214. Bölüm: Mızrakla Hap Yapmak

avatar
777 12

İnatçı Yükselen - 214. Bölüm: Mızrakla Hap Yapmak


Yıldızlı mana Pitti'nin kılıç sanatı ile yaptığı eğitimlerin sonucunda erişebildiği bir şeydi, hatta bunu bir savaşın ortasında edinmişti ve o zamandan beri hiç kullanmamıştı. Ancak Erthyo her kılıç salladığında bu mananın vücuduyla karışarak onu kılıçta daha becerikli bir hale getirdiğini biliyordu.


Ancak bunun dışında sadece tekniği kullandığında yıldızlı mana aktif oluyordu. Bu yüzden gitmesine pek üzülmemişti, her an yenisini kazanabilirdi.


Yıldızlı mana havada süzüldü ve Kanlı Ayın hizasına ulaştığında bir duvara çarpmış gibi bir ''puf'' sesiyle patladı. Mor yıldızlı mana her tarafa yayıldı ve tüm odayı mor gökyüzü ve yıldızlar ile kapladı ve ortamı bir galaksiye çevirdi.


Mor galaksinin ortasında küçük ay ve yıldızlar daha normal ve daha eksiksiz görünüyordu.


''Çok güzel...'' Qian övmeye engel olamadı. Gördüğü şeyler gerçekten çok güzeldi ve bunu Erthyo ile görebilmek daha güzeldi.


Erthyo gülümsedi ve yanından bir şey demeden ayrıldı. Galaksi ortaya çıktığında hapın yapılma hızının giderek arttığını görmüştü. Fazla zamanı yoktu, bu yüzden diğer adıma geçmeye karar verdi.


Mızrağın içine girmek için portalı aktif etti. Portaldan çıktığında önünde altın bir güneş vardı.


Ortam tamamen kurak bir alandı, etraf yıkılmış veya kurumuş ağaçlarla kaplıydı. Büyük bir nehir tamamen boştu ve kurumuş, çatlamış toprağı gösteriyordu. Hayvanlar ve kuşlar sanki buranın lanetli olduğunu biliyormuş gibi etrafından geçmek için yollarını değiştiriyordu.


Ayrıca buradan ayrılan birkaç kişiyi Erthyo olduğu yerden görebiliyordu. Bunlar altı ejderha ve Yaşlı Kahya idi.


Erthyo onlarla konuşmayı düşünmedi. Tilki Soyunu ve Yılan soyunu aktif etti, bedeninin %15'ini kaplayan esnek yılan derisini ellerine yönlendirdi. Kuyrukları üç metre uzadı ve arkasında özgürce hareket etti.


Erthyo ellerini önceki sefer yaptığı gibi güneşin üstüne koydu, kuyrukları tüm güneşin çeyreğini kaplayarak güneşi kaldırması için yardım etmeye yetecek kadar alanı sardı. Ertesi saniye Erthyo güneşi omuzladı ve iki eliyle ve kuyruklarıyla destekleyerek portaldan geçmek için döndü.


Attığı her adımda yerde derin ayak izleri çıkıyordu, bazı sert adımları ayağı dizine kadar bile giriyordu. Ancak adım atmayı bırakmadı ve portaldan geçti.


Portaldan geçtikten sonra Qian hızlıca manasıyla sırtındaki güneşi destekledi ve manasıyla içindeki sönmekte olan 6. Seviye Alevi harladı. Mana içine her aktığında ateş daha sert ve gür yanmaya başladı. Sonunda Erthyo'nun üstündeki cübbe küle döndü.


''Şu sıralar çok fazla cübbe yok etmeye başladım.'' Erthyo başını salladı ve gereksiz düşünceleri aklından atmaya çalıştı. Ateş yeterli manayı emmesi için kenara bıraktı.


Şu anda son 15 bitki için uğraşmalıydı. Bunlar nispeten özel bitkilerdi, mesela mağara öz sütü, mağaranın derinliklerinden aldığı yarım bitki, bir mana emilimi, bir element yatkınlığı, bir tane yasa anlayışı ve iki beden güçlendirme kristali...


Ayrıca birkaç bitki daha vardı fakat bu iki aşamanın en önemli içerikleri 4. aşamada içine konacak olan mağara öz sütü ve 5. aşamada konacak olan yarım bitkiydi.

Erthyo Qian'ın ağır nefes aldığını gördü. Hap yapımında çoğu yükü ona bıraktığı için üstünde büyük bir yük vardı ve manası neredeyse tükenmişti bu yüzden kötü bir durumdaydı. Ona karşı suçlu hissederken yanına gitti ve arkasından sarıldı.


''Git biraz dinlen, şimdilik bir sorun olmamalı geri kalanını erkeğine bırak.'' Erthyo artık Qiandan yardım istemek istemiyordu. Zaten tüm hap yapımında ona güvenmişti ancak gururu ve kişiliği daha fazlasını kaldıramazdı. Ayrıca Qian'ın bu kadar yorgun görünmesini artık istemiyordu.


Qian Erthyo'ya baktı. Yüzündeki rahat gülümsemeyi görünce dudaklarından öptü ve kenara geçerek oturdu. Ancak ateşleri söndürmedi, Erthyo'nun alevlerine hâlâ ihtiyacı olduğunu biliyordu.


Erthyo mızrak niyetiyle birkaç bitkiyi içine attı, altıncı hissini beklerken tüm dikkatini yönlendirdi.


Tüm tüyleri diken diken olduğu an içindeki bitki özlerini  sıvının içine yönlendirdi. Sıvı aç bir canavar gibi tüm tıbbi özü yuttu ve boyutu büyüdü.

Erthyo 2 bitki daha attıktan sonra elini yandaki bir kristale götürdü.


Bu kristal element yatkınlığı adı verilen tüm renklere sahip bir kristaldi. Evren sınırsızdı, sınırsız evrende de sınırsız element vardı. Altın Element Üstün ve Norm Elementler olsa da onların alt dalları ve onlardan ayrı bir sürü element vardı. Mesela suyun alt dalı buz ya da tamamen ayrı Kan gibi.


Bu kristal ise evrendeki tüm elementleri içeriyordu ve tüketen kişi onlara karşı minimum yatkınlığa sahip olacaktı. Tabii ki böyle bir hazine çok değerliydi, Aydınlanma suyundan az değildi ancak Qian'ın babasının yardımıyla bunu bulması çok zor olmadı.


Erthyo bunu tam olarak nasıl kullanması gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden deneme yanılma yoluyla deneyecekti. Elini sıkmaya başladı, biraz fazla güç uyguladıktan sonra keskin bir his hissettiğinde anında bıraktı ve başka bir şey denedi.


Mızrak niyetiyle bir enerjiye dönüştürmek için yoğun bombardımana tutmaya karar verdi fakat altıncı hissi bunu da yapmamasını yoksa çok kötü şeylerin olacağını söyledi.


Sonunda başka fikri kalmayınca elini salladı ve içine fırlattı. Başka fikri kalmamıştı.


Kristal havada uçtu ve yıldızların tam ortasında durdu. Yıldızlardan küçük bir mana akışı çıktı ve başka bir yıldıza çarpmadan önce kristalin içinden geçtiler. Kristalden küçük bir parça koptu ve çeşitli renklere dönüşerek alttaki tıbbi öz parçasına inmeye başladı.


Birkaç kere aynı şeyi yaptıktan sonra 4. yıldızdan mana sekti, büyük bir akım şeklinde kristale geldi ve tırnak boyutunda bir parça kopararak renkli sıvıya dönüşürdü. Mana dalgası orada durmadı, Kanlı Ay çarptı. Kanlı Ay şiddetle titredi ve büyük bir enerji akımı gönderdi. Enerji akımı ortadaki kristale çarptı ve geri kalan tüm kristali bir saniyede yok etti.


''Sanırım ayı değiştirdiği için böyle bir fenomen görmek normal olmalı ama yine de çok şaşırtıcı.'' Göksel Tilki övdü, gözlerindeki parıltı giderek artıyordu.


Erthyo övgüsünü duydu ve gururu yükseldi ancak yüzünde belirtmeden elini kenardaki başka bir malzemeye attı; Mağara Öz Sütü.


Beyaz, Mağara Öz Sütünü aldı. Süt, su gibi akışkandı ancak çok az da olsa yoğun bir formu vardı. Kokusu bal gibi tatlı ancak biraz ekşiydi ve burnu gıdıklıyordu. Erthyo şişeyi aldı ve alevlerin arasına attı.


Bir süre şişeyi ateşte tuttuktan sonra fokurdamaya ve buhar çıkmaya başladı. Erthyo şişeyi dikkatlice kokladı ve işine devam etti. Ta ki ekşi kokusunu kaybedene kadar.


Sadece tatlı koku kaldığında şişeyi eline aldı ve hapın içine döktü.


Hum!


Hum! Hap ve içindeki küçük galaksi titredi, ortamdaki ve 399 metre çapındaki tüm mana onlara doğru çekildi.


''Qian mananın %50'sini içine akıt.'' Erthyo mızrak niyetiyle tüm hapı ve küçük galaksiyi dağılmaması için sararken konuştu. Dikkatini önündeki işleme verdi.


Qian gözlerini açtı, küçük, sert ışık gözlerinden çıktı. Bedeninden mavi bir sel, engelsizce hareket etti ve hapın içine girdi. Mana daha ve daha fazla içinden çıkarken, hap her saniye emişini hızlandırdı.


Erthyo ellerini birbirine bakacak şekilde tuttu. Ellerinin tam ortasında küçük galaksi ve tıbbi öz vardı. Gerçekten onu avuçlarının içine almasa da bunu yaptığında ve mızrak niyeti etrafını sardığında on dağı elinde tutmak kadar ağır hissetti.


Kolları şişti, kasları ortaya çıktı ve damarları küçük yılanlar gibi belirdi. Dik sırtı bile, biri sırtına yük bırakmış gibi büküldü ve kambura dönüştü. Ki Erthyo'nun beden gücüyle bunun ne kadar büyük bir ağırlık olduğunu anlamak için Einstein olmaya gerek yoktu.


Erthyo inatla sabretti ve dişlerini sıkarak beklemeye başladı.


Hum!


Galaksi aninde çökmeye başladı. Erthyo bile bunu beklemiyordu ancak bunun mana eksikliğinden olduğunu düşünebiliyordu. Tıbbi öz kontrolsüzce titredi, yıldızlar ışığını kaybetmeye, Kanlı Ay ise solmaya başladı.


Erthyo kafasını çevirdiğinde Qian'ın manasızlıktan solduğunu gördü. Ne kadar destekleyici hap kullansa da bu kadar büyük ve üstün bir hap yapmak için yine de yeterli manayı elde edemiyordu. Ayrıca soy birleşiminde olmasına rağmen normları terk etmiş bu hapı yapmayı bedeni reddediyordu.


Soyunun içinde kükrediğini ve bunu yapmak istemediğini hissedebiliyordu ancak dişini sıkarak devam etmeye çalıştı fakat mana sıkıntısı için yapabileceği bir şey yoktu. Sadece haplardan aldığı manayı her saniye hapa yönelterek destekleyebilirdi.


Erthyo ne yapacağını düşünmeye başladı. Böyle devam ederse hap çökecek ve başarısız olacaktı. 6 Saatten fazla zamanı kaldığı için ve iki denemelik malzemesi olduğu için eğer bunda da başarısız olursa tekrar deneyemeyeceğini biliyordu.


Hızlıca düşündü ve yapabileceği pek bir şeyin olmadığını gördü. Mana taşlarını ememezdi ve yanında getirmedi, Qian'ın şu anda onu alabilmek için mızrağa girebilecek durumda değildi ve Erthyo'nun izin vermediği kişi portalı göremezdi bile, ki şu anda verse bile nasıl yapacaklarını anlamaları için biraz bilgiye sahip olmaları gerekiyordu. Ancak zaman yoktu!


Bitkilerde mana olsa bile onları arıtmak için manaya ihtiyacı vardı. Ancak Qianda o kadar mana yoktu...


Ne yapacağını düşünürken aklına bir fikir geldi. Belki de işe yarayabilirdi.


''Mızrak yeteneklerimi kullanabilirim. Kim bilir belki bir atılım bile yapabilirim. Denemeden bilemem.'' Zaten burada imkânsızı denemiyorlar mıydı? Hap yapımının temellerini sarsacak büyük hareketlerde bulunuyorlardı, o zaman neden daha ileri gidip bitki arıtmak için mızrağını kullanmıyordu?


Saçma olabilirdi fakat bugün yaptığı her hareket tamamen saçmalıktı. Bu yüzden fazla bir şeyin değişeceğini düşünmüyordu.


''Qian bu andan sonra tüm hap yapımını üstleniyorum. Senden istediğim mananı yenilemen ve alevi sabit tutman başka bir şey değil.'' Erthyo sevgiyle konuştu ve mızrağını eline alarak ortaya doğru yürüdü.


Galaksinin önüne geldiğinde durdu. Derin bir nefes aldı ve bir süre tuttuktan sonra dışarı bıraktı. Gözlerinde kararlı bir bakışla ileri süpürdü.


Vhoş!!


Süpürüşü bittiğinde başka bir süpürüş arkasından takip etti. Sıçradı ve yana geçti ancak havada bile 3 süpürüş yaptı, tüm süpürüşlerden sonra bir daha sıçradı ve süpürmeye devam etti.


Hareketleri anlamsızdı, hiçbir yararı yoktu. Sadece deniyordu.


Ancak süpürmeye devam etti. 123. süpürüşten sonra bir şey belirdi. Alevler bu zaman kadar hep düz bir şekilde tavan doğru yanmaya devam etmişti, ne kadar büyük patlamalar olursa olsun hep böyle olmuştu ancak sanki hava akımı değişmiş gibi uçları yana kaydı.


Erthyo olduğu yerden kayboldu, arkasında sadece 12 süpürme hareketi belirdi. Süpürmeleri yavaşça şekillendi ve ırmaklara dönüştü. Tüm küçük ırmaklar havada birbirinden bağımsız ve anlamsızca orada duruyordu. Ancak Erthyo devam etti.


Yeri tekmeledi ve hap galaksisinin üstünde belirdi. Bu sefer süpürmedi, bedenini tavana bakacak şekilde döndürdü ancak süpürmedi. Sapladı!


Havaya mızrağını sapladı, ardından durmadan süpürdü. Bu tek süpürüş havayı yırtmış gibi aşağı inmeye devam etti. Erthyo olduğu yerden tekrar kayboldu ve süpürmeye devam etti.


Yakından bakan biri bunu anlamsız görecektir, tek yaptığı şey rastgele süpürmek ve saplamak olarak görecek ve onunla dalga geçecektir. Ancak uzaktan bakan ve özünü anlayabilen biri, Qian gibi biri, büyülenecektir.


Erthyo'nun süpürmelerinin hepsi küçük ırmaklar gibiydi, saplaması göğü delmiş ve bir akıntı yaratmış, ardından gelen süpürme ise Ana Irmağı oluşturmuştu. Bundan sonra yapıp tüm süpürmeler ise Ana Irmağın kolları ve onlarında kolları olacak şekilde bölmeye devam etti.


Erthyo son zamanlarda mızrak ustalığını büyük hamlelerle geliştirmişti. Şaşırılacak bir şey değildi, her an ölümle yüz yüze geliyordu ve sınırlarını sürekli zorluyordu. Acı bir eğitim olsa da, sonuçları baldan tatlıydı ve şu anda yaptığı da bunlar gibiydi.


Göklerden Akan 1000 Sarmal Irmağın değişik bir varyasyonuydu. İçinde büyük bir potansiyel ve derin bir mızrak anlayışı barındırıyordu.


Alevlerden birkaç büyük alev koptu ve ırmaklara karıştı, ırmaklar bunu ana ırmağa iletmeden içlerinde dolaştırmaya başladı.


Qian manasının %20'sini hızlıca yenilemişti. İkinci bir düşünce olmadan ırmaklardan birine elini koydu ve tüm manasını içine akıttı. Bacakları titredi ve beceriksizce yere düştü.


Tam zamanında gelen bir yardım gibiydi, Erthyo manayı ırmaklardan ayırmak için gideceği yolu kesti ve içine doğru süpürerek yeni bir yol oluşturdu. Mana yolu takip etti ve yıldızlardan birinin içine girdi.


Mana girdiği gibi dışarı çıktı ancak yıldızlardan çıktığında boyutu çok azda olsa büyümüştü, ayrıca çöken hap galaksisi stabil hale gelmeye başladı.


Erthyo süpürmeye devam etti. Yeterli alev ırmaklara girmişti. Artık Qian'ın alevlerini desteklemesine ihtiyacı yoktu.


''Alevlerine mana yönlendirme, sana söylediğimde, söylediğim bitkileri içine at ve sadece hap ocağını destekle.'' Nazik ses tonuyla konuştu ancak durmadı. Alevler sonsuz bir döngüde hareket ederken Erthyo süpürmeye devam etti.


Bir süre devam ettikten sonra ırmakların hepsi Ana Irmağa bağlanmıştı. Alevler Ana Irmağı takip etti ve tekrar en üste ulaştı.


Vhoş!!


Tüm Alevler üstünde belirdiğinde yıkılmış bir baraj gibi Ana Irmağın ucundan patlama geldi ve aşağı inmeye başladı. Kendi içinde küçük bir döngü kurdu.


''Kan Yoğunlaştırma Otu'' Sadece 5 ot ve 4 kristal kalmıştı.


Qian otu ırmaklardan birinin içine bıraktı. Ot ırmağa kapılarak alevlerle çatırdama sesi çıkararak yok olmaya başladı. Yavaşça yok olurken geriye sadece tıbbi özün kalması için fazla bir zaman almamıştı.


''Soy Yoğunlaştırma Taşı.'' Qian Taş şeklinde topak, siyah bir bitki aldı ve ana ırmağa bıraktı. Ana Irmak bunu alarak en tepeye götürdü. Tüm alevlerin birleştiği yerde hızlıca tıbbi öze dönüştü ve alevlerin içinde dolaşarak arınmaya başladı.


''Yıkım ve Oluşum otlarını Ana Irmaktan ayrılan en büyük iki ırmağa aynı anda koy, zıt taraflara bakanları ara.'' Qian hızlıca söylediği şekilde olanları buldu, Erthyo'nun kolu kadar kalın iki ırmak birbirlerine zıt şekilde bakacak şekilde hizalanmıştı. Otları buna attığında hızlıca ayrıldılar ve diğer tarafta birleşerek tek bir hale geldiler.


Otlar zaten birbirleri için yaratılmış gibi hiçbir direnç göstermeden birleştiler ve alevlerin içinde kirliliklerinden arınmaya başladılar.


Erthyo'nun kaslarının üstünde boncuk şeklinde terler oluşmuştu. Mızrağın tutan kolu şiddetli bir şekilde titriyordu. Ancak kolu ve iradesi mızrağı bırakmayı reddediyordu.


''Kalan dört kristali içine at, ayrıca tüm mananı içine akıt. Sonra gerisini bana bırak.'' Olduğu yerden ayrılırken konuştu.


Qian kristalleri hapın ortasına attı. Ardından yenilediği mananın hepsini içine akıttı.


Tud!


Bedeni artık ayakta duramıyordu. Tek yapabileceği şey yerde otururken Erthyo'nun hapı yapması için dua etmekti.


Bundan sonra başarısız olamazdı. Tek bir hata bile yapmadan hapı oluşturması gerekiyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr