Bölüm 93 - Ejderha (2)

avatar
702 3

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 93 - Ejderha (2)


BOOOOM!


Ağzının içinde büyük bir patlama oldu. Patlama nedeniyle oluşan toz bulutundan dolayı Satou net bir şey göremiyordu. Ancak bu toz bulutunun zaferinin işareti olduğunu biliyordu. Kendi ejder manasıyla oluşturduğu alev topunun ve ejderhanın püskürtmek üzere olduğu alev topunun çarpışmasıyla, o ejderhanın kesin yok olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirdi.


Toz bulutu dağıldığındaysa gördüğü manzara tamda beklediği gibiydi.


Ejderhaya benzeyen o canavarın kafasında deriye benzer en ufak bir şey kalmamıştı. Paramparçaydı. Birkaç et parçası kalıntısı olsa da bunlar yanmış ve tanınmayacak haldeydi.  Geriye sadece büsbütün bir kafatası kalmıştı.


Önceki görkeminden hiçbir şey kalmamıştı.


Satou zaferinden eminken birden kötü bir önseziye kapıldı. Hızla ellerinde ejder manasıyla alev topları oluştururken tetikte bir şekilde bekledi.


Ejderha sanki o alevle tamamıyla ölmüş gibi hareketsizdi. Boynu hafif bir şekilde düştü. Ancak şaşırtıcı bir şekilde kemikler yere düşmedi.


Satou ona bakarken ‘Acaba boş yere mi evham yapıyorum?’ diye düşünecekken birden kafasını kaldırıp yeşil bir alev püskürttü. Göz yuvalarının olması gereken yerde de yeşil alev parıltıları vardı.


Ejder olmanın verdiği hislerden midir emin olmasa da gelen şeyin pekte onun için tehlike arz etmediğini hissediyordu. Ancak yine de Damon’dan öğrendiği bir şey varsa o da her zaman temkinli olması gerektiğiydi. Bu yüzden alevine kendi oluşturduğu alevle karşılık verdi.


Alevler kısa sürede çarpıştı ve yeşil alev gözlerden kayboldu. Satou’nun alevi diğer alevi yutmuştu.


Fakat kafası neredeyse tamamen etten arınmış iskelet, dehşet verici bir kükreme savurdu. Sesi ne ejderha kadar görkemliydi ne de herhangi bir canlıdan gelebilecek kadar normal. Ses tellerinin de yok edilmiş olması gerektiğinden bu oldukça anormal bir durumdu.


‘Satou! Hemen ejder formuna dönüşüp kafasını kopart! Yoksa daha da zorlanacaksın!’


Damon’un ani ve aceleci uyarısını anlamadı. Fakat soru sormak yerine direkt emrini uyguladı.


Kollarından birini ejderha koluna çevirdi. Kolu pullandı ve tırnakları uzayıp, eli keskin bir pençeye dönüştü. Hızla sırtındaki kanatlarla ilerlerken, yaklaştığını fark eden iskelet ejderha alev topları fırlatmaya başladı.


Yeşil alev toplarından Satou garip bir yakınlık hissediyordu fakat bunu düşünecek vakti yoktu. Ruh Sarayındaki yaşlı kertenkele ona çabuk olması için bağırıyordu.


Hızla alev toplarını atlatırken ardıl görüntüler bırakıyordu. En sonunda ulaştığındaysa hızla kafasını kopardı.


Kafası sanki bir oyuncak parçası gibi sorunsuzca boyun kemiklerinden ayrıldı. Kafa yere düşerken ejderhanın boynu Satou’ya doğru savruldu.


Hızla havada sıçrayarak atlattı. Fakat beklenmedik bir çeviklik sergileyerek boynunu mantıksız bir şekilde döndürdü ve onun aşağı çakılmasına sebep oldu.


ÇAT!


Tüm bunlar olurken Lucina da Satou’ya yardımcı oluyor, kuzey tarafında diğer namevtlerin geçmesini engelliyordu. Onun için çocuk oyuncağı gibiydi. Bir usta canavar olarak onu pek zorlamıyordu.


Usta Canavar olan bir alfa kurt küçümsenmemeliydi. Şu andaysa karşısında kuş kafasına sahip, insana benzer bir namevt vardı. Vücudu bir namevte yaraşır şekilde tamamıyla çürümüştü.


Bu kurdun buna benzer beşinci namevt öldürüşüydü. Onun için fazla sorun olmazdı.


Pençeleri masmavi bir ışıltıyla parlarken, kendini gerdi. Namevtse hızla ona koşmaya başladı.


Tam ona atlayıcı esnada ise gökten bir şey çakıldı. Toz bulutundan ne olduğunu anlamak güçtü.


Lucina kısa bir şaşkınlık yaşa da toz bulutu oluşturan şeyden bir tanıdık aura hissedene kadar tetikteliğini korudu.


“Ahh! Ne zahmetli. Ne ölmez şey bu böyle ya. Bu nasıl hala saldırabiliyor ki?”


Zihninden ‘Satou, sen misin?’ diye sordu.


Satou üstünü başını tozdan temizlemeye çalışırken öfkeyle söylendi.


“Başka kim böyle çakılır ki? Off… Sağlam indirdi. Seni lime lime edeceğim lanet olası!”


Altında ölen namevti bile fark etmemesi Lucina’yı şaşırtırken Satou hızla ejderhanın vücuduna uçmadan önce ona döndü.


“Lucina, şu ejderhayı öldüreceğim. Eğer olağandışı bir durum olursa bana anında ilet ve ayrıca dikkatli ol.”


Sonrasındaysa hızla ona doğru uçtu. Ejderhanın şu an mantıken alev püskürtememesi lazımdı. Satou’ya göre boyun saldırıları dışında zarar verme olasılığı oldukça düşmüştü. Pençe ve kuyruk saldırılarını rahatlıkla atlatabileceğine güveni tamdı.


Fakat ilk alevi atmaya çalıştığı zaman alevin nerden geldiğine dair ufak detayı unutmuştu.


Hızla önüne geldi. Önüne geldiğini hisseden namevt ejderha pençeleriyle onu öldürmeye çalıştı. Fakat Satou ondan önce davranıp zaten pençe olan elinde oluşturduğu ejder manasından devasa alev topunu hızla gövdesine bastırdı.


Alev topu hızla eritmeye başladı. Namevt acıyla debeleniyor ve Satou’ya saldırıyordu. Satou’nun sırtına pençeler geçiriyordu.


CART!


Derisi yırtılırken arkasından gelen pençe saldırıları gittikçe artıyordu. Satou acıdan dolayı dişlerini sıkmıştı. Fakat en ufak bir durma belirtisi dahi göstermedi. İlerledi, ilerledi. Ejder manasına güç verdikçe alevin gücü arttı.


En sonunda öyle bir raddeye ulaştı ki birkaç saniyede tüm çürük deri eriyordu. İlerlerken Sonunda bir şeye rastlayabildi.


Namevt hala deli gibi ona saldırmaya çalışsa da kuyruğu dışındaki hiçbir uzvu ona yaklaşacak kadar uzun değildi. Kuyruğunuysa kendi yarasından içeri sokması pek mümkün değildi. Zaten namevtin o kadar zekası da yoktu.


Satou ejderhanın içinde kalp gibi atan bir şeyle karşılaştı. Bu şey zümrüt kadar yeşil bir kalpti. Atmayı bırakalı çok uzun zaman olduğu barizdi. Saçma bir miktarda ölüm aurası yaymaktaydı. Öyle ki sıradan biri bu kadar ölüm aurasıyla temasta anında ölebilirdi.


“Bu, o ejderhanın kalbi ha?”


Satou önlem amaçlı elini ejder manasıyla kaplarken mırıldandı. Bu canavarın kopan kafasına rağmen saldırmaya devam edebilmesinin kaynağıydı bu kalp.


‘Böyle bir şeyi yok etmek israf olur. En iyisi alayım. Nasıl olsa ileride demircilikte öğreneceğim. İllaki lazım olur.’ diye düşünmesiyle birlikte onu almaya karar verdi.


Diğer elini de pençe haline getirip ejder manasının da desteğiyle bağlı olduğu yerden hızla çekip koparttı. O sırada kalbe bağlı tüm damarlardan pis bir su akarcasına ölüm manasının en yoğun hali döküldü.


O kadar rahatsız edici derecede yoğundu ki Satou gibi dayanıklı biri bile zor nefes almaya başladı. Bu yüzden hızla oradan ayrıldı. Doğal olarak buna sebep olan kalbi de aldığı gibi de direkt yüzüğüne koydu.


Bunu takiben deliler gibi mücadele eden namevt sonunda hareket etmeyi bıraktı. Satou içinden çıktından hemen sonraysa sanki bir dayanağı kalmayan fosil gibi parçalara ayrıldı.


“Oh… Bu da bitti. Artık sadece burayı biraz tutmamız yeterli.” diye rahat bir nefes aldı. Onu en çok korkutan bunun gibi beş, altı tane daha olmasıydı. Fakat bunun dışında başka olmadığına göre rahat bir nefes alabilirdi.


Tam o anda Lucina zihninde bağırdı.


‘Satou, ejderhanın ötesine bak! Kaçmalı mıyız?’


Sesini duyduğu gibi öte tarafa baktı. Ejderhayla oyalanırken sandığından da fazla vakit harcamıştı. Ejderha çığlığının da etkisiyle ona doğru koşan on binden fazla namevt vardı. Bazıları insansı, bazılarıysa tamamen canavar namevtleriydi. Bazılarıysa bu ikisinin de tanımına uymayan birleşmiş, mutasyona uğramış yaratıklardı.


Damon biraz alaylı biraz da endişeli bir tonla ‘Evet… Evlat. Artık yaklaşık on bin namevte karşı savaşman gerekecek.’ dedi.


Satou’ysa onun dediğini umursamayarak sitem etti.


“Ah! Keşke dilimi eşek arısı soksaydı da konuşmasaydım.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr