233. Bölüm: Ön Elemeler

avatar
979 10

İnatçı Yükselen - 233. Bölüm: Ön Elemeler


Ortamdaki insanların sayısı azalmış olsa da geriye kalan miktar hatırı sayılır miktardaydı.  

  

Sonuçta burada kalan kişiler ölümcül talihe karşı çıkacak kadar cesareti olan kişilerdi. Böyle durumlarda cesarete sahip olup, hayatta kalmayı başaranlar iyi ödüllerle ödüllendirilecekti. Bu durumda ün ve şöhretti. 

  

Ancak Erthyo'nun böyle bir niyeti yoktu. O ön elemelere olan ilgisini çoktan kaybetmişti. Hakemin bildirisini beklerken gözlerini kapattı. 

  

Erthyo'nun gözleri kapalıyken bir hakem geldi ve ortamdakilere açıklama yapmaya başladı. 

  

Açıklamaya göre elinizdeki tokenlerdeki baskı parladığında savaş sırası sizin olacaktı. Bu tüm turnuva için geçerliydi.  

  

Ayrıca tokenlerin parlaması önemi olmadan, eğer girerken baskılı giriş belgesi ve turnuva belgesini göstermezseniz diskalifiye edilecektiniz. 

  

''Ve unutmayın. Bu anlattıklarım tüm turnuvada geçerli fakat yarın olacak asıl turnuvada sadece bir kere göstermeniz gerekiyor. Ayrıca yarınki turnuvada daha detaylı kurallar açıklanacaktır. Bunu aklınızda bulundurun.'' Hakem ortama son açıklamasını yaptı ve oradan ayrıldı. 

  

Açıklamadan sonra sırasıyla savaşlar başladı. Erthyo başta gözlerini açtı ve savaşları izledi. Sonuçta her bir savaş ona ilham verecek şeyler içerebilirdi ve bunu kaçırmak istemiyordu. 

  

Fakat bir süre sonra buna olan ilgisini kaybetti.  

  

Savaşanları çoğu arkasında destek olmayan kişiler ya da arkalarında destek olsa bile gerçek güçlerini gizleyen kişilerdi. Ateş Topu, Su Kamçısı, Kara Mayın... vb. gibi her yerde bulunabilecek sıradan büyüler yapıyorlar veya basit teknikler kullanıyorlardı. 

  

Aslında düşününce mantığında hata buldu. Eğer düşündüğü gibi kişiler olsalardı, iki taraf şehre geldikleri anda onlara anında turnuvaya girebilmeleri için izin verirlerdi. Böylelikle kişilerin iyi taraflarında olacaklar ve taraf seçme sırasında diğer taraftan bir adım önde olacaklardı. 

  

Geriye kalan kişiler bir şansı olduğunu düşünen sıradan, önemsiz kişiler ya da onun gibi davet almamış kişilerdi. 

  

İşin aslı Erthyo'da bir Turnuva daveti alacaktı. Fakat son anda gelmişti ve direkt ön elemelere girmek için turnuva alanına gitmişti. Bu sırada onu karşılayacak iki elçi onun turnuva alanına geldiğini yeni öğreniyorlardı ve buraya geldiklerinde çok gecikmişlerdi. En önemli fırsatlarını kaçırmakla kalmamış, boşuna bekleyerek zamanlarını harcamışlardı. 

  

Sıra Erthyo'ya geldiğinde çoktan iki saat geçmişti bile. 

  

Elindeki Beyaz ve Siyah kanadın birleşiminden oluşmuş token sarı bir ışıkla parladı. Erthyo sıranın kendine geldiğini fark edince ayağa kalktı ve alana girdi. 

  

Ortamdaki izleyiciler, sıkıcı savaşlardan dolayı bunalmışlardı. Bazıları çoktan ayağa kalkmış ve gitmeye hazırlanıyorlardı. Ancak Erthyo'nun savaş sırası geldiğini görünce ortamda Kahraman Katilinin de olduğunu hatırladılar ve anında yerlerine geçerek savaş alanını izlemeye başladılar. 

  

Erthyo karşısındaki rakiple göz göze geldi.  

  

Rakibi iyi şekillendirilmiş bir bedene sahip, haydut yüzlü bir adamdı. Kaşlarından çenesine çaprazlamasına uzayan bir yaraya sahipti, kolları ve bacakları sütunlar gibi şişkin ve kaslıydı. Hayvani ve vahşi aurası insanların boğulmasına ve göğüslerinde ağrı hissetmesine neden oluyordu. 

  

Eğer onunla aynı güçte olsaydı belki sıkıntı yaşayabilirdi. Fakat şu anda bu adam Erthyo'nun gözünde fare kadar güçsüz ve küçüktü. 

  

Rakibi de bunun farkında olacaktı ki yüzünde ciddi bir ifade ile Erthyo'ya bakarken, depolama yüzüğünden bir hap aldı. 

  

''Oh?'' Erthyo bunu yaptığına şaşırdı. Hap kullanmak yasaktı. Eğer rakibi o hapı alırsa kendisine bedava maç vermiş olacaktı. 

  

Hakemlerin döndüğünde olayı anladı. Hakemlerden biri uyuyordu, diğer ikiside birbirleriyle konuşurken ön elemeler ilgi göstermiyorlardı. 

  

Bu da demektir ki kural ihlali yaparlarsa görmeyeceklerdi.  

  

''Her neyse. Sonuç değişmeyecek.'' Erthyo omuzlarını silkti, olduğu yerde durdu ve rakibinin hapı almasını bekledi. 

  

Adam bir süre tereddüt ettikten sonra hapı ağzına attı. Bedenindeki damarlar gözle görülür bir şekilde şişerken, gözleri kızardı. Aurası kaplan kadar vahşi ve aslan kadar hayvani hale geldi. 

  

Roarr!! 

  

Ağzından kaplan kükremesi çıktı. Kükremeyle beraber arkasında büyü çemberi oluştu ve ileri atıldı. 

  

Erthyo rakibi üstüne gelirken olduğu yerden hareket etmedi.  

  

Büyü Çemberi birkaç saniye sonunda büyü atmaya başladı. Su Avucu, Ateş tohumları, Rüzgâr Kesiği gibi arada 2. seviye fakat geneli 1. seviye olan büyüler fırlatmaya başladı. Aynı zamanda kolları zırh giymiş gibi griye dönüştü. 

  

Erthyo'nun önüne geldiğinde yumruk attı. Yumruğu dağları hareket ettirebilecek bir kaplan gibiydi, aynı anda büyülerinde gelmesi mantığını yerinde olduğunu ve bu saldırıda tüm gücünü kullandığını gösteriyordu. 

  

Pat! 

  

Ancak kaplan benzeri yumrukları, küçük kedi patisi gibi Erthyo'nun eli tarafından durduruldu. Büyüler ise ona değmeden mana kalkanına çarparak patladı. 

  

Erthyo adamın elini bıraktı. Elini pençeye dönüştürdü ve suratını tuttu. Ardından adamı yere yapıştırdı. 

  

Bam! 

  

''Ughh...''  

  

Adamın büyük bedeni yere çarptı ve krater oluştu. Kafasının arkasından kan fışkırdı ve yerdeki çatlaklara dolmaya başladı. Kederle karışık acı dolu bir çığlıkla bayıldı. 

  

Erthyo elini silkeleyerek, bulaşmış kanı kenara fiskeledi. Ardından yerine yürüyerek Qian'ın yanına oturdu. 

  

İzleyiciler şokla iç çekti. Bu bekledikleri şey değildi, patlamalar ve kaçışlar görmek istiyorlardı. Ancak Erthyo tek bir harekette işini bitirmişti. 

  

Hakemlerden biri hızlıca alana geldi ve adamın durumunu kontrol etti. Yaşadığını belirlemek için elini burnuna götürdü. Hala nefes aldığını fark edince, sedye taşıyan iki koruma çağırdı ve adamı ilkyardım görmesi için tıp odasına gönderdi. 

  

Bundan sonra savaşlar devam etti ve sıra Qian'a geldi. 

  

Qian elindeki tokene baktı. Sıranın kendine geldiğini fark etti ve alana yürüdü. 

  

Qian'ın rakibi zırh giymiş bir adamdı. Dik sırtı, disiplinli duruşu ve sert bakışları eski bir gazi ya da savaşlardan geçmiş deneyimli bir savaşçı olduğunu gösteriyordu.  

  

Adam belindeki kılıca elini attı ve ciddi bir duruşla beklemeye başladı. Önceki maçta Kahraman Katilinin neler yapabileceğini görmüştü, rakibi saldırmasına rağmen tek saldırıda işini bitirmişti. Bu da demektir ki saldırı gücü çok yüksekti, onun kadınının Kahraman Katilinden aşağı kalır yanı olmaması gerekiyordu. 

  

Şansının olduğunu düşünmüyordu fakat pes etmeyi kendine yediremiyordu. Bu yüzden savunma yaparak, en azından daha az sefil bir şekilde yenilmeye karar vermişti. 

  

Qian rakibini gözden geçirdi. Ardından depolama yüzüğünden bir flüt çıkardı. 

  

Kristal benzeri flüt, okyanus mavisi rengindeydi. Normal bir flütten daha uzundu ve inceliği parmak kadardı. Üfleme kısmı hariç, tam 12 deliğe sahipti. 

  

Qian flüdü eline aldı ve gözlerini kapattı. Üfleme kısmı ağzına gelecek şekilde hizaladı, parmakları ise birkaç deliği kapattı. 

  

Ardından üfledi. 

  

♫~~~♪~~~~♪~♫~ 

  

Dalgaların kıyıya vurmasın benzer ritmik ve sert bir ses adamın kulaklarını doldurdu. Hırçınlığın ardından yavaşça huzura kavuşan bir sesle önündeki alan değişti. 

  

Tüm turnuva alanı, yarışmacılar, izleyiciler hatta Qian bile yok olmuştu. Sonsuz okyanusun olduğu bir alanda, kendisi bir adanın üstündeydi. 

  

Martıların melodik şarkısı kulaklarını doldurdu. Onlarla şarkı söylüyormuş gibi hareket eden suyun sesi kulaklarında şarkı söylüyordu. Deniz melteminin tuzlu fakat ferah kokusu burnuna dokundu. 

  

Annesinin ninnisine benzer bir şarkı yavaşça, rüzgâr esintisine karıştı. Gözleri giderek ağırlaşırken kendini bu müziğe kaptırdı. Gözleri yavaşça çöktü ve kendini sonsuz karanlığa bıraktı. 

  

Pat! 

  

Bu sırada bedeni yere düştü ve ritmik nefes alışlarla uykuya daldı. 

  

''N-Ne oldu?'' 

  

''O da neydi?'' Bu hayal dünyasına dalan sadece o değildi. Seyirci, yarışmacı, hakemler bile bu dünyaya dalmışlardı. Sonsuz dalgaların olduğu gizemli, sessiz fakat huzurlu alanda kendilerini buldular.  

  

Asıl hedef olmadıkları için zırhlı adam gibi uykuya dalmamışlardı. Ancak sersemlemiş ve afallamışlardı. 

  

Qian flütünü depolama halkasına koydu ve Erthyo'nun yanına geçti. 

  

''Duymayalı uzun zaman olmuştu.'' Erthyo Qian'ın melodik şarkısını en son mızrağın içine girdiği zaman duymuştu. Ki o zamandan beri neredeyse bir ay olmuştu. O günden sonra dinlemek istese bile art arda gelen olaylar silsilesinden dolayı duyma şansı olmamıştı. 

  

''Gelişmişsin.'' Bunu da fark etmişti. Önceki sefer sadece onun moralini ve ruhunu yükseltiyordu ancak böyle bir duruma girememişti. Fakat bu sefer onun gibi güçlü bir iradeye sahip biri bile şarkının dünyasına kapılacaktı. 

  

''O zamandan beri antrenman yapıyorum. Beğendin mi?'' Diğerlerini umursamıyordu fakat Erthyo'nun görüşü onun için önemliydi. 

  

''Evet. Çok sevdim.''  

  

Qian Erthyo'nun övgüsünü aldığında kalbi attı. O zamandan beri yaptığı gayretli çalışmanın boşa gitmediğini düşündü. 

  

İkili konuşmaya devam ederken zaman tekrar geçti. Erthyo ve Qian gibi şaşırtıcı kişiler ortaya çıkmadı, bu da Erthyo'nun teorisini destekledi. Bu kişiler muhtemelen şehre girdiği anda turnuvaya geçiş daveti gibi bir şey almışlardı. Bu yüzden bu turnuvada şaşırtıcı birini görmeyi beklemek çoktu. 

  

Zaman geçti ve tekrar Erthyo'nun sırası geldi. 

  

''Pes ediyorum.'' Erthyo'nun rakibi sahaya girdiği anda pes eden bir kadındı. Erthyo ile baş edemeyeceğini biliyordu ve onun gibi soğuk kanlı birinin, kadınlara acıyacak kadar hoşgörülü bir beyefendi olacağını düşünmüyordu. Bu yüzden anında pes etti. 

  

Erthyo kadına başını salladı ve arkasını dönüp yerine geçti. 

  

Qian'ın sırasında, onun karşısına gelen rakibide pes etti.  

  

Zaman böyle geçerken ikili son turlarına geldiler. Eğer bunları da kazanırlarsa ön elemeleri geçeceklerdi. 

  

Erthyo son rakibi ile karşılaşmak için alana geçti. 

  

''Huh?'' Erthyo ve rakibi karşı karşıya geldiğinde ikisi de şaşkın bir ses çıkardı. 

  

''Sen... Erthyo?'' 

  

''Yanlış hatırlamıyorsam sen Mett olmalısın.''  

  

Erthyo rakibine bakarken kaşlarını çattı. Bu rakibi okuldaki en büyük zorbalarından biriydi. Mett'de İngiliz Alman bir anne babaya sahip bir melezdi.  

  

Bir melez okulda çok kolay popüler olabilir ya da zorbalığa uğrayabilirdi. Mett ikinci tarafta bulunan biriydi. Okulda zorbalığa uğruyordu ve hiç arkadaşı yoktu. Fakat Erthyo okula geldiğinde işler değişmişti.  

  

Tüm odak Erthyo'ya dönerken Mett rahat bir nefes alabilmişti. Ayrıca birkaç yıldır biriktirdiği öfkesini Erthyo'dan çıkarmak için ona zorbalık yapanlardan biriydi, başlarda bunu ilgi çekmek için yapmıştı fakat zaman geçtikçe bundan zevk almaya başlamış ve sonunda sadece zevk için ona zorbalık yapmıştı. 

  

Erthyo buraya ilk geldiğinde Mett burada yoktu. Bu yüzden onunla karşılaşmamıştı, ardından olan olaylardan sonra Mett'in varlığını bile unutmuş ve hayatını yaşamaya karar vermişti. Ancak onunla burada karşılaşmayı beklemiyordu. 

  

''Vay, Bu Erthyo.'' Mett 2 maç yapmış ve bunları kaybetmişti. Eğer bunu da kaybederse turnuva için şansı kalmayacak ve okul arkadaşları arasında alay konusu olacaktı. 

  

Aslında bu iki maçı kaybetmesinin nedeni rakiplerinin yaşlı kesimden olması ve ondan daha deneyimli ve güçlü büyülere sahip olmalarıydı. Eğer kendi liginde birisiyle karşılaşırsa onları yenebileceğini düşünüyordu. 

  

Bundan dolayı üçüncü maçına girerken biraz tedirgindi. Rakibi yine yaşlı kesimden olacağından korkuyordu fakat okulda zorbalık yaptığı birinin karşısına gelecek kadar şanslı olacağını bilmiyordu. 

  

Mett Erthyo'nun Kahraman Katili olduğunu bilmiyordu. Onun gözünde Kahraman Katili daha sert ve büyük biriydi. Erthyo gibi cılız ve güçsüz biri olabileceği aklının köşesinden geçmemişti. 

  

Ayrıca bundan önce kendi maçları dışında hiçbir maça bakmamıştı. Bu yüzden Erthyo'nun asıl gücünü bilmiyordu. 

  

''Yeni tarzını beğendim. Uzun saç ve şaşalı giyimler. Ancak bu aslı değiştirmeyecek. Erthyo Erthyodur.'' Gardını indirirken kasları gevşedi. Erthyo'yu hala zorbalık yapabileceği güçsüz çocuk olarak görüyordu. 

  

Aslında o zamanlar Erthyo güçsüz değildi. İstese Mett'i yere serebilecek kadar güçlüydü. Fakat akademik başarılarına, Mett'e ders vermekten daha çok ilgi gösteriyordu. Bu yüzden zorbalığı sessizce görmezden gelirken kendini derslere vermişti. 

  

''Seni de görmek güzel Mett. Diğerleri nerede?'' Mett her zaman sınıfıyla takılan biriydi. Eğer o buradaysa diğer sınıf arkadaşlarıda burada olmalıydı. 

  

''Biraz değişmişsin. En azından artık bana cevap verebiliyorsun.'' Mett baldırını tokatladı ve güldü. Ardından eski haline dönerken kendi çapında gaddar olduğunu düşündüğü bir gülümseme yüzünde belirdi. 

  

''Onlar burada değil. Aslını söylemek gerekirse bir sıkıntı yüzünden ön elemeleri geçmek zorunda kaldım. Fakat senin sayende geçebileceğim.'' Yumruğunu avucuyla ovarken Erthyo'ya adım adım yürümeye başladı. 

  

''Demek onlarda burada ha. Eski defterleri kapatma zamanı gelmişti.'' Erthyo Mett'e bakmadan düşünmeye başladı. Artık zorbalık gibi çocukça şeyleri kafaya takmıyordu fakat eskiden ona ''iyi'' davranan arkadaşlarına geri ödeme yapmak istiyordu. 

  

Mett Erthyo'nun kendini görmezden gelerek hayal dünyasına daldığını görünce kalbinde öfke belirdi. Yumruğundaki gücü biraz daha arttırırken Erthyo'ya yerini hatırlatmaya karar verdi. 

  

''Her zaman altımdaydın. Yine altımda olacaksın, yerini unutma.'' Yumruğu hızlı denemeyecek bir hızda ilerledi. Belki de Erthyo'yu hafife aldığı için gerçek gücünü göstermiyordu. 

  

Erthyo Mett'e göz ucuyla baktı. Elinin tersiyle tokat atarken, aynı zamanda kulaklarında yankılanan bir sesle konuştu. 

  

''Onlara söyle turnuvada, onlarla ''iyi'' bir şekilde ilgileneceğim. Aynı benimle ilgilendikleri gibi.''  

  

Pat! 

  

Sözlerle birlikte Erthyo'nun tokadı suratına çarptı. Ağzından kan akarken, birkaç dişi ağzından fırladı. Bedeni kopmuş bir uçurtma gibi arkaya doğru uçtu. Daha yere düşmeden görüşü karardı. 

  

Erthyo arkasını döndü ve Qian'ın yanına oturdu. Bununla bugün ki işleri bitmişti.  

  

Bundan sonra Qian'da rakibini kolaylıkla yendi. Hakemler onlara ana turnuvaya girebilmeleri için damgalanmış tokenlerin üstüne yeni bir damga bastı.  

  

Damgalar hafif bir parlaklıkla eski damgaların üstünde belirdikten sonra ikili alanı, seyircilerin bakışları arasında terk etti. 

  

Erthyo, Qian'la yolda giderken etrafa bakmaya başladı. Burada ne kadar kalacakları belli değildi. Bu turnuva normal turnuvalar gibi birkaç gün sürmeyecek gibiydi. En azından 10 gün burada kalabilirlerdi, belki de daha fazla.  

  

On gün boyunca kötü bir yerde kalmak istemiyordu. Ancak iyi yerler çoktan rezerve edilmişti, bu yüzden içlerinden en iyiyi aramak zorundaydı. 

  

Mızrağın içinde kalabilirdi fakat o içindeyken mızrak dışarıda kalacaktı ve birileri mızrağı alıp, girişlerini kapatırsa içinde hapsolurdu. Böyle bir tehlikeyi almak istemiyordu.  

  

''Oh! Doğru. Sarah'tan yardım isteyebilirim.'' Erthyo Sarah'ın ona verdiği iletişim tılsımından mesaj yolladı. Birkaç dakika sonunda ona kalabileceği en iyi otelin yerini söylemişti bile. 

  

Otel onlara çok uzakta değildi. Aynı zamanda turnuva alanının yakınında yer alıyordu. Ve sadece bunlada kalmayıp, iyi dükkanların toplandığı bir alanda yer alıyordu. Bu sayede ikili sıkılırsa etrafta gezebilirdi. 

  

''Güçlü bir asta sahip olmak çok iyi.'' Erthyo bu ast olayını daha ciddiye alırken, Qianla beraber otelin olduğu yere yürüdü. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44260 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr