26. Bölüm | Anılar

avatar
777 0

İnsan Tanrı - 26. Bölüm | Anılar


Shan, Ralph'ı yatağına geri yatırdı. Ralph gözü kapalı bir şekilde yatıyordu. Ralph için kötü bir haber vardı. Shan, bunu öğrendiğinde kendisi söylemek istedi. Başka birisi söylemeyecekti. Shan bu yüzden hiç uyumadan Ralph'ın yanına durdu.

 

-

 

Güneş doğmasına 5 dakika varken, Yuzhou uyandı. Artık herhangi bir rüya görmüyordu ve istediği saate uyanabiliyordu. Aslında, uyumasına ihtiyacı yokmuş gibi hissediyordu. Fakat uyuyunca da uyanması artık sıkıntı olmuyordu.

 

Kendisine gelip hazırlandıktan sonra, ormana doğru yola çıktı.

 

-

 

Ormanda hep çalıştıkları yere gelmişti. Daha henüz kimse gelmemiş gibiydi. Güneş doğmaya başlamıştı. Güneş kendisini gösterdiği anda Noyan ağaçların arasından Yuzhou'nun yanına geldi. Geriye, Shan kalmıştı.

 

Yaklaşık 10 dakikadır bekliyorlardı. Shan hâla gelmemişti. Noyan,

 

"Shan hep geç gelir. Alışmalısın." dedi.

 

Haklıydı da, 30 dakika sonra gelmişti Shan. Normalde, hep geç kaldığında bir bahane uydururdu fakat bu sefer hiçbir şey dememişti. Noyan ve Yuzhou'nun yanına geldikten sonra, yürümeye başladı.  Yürürken,

 

"Benimle gelin." dedi.

 

Üçlü biraz yürüdükten sonra Shan konuşmaya başladı.

 

"Ralph, akademi sınavına katılamayacak." 

 

"Bu yüzden, ilk aşamayı geçebilirseniz ikinci aşamada takım olarak ikiniz olacaksınız. Diğerleri üç kişi olacak. Bu yüzden, sizi sınav gününe kadar sıkı çalıştıracağım. Şuanki halinizle bile, bazılarını yenseniz de, tek başına ikinizi yenebilecek birileri var. Bu yüzden, durmadan çalışacaksınız." dedi.

 

Biraz daha ilerlediler, Shan,

 

"Ralph, ileride normal bir insan gibi hayatına devam edebilecek. Fakat, dövüşemeyecek. Vücudu bir dövüşü daha kaldıramaz. Bir dövüşü değil, birkaç yumru- hayır, kendisini biraz bile yorarsa durumu kötüye gidecek.

Warei ile olan dövüşte Mana Kapısı yüzünden kendisine çok zarar verdi." dedi.

 

Üçlü, ilerlemeye devam etti. Shan, hızlanmaya başlamıştı. Diğerleri de onu takip ediyordu. 

 

Üçlü bir şey demeden yaklaşık bir saat boyunca koşmuştu. Fakat hiçbiri yorulmamıştı. Ormanın arasında, taşlı bir bölgeye geldiler. Burada en fazla 15 metre boyutunda küçük dağlar vardı. Biraz daha ilerlediklerinde, tekrar ormanlık alana geleceklerdi.

 

Fakat Shan, burada duraksadı. Eski anıları aklına gelmişti.

 

-

 

Shan'ın doğum günüydü. Onun da bir takımı vardı. Takımında bir kız ve bir erkek vardı. Hocaları ise aynı Shan gibi o zamanın en güçlü kişilerinden birisiydi. Bir göreve gitmek üzerelerdi, fakat önce, Shan'ın takımı ona hediye vermek istemişti.

 

Kız olan, elindeki küçük bir çantayı uzatmıştı.

 

"Shan, doğum günün kutlu olsun. Küçük bir ilk yardım çantası. İçinde kendi yaptığım bazı iyileştirici haplar var." dedi.

 

Kızın yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

 

Shan, o çantayı aldı ve

 

"Teşekkür ederim. Marie."dedi. Daha sonra, diğer elini erkek olana doğru uzattı.

 

Erkek olan,

 

"Ne? Benden hediye falan bekleme Shan." dedi.

 

Fakat bu ona karşı olan nefretinden ya da başka bir şeyden dolayı değildi. Shan ile erkek olan gerçekten iyi arkadaşlardı. Erkek olan Shan'ı gücünden dolayı hep kıskanıyordu. Ayrıca erkek olan Marie'yi seviyordu. Marie'de hep Shan'ın peşinden koştuğu için Shan'a bu şekilde davranıyordu.

 

Shan'ın hocası da Shan gibi bir ninjaydı. Oldukça hızlıydı ve o da yıldırım manasını kullanıyordu. Fakat, olnun yıldırımı biraz daha gelişmişti, bir füzyon yıldırımı yapmıştı. Shan, onun yıldırım ile hangi elementi birleştirdiğini bilmese de, oldukça güçlüydü.

 

Shan da, hocası gibi olmak istediği için bir ninja olmuştu.

 

Shan'ın hocası,

 

"Shan, Marie, Aron, gidelim." dedi ve hızla ilerlemeye başladı.

 

Görev yerleri zaten yakın olduğu için koşacaklardı. Görevleri, kaçırılan bir kişiyi kurtarmaktı. O kaçırılan kişiyi yaklaşık 20 kişi tutuyordu. 

 

Hepsi birlikte ağaçların arasından ilerlerken, Shan'ın hocası birden hepsini durdurdu. Bir şey duymuş gibiydi. Onlar durunca, birden ağaçların üstünde ya da yerde, 18 kişi belirdi. Shan'ın hocası,

 

"Bunları bana bırakın, siz devam edin ve görevi tamamlayın." dedi.

 

Shan, Marie ve Aron hızla koşmaya başladı. 18 Kişiden bazıları onlara ilerlemek istese de, Shan'ın hocası onları durdurdu.

 

"Sizin rakibiniz benim, başka yere odaklanmayın." dedi ve saldırıya geçti.

 

-

 

En büyüğü 20 metre olan, onun dışında 15 metre büyüklüğe ulaşan küçük dağlar vardı ormanın arasında. 20 Metrelik olanın içine giriliyordu. Üçlü etrafa bakındı. 20 metre olan küçük dağın içerisinde 1 kişi duruyordu. 

 

Diğer 1 kişi ise dışarıyı koruyordu. Dışarıda duran kişi, üçlüyü farketti ve saldırıya geçti. Marie, genelde arkada duruyordu. O pek savaşamıyordu fakat yanında simya ile yaptığı iyileştirici haplar bulunduruyordu. Ve bazı iyileştirici teknikler öğrenmişti. 

 

Bu sayede yaralanan kişilere hemen yardım edip savaşa geri dönmelerini sağlıyordu.

 

Shan ve Aron, adama karşı savaşıyorlardı. Fakat ikili, bir yandan da Marie'yi korumalıydı. Shan, biraz geride Marie'nin önünde dururken, Aron, adamla savaşıyordu.

 

Fakat adam Aron'dan daha güçlyüdü. Aron'un kılıcıyla yaptığı saldırılardan kaçınmış, kendi kılıcı ile Aron'un omzuna bir yara bırakmıştı.

 

Aron, Marie'nin yanına dönerken, Shan, adam ile dövüşmek için ilerliyordu. Marie, Aron'u iyileştirirken, Shan, adam ile başa baş gidiyordu.

 

Shan o zaman kunai yerine, uzun hançer kullanıyordu. Uzun hançer onun babasının kullandığı bir silahtı. O zamanlar babası yaşıyordu ve onun izinden gidiyordu. Fakat daha sonra, babası ölünce, Shan hocası gibi kunai ve shuriken kullanmaya başlamıştı.

 

Shan, adama birkaç kesik bırakabilse de, adam, kılıcı ile onun yüzüne saldırı yaptı. Shan bu saldırıdan kaçınmaya çalıştı fakat başaramadı. Sonuç olarak yüzünde büyük bir kesik ile yerde yatıyordu.

 

Aron'un omzundaki kesik iyileşmişti. Adam, Shan'ı yere düşürdükten sonra hızla Aron'a doğru koştu.

 

Aron, adama bir saldırı yaptı. Fakat adam bu saldırıdan kaçındı ve Marie'ye ilerledi. Adam Marie'nin önüne geldi ve onun göğsüne kılıcını sapladı. Shan o anda yerde yattığı için farketmese de, Aron bir süreliğine duraksadı. Hızla Marei'nin yanına gitti ve Marei'ye bazı iyileştirici haplar verdi. Fakat hiçbiri etki etmiyordu. Marei ölmüştü.

 

Aron buna çok sinirlenmişti. Aurası değişkendi. Öldürme isteği belli oluyordu.

 

Fakat adam, gülümsedi ve dizlerinin üstünde olan Aron'a doğru koştu. Aron, birden adama doğru dönüp kılıcını adama sapladı. Yüzünde belirgin bir öfke vardı. Adam yere düştükten sonra bir süre Marie'nin yanında durdu.

 

Shan o sırada kendisine gelmişti ve yüzünü iyileştirici bir hap ile iyileştirmişti. Daha sonra Aron'un yanına gitti. O sırada Marie'nin öldüğünü gördü.

 

Ne tepki vereceğini bilemedi. Shan'da duygularını pek kullanamayan birisiydi. Çünkü babası onu sıkı eğitmişti ve başladığı görevi bitirmesi gerektiğini tembihlemişti.

 

Shan, o sırada gözünden bir yaş geldi. Aron ağlamaya çoktan başlamıştı bile. Fakat Shan kendisini tutabiliyordu. Bir elini Aron'un omzuna koydu ve

 

"Aron, görevi tamamlamalıyız." dedi.

 

Aron, Shan'ın elini ittirdi ve bağırarak,

 

"Görevi tamamlamak mı? Şaka mı yapıyorsun lan sen! Marie... Marie öldü ve sen hâla görevden bahsediyorsun!" dedi.

 

Shan,

 

"Marie görevi yaparken öldü! Bizim de görevi tamamlamamız gerekiyor!" dedi.

 

Fakat Aron herhangi bir cevap vermedi. Shan, o sırada kılıcını çekti ve mağaraya doğru kendisi ilerledi. 20 metrelik küçük dağın içine girdiğinde, karşısında yerde bağlı bir şekilde oturan adamı gördü. Adamın önünde de uzun saçlı birisi vardı.

 

Uzun saçlı birisi Shan'ı görünce hemen saldırıya geçti. Adamın uzun kollu bir giysisi vardı. Adamın elinde iki tane kılıç belirdi. İlk saldırıyı Shan yaptı. Adam, Shan'ın saldırısından zıplayarak kaçtı ve Shan'ın arkasına geçti. Ardından Shan'ın arkasından saldırı yaptı fakat Shan yana doğru takla atarak bu saldırıdan kaçındı.

 

Aron, o sırada adamın arkasından bir saldırı yaptı. Adam son anda saldırıyı gördü fakat tam kaçınamadı. Adamın omzuna derin bir kesik bıraktı Aron.

 

Adam, aralarına biraz mesafe koydu. Ardından iki elini de yere koydu ve

 

"Yıkım." dedi. Ardından deprem oluyormuşcasına etraf sallanmaya başladı. 

 

Adam toprak elementi kullanıyor gibiydi. Dağ yıkılacak gibiydi. Yukarıdan kırılıp dökülmeye başlamıştı bile.

 

Adam çoktan ortadan kaybolmuştu. Shan ve Aron çıkışa doğru koşuyorlardı. Fakat Shan'ın kafasına bir taş düştü ve Shan yere düştü. Haraket etmiyordu. Aron, Shan'ın düştüğünü farketti ve geri döndü. Shan'ı kaldırıp kenara fırlattı. 

 

Shan'ı kurtardı fakat, kendi üzerine boyutunun yaklaşık 3 katı olan bir taş düştü. Aron'un vücudunun yarısı  bu taşın altında kaldı. Aron oldukça acı çekiyordu.

 

Birkaç dakika sonra, Shan kendisine geldi. Etrafına bakındığında Aron'u göremiyordu fakat adamı görüyordu. Adam oturmuş omzundaki yarayı sarıyordu.

 

Shan,

 

"Bu teknik daha tamamlanmadı ama..."

 

Kendi oluşturduğu tekniği kullanacaktı. Yıldırım manası elinde birikti ve yıldırım topu oluştu. Omzuna kadar gelen elektrik arkları vardı ve tiz bir ses çıkıyordu.

 

Tiz sesi duyan adam hızla arkasını döndü fakat çok geçti. Shan çoktan elini adamın göğsüne saplamış, koca bir delik bırakmıştı.

 

Adam yavaşça yere düşerken, Shan dağ yıkıntısına gitmişti. Dağın boyu yıkıldığı için 4 metreye düşmüştü. Her yerde taş parçaları vardı. Shan, etrafa bakınırken Aron'u gördü.

 

"ARONN!" diye bağırdı ve yanına ilerledi.

 

Aron büyük bir taş parçasının altında kalmıştı. Vücudunun yarısı ezilmişti.

 

Shan, Aron'un üzerindeki taş parçasını kaldırmaya çalışıyordu fakat taşı kaldırmayı bırak yerinden bile oynatamıyordu.

 

Aron, zar zor konuşabiliyordu. Sesi oldukça kısık çıkıyordu.

 

"Bırak beni Shan, işim bitti gibi görünüyor." dedi.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr