“Burası neresi? Neden buradayım ve arkadaşlarıma ne yaptınız?”
“Hükümdarımız adın- AAAA!”
Han Feng hayatta kalan son ruhçağırana sertçe yumruk attıktan sonra bir daha sordu. Nerede olduğu ve arkadaşlarının başına gelenleri bilmek zorundaydı. Başlarına bir şey gelmesini istemiyordu. Biraz duygusuz birisi olsa da durup dururken başlarına bir şey gelmesini istemezdi.
“Sorularımı cevaplamazsan arkadaşların gibi kolayca ölemezsin.”
“Hükümdarımız sizin canınızı alacak! Bunun yanına kar kala-”
Han Feng yumruğunu yüzünde geniş bir gülümsemeyle havaya kaldırdı. Karşısındaki gibi zayıf zihinli kişileri bu şekilde tehdit etmekten zevk almaya başlıyordu.
“TAMAM! Tamam… Konuşacağım. Lütfen beni rahat bırak.”
Ruhçağıran en sonunda ağlamaya başlayınca Han Feng elini indirdi ve yüzüne baktı. Ruhçağıranın arkadaşları çoktan Han Feng’in ellerinde öbür tarafa göçmüştü. Son kalan ise Han Feng tarafından sıkıcı bağlanmış ve bir kolu kesilmişti. Daha fazla acı çekmek istemediği yüzünden belli oluyordu.
“Anlat bakalım.”
“Hükümdarımız, Çin’deki üslerimize bir saldırı olacağını söyledi ve bizi buraya yolladı. Hükümdarımız genelde odasından çıkmaz ve ölüm büyüleri üzerine çalışmalar yapar. Yaptığı bu çalışmalar o kadar derindir ki; Biz hizmetçiler bir kelimesini bile anlayamayız.”
Han Feng kafasını salladı. Anlattıklarına göre bu hükümdar bozuntusunun kolları Çin dışında bir sürü başka ülkeye uzanıyordu. Ayrıca bütün gün evde otururken ne yaptığını merak ediyordu.
‘Bana daha çok bütün gün tembellik yapıyormuş gibi geldi…’
Han Feng devam etmesi için bir el işareti yaptı. Başta tereddüt etse de, Han Feng’in arkadaşlarına yaptıklarını hatırlayınca titreyen ruhçağıran hızlıca anlatmaya devam etti.
“Da- Daha sonra buraya geldik. Yaptığımız ilk şey binayı daha tehditkar yapmak için bir illüzyon büyüsü kullanmak oldu. Bütün binayı enfektelerle kaplamanın insanların dikkatini çekeceğine emindik.”
Han Feng ruhçağıranın konuşmasını bölerken yüzünü buruşturdu. Bunca süredir savaştığı şeylerin illüzyon olması belli ki pek hoşuna gitmemişti.
“Nasıl yani? Bütün enfekteler bir çeşit illüzyon muydu? Tecrübe kazanamamamızın sebebi bu muydu? İyi de o zaman {Ölümsüz Sömürümü}’nü nasıl onlar üzerinde kullanabildim?”
“Mm… Neden bahsettiğini tam olarak bilmesem de enfektelerin hepsi bir illüzyondu. Gerçi {Ölümsüz Sömürümü}… Hmmm… Belki de illüzyon bir ruha sahip olduğundan dolayıdır. Her enfekte illüzyonun ruhundan küçük bir parça içeriyordu. Gerçi artık enerjiyle desteklemediğimiz için çoktan dağılmış olmalı.”
Han Feng kafasını kaşıdı ve çevresine bakındı. Katlardaki enfektelerin bir illüzyon olmasına rağmen yeteneklerinin neden seviye atladığından hala emin değildi. Sistem’i açıp yeteneklerinin gerçekten seviye yükseldiğinden emin olduktan sonra konuştu.
“Peki neden böyle bir şey yaptınız? Yani… Onları illüzyona sokmanız için bir sebep olmalı? Neden ardından insanlara saldırmadınız?”
“S- Saldırmadık mı? Yaptığımız illüzyon büyüsü oldukça yüksek seviyeliydi. Sizin gibi düşük seviyeli insanlar sonsuza kadar içinde kalmalıydı. Tabii ki buna güvenerek işe girişmedik. Hükümdarımız bize bu görev için binanın tamamını kapsayan büyük, tespit edilemez ve yüksek seviyeli bir lanet formasyonu teslim etti. Bu lanet formasyonu, içinde hapsolan insanlara en korkunç hatıralarını bir kabus gibi tekrar tekrar yaşatıyor, sürekli oluşan negatif enerjiyi sömürerek en sonunda lanetten etkilenen herkesin ruhunun sonsuza kadar yok olmasını sağlıyordu. Niyeyse senin aptalca yüksek bir lanet dayanıklılığın olduğu için sen ve arkadaşlarını uzun süre etkileyemedik. Tabii ki sen onlardan ayrıldıktan sonra onlarda etkilenmiş olmalılar. Bu lanete bir kere girdikten sonra kişinin inanılmaz yüksek bir zihin gücü olmadan asla çıkamaz.”
“Peki çemberinizi bozarsam?”
“Manasız. Çoktan herkesi etkiledik. Düşük arkadaşlarını kurtarman imkansız. En az 5. seviye bir lanet çözücü formasyon kullanmadan laneti yenemezsin. Tabii ki bu sadece bir kişiyi kurtarmak için gereken. Eğer binada bulunan herkesi kurtarmak istiyorsan en az 7. seviye bir gelişmiş formasyon kullanmalısın. Gezegeninizin daha yeni evrim geçirdiğini varsayarsak… Böyle birisi ortaya çıkana kadar herkes ölmüş olur. Kekekeke…”
Han Feng gözlerini kırptı.
“Haha…”
Ruhçağıranın kafasının karışık olduğu her halinden belliydi.
“Huh?”
*Puchi
["Düşük Ruhçağıran" öldürüldü. 579 Gen Tecrübesi ve 1 mavi, 69 beyaz genom elde edildi.]
Han Feng bir süre daha kendi kendine güldükten sonra çevresine bakındı ve etraftaki cesetler üzerinde {Ölümsüz Sömürümü} kullanmaya başladı.
[Yeterli miktarda ruh toplandı. 1 Serbest Gen Puanı elde edildi. 1 çekicilik puanı elde edildi]
[Yeterli miktarda ruh toplandı. 1 Serbest Gen Puanı elde edildi. 2 kuvvet puanı elde edildi]
[Yeterli miktarda ruh toplandı. 1 Serbest Gen Puanı elde edildi. 4 çeviklik puanı elde edildi]
[{Ölümsüz Sömürümü} yeteneği 3. seviyeye ulaştı. Ödül elde etmek için gerekli olan ruh arıtımı miktarı azaltıldı.]
[Çeviklik değeri 50’ye ulaştı. Çeşitli tanrılar sana ilgi gösteriyor.]
[Refleks Tanrısı Izeikooc, size anlaşma teklif ediyor. ‘Dünya’ gezegeninde temsilcisi olmanız karşılığında elde edecekleriniz:
Çeviklik +25
Kuvvet +5
Yeni Gizli değer: Refleks
Yetenek: {An} – Seviye 1: 24 saatte bir, beş saniyelik bir süre için: Refleks: x3
Dikkat! Bir Tanrı’yla anlaşma yapmanız durumunda. İki taraf da onaylamadan anlaşmayı feshedemezsiniz. Seçiminizi dikkatlice yapın. Aynı anda sadece bir tanrıyla anlaşma yapılabilir.]
_____________________________________________
1/2
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır.