Yuzhou, yağmurun altında yürüyerek şehre gidiyordu. Kardeşini gördükten sonra öğrendiği şeyler onu etkilemişti. Karşısındaki kişi hem kardeşiydi, hemde en büyük düşmanıydı.

Ölümü, kardeşinin elinden mi olacaktı?

Ama güçlenmesi gerekiyordu. Kardeşinin içindeki o güç, kardeşini ele geçiremezse, ölmezdi. Bu yüzden o zamana kadar vakti vardı. Eğer o güç, Yuzhou güçlenmeden önce kardeşini ele geçirirse, Yuzhou için kötü olacaktı. Bu yüzden, Yuzhou tüm vaktini antrenman yaparak güçlenmeye harcayacaktı.

Şehre doğru giderken, karşısına Noyan çıktı. 

"Yuzhou!"

Yuzhou kafasını kaldırdı ve Noyan'a baktı. 

"Nereye gittin birden!"

Yuzhou'nun yüzünde acı bir gülümseme vardı.

"Bana en yakın kişiyi gördüm Noyan." dedi. Noyan anlamamıştı.

Yuzhou,

"Aynı zamanda en büyük düşmanımı..." dedikten sonra şehre doğru ilerledi. Noyan'da onun peşinden gitti.

Noyan'ın kafasında tek bir düşünce vardı. Yuzhou ormanda koşarkenki hızını düşünüyordu. Gerçekten çok hızlıydı. Shan ile kapışacak kadar hızlanmıştı.

-

İkili şehre gittiğinde, Shan onların karşısında belirdi. 

"Sonunda buldum sizi." dedi.

Ardından konuşmaya devam etti. Fakat Yuzhou'da garip bir şeyler olduğunu anlamıştı. Yuzhou'nun duruşu, etrafa yaydığı aura değişmişti.

"Akademi sınavını geçerseniz size bir teklifim olacağını söylemiştim. Teklifimi söylüyorum. İsterseniz kabul edebilirsiniz, isterseniz etmezsiniz." dedi.

"Artık, aramızda öğrenci ve öğretmen ilişkisi olmayacak. Shan Takımı olarak görevlere çıkacağız. Direkt olarak Kral'dan özel görevler alacağız bu yüzden işimiz daha zor olacak. Fakat alacağımız ödüller de daha fazla olacak. Ne diyorsunuz, bana katılır mısınız?" diye sordu.

Noyan, bir süre düşündü. Fakat Yuzhou hemen cevap verdi. Onun savaşması ve güçlenmesi gerekiyordu. Gri ile Beyaz'ın ne kadar güçlü olduğunu bilmese de, güçlü kişiler ile savaşmalı ve kazanmalıydı.

"Olur." diye cevap verdi Yuzhou. Noyan, Yuzhou'dan sonra,

"Katılırım." dedi.

Shan yüzünde gülümseme ile,

"O zaman, bir gün sonra sizi yeni takım arkadaşınızla tanıştıracağım. Ralph aramızda olmayacağı için, yeni biri katılacak. Yarın, güneş doğarken köprüde buluşalım." dedi ve ortadan kayboldu. 

Yuzhou da kendi evine doğru yol aldı. Noyan da ailesinin evine gitti.

-

Yuzhou, hiç uyumadan sabaha kadar çalıştı. Gerçek Buz'u kullanmasının hızını arttırmaya çalıştı. Vücudunu güçlendirmeye çalıştı. Zaten görevlere çıkacağı için savaş stili gelişecekti. Bu yüzden yine temel şeylere odaklandı.

Yuzhou hiç uykusuzluk ya da açlık hissetmiyordu. Bu yüzden sabaha kadar kolayca çalışabilmişti. Güneş doğarken, dışarıya çıktı ve yürümeye başladı. 

Köprüye doğru ilerliyordu. Yeni takım arkadaşının gücünü merak ediyordu. Ayrıca onunlan bir antrenman dövüşü de yapmayı planlıyordu. Aralarındaki güç farkını da merak ediyordu.

Köprüye doğru giderken yolda Noyan ile karşılaştı. Noyan ile birlikte yürümeye başladı. Fakat birkaç dakika sonra, birden onlara doğru küçük bir hançer fırladı.

Bu hançer, herhangi bir element ile güçlendirilmemiş olmasına rağmen oldukça hızlıydı. Yuzhou bunu farketti ve geriye çekindi. Geriye çekinirken Noyan'ı da ileriye doğru itti bu sayede ikisi de saldırıdan kaçındılar. 

Saldırının geldiği yere baktıklarında orada kimseyi göremediler.  

"Toprak Duvarı!" önlerinde topraktan bir duvar belirdi.

İkisi de duvara baktıklarında, duvar birden parçalara ayrıldı.  Bu parçaların hepsi orta büyüklükte bir taş boyutundaydı. Fakat bu toprak duvarının parçaları yere düşmek yerine hızla Yuzhou ve Noyan'a fırladı.

Yuzhou ve Noyan bu saldırıdan kaçınamazlardı.

"Buz Duvarı!"

Yuzhou, iki elini yere koydu ve önünde buzdan bir duvar oluştu. Bu buzdan duvar birkaç saniye içinde oluşmuştu. Yuzhou, Gerçek Buz'a çalışırken onu istediği gibi kullanabileceğini öğrendi. Ve artık birkaç saniye içerisinde buzdan bir duvar yapabiliyordu.

Bu buzdan duvar Noyan ve Yuzhou'yu korudu. Tüm taşlar duvara çarpıp yere düştü. Bir çizik bile bırakamadılar. 

Tüm taşlar yere düştüğünde, Yuzhou arkasından yaklaşan bir tehlike hisseti. Arkasına döndüğünde ona hançerle saldıran birisini gördü. Bir saniye geç tepki verseydi hançer onun sırtına girmiş olacaktı.

Fakat Yuzhou hızla ona saldıran kişinin hançeri tutan elini tuttu ve hızla kendine çekti. Daha sonra elini buzla kapladı ve çenesine bir yumruk geçirdi. 

Hançerli kişi yumruktan kaçınamadı ve hızla fırladı. Bir evin duvarına çarpıp durdu. Yuzhou gözünü kırptığında o kişinin orada olmadığını gördü.

Şaşırmıştı, o yumruktan sonra kaçması imkansızdı. S seviye bir madde ile çok güçlü bir yumruk atmıştı. Hem de çenesine. Kaçsa bile bu kadar kısa sürede olamazdı.  Daha sonra önlerinde bir kişi belirdi. Bu kişinin iki elinde de hançer vardı. Kısa siyah saçlı ve siyah gözlüydü.

Gülümsedi ve koşarak uzaklaşmaya başladı.

Yuzhou'lara saldıran kişi buydu. Yuzhou, o kaçarken onun sistemini okuyabilmişti.

Yeteneklerine göz gezdirdiğinde ise, o yumruğu yedikten sonra nasıl kaçtığını anladı.

--------------------------------------------------------------

Klon (1) - Bu yetenek, kişinin beceri statına göre kendi vücudunun klonunu oluşturabilmesini sağlar. Her 10 beceri statı, 1 klon oluşturur. Klonlar, kişinin yarısı kadar güçlüdür.

Klon'un gücü dışında, kullanan kişiden bir farkı yoktur. Konuşabilir ve insanların yapabildiği diğer her şeyi yapabilir.

Klon güçlü bir darbe aldığında ise yok olur. Yok olduğunda gördüğü, duyduğu her şey kullanıcının zihnine aktarılır.

--------------------------------------------------------------

Oldukça iyi bir yetenekti. Gerçek gücün yarısını kullanmasına rağmen, işe yarardı. Sadece dövüşte değil, bilgi toplamakta ya da diğer şeylerde de kullanılabilirdi.

Karşısındaki kişinin seviyesi 32'ydi. Beceri statı ise 23'dü. 2 Tane klon çıkarabildiği anlamına geliyordu fakat tek klon çıkarmıştı. Hâlâ etrafta bir tane klonu olabilir miydi?

Fakat herhangi bir aura hissedilmiyordu. Yuzhou, buzlarını geri özümsedikten sonra yoluna geri devam etti.

—

40. Bölüme geldik, tüm eleştri-yorumları bu bölüme yazabilirsiniz her 10 bölümde yaptıgım gibi bunda da yapıyorum. Hepsine cevap vereceğim.