249. Bölüm: Canavar Selinden Önce

avatar
713 6

İnatçı Yükselen - 249. Bölüm: Canavar Selinden Önce


Erthyo herkes toplandığında konuşmaya başlaması için Ermy ve diğer iki kıza elini salladı. Baştan da dediği gibi o bugün asttı ve onların emirlerini takip edecekti.

 

Ermy, Mira ve İreny ilk defa bu kadar önemli bir karar aldıkları için gergindiler. Kararları tüm takımını hayatını etkileyebilirdi ve bunun baskısı çok büyüktü. Genelde grupta Erthyo kararları aldığı için bunu daha önce hiç düşünmemişlerdi fakat şimdi böyle bir kararın ne kadar gerici olduğunu fark ediyorlardı.

 

Ermy ellerindeki teri kıyafetine sildikten sonra gergin tonla ilk konuşan kişiydi.

 

‘’Erm, gördüğünüz gibi elimizde büyük bir sıkıntı var. Ş-Şey… Bu düşündüğümüzden büyük bir sorun ve bu yüzden ona göre önlem almalıyız. ‘’ Sesinin titremesini durdurmak ve kekelememek için kendini sıktı ve aklındaki fikri söyledi.

 

‘’Canavar Selinin nereden geleceğini bilmiyoruz. Bu yüzden olduğumuz yerde kalmak en iyisi olacaktır. Duruma göre anında tepki verirsek geç kalmayacağımızı düşünüyorum.’’ Gökyüzü, Yeryüzü, yanlarındaki dağ ve nehir, çeşitli canavar türleri buralarda rahatlıkla yaşayabilirlerdi. Böyle bir durumda Ermy’nin teklifi iyi bir seçimdi.

 

Erthyo’da buna katılıyordu.

 

Ermy onun onayladığını gördüğünde özgüveninin birazını geri kazandı.

 

‘’Bence bir platform inşa etmeliyiz. Kontrolümüzün olmadığı bir alanda durmaktansa, bizim büyümüz tarafından yapılan platform daha güvenli olacaktır. Kaçacağımız zaman bize avantajda sağlayabilir.’’ İreny önerisini verdi.

 

‘’Ayrıca etrafa tuzaklar döşemeliyiz fakat onları öldürmek için değil, yavaşlatmak için. Kan gördüğünde çıldıran çok fazla canavar var ve bu olursa artık tuzaklar işe yaramayacaktır.’’ Bu sefer konuşan Mira idi.

 

Grup fikirleri belirtirken zaman geçti ve son 2 saat kaldı. Artık son bir konu dışında hiçbir şey kalmamıştı. Bu konu bittiğinde herkes hazırlanmak için kendi işlerine gidecekti.

 

‘’Düzenimizi ayarlamalıyız.’’ Ermy Qian’ın erkek hizmetçisi tarafından getirilen kara tahtaya tebeşirle on kişi, İo ile on bir kişiyi çizdi.

 

’’Ben, İreny ve Jenny ortada olmalıyız. Gözcü tam arkamızda olacak ve arkayı kollaycak, Lii ve Kioz ise onun önünde durup bizi savunacaklar. Lucifer, Mira, Erthyo önümüzde olacak ve önümüzü savunurken. Hiori gizlice…’’ Ermy iki kızla tartıştıkları düzeni dile getirirken Erthyo Hioriden bahsettiğinde kafasını salladı.

 

Ermy kafasını yana eğdi. Erthyo’nun neden bunu reddettiğini anlamamıştı. Doğaçlama yaparak yeni bir taktik yazdı.

 

‘’Hiori önümüzdeki canavarları gizlice…’’ Erthyo sözlerine bir daha kafasını salladı. Ermy çelişki içinde kalmıştı fakat ana konuyu anlamayı başardı. Bu yüzden tekrar doğaçlama yaptı.

 

‘’Hiori Jenny’i bizle korurken bize saldıran yaratıkları indirecek.’’ Tereddütle Erthyo’ya döndü.

 

Erthyo bu sefer kabul etti. Ermy buna göre taktiklerini söylerken, konuşmayı bitirmeden önce herkesten fikirlerini istediler.

 

Sıra Erthyo’ya geldiğinde Erthyo elini havadaki ekrana götürdü. Eli suya dalmış gibi ekranın içine girdi ve iki oval taş çıkardı. Taşlar gök mavisi renginde parlarken çok temiz görünüyordu.

 

‘’Bunları kullanın, nasıl kullanacağımız size bağlı.’’ Erthyo başka kelime etmeden kızlara gülümsedi.

 

Üç kız bir araya gelerek yeni etkeni planlarına uygulamaya çalıştılar. Sonunda buradaki büyü konusunda en iyi olan Mira ve onunla uyumlu elemente sahip Kioz’a vermeye karar verdiler.

 

‘’Büyü hakkında dahi bir kadın mı alsam?’’ Erthyo bu sözleri bilerek yüksek sesle söyledi. Bu tüm kızların ona bıçak benzeri bakışlar atmasına neden oldu. Ancak tek karşılaştıkları Ertho’nun alaycı yüzüydü.

 

‘’Zorba…’’ Onun tarafından yine kandırıldıklarını fark ettiklerinde tüm kızlar kafasını çevirdi ve kendi işlerini yapmaya devam ettiler.

 

Erthyo şu anda bir işi olmadığı için İo’yu çağırmaya karar verdi. İo aralarını düzelttiğinden beri mana ruhunda tembellik yapıyordu. Artık ortaya çıkma vakti gelmişti.

 

‘’Yavvnnnn(Esneme) Ne vardı? Oh? Eğlence mi var? Beni de sayın.’’ Esneyerek ortaya çıkan İo, etrafındaki telaşlı kişileri görünce anında enerjik hale geldi. Erthyo’nun kafasına oturdu ve ortama baktı.

 

‘’Evet ve sana ihtiyacım var. O yüzden bana yardım et.’’ Erthyo kızın küçük kafasını okşadı. İo elini itmeden okşamayı kabul etti.

 

‘’Tamam, sana yardım edeceğim.’’ Onun gibi oyuncu ve hınzır biri için kaos en iyi eğlence kaynağıydı. Böyle bir ortamı nasıl kaçırabilirdi?

 

Erthyo kızın geleceğini bildiği için kafasını sallamak dışında bir şey yapmadı. Son iki saati kaldığı ve bu iki saatte pek bir şey yapmayacağı için, ne yapması gerektiğini düşünüyordu.

 

Yenilere bakmada önce eski teknikleri pekiştirmeyi düşündü, yoksa paslanacaktı. Ancak iki yumruk tekniği için element gerekiyordu. Mızrak tekniğini her zaman eğittiğinden ona dokunmasına gerek yoktu, kılıç tekniği ne kadar denerse denesin ilerlemiyordu, katana için ise şu anda yanında katana yoktu.

 

Elementler ve enerjiler gittiğine göre geriye pek bir şey kalmıyordu. En fazla kuyruklarını manipüle edebilir, büyü çemberini eğitebilir ya da büyülerini çalışabilirdi fakat bunlar şu anda göstermek istemediği kozlarıydı. Hele ki bu kadar göz üstündeyken.

 

Sonunda yeni edindiği büyüyü çalışmaya karar verdi.

 

Aslında Ardışık Değişim Büyüsü (O bu adı verdi) için denemek istediği bir şey vardı. Bu da büyük bir büyü sürekli küçülerek rahatsız edici derecede hızlı ve nefes almadan saldırabiliyorsa, küçük bir büyü sürekli mana sağlanırsa daha büyük bir büyüye evrilebilir mi?

 

Merakını boş zaman varken gidermek istedi. Ayrıca Küçük Beyaz ona yıldırımın diğer özelliklerine de göz atması gerektiğini söylemişti, bunu da denemek istiyordu.

 

Yıldırım hızlıdır, yıkabilir, bir şeylerin yanmasına sebep olabilir, felç edebilir, ivme kazanabilir, patlayabilir… Yıldırım birçok şey olabilir.

 

Erthyo elinde küçük bir yıldırım arkı oluştururken düşüncelerini toparladı. Yıldırım tırnak ucundan daha küçüktü ve gözle görmesi zordu, içinde çok az mana olsa da birinin bedenine girmek için çok idealdi.

 

Erthyo yıldırımı son hızda ileri fırlattı. Bunu yaparken gözlerini yerdeki bir kayaya çevirdi.

 

Bir milisaniye içinde yıldırım taşa ulaştı. Taş yıldırım tarafından patlatılırken bir milisaniye sonra Erthyo’ya geri döndü.


Erthyo kendisine gelen yıldırımın içine mana döktü. Yıldırım giderek büyüdü ve bir yıldırım mızrağına dönüştü, ayrıca Ardışık Devamlı Büyü formülü sayesinde fazladan güç kazanmıştı. Erthyo mızrağı yakındaki bir ağaca fırlattı.

 

Hong Long! Bam!

 

Gök gürültüsü sesi herkesin kulaklarına ulaştı. Yıldırım Mızrağı daha öncekinden yavaş fakat hala hızlı olan bir saniye içinde ağaca ulaştı ve patladı. Ağaç alevler içinde kalırken, ortasında büyük bir delik vardı.

 

Erthyo eliyle gelmesini işaret ettiğinde tekrar gök gürültüsü duyuldu. Ertesi saniye elinde yıldırım mızrağı belirdi.

 

Kendini geri tutmadan içine mana döktü. Mana içine aktıkça Yıldırım Mızrağı parçalandı ve eline döküldü. Tüm kolu, parmak uçlarından başlayacak şekilde yıldırımla kaplandı. Mavi-Beyaz yıldırım eli dirseğinden omzuna kadar uzandı ve orada kaldı.

 

Zzzzt! Zzzt!!

 

 

Eli yere değdiğinde, hiçbir engelle karşılaşmadan devam etti. Elinin altındaki toprak erirken, çevresindeki toprak ve taş lava dönüştü. Ancak bunları hiçbiri elinin aşağı inmesine engel olmadı.

 

Erthyo büyüyü sonuna kadar tuttu. Ta ki kendiliğinden bozulasıya kadar ki bu onun tatmin eden şekilde 15 dakika sürdü.

 

Büyü bozulduğunda kalan tüm manasını ona döktü. Eğer enerji tepki olarak düşünürsek ve şu ana kadar olan olayları göz önünde bulundursa büyüsünün devasa olması gerekiyordu. Ancak Erthyo bunu önledi.

 

Maksimum enerjiyi, sınırlarına kadar sıkıştırdı.

 

Önce basketbol topu boyutu ardından tenis topu, son olarak ise bilye boyutun kadar küçüldü. Erthyo tek bakışta bunu küçümsenmemesi gereken bir şey olduğunu görebiliyordu. Bilyenin içinde yıldırım arkaları doluyken, hepsini net saymak mümkündü. Ayrıca kişi bilyenin arkasını görebiliyordu. Bu da içinde ne kadar saf elektrik elementi olduğunu gösteriyordu.

 

Erthyo bunu salmamaya karar verdi. Eğer bunu yaparsa ne olacağını bilmiyordu. Kaba tahminle yanındaki dağın yarısını yok edecekti.

 

Ancak bunun olmasını istemiyordu. En azından şimdi değil.

 

‘’Fuu…’’ Bilyeyi yüzünün önüne getirdi ve üfledi. Bilye gökyüzüne dağılırken kumdan bir kale gibi yavaşça silindi. Sonunda parlak gökyüzünde mavi ışık taneleri olarak gözden kayboldu.

 

‘’Bu neydi? Hey Erthyo, bu neydi? Bana öğret.’’ İo Erthyo’nun gözlerine gelecek şekilde kendini sarkıttı.

 

Erthyo kızı görmezden gelerek düşünmeye başladı. Yaptığı büyüler tatmin ediciydi fakat daha iyi olabilirdi. Geçiş hızı, enerji tasarrufu, kaç büyü yapabileceği gibi bir sürü şeyi daha iyi yapabilirdi. Daha yeni başladığı için bunda bir sıkıntı yoktu ve giderek gelişebileceğini görüyordu.

 

Bu kalbinde bu büyüye karşı büyük bir beklenti oluştururken, ‘’Büyü’’ kitabının sırlarını araştırmaya daha istekli hale getirdi.

 

‘’Beni görmezden gelme. Erthyo! Erthyo!’’ Bedenini düzelten İo Erthyo’nun suratına bir örümcek gibi yapışarak kendinden başka şeye odaklanmaması için göz kapaklarını çekmesine neden oldu. Düşüncelere dalmış Erthyo’nun çaresizce ona odaklanmaktan başka seçeneği kalmadı.

 

‘’Ne oldu?’’ Normalde başka bir ruh yapsa çok rahatsız olacağı hareketi, belki de aralarındaki bağdan ötürü İo yaptığında ona sinirlenemiyordu.

 

 

‘’Az önce yaptığın şey neydi? Çok değişik bir büyüydü, nereden öğrendin? Bana da öğretebilir misin? Hadi öğret bana. Bana öğreteceksin değil mi?’’ İo Erthyo bu büyüyü ilk defa gösterdiğinde Mana Ruhunda tembellik yapıyordu.

 

‘’Sakinleş biraz, sana öğretmemde bir problem yok fakat karşılığını verecek misin?’’ İo son zamanlarda Erthyo’nun hiç işine yaramamıştı. Ona bunu vermekte bir problem görmüyordu fakat İo’nun sürekli tembellik yapmasına izin vermeyecekti.

 

‘’Gerçekten mi? O zaman sana ne verebilirim.’’ İo bir süre gözlerini kapatarak düşünceli bir surat ifadesi yaptı. Sonunda aklına geldiğinde, irislerindeki yıldız işaretini görebileceği kadar yaklaştı.

 

‘’Bunu ister misin?’’

 

Erthyo irislerine bakarken İo’nun bedeninden mor, siyah yıldırımlar çıkmaya başladı. Erthyo’nun Ölüm Alevleri gibi habis bir his yayıyordu fakat ondan farklı şekilde sapkın bir hissi de vardı.

 

‘’Olur.’’ Erthyo’nun bu gibi hislerde bir sorunu yoktu ve yıldırımlarının kendi yıldırımlarından daha güçlüydü.

 

Erthyo kızın kabul ettiğine sevindiğinde sonunda başka bir şeyi fark etti. Şu anda durduğu pozisyonda, yani suratında bir Ruh için oldukça müstehcen bir şekilde duruyordu. Gözleri, gözleriyle eşleşse bile göğüsleri burnuna, özel bölgesi ise tam ağzının olduğu yere geliyordu.

 

Dudakları yaramaz bir gülümseme verirken Erthyo derin nefes aldı ve ağzından verdi.

 

‘’Hya…’’ İo özel bölgesine ani hava akışıyla irkildi. Geri kaçmak için havalandı fakat bu sefer özel bölgesi burnuna çarptı ve onun tarafından dürtüldü. Yüzü daha da kızarırken, Erthyo’nun tam o sırada nefes verdi.

 

‘’Hya…’’ Özel bölgesine gelen ikinci hava akışı yüzünden ağzından başka bir sevimli çığlık kaçtı. İo’nun suratı Erthyo’nun saçlarından daha kırmızı hale gelirken kendini onun kafasına gömdü.

 

‘’Haha…’’ Erthyo İo’nun bu halini ilk kez gördüğü için güldü. Bu onun düşündüğünden daha sevimli bir tepkiydi. İleride onunla böyle dalga geçmeyi aklının bir kenarına yazdı.

 

**

Erthyo ve kızlar kendi planlarını yaparken başka bir yerde, başka iki grup kendi aralarında konuşuyordu. Bu grup dal kadar ince, buruşukluklarla kaplı bir adam ve arkasında ruhsuz gözleri olan 9 kişiyle görüşen, yüzü öfke ile çarpılmış ve önünde Erthyo’nun İo ile flörtleştiği bir olayı izleyen adamdan ve arkadaşlarından oluşuyordu. Grubun hepsi Erthyo’ya öfke, cinayet, vahşet ve öldürme niyetiyle bakıyor ve ona küfürler ediyordu.

 

‘’Bu lanet piç, biz bir taraflarımızı yırtarken kızlarıyla flört ediyor.’’

 

‘’Onun ölmesini istiyorum! Acı çekmesini ve korkudan altına işemesini istiyorum! Onun kadınlarının önünde tamamen rezil olurken bütün onurunu kaybetmesini istiyorum!’’

 

Diğerlerinden bir adım önde duran, grubun lideri olduğunu gösteren bir adam özellikle gözlerinde diğerlerinden daha büyük bir öfke ve nefretle bakarken önündeki adama döndü. Bu adam, Yeşil Ejderhanın çocukluk arkadaşının onlara tanıttığı kişiydi.

 

Bu adamın Kahraman Katili tarafından aşağılandığını ve bir ‘’bileme taşı’’ olarak adlandırıldığına şahit olmuştu. Böyle olduğunda onu tanıtan kişinin aracılığıyla iki takım bir araya gelmiş ve ortak düşman için Yeşil Ejderhanın çocukluk arkadaşı tarafından yönlendirilmeye başlamışlardı.

 

İki grubun istekleri benzer oldukları için onun tarafından yönlendirilmekte sorunları yoktu.

 

‘’Onun söylediği gibi, görünüşe göre savaşa hazırlanıyorlardı. Onları savaşın kaosunda bu hazırlıkta yenebileceğine emin misin?’’ Karşısındaki adama sorarken gözlerini ekrandan ayırdı.

 

 

‘’Evet. Zehrim düşündüğünden daha güçlü, o adam saf güç olarak benden daha iyi olsa bile zehre direnci o kadar yüksek olmamalı. En azından ben öyle düşünüyorum ve eğer gerçekten zehre karşı dirençliyse daha büyük zehirlerim var. Yani onu isteğime göre öldürüp, acı çekmesini sağlayabilirim.’’ Sakin bir ses tonuyla konuştu. Ancak gözleri aksini iddia ediyordu. Kısır bakışı karşısındaki kişilerden daha büyük bir habislik ve öfke taşıyordu.

 

‘’Emin misin? Bildiğin gibi kişiye büyük bir yaralanmaya sebep olacak saldırılar işaret tarafından absorbe edilecek ve kişi zorla dünyadan atılacak. Yine de onu öldürebileceğine emin misin?’’ Genç hala onu tedirgin eden soruyu sordu.

 

‘’Eminim. Sel başladığında yaratıklara az dozlarda etkili bulaşıcı bir zehirler enjekte edeceğim. Bu zehir kanları yoluyla onlara bulaşacak ve onları öldürecek. Eğer ölmezlerse bile ölüme yakın olacak şekilde komaya girecekler.’’ Adam kendinden emin bir şekilde konuştu.

 

Daha önce bu konuyu konuşmuşlardı ve o kadınların Kahraman Katilini ne kadar sevdiklerini görmüşlerdi. Bu da onlara Kahraman Katili öldüğünde arkalarından ağlayacak ve hayatlarına devam edecek kızlar gibi görünmemişti. Muhtemelen onu ölümde takip edeceklerdi, bu yüzden grup bir karara varmış ve ölmelerinde sorun görmemişlerdi.

 

Erthyo’nun olmadığı sürece sorun yoktu.

 

Grup birbiriyle anlaşma yaptıktan sonra ayrılmaya karar verdiler. Adamın görevi onları zehirlemekken, onlar ise grubun zayıflamış fakat hala kaçan üyelerini avlamaktı. Bunun için ise önceden alanı taramaları, güvenli bir alan bulmaları ve yerleşmeleri gerekiyordu.

 

‘’Ah, Dağın üstünde bir grup olduğunu hatırlıyorum. Sanırım onlar Dünya Krallığındanlar. Onlarla anlaşıp, orada pusabiliriz. Zamanı geldiğinde güvenli bir bölgemiz olur.’’ İçlerinden biri önerdiğinde takım bunu kabul etti ve Dünya Krallığından oluşan grubu ziyaret etmek için dağa doğru yöneldiler.

 

Bu sırada sıska adam grubundaki 9 kişinin önündeydi. İfadesiz bir yüzle önlerine geldi ve ruhsuz gözlerinin içine baktı. Grubun başında kısa kesilmiş saçları olan kısa bir kızın önüne gelesiye kadar durmadı.

 

Pu çi!

 

Önüne geldiğinde kızın göğsüne elini soktu. Kız kan kustu fakat herhangi bir ifade sergilemedi. Ruhsuz gözlerinde herhangi bir ifade olmadan orada durmaya devam etti.

 

Adam bunu önemsemeden diğerlerine geçti ve onlara da aynısını yapıp göğüslerinden bir şey söktü. Yakından bakıldığında bu şey garip bir tüp ya da kuluçka yumurtası benzeri dairesel bir şeydi. İçinde sürekli dönene siyah ve yeşil noktalar vardı ve yumurta üzerindeki kan her saniye emilirken içindeki şeylerin renkleri giderek derinleşti.

 

Adam tüm takımdan yeşil topladıktan sonra yerine yenilerini yerleştirdi ve yaralarını kapattı. Önceki hallerinden farkı olarak gözle görülür şekilde sıskalaşmış kişileri umursamadan arkasını döndü ve sessizce ortamı terk ederek Erthyo ve takımının olduğu yere doğru gitmeye başladı.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr