180. Bölüm: Mühürler

avatar
1169 15

İnatçı Yükselen - 180. Bölüm: Mühürler


Ölüm Getiren Ormanın, Orta ve Dış sahalarının çarpıştığı bir yer vardı. Şaşırtıcı bir şekilde burada canavar ya da Mana Canavarı yoktu. Tamamen temiz bir alandı.



Burası normalde, Orta Katmanın patronu olan bir Ejderha tarafından kullanılıyordu. Bu yüzden akıllı Mana Canavarları için burasının temiz olması normal bir şeydi.



Ancak son yarım yıldır buradan ağır bir aura hissedilmiyordu. Sadece ejderhaların yayabileceği, üstün aurada kaybolmuş ve havaya dağılmıştı. Buna rağmen orayı kendine almak isteyen Mana Canavarları, Wyvern ve Yıldırım Bizonları tarafından saldırıya uğruyorlardı. Kendilerinden güçlü bir düşman gelse bile ölümüne savaşıyorlar, destek gelesiye kadar burayı koruyorlardı.



Bu olay Mana Canavarları için çok gizemli bir şeydi. Neden iki kabile bunu yapıyordu?



Maceracılar daha kötü durumdaydı, Mana Canavarları ve diğerleri en azından bu ormanda yaşadığı için, bu bölgeye dokunmazlarsa serbest bırakıyor veya hayatına devam etmeleri için dokunulmuyordu. Ancak Maceracılar böyle değildi. Eğer bir maceracı yanlışlıkla bile olsa buraya girer ise, Orta bölgeden çıkması fark etmez, Dış Bölgede bile saldırıya uğruyordu.



Normalde alabilecekleri zayıf, Alaz Kurtlar, Goblin, Çift Boynuzlu Vahşi Tavşan gibi zayıf canavar sürüleri sanki çıldırmış gibi onlara saldırıyordu. Bu yüzden bu alan bir süredir maceracılar için Tabu Bölge olarak işaretlenmişti.



Erthyo bir süredir burayı ziyaret etmemişti, gelişmekle ve intikam almakla meşgul olduğu için burayı ziyaret etme fırsatı bulamamıştı.



'' Yarım yıldan fazla bir süre önce, Mira'nın küresi çatladığı için sinir krizi geçirdiğin için birkaç kahramanla ölümüne savaştın ve onları öldürdün. Ancak nasıl olduysa, bir anda ortadan kayboldun, Mira dışında kimse bu olayın nasıl olduğunu ne biliyor ne hatırlıyor. Mirada olayları anlatmakta isteksiz. Garip... Her neyse, eğitimin burada olacak. ''



'' Senden yapmanı istediğim üç şey var. İlki, Bir buçuk ay boyunca hatta kalman gerekiyor. Seni avlaması için bir sürü kişiyi örgütledim. Hepsi BüyükUsta seviyesi ve üzerinde. Aralarında bilge seviyede var. Bunlar seni avlarken hayatta kalman gerekiyor. ''



'' İkinci olarak, sana iki baş hedef hazırladım. Onlar hakkında hiçbir bilgi vermeyeceğim, tek vereceğim bilgi iki kişinin de Kahraman seviyesinde olması. ''



Erthyo şaşırdı. Kahraman seviyesi, Bilgeden daha güçlü bir varlıktı. Bir bilge, kahramanı yenmek gibi bir şeyi istese de yapamazdı. Kahraman ve Bilge seviyeleri arasında büyük bir fark vardı.



Güç, Hız, Ruh, teknik kullanımı. Her şeyde farklılık olurdu. Ayrıca Erthyo'nun bilmediği başka değişiklikler olduğundan emindi. Bilge ve Kahraman seviyesi arasında böyle farklar oluyorsa, daha yasalara ulaşamamış Erthyo bir Kahraman ile nasıl savaşacaktı?



Ancak korkmadı ya da vazgeçmedi. Aslında ilgisinin çekildiğini hissetti.



Aven, Erthyo'nun yüzündeki ifadeyi görünce başını salladı.



'' Bunun dışında, senden bir sorunun arkasındaki anlamı bulmanı istiyorum. '' 


'' Soru? '' Ne olduğunu bilmiyordu fakat çok önemli bir şeye ulaşabilmesine yardım edecek gibi hissediyordu.


'' Kavram, Yasa ve İlke arasındaki fark nedir? '' Aven'ın sözleri derin bir gizem içeriyor gibiydi. Sanki evrenin gerçekleri arkasında yatıyordu. Bu Avendan kaynaklanmıyor gibiydi. Kelimeler ses olarak çıktığında gizemlerle örtünüyordu. Erthyo bu kelimelerin ardındaki anlamı anlayabilirse, sonsuz gökyüzünü görebileceğini, arkasındaki sonsuzluğu hissedebileceğini düşünüyordu.


Aven, Erthyo'nun düşünmeye başladığını görünce oradan sessizce ayrıldı.


Erthyo birkaç saat sonunda gözlerini açtı. Gözlerinin içinden çok küçük bir parlama geçti, fakat bu parlama çok hızlı bir şekilde geçmişti.


'' Dokunmaya çok yakındım. Her neyse, Daha çok zamanım var. '' Erthyo, işleri biraz zorlaştırmaya karar verdi. Burasının bir bariyer ile kapalı olduğunu fark ettiği için, son çare olmadığı sürece buraya girmeyecekti. Böylelikle kendini sınırlarına kadar zorlayacak ve gelişebilecekti.


'' Mühürleri koyma vakti geldi. ''


Erthyo boş zamanı olduğunu görünce oturdu ve ellerini birleştirdi. Mana ellerinde toplanarak hareketlendi. Bedenindeki mana kollarından hareket ederek ellerine ulaştı. Soyları titredi ve karşı koyamacağı kadar güçlü bir ruh soylarından fırladı. Ruh zorba değildi, bu yüzden Erthyodan onay almadan hareket etmedi. Erthyo'nun karşı koymadığını görünce devam etti ve kollarını ele geçirdi.


Kolları arkasında ardıl görüntüler bırakarak gidiyordu. Erthyo, normalde hıza alışkın olan kişi, o bile bu hızı görmekte zorlanıyordu. Ancak tek bir anını kaçırmamak için Hakikatin Gözünü kullandı. Kırmızı göz bebeği maviye döndü ve etrafa mavi bir ışık yaydı. Her anı kaydederek, Erthyo'nun zihnine kazıdı.



İlk mühür bir dakika içinde bitmişti. Ortaya mavinin en açık tonundan bir mühür çıkmıştı. Mühür, arkasında engin bir evren olan, etrafı mavi bir hava sarmış bir mühürdü. Erthyo bu mührün, Mana Mührü ismine sahip olduğunu biliyordu.



Erthyo tüm mührü kaydettiğinde ikinci mühür bir toplu rünü idi. Bu 6 Element Mührü aslında bir toplu Mühürdü, 6 Mühürden oluşuyordu. Bu 6 Mühür toplanınca tek mühür olsa da toplam 6 mühür olarak sayılıyordu.



Erthyo bu mühürlerin yanında bir küçük mühür daha oluşturdu. Bu mühür ise Üç Mühürden oluşuyordu. Bunlardan biri etrafındaki uzayı çarpıtan Uzay Elementi Mührü, diğeri bakana zamanın yavaşladığını hissettiren Zaman Mührü, sonuncusu ise Yeşil Zehirlerden oluşan, etraftaki mana ve havayı bozan zehir mührü idi. Bununla Ayrı Element kategorisine giren üç elementi tek mühürde birleştirmişti.



Erthyo'nun eli hareket etmeye başladı. İlk hareketleri turuncu alevlerle kaplıydı, alevli el havada dans etti, Ankaların süzülüşü gibiydi. Son bir çemberle alevleri sıkıştırdı ve tek bir mühür haline getirdi. İkinci mühür, renksiz sudan oluşuyordu. Su hareket etti ve binlerce balık türünün akıntıyla yüzmesi gibi bir çember halinde döndüler. Sonunda tek bir mühür haline geldiler. Rüzgâr, Toprak, Yıldırım, Karanlık ve Işık elementleri de kendine özel mühürler haline geldiler.



Sonunda bu mühürler birleşti ve daire biçiminde hizalandı. Görünmez bir enerji ortaya çıkarak, mühürleri sardı ve birleştirdi, sonunda tek bir mühür haline geldi.



Erthyo'nun tüm sahneyi aklına kazıdığını görünce, elleri hareket etmeye devam etti. Bu sefer olacak mühür, Sapkın Element (Şeytan Elementi) ve Göksel Elementten oluşuyordu. Alt dalları olarak, Nazik Element ve Aşağı Elementi (Cennet ve Cehennem Elementleri) birleşiyor ve oluşuyordu. Sonunda tek bir mühür haline geldiler.



Toplam 11 Mühür olmuştu.



El, hafızasına kazıdığından emin olduktan sonra devam etti. Sıradaki Mühür, Kılıç, Katana, Mızrak ve Yumruk Niyeti olarak 4 Niyetten oluşuyor ve birleşerek tek bir mühür haline geliyordu.



Bu Erthyo'nun çalıştığı silahların niyetleriydi.



Diğer mühre geçtiğinde şaşırtıcı bir şey oldu. Erthyo'nun gözleri tamamen kızardı, ancak bu yorgunluktan dolayı değildi. Kanasusamışlıktan dolayı oluşan bir kırmızılıktı. Erthyo bilincini kaybetmemek için tüm odağını verdi, eğer burada bilincini kaybederse mühürler dağılırdı.



Kan kırmızı öldürme niyeti bedeninden fırladı, ortamın derecesi düştü. Gökyüzünde güneş olmasına rağmen kış soğuğu kadar soğuktu. Ortam aşırı derecede kan kokuyordu. Öldürme niyeti havada birleşti ve Erthyo'nun şeklini oluşturdu.



Erthyo nefes almak istese de duramazdı.



'' Nefes almadan bir süre hayatta kalabilirim. '' Bir sütun gibi turuncu inat enerjisi bedeninden çıktı. Havada kıldan daha ince bir ip haline geldi. İnat enerjisi içine girdikçe bu ip daha da inceliyordu.



Havada görünemeyecek kadar inceldiğinde, inat enerjisi Erthyo'nun bedenini terk etmeyi bıraktı.



Elleri durmadı ve mühür yapmaya devam etti. Erthyo'nun aklı sarsıldı, ruhsal dünyasından kapağı açılmış baraj gibi ruh enerjisi çıkıyordu. Ruh enerjisi havada birleşerek tek bir mühür oluşturdu. Saydam, sadece dış hatları belli olan mühür havada diğer mühürlerin yanında duruyordu.



Erthyo bittiğini düşünürken, bedeni sarsıldı. 7 deliğinden (Ağız-burun-göz-kulak) ve tüm gözeneklerinden kan çıkmaya başladı. Ancak bu kanlar normal kandan değişikti, hepsi öz kan olarak çıkıyordu. Ancak bunlarda birbirlerinden farklıydı. Bir tanesi parlak kırmızıydı ve tüm elementleri içeriyor gibiydi, bazısı kırmızının en koyu tonu halinde çıkıyordu, sonuncusu ise siyah-beyaz bir şekilde çıkıyordu.



Bu kanlar bedeninden çıkarak havaya uçtu. Birleştiler fakat karışmadılar. Elleri, takip edemediği bir hızda hareket ediyordu. Ancak Erthyo inatla gözlerini açık tuttu ve bu sahneleri aklına kazıdı.



Kanlar havada bir araya gelerek, 3 kişiyi oluşturdu. Üçü de Erthyo'ya benziyordu fakat Erthyo daha fazlasını göremeden bayıldı. Aşırı enerji eksikliğinden ve aşırı kan eksikliğinden dolayı bedeni kendini kapatmıştı.



Erthyo yere düştüğünde elleri durmamıştı. Elleri havayı kontrol ediyormuş gibi elini sağdan sola itti. Havada oluşmuş tüm mühürler sıraya girerek, tek sıra oldular.



El hareket etti. Havadan aşağı doğru, sonunda Erthyo'nun bedenini gösterdi. Tüm mühürler havadan aşağı hücum ederek Erthyo'nun bedenine girdi ve kayboldu.



Eğer Erthyo şu anda uyanık olsaydı, bedeninde hiçbir enerji kalmadığını görürdü. Element enerjisi gitmişti, Manası gitmişti, niyetleri gitmişti, ruh enerjisi, öldürme niyeti, hatta soylarına bile ulaşamayacak durumdaydı. Başlangıçtaki haline geri dönmüştü, hiçbir şeyi olmayan, 70-90 yıl yaşayabilecek önemsiz bir canlıya.



Geriye, yüksek dayanıklılığa sahip vücudu kalmıştı. Şaşırtıcı bir Yokedilemez bedeni gitmemiş, onunla kalmıştı.



Erthyo bu sahneyi görseydi, korkmaz ya da günlerce ağlamazdı, normal kişilerin yapacağı gibi. Bunun yerine sevinirdi. Neden mi? Çünkü bu mühürlerin doğru yapıldığını ve çalıştığını gösteriyordu.



Burada kim olsa bunu garipserdi.



'' Bu adam delirdi mi? Zaten kendisi için çok zor olan eğitimi daha da zorlaştırmak, hatta imkânsız hale getirmek için mühür hazırlamış ve üstünde kullandı. Üstüne işe yaramamasına dua etmek yerine, seviniyor. Ölmeyi bu kadar istiyorsa, daha kolay yolları vardı. '' derlerdi.



Ancak Erthyo bu kişileri takmaz. Aksine onlarla dalga geçerdi.



'' Aptallar! Siz ne bilirsiniz ki? Bu mühürler benim işime yarayacak. Gelecekteki gücümü katlarca arttıracak. Hiçbir şey bilmiyorsunuz. Siz anca böyle şeylerden korktuğunuz için gidip diğer korkak metotlarla güçlenmeye çalışın. Ben kendi yolumda güçleniyorum. '' Derdi.



Bunun sebebi ise geçen günlerde girdiği ruhsal durum ve bu sabah meditasyonda yaşadığı şeylerdi.



Erthyo ruhsal duruma girdiğinde ilk başlarda bir şey görememişti. Bedeni çok iyi durumdaydı fakat derinlere girdiğinde onu bile korkutacak bir şey görmüştü.



Karmaşa! Hem de sonsuz karmaşa!



Yokedilemez Bedeni temsi eden, çıplak, kaslı, savaş imparatoruna benzeten Erthyo yumruğu ile önüne gelen herkese saldırıyordu. 6 Elementi temsil eden, turuncu, mavi, kahverengi, saydam, mavi-beyaz, siyah ve sarı renkli Erthyolar etrafa rastgele büyüler fırlatıyor, arada birbirleri ile savaşıyordu.



Kılıcı temsil eden, kılıçlı, mızrağı temsil eden mızraklı, katanayı temsil eden katanalı ve yumruğu temsil eden yumruğu ile dağları deviren Erthyo çılgınlar gibi birbirleriyle savaşıyordu.



Kandan oluşmuş bir Erthyo, öldürme niyetini yönlendirerek, bıçak, kargı, mızrak, balta gibi silahlar, bazen de, Kan Timsahı, Dokuz Ölüm Kartalı gibi canavarlar oluşturarak savaşa kendini dahil ediyordu.



Ruh enerjisinden oluşmuş bir Erthyo, savaşta etraftaki diğer Erthyolara ruhu ile baskılıyor ve ruhsal saldırılar yapıyordu.



En zayıf olan İnat enerjisi, bu savaşta yer alamayacağını bilse de inatla savaşıyordu. Yok olduğunda geri dönüyor ve tekrar savaşa giriyordu. Öldüğünde doğuyor ve tekrar savaşıyordu. Doğuyor, ölüyor, doğuyor, ölüyor. Bu döngü sürekli devam etse de, savaşta kendine yer edinebilmişti.



Pençeleri ve keskin dişleri olan, Sapkın Erthyo, küçük, saf altın saçı olan, masumca bakan bir Erthyo ile savaşıyordu. Ancak bu Erthyo diğerlerine karşı savaşmasa da, Sapkın Erthyo'ya yaptığı saldırıların hepsi ölümcül ve acımasızdı. Hayatının düşmanı ile savaşıyor gibiydi.



Son olarak 3 Erthyo daha vardı, farklı şekillerdeydiler fakat Erthyo onların nasıl bir yapıda olduğunu görememişti. Ancak bu 3 Erthyo en baskın Erthyolardı. Çünkü tek saldırılarında diğer Erthyolara ağır yaralar verebiliyorlardı.



Erthyo o kadar şaşırmıştı ki, yanlışlıkla içlerine girmişti. Yaptığı hatayı fark ettiğinde kendini savaşa hazırlasa da, sanki diğerleri ona karşı savaşmaktan korkuyormuş gibi kenara çekilerek savaşlarına devam ettiler.



Erthyo bunu fazla kafaya takmamıştı. O anda aklında tek bir şey vardı.



'' İçimde bir saatli bomba taşıyormuşum. '' Herhangi bir savaş biterse, kazanan Erthyo galip olacaktı fakat kaybeden ana bedendeki Erthyo olacaktı. Ancak bu savaş devam edecek ve sonunda tek bir kazanan olacaktı. Bu olduğunda Erthyo diğer her şeyi kaybedecek ve tek bir tanesiyle yaşamak zorunda kalacaktı. Belki de içindeki savaş o kadar büyük olacaktı ki, bedeninin patlaması ile son bulacaktı.



Bugünün sabahına kadar bu sorunu düşünmüştü. 4 Krallığı soyarken bile zihninin bir kenarından bu '' Karmaşa '' yı nasıl halledebileceğini düşünüyordu.



Kendisi bir cevap bulamadan, soyları ona yardım etmişti. En yardımcı olan soy ''Dünya Ağacı Liss'' İdi.



'' Karmaşa ve Düzen. Birbirlerinden ayrı iki kavram olsa da, hiçbiri diğeri olmadan hayatta kalamaz. Sonsuz karmaşa, asla bir düzen oluşturup yaşama yer veremez. Sonsuz Düzen ise asla evrimi ve gelişimin yolunu açacak karmaşanın yerini tutamaz. Bunlar birbirleriyle var olduğunda bir olurlar. Senin bedenin böyle bir durumda. Sen şu anda bu iki kutbun '' Sonsuz Karmaşa '' kutbundasın. Bunu bozman için '' Düzen '' yasasını öğrenmen gerekiyor. Ancak bu yasayı öğrenmek o kadar kolay değildir. '' Düzen'' , '' Karmaşadan '' daha kolay ve düşük bir yasa olsa da, bu evren için çok zor bir yasadır. Ancak fazla karamsar olma, çünkü Düzen yasasının %5'ini öğrenmen bu durumu dengeleyecektir. ''



'' Ama nasıl? '' Erthyo, daha yasalara erişememiş ve onları görebilecek ve anlayabilecek seviyeye gelmemişti. Ve Dünya Ağacı Liss gibi biri bile bu kadar zor olduğunu söylüyorsa, o seviyeye geldiğinde '' Düzen '' Yasasını öğrenmek için ne çileler çekeceğini kimse bilemezdi. Belki de erişemeden patlama ile ölecekti.



'' Merak etme. Ben sana yardım edeceğim. Düzen yasasının ilk %5'ine '' Giriş '' denir ve buna ulaşmanın çok kolay bir yolunu biliyorum. Bu da '' İçsel Düzen '' adı verilen bir düzendir. Kişinin içindeki karmaşayı mutlak düzene sokması gerekir. Ki sen bunu yapabilecek durumasın. Tek yapmamız gereken sana bunu sağlayacak birkaç yardımda bulunmak. '' Yeraltı Dünyası Yılanı, devamında, şimdi olan karmaşayı anlatmış ve nasıl yapacaklarını da söylemişti.



Erthyo, Yeraltı Dünyası Yılanı soyundan başta şüphelenmişti. Sırf Ermy'i kurtarmak için bile ölümünü isteyen bu soy, ona bedava yardım etmezdi. Ancak şaşırtıcı bir şekilde, hiçbir şey istememişti.



'' Şaşırmana gerek yok. Sana yardım etmek başka şey, başkalarının gözlemlediği Evrende dünyaya müdahale etmek başka şey. O zaman bunu yapmak bana biraz pahalıya patlayacaktı. Bu yüzden senden bir şey almak zorundaydım. ''



Erthyo bu sözlerden başka bir şey anlamıştı. Serbest olan biri gücünü kullanmaktan korkmazdı, fakat Yeraltı Dünyası Yılanı gücünü kullanmasına karşın ondan bir şey istemişti. O bir yerde kilitli olabilir miydi?



Ancak bunu yüzüne ve düşüncelerine yansıtmamak için elinden geleni yaptı. Fakat sanki düşüncelerinin arkasını görebiliyormuş gibi Y.A.D Yılanı gülümsedi.



'' Böyle şeyler düşünmek için çok güçsüzsün. Önce güçlen, sonra böyle şeyler düşünür ve araştırırsın. '' Sözleri sakindi fakat Erthyo içindeki umudu görebilmişti.



Devamında gelişen olaylar bu şekildeydi, Erthyo mühürleri oluşturmuş ve bedenine yerleştirmiş. Sonucunda ise birkaç gün boyunca baygın kalmıştı.



Bedeni bu durumda savunmasız olsa da, içindeki her şeyi dış dünyadan saklayan bariyer sayesinde. Dış dünyada kimse onu bulamamıştı. Bu yüzden tamamen korunaklı evinde birkaç gün baygın halde kaldı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr