185. Bölüm: Ölüm Ormanı Bölümleri

avatar
1137 10

İnatçı Yükselen - 185. Bölüm: Ölüm Ormanı Bölümleri



Erthyo'nun şu anda kavradığı şey, Mızrak Kalbiydi. Tabii ki, tam olanı değildi. Bir sürü pürüz, daha gidilecek yolu vardı. Ancak yine de Mızrak Kalbini kavramıştı.



'' Mızrak Kalbinden daha çok Kalp Çeperi denebilir.'' Mızrak Kalbini oluşturmuştu, ancak anlam eksikti, tam değildi. Bir amacı yoktu, bir düzen yoktu. Erthyo mızrağının anlamını ve arkasındaki gerçekleri hissedememişti.



'' Mızrak yolu bir bina inşa etmek gibidir, temeli sağlamlaştırmak, en temel hareketlerde ustalaşmaktır. Mızrak Niyeti bu evin çimentosu olarak iş görür ve sürekli evi inşa etmekte sana yardım eder. Mızrak Kalbi ise evin tamamlanmış halidir... '' Erthyo sadece bu kadarını anlayabilmişti. Eğer bu cümleyi tamamlayabilirse Mızrak Kalbinin tam anlamını kavrayabilirdi. Ayrıca tüm cümlede anlamsız sözlerde vardı, son cümleyi tamamlarken, diğer cümlelerdeki hataları düzelterek Mızrak Kalbini sağlamlaştırması gerekiyordu.



Erthyo bunu düşünürken bedeni titredi, daha ne olduğunu anlayamadan önünde bir mühür belirdi. Bu mührün üstünde sırayla;



Mızrak, Kılıç, Katana ve Yumruk vardı.



Mühür hafifçe titredi. Mızrak işareti kırıldı ve toza dönüştü. Toz, havada süzüldü ve Erthyo'nun alnına girerek yok oldu. Erthyo birkaç kez gözlerini kırptı, eline baktığında görünmez, keskin bir niyetin orada olduğunu gördü.



'' Mızrak Niyeti? İlerleme kaydettiğim için mi oldu? '' Erthyo düşündü fakat bu düşünceyi kafasından attı. Eğer öyle bir şey olsaydı, az önce 4 elementte de anlayış kazandığı zaman Element mührü önünde gözükürdü.



'' Şimdilik boşvermeliyim. Suikastçılar her yerde. '' Son birkaç saatte bu şelalenin etrafında çok gezmeye başlamışlardı. Erthyo onların burada bir mağara olup olmadığından şüphelindekilerini biliyordu. Ancak buraya birilerini gönderemiyorlardı. Eğer az kişi gönderirlerse, gönderdikleri kişiler ölecekti, sonuçta mağarada ise bu mağara onun bölgesi olmuş olurdu ve kurdun inine girmek sadece kurda yarar sağlardı.



Eğer çok kişi gönderirlerse ve Erthyo'yu burada bulamazlarsa vakit kaybetmiş olacaklardı. Yaralı Erthyo oradan uzaklaşabilir ve kaçabilirdi. Bu yüzden kimse inisiyatif alıp içeri girmemiş, sadece bir gözlerini orada tutmaya karar vermişlerdi.



Erthyo mızrağını daha emin tuttu. Bu savaşta ona yardım edecek ve yanında duracak tek kişi bu mızraktı. Burada ölürse o da yok olacak, burada yaşarsa o da onunla yaşayacaktı.



Crack!



O sıra bir ses ortaya çıktı, Erthyo sesin cebinden geldiğini duydu ve sevindi. Bu birkaç gün önce öldürdüğü ilk suikastçıdan aldığı depolama yüzüğüydü.



Depolama yüzüklerinden, sahiplerinin ruhsal izini silmenin bir sürü yol vardı. Özel alevlerle yakmak, daha güçlü ruhsal enerjiyle izi silmek veya sahipsiz izleri sürekli ruhsal enerji ile baskılayıp kırmak gibi. Ancak bunların hiçbirine Erthyo şu anda ulaşamazdı.



Fakat bir tane yol vardı, çok sıkıcı bir yoldu. Yüzükteki ruhsal enerji dağılasıya kadar üstünde ya da depolama yüzüğünde bekletmekti. Çoğu kişi bunu seçmez ve farklı yöntemler denerdi ancak Erthyo şu anki durumda bunu yapmaktan başka bir şansı yoktu.



Burada olan biri kesin şöyle derdi. '' Eee, O kadar bekledin fakat ruhsal güçten mahrumsun, içindekileri nasıl almayı düşünüyorsun? ''



En ilkel yöntemi kullanacaktı; Yok etmek.



Yüzüğü havaya fırlattı, soldan sağa doğru mızrağıyla süpürdü. Süpürüşün hızı ani ve keskindi, iki gün öncesiyle karşılaştırılamazdı.



Pat!



Yüzük bir ''pat'' sesi ile yıldızlı toza dönüştü. İçinde bulunan uzay elementi, etrafındaki uzayı çarpıttı ve onlara katılarak yok oldu.



Erthyo'nun önünde bir sürü şey belirmişti, Silahlar, teknikler, iksirler vb. şeyler. Erthyo teknik ve büyülerin olduğu kitapları iki saat içinde okudu ve ezberledi. İksirlerden kendi yarasını iyileştirebilecekleri kafasına dikti.



İçindeki et kıpırdanmaya ve iyileşmeye başladı. Erthyo işe yaradığını görünce işine döndü. Siyah bir belerini boylu boyuna açtı, su ve yemeğin hepsini içine koydu ve bohça şeklinde sararak sırtına attı.



'' Gitme vakti. '' Yaralarının biraz daha iyileşmesi için kendine 1 saat daha verdi. Sonra gerindi ve bedenini yere eğdi, mızrağı elinde dik tuttu. Bohçayı sıkıca beline bağladı ve ileri atıldı.



Slop!



'' Orada! Yakalayın.'' Bir ses Erthyo'nun arkasından geldi, bu kişiler farklı tarikat ve topluluklardan oldukları için bir suikastçının nasıl davranacağını bilmiyorlardı. Bu yüzden ses çıkarmaları çok makuldü.



Erthyo bohçaya bir şey olmaması için önüne getirdi. Zıpladı ve bir ağaçtan destek alarak ileri atıldı, yere değmeden eliyle kendini itti, önündeki taştan atladı ve ilerlemeye devam etti.



Sıcak! Ölüm!



Bu iki kelime taştan atladığı anda kafasında belirdi. Hiç düşünmeden arkasına doğru süpürdü ve üstüne gelen saldırıyı atlatmak için defalarca daha süpürdü.



Ding!



İlk saldırı bitmeden sıcak bir metal mızrağına değmişti. Metalin sıcaklığı kolunda hissedilebiliyor, kolundaki tüyleri yakıyordu.



Erthyo mızrak niyetini hafifçe saldır ve saldırının içine işledi. Bir ağaçtan kendini geri doğru iterek arkasındaki adama döndü.



'' Hoh! Sonunda döndün. Gel bakalım. '' Aslan yeleli bir adam kükredi ve mızrağını iki eliyle tutarak saldırdı. Arkasında hayalî bir güneş belirdi, çok küçüktü ve sıcaklık yaymıyordu fakat oradaydı.



Bu güneş, Erthyo'nun geçen gün gördüğü devasa ekosistem oluşturan ustanın güneşi ile karşılaştırılamazdı. Yanına bile yaklaşamazdı ancak yine de mini güneş denebilecek bir siması vardı.



Mızraklar birkaç defa çarpıştı. Sıcak metalden çıkan alevler Erthyo'nun bedenine atıldı ve üst bedenini yaktı. Erthyo bohçayı elleriyle arkasına attı ve ileri defalarca sapladı. Her saplama yerde yarıklar oluşturabilecek, tepeleri delebilecek güce sahipti.



Ding!



Ding! Ding!



'' Zaman kaybedemem. '' Erthyo üstüne gelen saldırıları mızrağıyla karşıladı ve geri çekilmek için yeri tekmeledi.



Ancak o sıçradığında, aslan yeleli adam arkasında belirmişti. Soğuk bir gülümseme ile alaycı bir şekilde konuştu.



'' Kaçamazsın. '' Aslan yelesi alevlendi, alevler kollarında şekillendi ve aslan pençelerine dönüştü. Mızrağı her ittiğinde aslan kükremesi ortaya çıkarıyordu.



'' Seninle uğraşamam. Çekil Yolumdan! '' Erthyo kükredi ve mızrağını itti. Mızrak niyeti alevden oluşmuş aslanı yok etti ve mızrağıyla çarpıştı.



Aslan yeleli adam tam alaycı bir şekilde konuşacağı sırada Erthyo'nun dudağını büktüğünü gördü. Erthyo suratına doğru üfledi, üflemesinden oluşan hava bir mızrak gibi atıldı ve iki kaşının arasını hedefledi.



'' Havayı bir mızrak olarak mı kullandın? Bu... '' Aslan yeleli adamın suratı beyazlamıştı, daha şimdi nasıl birini hedeflediğini anlayabilmişti. Ancak pişman olacak zamanı yoktu. Anında tarikatının üst seviyeli tekniğini kullandı.



'' Güneş Mızrağı Tekniği; Yanıcı- Koruyucu Aslan Derisi! ''



Alevler şekillendi ve bedenini kapladı. Tüm bedenini alevler kaplayarak bir aslan bedenine dönüştürdü. Savunması katlarca arttı, ayrıca aslan bedenini kaplayan tüyler ve deri, saldırıyı yansıtan bir deriye dönüştü.



Rakip, hem savunma hem de saldırı yapabilen bir sanat kullanmıştı, normal birisi saldırısını durdurur ve geri çekilirdi.



Aslan yeleli adamda bunu bekliyordu. Erthyo saldırısını durdurduğu anda ileri atılacaktı, kuyruğu ileri atılmasına yardım etmek için torpido görevi görecekti. Mızrağı ile onu darlayacak ve arkasından gelenlerin varması için zaman kazandıracaktı.



Ancak gerçeklik her zaman insanın istediği gibi yönlenmiyordu.



Erthyo bir kere daha üfledi. Üflemesinden çıkan hava kalbine hareketlendi, ayrıca mızrağını kalbine giden havanın tam ardından gelecek şekilde sapladı.



O saniye her şey gerçekleşti. Erthyo'nun ilk saldırısı olan hava alnına isabet etti.



Ding!



Mızrak Kalbini kavramış birinin saldırı o kadar kolay durdurulamazdı. Rüzgâr mızrağı alevli aslan bedenin içinden geçti, durmadan Aslan yeleli adamın alnından girdi. Aslan yeleli adam mana derisi yaratmasaydı kafasını delip geçebilirdi.



Daha soğuk terlerini dökemeden ikinci saldırı geldi. İkinci hava aslan bedeninden girdi ve kalbine doğru devam etti, ancak mana kalkanını çoktan bedenini kaplamıştı. Bu yüzden ilerleyemeden durdu.



Ardından son saldırı geldi. Niyetle güçlendirilmiş mızrak, içine göçmüş mana kalkanını sorunsuzca deldi ve kalbine girip arkasından çıktı.


Puuu!!



Erthyo durmadı, Aslan yeleli adam kan kussa da ve mızrağında asılı kalsa da durmadı. Aksine mızrak niyetini damarlarından akıttı ve bedeninde yaymaya başladı. Kalp, kollar, ayaklar ve en sonunda kafa.



Pam!



Aslan Yeleli adamın bedeni sonunda dayanamamış ve parçalara ayrılmıştı, keskin mızrak niyeti onu parçalamaya devam etti. Mızrak niyeti sayesinde Erthyo organ ve et değil, sadece kan ile kaplanmıştı.



Kanla kaplanmış Erthyo, bir canavar gibi ilerledi ve sık ormanda kendini kaybettirmek için uğraştı. Arkasında ise sadece güçlü bir aslan gibi kükreyen acılı bir ses bırakmıştı.



''ABİİİİİİİİİİ!!!!!!'''



Erthyo ifadesizce ilerledi. Onun yoluna çıkan düşmanını öldürmekten pek bir şey hissetmiyordu. Aslında gereksiz yere katliam yapsa bile artık bir şey hissetmezdi.



Ağaçlardan atladı ve ilerlemeye devam etti. Arkasından gelen bir sürü insan vardı, zamanla insanlar çeşitli yerlerden gelmeye devam ediyordu. Fakat aralarında özellikle iki kişi büyük bir öldürme niyeti taşıyordu.



Bir tanesi Yanan bir Aslan gibiydi, soğuk ve hiddet dolu bir şekilde geliyordu. Diğeri dingin ve habis bir öldürme niyetiydi, bir yılan gibi.



''Bu ikisi, Dingin sesli adam ve ''Abi!'' diye feryat eden adam olmalı. Her neyse, eğer karşıma çıkarlarsa öldüreceğim.'' Erthyo koşarken bohçadan bir harita çıkardı. Haritayı depolama yüzüğünden almıştı.



Harita Erthyo'nun zannettiğinden daha farklıydı. Erthyo Dış, İç, Orta kelimelerini duyduğunda buranın katman katman ayrılan Kaora Ormanı gibi olduğunu zannetmişti. Ancak öyle değildi. Ormanda gerçekten İç, Orta ve Derin katman olarak ayrılıyordu fakat bunlar sadece isimlerdi. Belli bölgeyi kaplayan isimlerdi.



Dış, Orta, İç ve Derin olarak ayrılan yerler ormandaki en çok bölgeyi kaplayan yerlerdi ancak en tehlikelileri değildi. Bunlar sadece isim olarak '' Dış '', '' Deri '', '' Orta '', '' İç '' olan yerlerdi ve farklı yerlerde bulunuyordu. Ancak bunun dışında bazı bölgelerde vardı. Buzun Aşırı Mekanı, Lav Tianki Bölgesi, Zehir Sarayı, Asura Ormanı... Gibi yerler bulunuyordu.



Erthyo şu anda Orta Katmanda yer alıyordu, biraz hesaplamayla şu anda bulunduğu bölgenin, Yıldırım Bizonu Çayırı ve Wyvern Dağının kuzeyinde bulunan ve Orta Katmana komşu olan, Ateş Kung Peng Bölgesine yakındı.



Ancak bu bölgeye pek yakın değildi, şu anda bulunduğu bölgenin tam ortasında bulunduğu için eğer sağa dönerse bu bölgeye varabilirdi.



''Ateş Kun Pengi. Nasıl bir Ateş Ruhuna sahip acaba?'' Erthyo'nun ilgisi çekilmişti Daha önce hiç Ateş Ruhu görmemişti, Ateş Ruhunun ne olduğunu bilse de Ateş Kun Pengi Ruhu diye bir ateş duymamıştı. Hafisizini taradı fakat pek bir şey bulamadı. Belki de anı zincirlerinde vardı fakat hepsini özümsemesi daha zamanını alacaktı, ayrıca ruhsal enerjiye sahip olmadığı için özellikle Ateşlerin bulunduğu zincirlere ulaşamıyordu.



Ancak ilgisin çekmek ve gitmek farklı şeylerdi. Ölüme susamadığı için şu anda oraya gitmeyecekti.



Erthyo bir süre düşündükten sonra sırtındaki Antik Kılıcı (Eski ismiyle Cehennem Kılıcı) aldı. Bu eğitime başlamadan önce hazırladığı bir şeydi, kullanmadığı bir depolama yüzüğüne koymuştu. Suikastçının depolama yüzüğüyle onu da yok etmişti. Kendi yüzüğüne gelince, onu Şatoda bırakmıştı' 



''Madem yapabileceğim bir şey yok. Ben de biraz katliam yapayım. '' Sağ elinde mızrak sol elinde kılıçla ileri atıldı ve önüne gelen ilk suikastçıyı deşti.



Bir hafta boyunca durmadan katliam yaptı. Bu sırada mızrak ve kılıç tekniklerini biliyor, Mızrak Kalbinde ustalaşıp, Kılıç Niyetini keskinleştiriyordu.



****



Bir kan göletinin önünde duran bir adam vardı. Bu adam, Ölen Aslan Yeleli adam gibi değildi, daha çok kaplan gibi bıyıkları olan ve Kral gibi bakan bir adamdı. Onun yanında yere defalarca yumruk atan ve kızgın alevlerin içinde duran bir genç vardı. Bu genç adam Aslan Yeleli adam gibi aslan yelesine sahipti ve onun gibi güçlü gözüküyordu, ancak biraz daha gençti.



'' Abi! Hık... Abi.... Abim... '' Ağlayan adamın ismi King Ban idi. Tarikatta doğmuş ve abisiyle yıllarca birlikte eğitim yapmışlardı, çok yakındılar. Ancak abisi bugün gözlerinin önünde ölmüş, geriye cesedi bile kalmamıştı.



Diğer tarikatlar ve topluluklar çoktan Erthyo'yu bir haftadır kovalamaya devam ediyorlardı. King Ban ve Ustası da başlarda onu kovalamış, takip etmişlerdi. Onu yaralayabilmiş ve bazı ağır yaralar vermiş olsalar da Erthyo bir şekilde ellerinden kaçmayı başarmıştı. Canavar Dalgası kullanmış, üstlerine güçlü bir Mana Canavarı salmış ya da iki taraf arasında sıkıntı çıkarmıştı. Sürekli yöntemlerini değiştirerek ellerinden kaçmışlardı.



Sonunda Güneş Mızrağı tarikatından gelenler geri dönmeye karar vermiş ve ölen, geriye tek bir beden parçası kalmayan Aslan Yeleli adam için birkaç dakikalık anma töreni yapmaya karar vermişlerdi.



Ustası ve aynı zamanda Aslan Yeleli adamın BüyükBabasının kan kardeşi olan Alevli Kaplan Tiger Titan da onu anmak için buraya gelmişti.



Tiger Titanın soğuk bir suratı vardı, patlamayı bekleyen kaplan gibiydi, bu durumda olduğu için hiç kimse ses çıkarmaya cüret edemiyordu.



'' Ağlama Küçük aslan, ben, Tiger Titan kesinlikle onun intikamını alacağım. Ustam yakındaki Ateş Kun Peng bölgesinde, orada Ateş Kun Peng Ruhunu almak için eğitime gitti. Ondan bir iyilik isteyeceğim. Lütfen artık ağlama. '' Torununu teselli eden büyükbaba gibi konuşmuştu, Tiger Titan belli etmese de iki Aslan Kardeşi gerçekten çok sever ve onları bir büyükbaba gibi korurdu.



Ancak şimdi birisi ölmüş ve bedeni bile bulunamıyordu. Utancından kan kardeşinin suratına nasıl bakacağını bile bilmiyordu.



Kendisi yasaları kavramış bir ustaydı, ayrıca yöneticisi sayesinde sistem ile kaynaşmış ve daha fazla güç ortaya koyabilecek şekilde sistemi kullanabiliyordu. Buna rağmen bir genci yakalayamamıştı. Bu suratına vurulan okkalı bir tokattı.



'' Şimdi o üstadın neden bu kadar çok insanı seferber ettiğini anlayabiliyorum. '' Muhtemelen üstat onun öğrenicisini öldürmüş ya da bir dostunun tanıdığını öldürmüştü. Üstat kendi onurunu düşündüğü için önceden başkalarını göndermiş fakat bu genci yakalamamıştı. Sonunda bu kadar kişiyi seferber etmişti.



En azından o öyle düşünüyordu. Fakat daha fazla yanılamazdı.



Aven onları sadece basamak taşı olarak kullanma niyetindeydi, Erthyoyu bilemek için kullanılan bir zampara. Sadece bu kadardı.



Ancak onlar kadar kibirli tarikat üyeleri bunu düşünmemişti bile. Belki Aven'ın seviyesinde birinin böyle bir şeyi yapmayacağını düşündükleri içindi, Belki de kendilerinin bir basamak taşı olarak kullanıldığını bilmek istemedikleri içindi. Fakat iki tarafta mutlu olduğu sürece sıkıntı yoktu. Aven Erthyo'yu eğitiyordu, diğerleri ise Erthyo'yu öldürürse gelişmelerinde sıçrama yaptıracak eşyalar alacaklardı.



Tabii bu yolda Aslan Yeleli adam gibi ölmez, sadece bir kan göleti olacak şekilde parçalanmazlarsa.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44322 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr