198. Bölüm: Yetenek Hırsızı, Pusu

avatar
2241 9

İnatçı Yükselen - 198. Bölüm: Yetenek Hırsızı, Pusu


O anda Ölüm Getiren Ormanın başka bir yerinde...



Ateş Kun Peng Sahası.



Burası yılın her günü mavi alevlerle yanan bir yerdi. Ağaçlar özel Su Ateşi bitkileri ve Derin Asmalar, Su Varoluş Bitkileri, Kristal Otları gibi su elementi ve suda yetişen bitkilerde vardı. Mavi Alev şaşırtıcı şekilde hem ateş hem de su elementini barındırabiliyordu.



Ortam Mavi Alevlerle yansa da, normal bir orman gibi görünüyordu. Ağaçlar, patikalar ve aralarında gezen canavarlar vardı. Dondurucu Ateş Canavarı, Gök Kükremesi Lav Tazısı, Mutlak Sıfır Gelinciği gibi tehlikeli ve bir o kadar değerli canavarlar burada kol geziyordu.



Ancak bunun bir sebebi ise buraya girebilecek herhangi bir maceracının olmamasıydı, buraya girebilenler sadece kendi tarikatlarının liderleri, yaşlıları ya da gizli yaşlılardı.



Normal gençler buraya gelemezdi.



Bu yerin derinlerinde bir adam vardı. Saçları dikti, gözleri bir kaplan gibi keskin ve vahşiydi. Surat çehresi yırtıcı bir canavar gibiydi. Kaslı vücudu üstündeki yanmış cübbe sayesinde gözüküyor, saydam enerji tüm bedenini kaplayıp yok oluyordu. Kütük gibi büyük kolları her yumruğunda şok dalgaları oluşturuyordu.



Adam havayı tuttu ve kolunu midesinin arkasına doğru çekti. Ardından yumruklarını sıkarak güçlü bir şekilde yumruk attı.



Bam! BOOMM!!



Ung!



Şok dalgası, saydam enerjiyle frekanslarını birleştirerek büyük bir patlama yarattı. Mavi Ateş adamın kollarına boyun eğdi ve kolunu destekleyerek bir silüet oluşturdu. Silüet kanat açıklığı 10 metre olan, bedeni ise 8 metreye ulaşan bir Kun Penge dönüştü. Kun Peng kükredi ve önündeki alanı düzlüğe çevirdi.



Adam derin nefes verdi. Nefesi soğuk havayı daha da soğuttu, ancak garip bir şekilde ateşin derecesi ve harlığı artmıştı. Bu görüntü adamın ateş yasalarında ve soğukluk yasalarında ne kadar geliştiğini gösteriyordu.



Won Ti bu adamın yakınına bile yaklaşamaz. Tek hamlesinde ölürdü.



Adam yumruğunu geri çektiğinde arkasında iki alkış belirdi. Adam arkasını döndüğünde, Tiger Titan ve abisi ölen genç aslan yeleli çocuk vardı. İkisi de hayranlık ve saygıyla alkışlıyordu.



''Ustamın Kun Ateşi, Peng Yumruğu tekniğinde ilerleyişi gerçekten muhteşem. Çoktan Kun ve Pengi birleştirmişsiniz ve Kun Peng Yıkıcı Yumruğuna ulaşmışsınız. Tebrikler Usta.'' Tiger Tian övdü ve eğildi. Aslan yeleli çocukta onunla eğildi ve tebrik etti.



''Bu pek bir şey değil. Daha Kun ve Pengi ayırıp, K'un a ve P'eng'e ulaşamadım. Ayrım ve Birleşimden oluşan K'un P'eng daha da güçlü olacak. Ancak bunun için daha çalışmam ve içimdeki Kun Peng soyunu özümsemem gerekiyor.'' Adam alçak gönüllü davransa ve daha yolunun çok olduğunu söylese de, gözlerindeki kibir kendinden memnun olduğunu gösteriyordu.



''U-Usta sen Kun Peng soyuna mı eriştin?'' Tiger Titan'ın sesi titredi. Kun Peng soyu gerçekten küçük görülemeyecek bir soydu, ulaşması çok zordu. Çünkü Kun Peng gibi üstün soylar çok az alt soya sahip olurlardı, genellikle melez olan soylarda fazla safkan bulunmazdı. Bu yüzden kendilerinin haleflerini seçmek için çok seçici ve dikkatliydiler.



Ancak bu kadar şeye rağmen Ustası Kun Peng soyuna erişmişti.



''Evet. Zor olsa da eriştim, birkaç eski dostumla buralarda geziniyorduk ve bana burada ikamet eden Kun Pengden soy kanı almama yardım ettiler. Bende onlara istediklerini verdim fakat pek kayıp yaşadığım söylenemez. Yine de...'' Adamın gururla başlayan sözcükleri, acı bir ifade ile devam etti. Kafasını çevirerek Kanlı Ay ve Yapay Güneşin olduğu iki dağa sırayla baktı. Gözlerinde istek, arzu ve açgözlülük vardı.



''O ikiliden çok gerideyim. Aiyah! Her neyse bunu konuşmayalım. Niçin gelmiştin kedicik?''



Tiger Titan ustasının bir gencin yanında ona lakabıyla seslenmesi yüzünden utanmıştı. Ancak aslan yeleli çocuğun gülmediğini, ona umutla baktığını ve intikam alevleriyle yandığını görünce boğazını temizledi.



''Usta olaylar şöyle başladı...'' Tiger Titan olayları açıklamaya başladı. Aven'ın gelip onlardan istek istemesi, buraya gelmeleri, Erthyo ile savaşları ve ne kadar fedakârlık yapmalarına rağmen ona ulaşamamalarına. Ayrıca Büyük Aslan yeleli kardeşin ölümüne kadar her şeyi açıkladı.



''Anlıyorum.'' Devam edemeden aslan yeleli genç kafasını yere vurdu. Mavi alevler saçlarını ve alnını kavursa ve ona çekilemez bir acı çektirse de dişlerini sıktı ve durmaya devam etti.



''Lütfen, Yalvarırım intikamımı almama yardım edin BüyükUsta. Size verebileceğim bir şey yok fakat büyükbabam size kesinlikle bunun karşılığını verecektir. Lütfen abimin intikamını alın.''



Adam onlara baktı, öğrencisinin de kendisinden intikam almasını arzuyla istediğini görünce çaresizce başını salladı.



''Tamam size yardım edeceğim. Ancak bu bir hafta içinde onu buraya getirmelisiniz. Kan soyum ve Küçük Mavi Kun Peng Alev özüm burada katlarca güçleniyor. Ayrıca buranın merkezinde yaşayan Su Alevi Kun Pengi özel bir fırsat elde etti, şu anda Buz Alevi Kun Pengine evrilmek için uğraşıyor. Onun yokluğunda buradaki tüm alevler bana hizmet edecektir. Buraya getirdiğiniz sürece onun yaşamayacağını garanti ederim.''



''Teşekkürler BüyükUsta.''


''Teşekkürler Usta.''



Kaplan Titan teşekkür ettikten sonra özenle uyardı.



''Usta dikkatli olun. O gencin çok hassas bir öldürme niyeti hissi var. Şu yarım ayda onu ne kadar kovalarsak kovalayalım yakalayamadık. Bunun sebebini araştırırken, onun ruh enerjisini kullanamadığını keşfettik. Hassas Öldürme niyeti hissi sayesinde bizden kaçabiliyor. Size haber verdiğimde ona saldıracağınız zaman öldürme niyetinizi gizlemek için fazladan efor sarfedin. Böylelikle kolaylıkla onu öldürebilirsiniz.''



''Aşırı hassas Öldürme niyeti hissi mi? Tamam, anladım. Şimdi gidin ve onu getirin. ''



***



Erthyo kapalı gözlerini açtı. Gözleri gece karanlığında yıldızlı gökyüzü gibi parladı fakat çok kısa sürdü. Ancak kaşları çatılı olmasa bile bakana iki mızrak gibi gözüküyordu.


Erthyo elindeki mızrağa baktı ve konuştu.



''Bundan sonra istediğin zaman oradan çıkabilirsin. Ancak şu anda değil.''



''Neden?'' Qian kuşkulu bir sesle sordu. Burası güzel bir yerdi, yani çıkmaması için bir sebep yoktu. Qian, Erthyo bu eğitime başlarken mızrağın içindeki özel işleri hallettiği için ortam ve yaptığı eğitimden hiçbir haberi yoktu. Eğitimde olduğunu biliyordu fakat nasıl bir eğitimde olduğunu ve kimlerle savaştığını bilmiyordu.


''Etrafı kontrol et.'' Erthyo mızrağını sırtına astı ve üstündeki kıyafetleri yıkamak için şelaleye yürüdü.



''Bu...'' Qian ruhsal enerjisini etrafa yayınca bir sürü güçlü ruhsal enerjinin kendini engellediğini fark etti. Ancak ruhsal enerjiler onu takip edemeden geri çekti ve ruhsan enerjisini gizledi.



Aynı zamanda soğuk terler dökmeye başladı. Erthyo nasıl bir eğitimin içindeydi? Etrafı kontrol ettiğinde ormana dağılmış bir sürü BüyükUsta, onlarca Bilge vardı. Ayrıca iki zirvede ölçemediği iki kişi olduğunu gördü.



''Bundan emi- Hayır, Seni destekleyeceğim.'' Erthyo'nun suratındaki rahat ifadeden, onun bu eğitimi pek kafasına takmadığını gördü. Eğer o bu eğitimi rahat bir şekilde devam ettirebiliyorsa onu durdurmamalı, onu desteklemeliydi.



''Teşekkürler.'' Erthyo kendini hazırlamak için birkaç saat verdi. Zihnini dinginleştirdiğinde bariyerden çıkmak için yürüdü.



Bariyer görünmez ve hissiz olduğu için geçerken pek bir şey hissetmemişti. Belki de bunu yapan kişiyle aralarında çok büyük bir seviye farkı olduğu için hissedemiyordu. Bilemezdi ancak hedefi bu bariyeri hissetmekti. En azından orada olduğunu bilmek yerine fark etmek ve öyle terk etmekti bu eğitimi.



Erthyo dışarı çıktığı anda saldırıya uğramadı. Sırtındaki mızrakla etrafı incelerken küçümsemeyle gülümsedi. Etrafındaki hava soğumaya, bakanlara habis, kanlı ve vahşi bir canavarın uyandığını bildirdi.



Erthyo olduğu yerden kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında, kızıl, gümüşi kıyafetler giyen bir kadının önündeydi. Kadın daha ne olduğunu anlayamadan Erthyo kafasını tuttu ve yere geçirdi.



Bam!



''Ughhh...'' Kadın çığlık attı, kafası yere vurulduğunda kafasından kan gelmeye başladı. Kırılan kemiklerin ve pelteleşen beynin sesi ortamdaki diğer kişilerin omurgalarında titremeye yol açtı.



Erthyo öldürdüğü kadının kıyafetlerine baktı, üstünde devasa bir lonca binası olan bir arma boynunun altında asılıydı. Üstünde A+ işareti vardı.



''Maceracılar Loncası da bu işe dahil oldu demek. O zaman sizi düşmanım olarak görmem gerekiyor.'' Erthyo tekrar yok oldu. Hızı buraya geldiğinde, kendine mühür koyduktan sonra olandan çok daha fazlaydı.



Tekrar ortaya çıktığında elinde birkaç kafa tutuyordu. Arkasına dönmeden elindekileri kenara fırlattı ve ilerlemeye başladı.



Yere ayak ucuyla bastı ve ileri fırladı. Yanındaki ağacı tekmeleyerek bedenini döndürdü ve başka bir ağacı tekmeleyerek kendini hazırlıksız gence fırlattı. Genç cevap veremedi.



Ancak Erthyo'nun eli gence ulaşmadan önce başka birinin eli tarafından itildi.



Erthyo eliyle kapma hareketi yapmadı. Elini düzledi ve ona yumruk atan eli iterek, hem saldırıdan kaçındı, hem de saldırıdan gelecek olan artçı şoku elinde dağıttı.



Uyuşuk elini sallayarak giderirken kendini durduran kişiye baktı. Orta yaşlı bir adamdı, ancak aynı zamanda biraz genç görünüyordu. Erthyo onun 23-25 yaşlarda olduğunu düşündü belki de 27. Ancak bunu fazla umursamıyordu.



Erthyo rakibine bakarken, rakibi de gözlerini kırpmadan ona bakıyordu. Sessiz savaş sürerken Erthyo'nun etrafında düşmanlar toplanmaya başladı. Onu kova biçimli bir formasyonla sardılar ve liderin sözünü beklemeye koyuldular.



Etrafına baktı, kovanın alt kısmı tamamen BüyükUstalardan oluşuyordu. Üst kısımda tam 5 Bilge vardı. Bu bilgelerden üçü Won Ti kadar güçlüydü, bir tanesi Ölüm Büyücüsü kadar, tam karşısındaki adam ise göremediği, ona görünmez bir baskı veren güce sahipti.



Tabii ki bunların hepsi tahminiydi, yasalar çok değişkendi. Her kişi aynı yasadan farklı bir anlam çıkarır, herkesin saldırısı aynı olmazdı. Değişkenlik yasaların içinde vardı.



Erthyo sessizliğini korurken etrafına baktı. Mızrağını almayı düşünmüyordu, belinde asılı kılıcıda kullanmayı düşünmüyordu. Yumruklarıyla bu takımı yok edecekti.



''Yumruk eğitiminin vakti geldi.'' Olduğu yerden bedenini büktü ve arkasına doğru atıldı. Önce küçükleri halletmeliydi, karıncalar bir filden güçsüz olabilirdi ancak yeterli sayıda karınca varsa bir fili bile yiyebilirlerdi.



''Saldırın!''



Erthyo üstüne gelen ilk kişinin elini tuttu ve yere çekti. Onun arkasından gelen kıza yumruğun geçirdi. Ardından yerdeki kişinin kafasına bastı. Fakat kafasını ezemeden başka bir saldırıdan kaçınmak için sıçradı.



Havadayken üstüne gelen su bıçağı, hava oku, taş sağanağı büyülerini atlatmak için ağacı kullandı. Sapkın Alev gibi üst seviye büyüler bile üstüne atılmış ancak onları atlatmıştı.



''Göksel Büyü: Kanatlı Yaver Savaşçısı''



''Bin Kat Kopya: Ok Sağanağı''



''Yetenek Hırsızı: Çal!''



Üç genç, ustalarının arkasından büyü yaptı. İlkinin arkasında kanatları olan altın bir kadın silüeti ortaya çıktı. Kadının elinde çift kılıç vardı. İki keskin kılıç ortamdaki bin yıllık ağaçları soğan doğrar gibi kesti ve ileri atıldı.



Okçu gibi görünen yarı-elf ırklı bir adam elindeki beyaz, tüy oku çekti ve ileri bir ok fırlattı. Ok binlerce kopyaya bölündü ve ok sağanağına dönüştü.



Son genç bir hırsızdı. Hırsızın arkasında yüzünde siyah maske olan bir adam vardı. Elinde temiz siyah eldivenlerle elini Erthyo'ya uzattı. Hırsızın derisinin göründüğü yerde sistem mesajları vardı. Sistem şekillenerek bir hırsız oluşturmuş ve Erthyo'nun sisteminden bir şeyler çalmaya çalışıyordu.



Erthyo'nun yüzü karardı. Üstüne gelen kılıcı atlatmak için ileri yumruk attı. Kol kasları belinden itibaren dalga dalga seğirerek yumruğunu güçlendirdi. Fiziksel gücüyle birleşince küçümsenmeyecek bir güç ortaya çıkardı.



Bom! Ding!



Yumruk kılıçla buluştu, Erthyo'nun elinin ikiye ayrılacağını düşünen kişiler hayal kırıklığına uğramıştı. Kanatlı Yaver geriye sendelerken Erthyo sol tarafa şimşek gibi atıldı ve 19 yaşında görünen iki erkeği kendine siper olarak kullanmak için üstüne doğru tekmeledi.



Bzzzzzzz!!!



Bzzzzzz!!!!



Erthyo ne olduğuna bakmak için kafasını çevirdi. Hırsızın eli sırtına girmişti, öldürme niyeti hissedemediği için bunu fazla takmamıştı fakat garip bir fenomen gerçekleşiyordu.



Etrafındaki uzay çarpıldı, mavi sistem mesajları etrafta görünmeye başladı. Üst üste binene sistem mesajlarının arasında bir yarık oluştu, yarıktan geçen el bir şeyleri karıştırdıktan sonra elini geri çekti.



[ Hava Şoku ]



Üstünde ''Hava Şoku'' yazan sistem mesajı, altında hava şoku yeteneğinin özelliklerini gösteriyordu. Nasıl kullanılacağı ve Erthyo'nun birkaç anlayışı da not gibi etrafına asılmıştı. Aynı anda Erthyo'nun zihninden [Hava Şoku]'na dair anlayışları, mana yönlendirmesini, rüzgar kullanımı ve sıkıştırmasına dair tüm bilgileri silindi. Sanki hiç olmamış gibi yok olmuştu.



''Bu da ne?'' Erthyo ne olduğunu anlayamasa da durmadı. Elini hızlıca çevirdi ve hırsız elini yakalamak için hareketlendi. Fakat eli tuttuğunda sistem mesajları kare piksellere dönüşerek havaya karıştı, havada süzülerek eli düzelttiler.



Erthyo tekrar harekete geçecekti fakat birkaç kişi önüne geçerek onu durdurdu. Öldürme niyeti içinde dalgalanmaya, mührü titretmeye başladı.



Havayı yumrukladı, yumruğu üçe ayrılmış gibiydi. Üç farklı açıdan önündeki kişilere ulaştı ve onları kan kusturarak geri uçurdu.



Gözünün ucuyla havadaki ele odaklandı. El artık tehdit edilmediğini anlamış gibi rahatça süzüldü ve gencin içine girdi. Genç bir anlayış kazanmış gibi yere oturarak bilgileri özümsemeye başladı. Yaşlı, beyaz saçlı, göğsünde maceracı loncası arması olan adam rahat bir havayla onu korumaya başladı.



Erthyo sıçradı ve eliyle yere dokundu. Bedenini eliyle döndürerek üstüne gelen 7 kişiyi, 4 farklı büyüye fırlattı. Üç tanesi boşa gitmişti ancak 4 kişi amaçlarına ulaşarak ona fırlatılan büyüleri atlatmasına yardım etti.



Yaver sonunda kendine gelmiş, elindeki uyuşukluğu atarak kılıcını tekrar eline almıştı. Erthyo'ya atılırken parlak sarı ışık elementi kılıcını sardı. Aura formuna dönüşen ışık elementi kılıç saldırısını güçlendirdi. Aynı anda arkasında çeşitli büyü halkaları belirdi.



Erthyo arkasına baktığında orada tüm BüyükUstaların birleştiğini ve aynı anda büyü yaptığını gördü. Ortamdaki mana inceldi, tüm mana bir girdap gibi gençlere akın etmeye ve büyü halkalarını büyüterek yapacakları büyüyü desteklemeye başladı.



Aynı anda hareketsiz duran 5 Bilgeden dördü harekete geçti. En güçlüleri arkada olacak şekilde Erthyo'ya saldırmaya başladılar.



Erthyo harekete geçeceği anda çeşitli ağaçlardan hışırtılar duydu. Kafasını çevirdiğinde yaklaşık 70 BüyükUstanın üstüne atıldığını gördü.



Tam 70 kişi!!!



Hepsi koordineli bir şekilde üstüne atıldı. Erthyo dişlerini sıkarak mızrağını eline aldı. Şu anda eğitimini durdurmak zorundaydı. Bu işin şakası yoktu. Daha pusuda yatan bunun iki katı kadar BüyükUstayı ve gizlenen bir sürü Bilgeyi hissedebiliyordu.



''Buradan çıkmak zorundayım.'' Erthyo hepsinin burada toplanacağını düşünmemişti. Ayrıca altıncı hissine biraz fazla güvenmiş gibiydi. Şu an fark ediyordu ki bu yeni gelen 70 kişi öldürme niyetlerini bastırarak elinden geldiğince gizlemeye çalışıyordu.



Bazıları özel hazineler ve eşyalar kullansalar da, bunlar azınlık kesimdi.



Erthyo mızrağıyla üstüne gelen Yaverin göğsünü deldi, ardından mızrak niyetini bedenini koruması için sardı. Ayrıca belindeki kılıcı diğer eline alarak bilincini böldü ve iki elindeki silaha odakladı.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr