144. Bölüm: Altın Yumurtlayan Tavuk

avatar
1335 11

İnatçı Yükselen - 144. Bölüm: Altın Yumurtlayan Tavuk


(Köyden geri döndüm ve bölümler okullar başlayasıya kadar günlük olarak gelecektir. Aradan sonra uzun bir bölüm atayım dedim. 1925 Kelime yumulun.) 


Erthyo elindeki mızrağı hissetti. Mingu’nun yakında harekete geçmeye niyeti yok gibiydi. Çoktan gruba bir mühürleme oluşumu dağıtmıştı ve detaylarını anlatıyordu.

 

Erthyo’nun kaçmasından endişelenmiyordu. Lung Ejderhaları çoktan etrafını yarım çember şeklinde sarmışlardı. Erthyo’nun mızrağı tuttuğunu görünce şaşırmış ve tereddüde düşmüşlerdi, bu yüzden onun etrafını sarmış ve olacakları görmek için beklemeye başlamışlardı.

 

Mızrak Erthyo’nun eline ulaşınca heyecanlı genç bir kız gibi titremeye başladı. Adeta sevgilisine tekrar ulaşan bir âşıktı.

 

Mızrak Erthyo’ya ulaşınca Katana gibi bir anlaşma olmadı.

 

Mızraktan çıkan bir enerji Erthyo’nun Ruh Dünyasına girdi ve ana ruhun eline sarıldı. Enerji titredi ve şekil almaya başladı, cisimleştiği şekil ise bir mızraktı.

 

Fakat sadece bu kadar da değildi. Ayrıca Erthyo’nun arkasında, Erthyo’nun bir adım gerisinde duran insan silueti şekillenmeye başladı. Dış hatları belli olunca şekillenmeyi bıraktı.

 

‘’Aramızdaki bağ şimdilik konuşmak için ve cisimleşmen için pek uygun değil. Bunların işini bitirdiğimizde seninle hasret gideririz.’’ Erthyo bunu söylediğinde Mızrak ‘tamam’ anlamında titredi ve titremeyi kesti. Ancak bu aura yaymadığı anlamına gelmiyordu.

 

Erthyo’nun yaptığı kızgın yağa su dökme etkisi yarattı. Sessiz, uykuda olan Tanrı gözlerini açmış, kendini rahatsız eden kişileri öldürmek istiyormuş gibi, yüce bir öldürme niyeti yaymaya başladı.

 

Erthyo mızrağı sallamaya başladı. Mızrak yetenekleri 1 ay boyunca bilenmiş olsa da, elindeki 6 renkli Mızrak ve antrenman mızrağı tamamen farklı şeylerdi. Denge ve ağırlık konusunda tamamen farklı liglerdeydi.

 

6 Renkli mızrak ağırdı ancak bu ağırlık bir denge ile bütünleşiyordu. Garip fakat güzel bir his veriyordu. Ele gelen ağırlıkta herkesin kaldırabileceği bir ağırlık değildi. En az 1000 kiloydu.

 

Eğer dengesini sınıra çekmek için ulaşılmasaydı bu ağırlık daha da fazla olacaktı.

 

Denge sınıra çekilince hız da onunla beraber artardı. Hız ise 1000 kilo ve Erthyo’nun kol gücü ile birleşince güçlü bir saldırı ortaya çıkarıyordu. Erthyo zirve saldırısı ile Platinumdan yapılmış bir dağı yok edebileceğini düşünüyordu.

 

Mızrak Erthyo’nun kolundan enerji yollamaya başladı. Önceki Ruhsal enerjinin aksine bu enerji çok nazik ve saftı. Erthyo’nun meridyenlerinden geçerken vücudundaki pisliklerin hepsini temizledi. Saf Mana Erthyo’nun mana ruhuna girdi. Mana Ruhu ise büyümeye başladı.

 

Bu büyüme boyutsal bir büyüme değildi. Açıklanamaz garip bir büyümeydi, içine daha fazla mana alabilecek bir kuyu gibiydi ancak bu kuyu eski boyutunu koruyordu. Saf manadan fazla yoktu, bu mana en fazla bir seviye üste taşıyabilecek miktardaydı.

 

‘’Bir seviye! Bu bile çok iyi. Saf mana temelimi sağlamlaştırırken, aynı anda seviyemi de yükseltiyor. Eğer içinde hissettiğim kadar mana varsa Büyük Usta-Düşük seviyenin sınırına dayanabilir, belki de seviye atlayabilirim.’’

 

Evet, Büyük Usta-Düşük! Erthyo mızrak ve mana üstüne çalışırken 26.günde seviye atlamıştı. Bu seviye atlamada, mana kontrolü, mana hissiyatı artmıştı. Ayrıca manası daha da saf olmuştu.

 

Crack!

 

Saf mananın hepsi Erthyo’nun içine aktı. Mananın son damlası da bedene girince Erthyo’nun Mana Ruhu bir sınıra girdi, bu sınırda fazla kalmadan kırdı ve diğer seviyeye geçti.

 

‘’Hahaha, Seviye atladım. Bu savaşta bu seviye farkı çok işime yarayacak’’ Erthyo bunları düşünürken, grup sonunda tartışmayı bitirmişti.

 

Mingu ortadan bir adım ileride olmak üzere, grup çıkıntılı bir daire formasyonu aldı. Prensesler ve Wiar bir adım önde olmak üzere bu daire formasyonu. Hatları çizilmemiş 6 köşeli bir yıldıza benziyordu.

 

‘’Velet! Mızrağı aldığın için, 6 Köşeli Mühür Yıldızı formasyonunda ölmene izin vereceğim. Gurur duymalısın.’’ Mingu öldürme niyeti saçan, soğuk bir sesle konuştu. Erthyo’nun seviye atlamasının sebebini bildiği için onu öldürmeye daha da kararlıydı.

 

Erthyo’nun emdiği mana Saf Hazine manasıydı.

 

Bir hazine bulunmadığı yıllar boyunca manayı içine çeker. Sahipsiz hayatını sürdürmek için bu manayı saflaştırır ve kendine kullanırdı. Mana ise sadece o hazineyi alan ilk kişiye giderdi. Sahibi ile birleştiğinde hazine sahibine muhtaç kalırdı.

 

Bu mana o kadar saf ve yumuşaktı ki, temele hiç zarar vermezdi. Bu yüzden aile reisleri, tarikat ustaları ya da akademi üstün müdürleri, her hazineyi önce ele alır ve saf manayı emerdi. Bu biraz zorbacaydı. Fakat kim laf edebilirdi ki.

 

‘’Heh, Bunda mı öleceğim? Güldürme beni. Bu mühür eşitliği ile bilinen bir mühür. 3 kadın, 3 erkek olmalı fakat burada 2 erkek 4 kadın var. Kadınların manası daha yumuşak olur. Bu yüzden daha akışkan Mana Zincirleri üretebilir, ayrıca seviyeleriniz yakın olmalı. Ancak siz dengeyi bozmuşsunuz. Formasyonunuzun zayıflığını bildiğime göre onu yok etmem çok kolay olur.’’ Tabii kide böyle bir niyeti yoktu. Eğer Formasyona saldırırsa art arda gelen saldırıların altında kalırdı, kaçabileceğine güveniyordu fakat Mingu'nun ivmeyi almasını istemiyordu.

 

‘’Sen… Kimsin sen?’’ Formasyonun zayıflığını ve detaylarını söyleyince Mingu’nun gözleri tam bir çember şekline girdi. Erthyo’nun dediklerinde tek bir hata yoktu, formasyon gerçekten de 3 erkek ve 3 kadın ile olmalıydı. Hepsinin seviyesi ile birbirine yakın olmalıydı.

 

Eğer bu formasyonun geldiği yerdeki kişiler bunu bilseydi, Mingu ağzını bile açmazdı. Ancak Erthyo 16 yaşında bir çocuktu ve bu formasyonun zayıflığını biliyordu. Bu Mingu’yu Erthyo’nun kimliğini sorgulatmıştı.

 

‘’Oh? Ne kadar kabayım. Hâlâ bu formda duruyorum.’’ Erthyo bunu söylediğinde elini saçlarına götürdü.

 

Eli saçlarını tuttu ve üzerinden geçmeye başladı. Üzerinden geçtiği her bir saç teli, sağlamlaştı ve kırmızı renge dönmeye başladı. Elleri aşağıya süzülürken saçları giderek uzadı. Omzuna gelince elini salladı ve saçları bıraktı. Ancak saçları uzamaya devam etti.

 

Parmaklarını fiske haline getirdi ve alnına vurdu.

 

Ding!

 

Bu vuruş ile derisi dalgalanmaya başladı. Aynı zamanda kemiklerinden çatlama sesleri geldi.

 

Bu sesler çok acı verici gelse de çocuk hiçbir mimik göstermeden, Mingu’ya gülmeye devam etti. Sanki yaşanan şey sadece bir parça şekermiş gibiydi.

 

Sonunda boyu 1,9 metreye kadar uzadı, saçları kalçasına kadar geldi, her saçı bir kılıç kadar keskindi. Kolları cübbe kolunun yarısı kadardı.

 

Yüzü ise daha yakışıklı oldu. Gören ölümlü kızların âşık olabileceği bir yüzdü. Ancak bu yüz oradaki prenses ve Wiar’ın kafasında şimşek gibi çarptı.

 

‘’E.Erthyo!’’

 

Wiar özelikle bunları söylerken dişerini sıktı. Erthyo’yu başından beri kıskanıyordu, Ermy ve İreny olsun, elde ettiği hazine katana olsun, onu ilk gördüğü anda kıskanmıştı. Sonra o ölünce kızları yavaşça feth etmeyi amaçlamıştı. Fakat kızlar Erthyo’ya o kadar bağlıydı ki bu Wiar’ın kıskançlığını ve düşmanlığını daha da arttırdı.

 

Ardından kardeşinin ölümü vardı. Kardeşi işkence edilerek ölmüş ve herkesin önünde komplo malzemesi olarak kullanılmıştı.

 

Bir de buna Drag’a olan düşmanlığı birleşince düşmanlığı yeni bir seviyeye geçmişti. Artık ikiliden birisi ölmeden, diğeri huzurlu bir hayat ve gelişim yaşayamayacaktı.

 

‘’Sen öldün! Seni bizzat öldürdüm. Bu imkânsız.’’(Wiar)

 

‘’Senin ellerinde ölecek olsaydım diğer dünyada kadınlarımın yüzüne bakamazdım.’’ Erthyo ona başka bir bakış atmadan Mingu’ya bakmaya devam etti.

 

Wiar Bilge seviyede olsa da, o seviyedeki aurası Büyük Usta- Orta seviye Mingu’nun aurası yanında sönük kalıyordu. Bu kimin daha güçlü olduğunu gösteriyordu.

 

‘’Fazla söze gerek yok. Seni öldüreceğim ve mızrağı alacağım. Ölümden nasıl geri döndüğünün sırrını bulup yeni bir atılım yapacağım. Sessizce geber ve benim basamağım ol.’’ Mingu büyük bir kibirle konuştu.

 

‘’Senin basamağın mı? Ne kadar saçma.’’ Erthyo bir anda bütün gücünü serbest bıraktı.

 

Ortaya çıkardığı baskı, Mingu’dan hiç düşük değildi. Bu baskının içine Ruhsal Baskı yeteneğini de ekleyince, Mingu haricindeki diğerleri baskı görmeye başladı.

 

Erthyo mızrağı iki eliyle tuttu ve duruşunu aldı. Element Beden, Tehlikeli Duruşu aynı anda aktifleştirdi.

 

Mızrak dikti, Erthyo ise mızrak kadar dikti.

 

Erthyo’nun gözleri bir canavar gibi bakıyordu. Yıllar boyu baskı altında kalmış canavar sonunda dişlerini göstermeye karar vermiş gibiydi.

 

‘’ O kokuşmuş ağzınla böyle şeyler söylememelisin. Her kelime burnumdaki canlılığı solduruyor.’’ Erthyo kışkırtıcı bir gülümseme ortaya koydu.

 

Kibirli Mingu bu hakaretin altında nasıl kalabilirdi?

 

‘’Sen ölümün ne demek olduğunu bilmiyorsun.’’ Mingu mızrağını tuttu ve bağırdı.

 

Mızraktan kan akmaya başladı. Kan yere değince buharlaşıyor, tekrardan mızrağa geri gidiyordu. Ağlayan ruhlar, kükreyen şeytanlar bu mızraktan yükseliyordu. Keskin bir Mızrak niyeti ise Mingu’dan yayılmaya başladı.

 

Ayrıca sağ üstünde bir şeytan belirdi. Küçük şeytan bir chibi boyundaydı, iki gözünde sarı alevler yanıyordu. Siyah alevler bütün bedenini oluşturuyordu. Ellerinde keskin tırnaklar ortaya çıktı ve Mingu’ya batırdı.

 

Bu Mingu’nun Ruh Ortağıydı.

 

Mingu kibirli olsa da Erthyo’yu küçümsemiyordu. Gücünün %50’sini çoktan kullanmıştı bile fakat bu kadarı onu yenmesi için yeterliydi. En azından o böyle düşünüyordu.

 

Erthyo mızrağını tuttu ve rakibinin gözüne bakmaya başladı. Ruhu ile etrafını süpürüyordu.

 

Bu savaş formasyonu sadece mühür formasyonu değildi. Formasyonun içindekiler isterse saldırabiliyordu fakat Mingu gibi kibirli bir kişi buna izin vermezdi.

 

İzin vermemesi, olmayacağı anlamına gelmiyordu.

 

Erthyo Prensesler ve Mingu’dan gelen öldürme niyetlerini kolaylıkla hissedebiliyordu. Çok küçükte olsa mana dalgalanmaları üstlerinde ortaya çıkmıştı. Güçlü büyüler hazırladıkları belliydi.

 

‘’Ölümün ne olduğunu bilmiyorum fakat yakında hepiniz öğreneceksiniz.’’

 

Erthyo inisiyatifi ele aldı ve saldırdı. İlk saldıran olması gerekiyordu yoksa ivmesini koruyamaz ve bastırılırdı. Bastırılırsa ölmesi çok kolay olurdu.

 

Mızrağı iki eliyle tuttu ve ileri sapladı. Aynı anda ayakları bir yıldırıma dönüştü.

 

Gümbür!!

 

Yüksek bir yıldırım patlaması ile Erthyo mavi bir ışığa dönüştü. Mavi ışık Mingu’nun önünde belirdi ve ona sapladı.

 

Mızrak saplaması bir ay boyunca bilenmiş, kendi anlayışlarını koymuştu. Mingu kadar uzun süre boyunca çalışmasa da, kendi bilenmiş anlayışları ve Zincirden gelen anılar ile temeli sapasağlamdı.

 

Erthyo ne kadar olduğunu bilmiyordu fakat en az 10.000 defa delme hareketi yapmıştı şu bir ay içinde. Gece gündüz, Dünya ya da Vip alanında, Nefes bile almadan mızrağını sağlamlaştırmış ve güçlendirmişti.

 

Kan ve teri mızrak eğitiminde, mızrak cilasına dönüşmüştü. Her gün bu cila ile mızrağı yıkanıyor, kendi yolunu kuruyordu.

 

İo çoktan Erthyo’nun saçında belirmişti. Onun ruhunu, manasını ve bilincini düzenliyor, arada mor yıldırımlar ile Chibi Şeytana saldırıyordu.

 

Erthyo’nun delme hareketini görünce Mingu’nun gözlerinde küçük bir ciddiyet belirdi. Fakat bu ciddiyet rüzgâr ile uçtu ve yerine kibirli bir gülümseme aldı.

 

‘’Sadece bu kadar mızrak ustalığın varsa benim yanımda konuşulmaya değmezsin.’’ Mingu Erthyo’ya doğru süpürdü.

 

Bu süpürme Çağlayan Dağ Kaplumbağası’nın kuyruğunun süpürmesi gibiydi. Baskıcı ve yıkıcıydı.

 

Efsanelere göre Çağlayan Dağ Kaplumbağası, sırtında devasa bir dağ taşıyan bir kaplumbağaydı. Sırtındaki Dağ devasa bir çağlayandı. Tek bir kuyruk hareketi ise fırtınalar çıkarmak için yeterdi.

 

Baskıcı ve Yıkıcı olsa da özünde şeytaniydi. Şeytani bir ışık mızrakta belirdi, süpürme hareketi aslında bir kılıç kadar keskindi.

 

Erthyo bu saldırıyı görünce saldırısını geri çekti. Süpürme Hareketine Dik Süpürme ile karşılık verdi.

 

Ding!

 

Mızraklar çarpışınca, sadece kullanıcılar değil. Mızraklarda savaşmaya başladı. Kırmızı Aura, Görünmez İmparator Aurasına karşı saldırıya geçmişti.

 

Ayrıca Ming’nun mızrağından beyaz bir alev yükseldi. Bu alev kemikleri donduracak kadar soğuk, ayrıca demirleri kolaylıkla eritecek kadar sıcaktı.

 

Erthyo mızrağı durdurduğu anda geri sıçradı. Korktuğu şey alev değildi. Alevin içinden gelen saf Mızrak Niyetiydi.

           

Bam!

 

Erthyo saldırıyı atlatınca, mızrak kalan ivme ile yere saplandı. Ancak Mingu burada durmadı, Mızrağı hızlıca yerden çıkardı ve aynı anda 12 saldırı birden yaptı.

 

Erthyo bu saldırıları görünce gözleri genişledi. Bu saldırıların Mingu’nun ciddi hali olmadığını biliyordu, muhtemelen %50 ciddiydi fakat bu bile 12 saldırı birden yapmıştı.

 

Zaman kaybetmedi ve saldırıları atlatmaya başladı. Hızını ve vücut kontrolünü kullanarak saldırıları atlatıyor, hızının yetmediği saldırı ise mızrağı ile yörüngesini değiştiriyordu.

 

Ancak saldırılardan gelen rüzgâr Erthyo’nun cüppesini ve derisini kesiyor, yaralardan içeri sızıyordu.

 

‘’Ughh…’’ Mızrak Niyeti yıkıcı ve saldırgandı. Erthyo’nun bedeninde bir saniye durmuştu fakat girdiği bölge çoktan ağır yaralanmıştı, eti sökülmüştü.

 

Erthyo Yok edilemez bedeni çalıştırdı ve yarayı yeniledi. Hızlı olmasa da yavaşça yenileniyordu. İnat enerjisini kullanarak Mızrak Niyetini bedeninden çıkardı.

 

Aynı anda saldırılardan kaçınıyordu. Sonunda saldırılar bittiğinde ileri çıktı ve Çapraz Kesiş attı. Bunu ise 5 delme hareketi takip etti.

 

Mingu çapraz kesişleri engelledi, hiç durmadan kemik alevlerini ok şeklinde ileri yolladı.

 

5 delmeden 3’ü bu alevlere gitti. Alevler mızraktan sıçrayarak Erthyo’nun bedenine indi.

 

Kalan iki saldırı ise hiç enerji harcanmadan Mingu tarafından engellendi.

 

‘’Aramızdaki fark işte bu kadar fazla, sen ise bugün ölerek bu farkı asla geçemeyeceksin. Ölmesen bile bu fark aşabileceğin bir engel değil. Hahaha!’’ Mingu çılgınca güldü. Erthyo’nun öldüğünü ve elindeki mızrağı aldığını düşündükçe daha da mutlu oluyordu.

 

Fakat Erthyo ses çıkarmadı.

 

Güçleri arasında aslında pek fark yoktu. Aslında Erthyo savaşın başından beri tek bir yetenek kullanmamıştı. Eğer kullansaydı, Mingu’yu zor duruma sokabilirdi fakat bunu yapmamayı tercih etti.

 

Çünkü bu nadir bir zamandı. Mingu uzun zamandır Mızrak ile çalışıyordu. Belki de çocukluğundan beri. Mızrak ustalığına kendi etini ve kanını akıtmış, zamanını buna harcamıştı.

 

Bu aşılamayacak bir deneyimdi. Ayrıca bulunamaz bir nimetti.


Erthyo savaşın başından beri ayak tekniği hariç, sadece saf Mızrak Sanatı kullanmıştı. Bu savaş onun Mızrakta gelişmesi için çok önemliydi. Mızrak sanatındaki hataları ve temelindeki çatlakları bu savaş ile düzeltecekti.


Altın Yumurtlayan Kazdan yeterince yumurta almadan pişirmek büyük bir israftı.  


(Birde yorumlara yazarsanız sevinirim. Böyle arada boşluk varken mi daha iyi yoksa eskisi gibi arada boşluk yokken mi?)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr