168.Bölüm: Değerlendirme Saati

avatar
1201 7

İnatçı Yükselen - 168.Bölüm: Değerlendirme Saati


Erthyo sevinçle antrenmana devam etti. Bu kadar hızlı elde ettiği güç istikrara kavuşmamıştı, ayrıca onları kemiklerine kadar işlemiş olsa bile üstünde antrenman yaparak elini alıştırması gerekiyordu.


Erthyo mızrak hareketlerini yapmaya başladı. Sürekli ve sürekli yapmaya devam etti, ta ki bu saldırılar eline oturana kadar bu devam etti. Bu iş bittiğinde, ruh ve beden birleşimiyle beraber yarım ay geçmişti. 


Eğitime kendini o kadar kaptırmıştı ki, etrafında kabuk saran siyah sıvıları ve üstüne sinmiş olan iğrenç kokuyu fark etmemişti. 


Sonunda eğitimi bitirdiğinde onu karşılayan güçlü bir kokuydu. Bu koku kötülüğü Erthyo'nun burnunu sızlatmıştı.


Erthyo burnunu tutarken alt gövdesine baktı. Üstündeki siyah katmanı görünce kokunun kendisinden geldiğini gördü.


Elini sallamasıyla, havada büyük bir su kütlesi oluştu ve onu tüm bedenini sildi geçti. Erthyo üstündeki kirlerin gittiğini görünce, ateş elementi ile kıyafetini ve derisindeki nemi aldı.


''Gitme vakti.'' Erthyo sırtı dik bir şekilde ilerlemeye başladı. Yürürken yeni kazandığı aurayı istemsiz olarak dışarı sızdırıyordu. Yol boyunca bu aurayı bastırmak için uğraştı.


Aurası karmaşa içindeydi, içinde her şey olan bir auraydı. Ancak bu karmaşa herhangi bir kötü özelliğe sahip değildi. Çünkü bu dış görüşü olan bir kişinin, Erthyo'nun hangi elementte ya da silaha çalıştığını göremeyeceği hale getiriyordu.


Erthyo aurasını baskıladığında, çoktan taht odasına ulaşmıştı. Taht odasının kapısı açtı ve içeri girdi, tahta oturdu ve gözlerini ovmaya başladı.


''Sadece biraz daha dayanmam gerekiyor sonra uyuyacağım.'' Erthyo iç çekerken konuştu.


Söylediği gibi şu anda ölçülemeyecek derece yorgundu. 15 gün boyunca aralıksız manasını tüketmiş sonra geri toplamıştı, bu süreci sürekli tekrarlamak bedeni ve ruhu üzerine büyük bir yük binmesine neden olmuştu. Göz kapakları bile ona devasa bir kıtayı kaldırmak zorundaymış gibi hissettiriyordu.


Erthyo uykuya gitmeyi deli gibi istese de gidemezdi. Bugün yapılması gereken birkaç iş daha vardı. Ateşe verdiği emirleri düzenlemek, krallığın işlerini halletmek gibi. Ancak bunları yaptıktan sonra buraya güçlü bir İmparator ya da Hükümdar seviyeli biri bile gelse Erthyo'yu uykusundan uzak tutamazdı.


''Antik İblis ile eğitime gitmemişim, bir de sizinle mi görüşeceğim?'' Erthyo aklından geçirdi.


Erthyo tüm liderleri çağırdı. Yorgunluğu her saniye farklı bir aleme çıktığı için özellikle belirtti; Acele edin!


Tüm Liderler zirve hızlarını kullanarak Erthyo'nun önüne geldiler. Erthyo özellikle ''acele edin!'' dediği için önemli olduğunu varsaymışlardı. Ancak oraya vardıklarında Erthyo'nun gözlerinin altındaki katmanlar şeklindeki siyah çizgileri görünce hepsi Erthyo'nun durumunu anlamışıtı.


Bir saatin sonunda tüm liderler toplanmıştı. Hiori, Mira, Alex, Lucifer, Ermy ve İreny hariç, buna Elizabeth ve Sakura da dahildi.


Son ikilinin neden gelmediğini anlayabiliyordu. Elizabeth ortamı soruşturmakla meşguldü, herhangi bir şeytani olay dönüyor mu ona baktığını biliyordu. Ayrıca Liderlerin izni ile Krallığa bir Din Evi kurmuştu.


Erthyo'nun bildiğine göre bu din evi, Pylos Kıtasının bütün dinlerini içeriyordu. Böylece kişi şeytan olsa bile içeri girebilecek ve istediği dini seçerek onda ilerlemeye devam edecekti. Tabii ki vücuduna ve şeytanlığına zarar verip, kendini yok etmesini engellenecek şekilde.


Liderler ilk başta buna karşı çıkmıştı, bunu yapmak basitçe içlerine bir saatli bomba yerleştirmek demekti. Eğer bir gün bir dindar ortaya çıkar ve bir isyan ortaya çıkarırsa bu basitçe çok büyük bir sorun olurdu.


Bunu bilen Elizabeth de hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde bir Din Evi kurabilmek için çalışmalara başlamış ve kendini eve kapatmıştı.


Sakura ise daha basit bir yerdeydi, Antik İblisten eğitim alıyordu. 


Antik İblis evrendeki tüm silahlarda zirveye ulaşmış bir kişiydi, katana da buna dahil. Böyle bir fırsata sahip olduğu için Sakura herkesten buraya girmek için izin istemiş ve sonucunda %51'lik bir oy ile içeri girmişti.


Diğerleri de aynı şekilde, Antik İblisten ders alıyorlardı.


''Onları boşverin. Eğitim iyi bir şeydir, ancak hepsine hatırlatın ki eğitim her zaman güç artışı sağlamaz. Gerçek savaş deneyimi de lazımdır.'' Erthyo gözlerini ovarken konuştu. Yorgunluk yavaşça onu bastırmaya başlamıştı.


''Anlaşıldı.'' Alevin yanındaki bir hizmetçi Erthyo'nun söylediği sözleri yazmaya başladı. Sözleri yazarken, alnı belirgin bir şekilde terliyordu. Bu da onun daha acemi olduğunu gösteriyordu.


''Bana önemli konulardan bahsedin. Çok yorgunum ve uyumaya gitmek istiyorum.'' Erthyo kesin bir tonda konuştu. Sözleri bittiği anda sözlerini yazan hizmetçinin yanındaki başka bir genç erkek elindeki kâğıtlardan bir tanesini alarak konuşmaya başladı.


''Y-Y-Yeşil Doğa Çetesi öldürmeye başladığını belirtti. Ölen toplam 15 kişi var. Ölenlerin aileleri, onları koruyamadığı için sizi, yani Lordumuzu suçlu buluyor ve canlandırılmalarını istiyor ne yapmalıyız?''


''Hm...'' Erthyo düşünmek için birkaç saniye duraksadı. '' Onlara söyleyin, ölmeleri kendi hataları. Zayıf olmalarını suçlasınlar, bu şehir lordu onlar gibi zayıflar için elini oynatmayacak. Ancak bunu onlara iletirken bir çıkış yolu sunun. Eğer bize bir şekilde katkıda bulunurlarsa ailelerinin tekrar canlanacağını bildirin. Mesela erkekler için şövalyelik ya da maceracılık. Kadınlar için şatoda hizmetçilik, şövalyelik veya bilgili insanlar için krallık eğitmenliği gibi özel şeyler.''


''Anlaşıldı.'' Genç adam Erthyo'nun her kelimesini yazarken, yüzü düştü. Erthyo'nun kelimeleri onun hoşuna gitmemiş gibiydi.


Ateş bunu gördü, aynı anda Erthyo'nun mutsuz suratına bakınca kaşlarını çattı. Ayağının kenarıyla, gencin bacağına tekme attı.


''Ah, Usta neden bana vurdunuz?'' Genç adam Ateşin ona neden vurduğunu anlayamamıştı. Onu rahatsız edecek herhangi bir şey mi yapmıştı?


''Sana şimdi önemli bir ders vereceğim. Bunu kesinlikle aklında tut. Diğer krallıklar ya da gelecekte gideceğin yerlerde, gücümüz yetmediği sürece poker suratını her zaman bulundurmak zorundasın. Eğer kişi senin huyundan memnun olmaz ise o zaman bu itibarımızı kötü etkiler. Gücümüz kimsenin bizi sorgulayamayacağı bir seviyeye geldiğinde istediğin zaman duygularını belli edebilirsin. Çünkü artık kimse senden memnun olmamaya cüret edemeyecektir.'' Ateş son sözü söyleyene kadar sesi öğrencisine ders veren bir usta gibiydi, ancak artık tamamen öldürme niyeti ve kızgınlık barındırıyordu.


''Ancak bu lordumuz için geçerli değil. Lordumuz ne derse desin, isterse senin ölüm fermanını ilan etsin hiçbir zaman sesini çıkarmayacaksın ve duygularını belli etmeyeceksin. Sadece işini yapacaksın, eğer bu halini bir daha görürsem, lordumdan önce ben seni öldürürüm.''


''A-Anladım. Bir daha yapmayacağım.'' Genç adam titrerken kafasını defalarca salladı. Ateşin her sözü zihnin en derinlerine kazınmıştı. Titreyen ellerini sıktı ve kendini sakinleştirmek için derin nefes aldı.


Erthyo bu gereksiz kişinin mimiklerinden gerçekten hoşlanmamıştı. Normal bir halinde olsaydı pek kafaya takmazdı fakat yorgunluktan doğan huysuzluğu, sinirinin ortaya çıkmasına neden olmuştu.


Hafif bir homurdanmayla bu konuyu kafasına takmamaya karar verdi.


''Devam et.'' 


''Peki Lordum.'' Genç adam başka bir kağıdı çıkardı ve konuya girdi. ''Tarımda belirli ilerleyişler var fakat...'' Bu saniyeden sonra, aslında başlangıcından beri olması gereken bir şeydi, sıkıcı bir kağıt imzalama ve fikir birliği devreye girmişti. Erthyo pek fikrini belirtmedi, diğer yardımcı Liderler en iyi yoldan bu sorunları çözmüştü.


Sonunda önemli konular geldiğinde toplantı bitmek üzereydi. Bu saniyeden sonraki her konu bizzat Erthyo'nun kararlarını içeriyordu. 


Genç adam bir adım geri attı. Artık olacak herhangi bir şey onun pozisyonundaki biri için çok boğucu ve baskıcıydı. Son kağıtları okurken bile titremesini durdurmamış, okurken kekelemiş ve hatalar yapmıştı. Ateş ona kenara çekilmesini söylemese, yüksek stres yüzünden onu bile yapmayı unutacaktı.


''İlk konu sizin için önemli olan bir konu. Yeni büyü çemberiniz için kaynaklar. İstediğiniz kaynakları buldum. Ve-'' Ateş konuşmaya devam etme niyetindeydi ancak Erthyo çoktan elini kaldırdığı için durdu. Kafasını anlamamış bir şekilde yana eğdi ve Erthyo'ya baktı.


''Üzgünüm. O işleri şimdilik iptal etmeni isteyeceğim. Bu konu hakkında bir süre düşündüm ve büyü çemberini şimdi oluşturmanın çok kötü bir karar olacağına karar verdim. Bulduğun kaynakları bozulmaması için özel bir depolama yüzüğüne koy. Harcadığın zamana karşılık devlet hazinesinden sana 10.000 altın veriyorum.'' Erthyo mahçup bir şekilde konuştu. Aslında ilk başta bir büyü çemberi yapma niyetindeydi fakat Klara'nın 15 gün içinde onu defalarca bunu yapmamasını ikaz etmesi ve nedenlerini sayınca yapmamaya karar vermişti.


Sebebi mi? Çünkü Büyü Çemberleri çok önemliydi. Dahiler bile büyü çemberlerini yeterince iyi olduğunu düşünmediği sürece oluşturmazdı. Bazı dahiler sırf onları oluşturmak için en iyilerinin en iyisi olan hazineleri arardı.


Erthyo'nun Element Çarkına gelince, hepsi birbirinden farklı ve nadir hazinelerdi ve onlar Klara'nın en değer verdiği hazinesiydi. Söylemek gerekir ki, Yöneticiler arasında bile bu eşyalar kıskanılır ve onları almak için bir sürü yöntem denemeleri olurdu.


Bu yönden Erthyo çok şanslıydı.


''Ah, Öyle mi? Teşekkürler Lordum.'' Ateş hayalkırıklığına uğramamıştı, sonuçta büyü çemberleri çok önemli şeylerdi. Eğer boşa harcanırsa kişi potansiyelini harcamış olurdu.


''Lordum, benim raporumun son konusu şu... Lordumun verdiği göreve gitmek için yarın yola çıkacağım. En kısa zamanda bitirip zaferle dönmeyi hedefliyorum. Bunun dışında bu benim şirketimin raporu.'' Ateş rapor çizelgesini uzatırken yüzü belirgin bir şekilde kızarmıştı.


Erthyo bunu başta anlayamasa da, çizelgeyi eline aldığında nedenini anlayabilmişti. Çizelgede ki herhangi bir şeyden önce devasa kırmızı çizgilerin, çizelgenin altına doğru gitmesini gösteriyordu. Kırmızı çizgiler o kadar ani inişler yapıyordu ki, Erthyo kendini heyecanlı bir film seyreder gibi hissetmişti. Kırmızı çizgiler hiç beklemediği anlarda dibe vuruyordu.


''Anlıyorum. Sana fazla yüz vermişim gibi görünüyor, sana o kadar değerli şeyler verdim ancak sen kurduğun ticaret şirketini bile düzgün idare edemiyorsun. Hahhh...'' Erthyo derince iç çekti, elindeki taslağı masanın üstüne fırlattı. Gözlerinde herkesin görebileceği bir hayal kırıklığı vardı.


Elini sallamasıyla, bir depolama yüzüğü havalandı ve eline indi.


''Bu bazı gereksiz eşyalar. Geçen seferkiler kadar değerli olmasa da yine de senin ticaret şirketini bir süre dizginlemek için yeterlidir.'' Erthyo depolama yüzüğüne tiksinti ile bakarken, sadece Ateşin anlayabileceği bir şekilde konuştu.


Sözleri odadaki çoğu kişiyi rahatlatmıştı. Onlar Ateş'in acısından zevk almıyordu, sadece Ateş Erthyo'ya en yakın kişilerden biriydi ve bu onların torunlarının parlaması için imkân vermiyordu. Ateş gözlerinin önünde azarlanması, onun da diğerleri gibi biri olduğunu gösteriyor, ayrıca zamanlar Erthyo'nun gözünden düştüğüne işaretti. Ayrıca Erthyo'nun çizelgeyi fırlatması yüzünden herkes kırmızı çizgileri ve işaret ettiği yönü görebilmişti. Bu da onların keyfini arttırmıştı.


Erthyo'nun attığı depolama yüzüğüne kimse ikinci bir bakış atmamıştı. Erthyo'nun gerçekçi rol yapması sayesinde herkes onun içinde sadece çöp bulunan bir depolama yüzüğü olduğunu düşünüyordu.


Ancak bu sözler Ateş için altın değerindeydi. Önceki verdiği kahraman silah ve ekipmanları sayesinde kurduğu ticaret şirketi çarpıcı bir ilerleme kat etmişti, Erthyo depolama yüzüğündeki parçaların onlar kadar iyi olmadığını söylese de, en azından ticaret şirketinin devamlılığını ve ilerlemesini sağlayabilecek hazineler içeriyordu.


Ateş minnetle eğildi, bu noktada sözler havadaki samimiyetsiz kelimelerden başka bir şey değildi.


''Başka.'' Erthyo'nun yüzünde kimsenin göremeyeceği bir gülümseme oluşmuştu. Ancak hızlıca dağıldı. Yorgun bir suratla odadakilere döndü ve konuştu.


''Lordum, benim torunum son zamanlarda bir iksir üzerinde çalışıyor. Bu size de yararlı olabilecek bir iksir. '' Pembe saçlı Zuvie ayağa kalkarak raporunu sundu.


''Oh? Söyle nasıl bir iksirmiş.'' Sözler Erthyo'nun ilgisini çekmişti. Kafasını kaldırdı, yorgun bir şekilde Zuvie'ye baktı.


''Bu iksire, Yıldızlı İksir Seviyesinde bir iksir, içen kişinin, içine enjekte edilen elementte, ne seviyede olursa olsun, hiçbir yan etki bırakmadan yatkınlığını arttırabilir.'' Zuvie eline bir reçete aldı ve okumaya başladı.


''Hm? Bu nasıl bir reçete? Çok şüpheli, nasıl Yıldızlı İksir Seviyesindeki bir iksir hiçbir yan etkisi olmadan bu seviyede bir etki yaratabilir.'' Ateş soğuk bir şekilde konuştu, reçeteyi kontrol etmek için elini uzattı.


''Açıkla.'' (Erthyo)


''Lordum, siz iksirlerle pek ilişkili olmadığınız için size basitçe söylebilirim ki, Yıldızlı İksir, iksirler arasında en düşük seviyededir ve evrensel olarak bakılan bir görüşe göre, Yıldızlı İksir ne kadar göklere karşı çıkarsa çıksın her zaman bir yan etki yaratır. Ancak bu reçetede böyle bir şey bulunmuyor. Bu çok şüpheli.''


Açıklamayı duyan Erthyo, kafasını salladı. O da bunun çok şüpheli olduğunu düşündü. Kafasını vermesi için sallarken, Zuvie'ye döndü.


Zuvie çaresizce kağıdı Alev'e gönderdi.


Alev kağıdı aldığı gibi hızlıca malzemelerine, yapım aşamasına, kullanılan aleve, kısacası her şeye göz gezdirdi. Her saniye yüz ifadesi değişiyordu, inanamaz bir bakış, mutlu ve heyecanlı bir çığlık ve şaşkın ''oh böyle bir şey mi varmış?'' gibi sözler çıkarmıştı.


Sonunda işi bitince Erthyo'ya döndü.


''Lordum, merak etmeyin. Bu olayla ben ilgileneceğim.'' Ateş, Zuvie'ye döndü ve ona garanti verdi. ''Lider Zuvie, sıkıntınızı anladım. Bu reçeteye göre kullanılacak alev ve bazı malzemeler bizde yok. Onları size temin edeceğim. Yakında Yarı-İnsan Krallığına gidiyorum. Bu malzemeleri oradan alacağım.'' 


''Çok teşekkürler Ateş.'' Zuvie, Ateş ile yakın olduğu için ona adıyla seslenmişti, minnetle konuştuktan sonra rahat bir nefes vererek oturdu.


Buma kendi ticaret şirketindeki olaylardan bahsetti ve raporunu sundu. Raporu dinleyen Erthyo, neredeyse Buma'nın ticaret için yaratılmış olduğunu düşündü. İç Ticarette çoğu kaynağı tek eline almış ve onlara %30 kâr sağlamıştı. Dış Ticarette ise çoktan 4 büyük köy ile anlaşma yapmışti. Anlaşma kendilerinin üstün çıkacağı şekilde bir son bulmuştu.


Erthyo tatmin olmuşçasına başını salladı.


''Soyunu saflaştırma iznini veriyorum. Şeytan havuzuna girebilirsin, ayrıca... şimdilik Yeryüzü Ayna Ateşini almana izin veriyorum. Bu biraz düşük gelebilir fakat elimizdeki en iyi alev bu, eğer elimize daha iyi bir alev gelirse ilk senin almana izin veriyorum. Son olarak...'' Erthyo biraz emin olmayarak düşündü. Sonunda kararını verdi. ''Değerlendirme Saatini almana izin veriyorum fakat senin elinde kaybolur ya da zarar gelirse parasını sen ödemek zorundasın.''


''L-Lordum ciddi misiniz? '' Buma, Değerlendirme Saatini duyunca derin bir şekilde yutkundu. Gözlerindeki istek alevleri, bu değerlendirme saatini ne kadar istediğini gösteriyordu.


''Evet eminim. Ancak bunu sana tek şartla veriyorum. Dış Ticaret ağını genişlet, bundan sonra yapacağın 5 anlaşma, şu ana kadar yaptıklarından daha iyi olmak zorunda. Anladın mı?'' (Erthyo)


''Anladım, Kesinlikle anladım lordum. Bunu size garanti edebilirim, hiç kimse ne olduğunu bile anlamadan, bize büyük bir avantaj vermiş olacak.'' Buma göğsüne vurarak konuştu, heyecanlı tavrıyla derin nefes verdi ve yerine oturdu. Oturmasına rağmen hâlâ kimsenin duyamayacağı bir tonda konuşuyordu.


Değerlendirme Saati, adı üstünde kişiye değerlendirme yeteneğini veren bir saattir. Bir başka özelliği de takan kişiye bağlanması, o istemediği sürece başka kimsenin ondan ayrılmamasıydı, ayrıca görünmezlik yeteneği de vardı, fakat bu sadece saati kapsıyordu.


Erthyo biliyordu ki, bir değerlendirme yeteneği bu dünyada çok önemliydi. Değerlendirme yeteneği bir tüccar için göklerden inmiş bir nimet gibiydi, kişiye mutlak avantaj verirdi. Ticarette başkaların göremediği bir kusuru gösterir ya da değeri olmayan bir şeyin aslında değerli olduğunu görüp, kişiyi paraya boğabilirdi.


Ayrıca Erthyo biliyordu ki, Değerlendirme yeteneği çok nadirdi. Kendisi ve geldiği dünyadaki herkeste olmasına rağmen seviyesi çok düşüktü ve yükseltmesi çok zordu. Ancak Hakikatin Gözü olan Erthyo için bu çok önemsiz bir şeydi.


Değerlendirme Saati ise bir cüce tarafından yapılmış bir saatti. Krallığın, ay zindanında bir maceracıdan düşmüş bir eşyaydı. Ve bunun yeteneğini gören kral, onu kendi hazinesine koymuştu.


Ancak artık o hazinelik onundu ve eski kral Ateş'in tek yapabileceği şey arkasından ağlamaktı.


''Tamam başka söyleyeceğiniz bir şey yoksa ben gidiyorum.'' Erthyo ayağa kalkmak için kollarını masaya yasladı. Ancak ayağa kalkmadan Alev söze girdi.


''Aslında, Lordum. Çok önemli birkaç konu daha var bir süre daha kendinizi tutmanız mümkün mü?'' 


''Öyle mi? Tamam öyleyse, biraz daha oturmak beni öldürmez... Sanırım.'' 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr