardı.


Noah, nasıl ve ne sayesinde buraya geldiğini anlamamıştı. Sorularına cevap almak için, önündeki yapıyı incelemeye başladı.


Yapıyı biraz daha inceledikten sonra, daha alt kısımlara bakmaya başlayınca kendisinin, yapının bahçesinde olduğunu gördü.


 Ancak bahçede yatan kendisinin dışında insanlar da vardı. Aslında ilk başta öyle düşünmüştü, çünkü yerde yatan birkaç kişiyi inceleyince bazılarında, insanlarda olmayan bazı uzuvlar olduğunu gördü.


Mesela bir tanesinin derisi tamamen pullarla kaplıydı ve büyük bir kuyruğu vardı. Bir tanesinin de köpek kulakları olduğunu gördü.


Ancak sebebini bilmediği halde korkmamıştı. Yatan kişileri biraz daha inceledikten sonra ayağa kalktı. Başta biraz sendelese de sonrasında normal haline döndü.


Yaklaşık 20 dakika boyunca etrafta gezip, bahçenin kendisinden uzak olmayan yerlerini inceledi, ancak incelerken yanından geçtiği kişilere de bir göz atmayı unutmuyordu.


Yerde yatan herkes neredeyse uyanmıştı ve onlar da onun gibi sakin görünüyorlardı. Noah bunun pek normal olmadığını düşündü.


Herkes kendine geldiği zaman etrafındaki insanlar ve insanvari, varlıklar beklemeye başladılar.


Neyi beklediklerini bilmiyorlardı ancak yapacak bir şeyler yoktu. Bu yüzden Noah gibi etrafı inceleyen birkaç kişi vardı.

 

10 dakika sonra okulun devasa kapısı açıldı ve içinden orta yaşlarında bir adam çıktı. Adam kapıdan çıktığı anda, kuvvetli bir aura bahçeyi doldurdu.


Adam biraz daha ilerleyip bahçe ile okulun birleştiği avluda durdu. Elini kaldırdı ve orta parmağını uzattı. Orta parmağındaki yüzükten bir küre çıktı.


Noah ne olduğunu anlamamıştı çünkü yüzük küçüktü ve o küre nasıl oraya sığmıştı, ayrıca küre dışarı çıktığı zaman havada duruyordu.


Etrafa baktığında birçok kişinin, ne olduğunu anlamadığını gördü. Ancak ne olduğunu bilen birkaç kişi vardı gibi, yüz ifadeleri aynıydı.


Adam küreyi çıkarttıktan sonra ağzını açtı ve konuşmaya başladı.


“Merhabalar, hepinizin aklının karışık olduğunu biliyorum ancak ilk önce açıklamamı dinleyin.”


Adamın sesi garip bir şekilde yüksek geliyordu. Garip olmasının sebebi adamın bağırmamasıydı.


“Öncelikle hepiniz hoş geldiniz.Ben okulun müdür yardımcısı, Tord Plato.Size neden buraya geldiğinizi açıklamama izin verin.


Burası yani geldiğiniz yer “Hero School” tanrıların yarattığı bir okul. Tanrıların burayı yaratmasının tabiî ki bir sebebi var.


Hiç kimsenin sayamayacağı kadar evren var. Ancak bunların birçoğu boş evrenlerdir. Bu tanıma sonra geliriz. Ancak yaşam olan evrenlerde, her daim bir kaos vardır ama bunun yanında barışta vardır.


Bu denge olmaz ise evrenler sadece kaos ile büyür. Bunun olmasına izin verilemez. Ve işte bunun yüzünden bu okul kuruldu. Şu an olduğunuz okul milyonlarca senelik bir okul.


Hatta belki daha fazla,ilk kahramanlardan başladı ve her daim sürecek bir okul. Genel olarak bu okulun amacı, söylediğim gibi düzen ve hep bu oldu.


Bu yüzden sizin gibi kahraman adayları her 1000 senede bir çağrılır. Ve 100 kişilik kafileler halinde gelirler.


Şimdi her birinizin potansiyellerini ölçmek için çağrılacaksınız, ancak ilk önce size potansiyel kavramını açıklamam için izin verin.


Bildiğiniz gibi okulun amacı kahraman yetiştirmek ve kahramanların güçlü olması lazım ancak var olan bütün canlılar istisnalar dışında eşittir.


Irk ne olursa olsun eşittir ama farklılıklar var, mesele cüceler mekanik dalında daha iyiyken, insanlar her konuda eşit şekildedir. İşte burada potansiyel yani irade kavramı işin içine giriyor.


Buraya gelen bütün kahramanlar Tanrıların testine girer. Ve burada bir tanrının güçlerini alma hakkını kazanır. Onlara “Tanrıların Varisi” denir.


Vâris olmak demek eğer yeterince güçlenirseniz, tanrı ölünce onun yerine geçebilirsiniz demek.


Kafası karışanlar için, hiçbir canlı ölümsüz değildir tanrılar sadece yaşam çekirdekleri çürüyünce ölürler ve bu uzun bir zaman sürer. Bu yüzden ölümsüz gibidirler, ancak güçleri sayesinde uzun yaşamlar sürerler.


Sizler de güçlendikçe yaşam sürenizi artırabileceksiniz. Bunun daha geniş anlatımını ilerde öğrenirsiniz, tabii hakkediyorsanız.


Her neyse nerede kalmıştık? Ah, hatırladım İradeyi anlatıyordum. İrade sizin bildiğiniz kavramla neredeyse aynı, fakat bir farklılık var, oda tanrılar işin içine girince oluyor. Tanrılar, iradesi güçlü insanları severler ve havari olarak seçerler.


Ama İrade  doğuştan güçlüdür fakat bu şekilde, doğuştan güçlüyse sabit olarak kalır, ancak iki farklı şekilde daha irade artırılabilir.


Örnek vermek gerekirse,mesela güçlü bir düşman ile kapışıyorsunuz.Fakat bu savaş uzun sürdü,bu yüzdende yoruldunuz ve takattiniz kalmadı.


İşte burada eğer ki savaşmaya devam eder, bacaklarınız kırılana, kollarınız kopana kadar savaşırsanız, evren size yardımcı olur ve iradenizi artırır.


Bu birinci özellik, ikinci ise daha acılı bir yol. Buna da örnek vermek gerekirse, mesela ailenizin gözlerinizin önünde katledildiğini düşünün.


Burada ki yoğun duygular sizin iradenizi artırmanıza yarar. Bu özellik,kişiden kişiye değişir. Çünkü karaktere göre, duygunun yoğunlu ve sebebi değişir.


Anlattığım gibi kahraman güçlü olmalıdır ve irade önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden 100 katılımcı arasından iradesi 400’ü geçemeyenler,okula katılım hakkı elde edemeyecekler.


Tamamdır benim anlatacaklarım bu kadardı. Şimdi testten önce sorusu olanlar sorularınızı sorun. ”


Müdür Yardımcısının izni üzerine kimse herhangi bir şey sormadı.


“Tamamdır o halde.İsmini söylediklerim yanıma gelsinler.”.

 

Y/N:Müdür yardımcısını artık ismiyle yazacağım çok uzun oluyor. Sorun olmaz umarım


Tord sözlerini bitirdikten sonra yüzüğünden bir tane liste çıkardı.Kağıt benzeri bir maddeden yapılan listeye baktı ve konuştu.


“KHAL UKTAR, İLKA PROSTERTA,LOLA JAKLO, MUNO HULO VE SON OLARAK NOAH FORTİS.SIRASIYLA BURAYA GELİN.”.


İlk önce çıkan kişi karınca benzeri antenlere ve uzun bir böcek kuyruğuna sahip bir canlıydı.


İkinci kişi ise en başlarda gördüğü ejder insan karışımı canlıydı.


Üçüncü çıkan kişi kabile yerlisi benzeri kadın bir insandı.


Dördüncü kişi balık insan benzeri bir canlıydı ama kadın olduğu vücut hatlarından belli oluyordu.


En sonuncu kişi ise Noah’di.


Noah Tord’a doğru yaklaşmaya başladı.Tord’un yanında vardığında öbür 5 öğrenciyle beraber yan yana duruyorlardı.


“İlk önce Khal sen gel ve elini küreye koy.Küre iradenin yanında yatkın olduğun bölümü de belirleyecek.”.


Khal kafasını salladı ve hafif ürkek bir şekilde sol elini küreye koydu. Kürenin içinde yeşil şeyler belirmeye başladı.


Yeşil şeyler giderek bir ağacın köklerine benzediler ve sayıları artmaya başladı. Yaklaşık 900 tane olduktan sonra durdular ve top haline geldiler.


Khal ne olduğunu anlamamıştı ama sınırı geçtiğini bildiği için yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu.


“Tamamdır.Doğuştan olan güçlü bir iraden var tebrikler, okula gir sınıfını bulmanı sağlayacak görevliler var.Gidebilirsin.”.Khal kafasını salladı ve okulun açık kapısından içeri girdi.

Ondan sonra herkes isim sırasıyla elini küre koydu.Çıkan sonuçlar sırasıyla:


Khal 900 ayrıca yeşil renkli


İlka 700 ayrıca Kırmızımsı bir renk


Lola 1000 gibi yüksek bir rakam ayrıca Khal gibi yeşil renk


Muno 800 ve mavi renk di


Beraber geldiği herkes okula girdikten sonra sıra Noah’a gelmişti.


“Sıra sen de elini küreye koy.”.


Noah komuta uydu ve elini küreye koydu. Ancak öbürlerinin aksine, onun küresinde siyah şeyler oluşmaya başladı.


Bu siyahlıklar kuru kafa şekli almaya başladılar. Çıkan sonuçlara farklı olarak, sakin kürelerin aksine Noah’in oluşturdukları sayısı çok hızlı arttı  ve oluşan her kuru kafa, bulunduğu kürenin camına saldırıyordu.


Noah hafif korkmuş bir şekilde elini kürede kaldırdı. Ancak kuru kafalar kaybolmadılar. Noah gibi Tord da şaşırmıştı.


Yok olmayan kuru kafalar, cama saldırmaya başlayınca Tord elini küreye koydu, elini küreye koymasıyla kuru kafaların kaybolması bir oldu.


Ardından konuşmaya başladı.


“Sen de geçtin.İçeri girebilirsin.”.


Tord konuştuktan sonra Noah,ne olduğunu anlamasa bile kafasını salladı ve okula girdi.


Noah okula girdikten sonra, Tord arkasından bakarak kısık sesle konuştu.


“Bu irade, baya saldırgandı.Bu çocuğun kişiliği gelecek vaad ediyor. İradesi, neden o kadar güçlü anlaşılıyor.”. Tord kafasını salladı ve kafasını boşalttı.

 


Noah okula girdiği anda ağzı açık kaldı. Okulun içi, dışarıdan gözüktüğünden daha genişti. Ve gerçekten ihtişamlıydı.


Noah okulun içine göz gezdirirken, yanına birinin yaklaştığını gördü. Yaklaşan kişi bir kadındı ve yüzünde  normal bir burun ve kulağın aksine, tavşan burnu ve kulağı vardı.


Bu onu tatlı gösteriyordu. Kadın Noah’ın yanına yaklaşınca konuştu.


“Hoş geldin Noah, Okula kabulünü kutlarım.”.


Noah,1 saat içinde olanları anlamaya çalışmayı bıraktı ve konuştu.


“Teşekkür ederim.”.

 

 

Y/N:Herkese selamlar serinin ilk bölümünü baştan yazdım. Bazı yerleri kapatmaya çalıştım. Yazım Hatalarımı mazur görün. Ah bir de bir hata yüzünden kendi başıma yazım hatalarıma baktım yanlışlar olabilir. Özür. BYY






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44549 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr