88. Bölüm | Benim şehrim, senin şehrindir.

avatar
1340 2

İnsan Tanrı - 88. Bölüm | Benim şehrim, senin şehrindir.


Parti bittikten sonra malikane tamamen boşalmıştı. Yuzhou zihin kontrolü ile birilerine her yeri temizlettirdikten sonra tekrar eski kıyafetlerini giymiş ve malikaneden dışarıya çıkmıştı. İnsanlar onu yeni yönetici olarak tandıkları için dışarıda onu gören insanlar saygılı davranıyorlardı.

 

Yuzhou gezmeye devam ederken, birden bir parıltı gördü. Bu parıltı mavi ve mor rengindeydi. Bu renkleri görünce Yuzhou'nun aklına bazı şeyler saçmayalan adam gelmişti. Hızla parıltının oraya gitti fakat hiçbir şey yoktu. Etrafına bakıp aura arıyordu fakat normal insanların yaydığı aura dışında etrafta herhangi anormal bir şey yoktu.

 

Daha sonra birden arkasında birisini hisseti. Hızla arkasını dönmek istedi fakat bu arkasındaki kişi izin vermedi ve Yuzhou'yu tuttu. Daha sonra kulağına fısıldadı,

 

"Sakin ol, sadece uyarmaya geldim. Şuan onunla ayrılmış olabilirsiniz, fakat bu felaketi önlemeyecek. En azından bu dünya için, bu dünyanın kurtuluşu kalmadı. Gitmeniz gerekiyor. Felaket başlamak üzere. Dikkatli olun. Bu dünya... Kan olup akacak, ardından.... devamını göremiyorum. Buradan gidin." dedi ve birden kayboldu. Kendisi kaybolsa da hâlâ kahkahaları devam ediyordu.

 

Yuzhou vücudunu haraket ettirebilmeye başladı. Hızla arkasını döndü fakat o adam çoktan gitmişti. 

 

-

 

O sırada, şehrin dışında bir malikanede, üç kişi vardı. İki erkek, bir kız aralarında konuşuyorlardı.

 

Erkeklerden birisi siyah saçlı, diğeri ise kahverengi saçlıydı. Siyah saçlı erkek konuşuyordu.

 

"Şimdi ne yapacağız? O saldırıdan sonra ölmemiştir, fakat o kadar güçlü biri ile başedebileceğimizi düşünmüyorum." dedi.

 

Kahverengi saçlı erkek, biraz düşündü ve

 

"Bir süre boyunca burada kalalım. Ne yapacağımızı düşünelim. O gerçekten de güçlü." dedi.

 

Siyah saçlı erkek,

 

"Burayı bulursa ne olacak? O zaman ne yapacağız?" diye sordu.

 

Kahverengi saçlı erkek, gülümsedi ve

 

"Onun buraya girememesini sağlayacağım." dedi. Ardından malikanenin kapısını açtı. Siyah saçlı erkek onun peşinden,

 

"Nasıl?" diye sordu.

 

Kahverengi saçlı erkek kapıdan çıktı, son bir kez baktı ve

 

"Çok basit bir yöntemle kardeşim. Bariyer Büyüsü." dedi. Ardından kapıyı kapattı ve hızla oradan çıktı.

 

Siyah saçlı erkek o anda aydınlandı. Kız garip bir şekilde siyah saçlı erkeğe baktı ve

 

"Bariyer Büyüsü'de ne?" diye sordu. Siyah saçlı erkek gülümsedi ve

 

"Bu evin etrafına bir bariyer büyüsü yapacak. Ardından sadece bariyer büyüsü yapanın izin verdiği kişiler bu eve girebilecek." dedi.

 

-

 

Siyah saçlı erkek evden çıkmıştı ve kardeşinin yanına gitmişti. Kız evde tek başına kalmıştı. Siyah saçlı erkek,

 

"Aklında bir plan olsa iyi olur kardeşim. Çünkü o kılıcı saplarken oldukça zorlandım. Vücudu sağlam. Fiziksel gücü, dayanıklılığı... Zaten dış görünüşü de garipti. Onu nasıl öldüreceğiz?" diye sordu. Kahverengi saçlı cevap verdi,

 

"Hiçbir fikrim yok. Fakat bir yolunu buluru-" cümlesini bitiremeden, karşılarında olağanüstü güzellikte, sarı saçlı ve mavi gözlü bir kız belirdi. Bu kız onların önünde gülümsüyordu.

 

"Size o konuda ben yardımcı olabilirim." dedi.

 

-

 

Yuzhou, sonunda şehrin dışındaki evi bulabilmişti. Evin içinden sadece bir aura hissedebiliyordu ve bu aura da oldukça tanıdık geliyordu. Yuzhou gülümsedi. Kapının önüne gitti ve kapıyı çaldı. Kapı çalındığında, kız kapıya doğru ilerledi, kapıyı açarken,

 

"Bu kadar çabuk gelmenizi beklem-" cümlesini bitiremeden korku ve şaşkınlık duyguları ile donakaldı. Yuzhou gülümsedi ve

 

"Merhaba." dedi gülümseyerek. Daha sonra hızla kızın boğazını tuttu ve birden en yakın duvara kızı boğazından kaldırıp vurduktan sonra,

 

"Kolye, nerede?" diye sordu yavaşça.

 

Kız, boğazı sıkılırken zar zor konuştu.

 

"B-Bil-miyorum."

 

Yuzhou biraz daha kuvvet uygulayıp daha sert sıkmaya başladı. O anda kız hiç konuşamıyordu ve nefes alamıyordu. O anda, kapıdan bir kız sesi duyuldu.

 

"Bırak onu."

 

Yuzhou o sesi tanıyordu. Kafasını kapıya doğru çevirdiğinde, karşısında kardeşini gördü.

 

"Rebekah..." Yuzhou şaşkın bir şekilde kız kardeşinin adını söyledikten sonra, kız kardeşi birden Yuzhou'nun önünde belirdi ve hızla onu yere yatırdı. Kız kardeşi olağanüstü bir güce sahipti.

 

Fakat Yuzhou her gün durmadan güçlenmeye devam ediyordu. Yuzhou tekrar hızla ayağa kalktı. Kız kardeşi bir yumruk attı fakat Yuzhou yumruğu havada tuttu. Yumruğu havada tutmasına rağmen canı acımıştı. Kız kardeşi gerçekten güçlüydü. 

 

Kız kardeşi hızlı bir hamle yaparak Yuzhou'yu tekrar yere düşürdü. Fakat Yuzhou ayağa kalkamadan kız kardeşi siyah topuklu ayakkabısının topuk kısmını Yuzhou'nun boğazına bastırdı ve

 

"Kaçmaya çalışırsan ölürsün Yuzhou." dedi.

 

  Yuzhou bir şeyler yapmaya çalışıyordu fakat en ufak haraketinde bile kız kardeşi topuğunu bastırıyordu. Biraz daha haraket ederse topuklu ayakkabı onun boğazını delecekti. 

 

Kız kardeşi konuştu.

 

"Rowan'ı hançerlediğinde, zamanı gelince çıkaracağız dediğinde sana güvenmiştim. Fakat sen bana da saldırdın ve kaçtın. Fakat, yaptığın şeyin bedelini ödeyeceksin...

Rowan için." dedi ve ayağını tam bastıracaktı ki, Yuzhou,

 

"Bekle!" zorla konuştu. Bekle diye bağırdığında kardeşi basıtrmayı bir nebze azalttı. Yuzhou,

 

"Rowan'ı sana geri getirebilirim. Fakat bunun için beni öldürmemen gerekiyor." dedi. Bunu duyunca Rebekah biraz yumuşadı. Fakat aklına tekrar Yuzhou'nun saldırısı geldi ve ayağını biraz daha bastırırken,

 

"Geçen sefer sana güvendiğimde bana saldırmıştın. Sana neden inanayım?" diye sordu.

 

Yuzhou,

 

"Sen benden güçlüsün Rebekah, eğer yine Rowan'ı sana vermezsem bana saldırabilirsin." dedi.

 

Rebekah biraz düşündükten sonra ayağını çekti. Yuzhou ayağa kalktı ve gülümseyerek,

 

"Gel benle." dedi ve malikaneden çıkıp şehre doğru ilerledi. O anda kız orada yoktu. Çoktan kaçmıştı. 

 

-

 

Yuzhou ve kız kardeşi şehre girdikten sonra, Yuhzou rozetinden Daren ile konuşmaya başladı.

 

"Daren, hançerden daha fazla yok mu? Kız kardeşim için de bir tane gerekiyor." dedi. Daren,

 

"Hayır, başka yok. Ona kendin bir çözüm bulman gerek." dedi.

 

Yuzhou o anda bir plan düşünüyordu. Şehrin ortasındaki malikaneye gelmişlerdi ve içeriye girdikten sonra,

 

"Sana dediğim gibi Rebekah, o hançer gerçekten de onu ölü tutuyor. Hançeri çıkardığımda geri canlanacak. Vücudunu güvenli bir yere sakladım. Fakat burada değil, gidip almam gerekiyor ama sen benle gelemezsin. Bu yüzden beni burada beklemen gerekiyor." dedi.

 

Rebekah bir şey diyecekken, Yuzhou onun konuşmasına izin vermedi ve

 

"Eğer kaçarsam, beni tekrar bulursun. Değil mi?" diye sordu. Rebekah,

 

"Öyle olsun. 2 Gün vaktin var. Burada duracağım, bir şeyler yaparım belki." dedi. Yuzhou gülümsedi ve

 

"İstediğini yap kız kardeşim. Benim şehrim, senin şehrindir." dedi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr