Bölüm 84 - Amaç

avatar
875 9

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 84 - Amaç


“Hmm… Amaç ha?”


Satou direkt cevap vermek yerine düşünmeye başladı.


‘Amacım. Amacım en güçlü olmak. Fakat bu amaç, benim için yeterli değil. Ne istiyorum ben? Hayatımda amaç olarak diyebileceğim ne var?’


Ve tamda o sırada kafasına bir şey dank etmiş gibi aydınlandı.


Satou konuşmaya başlamadan önce iyice bir nefes alıp “Evet. Pekâlâ, düşündüm ve cevabımı size söylemek istiyorum.” dedi ve ardından soruya cevap verdi.


“Benim büyük bir amacım yok. Amacım ne her şeyin tepesindeki varlık olmak ne de başka bir şey. Tıpkı diğer herkes gibi en güçlü olmak istiyorum. Fakat bunu gerçekten de bir amaç sayabilir miyiz? Bana göre amaç bir şeye kendini tamamen adamaktır ve ben asla kendimi en güçlü olmaya adamadım. Ben sadece kendi kalbimin peşinden gitmek istiyorum. İstediğim gibi davranmak, sevmediğimi öldürmek, sevdiğimi ise canım pahasına korumak istiyorum. Tabii tüm bunlar içinde her zamanki gibi büyük bir güç istiyorum ki bu da oldukça doğal.”


Satou hırslı konuşmasına devam etmeden önce duraklayıp derince bir nefes aldı.


“Bu gücü bana zaten aldığım iki miras sağlasa da ben oldukça açgözlü biriyim. Buraya geliş amacım hiçbir zaman bir miras elde etmek olmamasına rağmen şu an her şeyden önce sizin takdirinizi kazanmayı ve varisiniz olmayı istiyorum.”


Satou önceki dediklerinin hepsini düşünmüştü zamanında. İlk amacı -hele Ölümnefesi’nin mirasından çıktıktan sonra- kimsenin onu ezemeyeceği kadar güçlü olup en tepeye oturmaktı. Fakat sonra bir şeyi fark etti. Buna gerçekten kalbini adamasına gerek var mıydı? Güçlenmek evet önemliydi, fakat kendini buna adaması demek diğer zevklerden mahrum kalmasına sebep olmaz mıydı?


Bunlarla birlikte düşüncesi yavaşça değişti. Tabii kanın arzulara sadık olması da burada büyük rol oynadı ve ne hissediyorsa ona göre davranacak birisi olmaya karar verdi.


Satou’nun cevabı suskunluk getirdi. Herkes şaşkına dönmüştü. Satou’nun cevabı beklenmedikti. Elisa ne diyeceğini bilemedi. Keçi ise cevabını düşünürken “Bundan emin misin? Bu yol iki ucu keskin bıçak gibidir.” diye uyarıda bulundu.


Lafta arzuların peşinden gitmekten zırvalamak basitti. Fakat iş icraata gelince tam tersi oluyordu. Eğer kendilerini bu arzuyla şekillendirirse birisi işin sonunda ya gerçekten parlak birisi olurdu ya da arzuları nedeniyle ölür giderdi.


Satou cevaplarken bir an bile düşünmedi.


“Evet, eminim. Kalbimin yolunu takip edeceğim. Sevdiğimi seveceğim. Arzularımdan bir kez olsun kaçınmayacağım. Olacağı varsa da sonum arzularımdan olsun.”


Satou’nun cevabı için keçi bir şey söylemedi. Kararlı olup olmadığını anlamak için onun zihnine bir parça ruh enerjisi yolladı. Damon Satou’yu okumasına müdahale etmedi. O da rahatlıkla şu anki durumda gerçekten de yalan söylemediğini ve kararlı olduğunu iyice anladı.


‘Düşünce tarzın fazla hayalperest, bu dediklerini sağlayacak bir gücün gramına bile sahip olmamana rağmen böyle atıp tutabilmen… Fazla cüretkar ve bildiğini okur. Hoşuma gitti.’


“Pekâlâ, madem öyle cevabını kabul ediyor ve seni Ölümsüz Demirci Cornel’in veliahtı ve de ilk öğrencisi ilan ediyorum!”


O sırada Satou içten bir küfür savurdu.


‘Siktir! Yine birinin öğrencisi oldum. Ya ne olurdu sadece miras olan çekici verip tozlara karışsan?’


Neyse ki ruh enerjisini çoktan Satou’nun vücudundan çekmişti de dediğini duymadı. O sırada lavdan oluşan keçi yavaşça çekicin içine girip kayboldu.


“Çekice kanını damlat, gerisi bende.”


Satou onaylayıp çekici almadan önce çekici biraz inceledi. Demircilerin kullandığı sıradan bir çekiç gibi görünüyordu ilk başta. Fakat biraz daha dikkat edildiğinde çekicin başının yanlarında bir çift boynuzun sembolü görülebilirdi. Bu sembollerden ise garip, kızıl ışıltı geliyordu.


Ona hayran kalmadan edemedi.


“Güçlü bir silah gibi duruyor.”


Böyle mırıldanarak daha fazla düşünmeden parmağını ısırıp kan damlattı çekice. Parmağındaki yara hızla kapanıp giderken çekiç ışıltıyla parlamaya başladı.


Işıltıyla birlikte büyük bir ısı da beraberinde geldi. Gelen parıltı nedeniyle ikilinin gözleri kamaştı ve Satou farkında bile olmadan çekici eline aldı.


Satou’nun zihnindeyse Damon’un yüzünde tuhaf bir ifade vardı.


‘Bu veledin cidden Cornel’in mirasını bulacak kadar şanslı olacağına inanmıyordum! Artık bir vücutta üç ruh olacak, bakalım Satou’nun vücudu bunu kaldırabilecek mi?’


Damon bunu merak ederken ruh sarayı bir takım değişimler geçirdi. Sarayın bir yerinde örs, çekiç vb. demircilik için gereken ekipmanlar oluştu.


Satou da tüm bunlar olurken kafasını tutuyordu. Çok fazla başına ağrı girmişti ki bu daha başlangıçtı.


“Evet, işin kolay kısmını bitirdik. Şimdi sıra zor kısmında, kendini hazırlasan iyi olur.”


Diye nazikçe uyarı yapan Cornel, direkt alevleriyle birlikte Satou’yu komple sarmaladı. Satou, hissettiği yoğun sıcaktan ötürü bir anlığına da olsa kusmak istedi. Bugün kendi favori elementinden nefret edecek kadar aleve maruz kalmıştı.


Alev hızla onu sararken ruh sarayında bir ağrı hissetti. Zihnini sanki zorla birisi işgal ediyormuş gibi oldukça rahatsız edici ve de bir o kadar da boğucu bir ağrıydı bu.


Bu ağrı sürerken içten içe kafasını yerden yere vurmak istedi. Fakat bunu yapmak bu ağrıyı geçirmeyeceğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden tek yapabileceği dişini sıkıp beklemekti.


Aradan zaman geçti. Ağrı saçma derecede yükselmişti. Satou acıdan gözyaşları döküyor, gözyaşları süzüldüğü gibi sıcaktan buharlaşıyordu. Yine de buna rağmen çıtını çıkarmadı. Bunun sebebi dayanması değildi. Deliler gibi kükreyebilirdi. Fakat yanındaki öğretmeninin korkmasını istemiyordu. Yanlış bir hareket yapar ve ona zarar gelir diye korktuğundan tek yapabildiği sessizce hafif boğuk iniltiler çıkartmaktı.


Bu cehennem yaklaşık bir saat sürdü. Anca o zaman alevler dağıldı ve başındaki ağrı hafifleşerek kayboldu.


Ve Cornel, Satou’nun ruh sarayında belirdi.


“Bir ölümlünün ruh sarayına göre fazla gelişmiş.” diye yorumda bulundu kendi kendine. Normalde ruh sarayları şu an gördüğü kadar büyük değildi. Aksine sıradan bir villa boyutunda olsalar yine oldukça iyi olurdu. Fakat burası… Tek kelimeyle şok ediciydi.


O sırada arkasından Damon’un sesini duydu.


“Evet öyledir. Bu da elde ettiği lanet olası miraslardan biri.”


Cornel duyduğu sesle biraz şaşırdı. Burada kendisi dışında birisinin olacağını tahmin edebiliyor olsa da yine de görmek farklı tahmin farklıydı. Şaşırmamak elde değildi.


“Birisi mi? Kaç tane miras elde etti ki? Ayrıca sen kimsin?”


Damon derince bir nefes aldı ve Cornel’in önünde durarak “Saygılar Ölümsüz Demirci Cornel, ben sizin zamanınızda yaptığınız kılıçlardan birini kullanan birisiyim. Bana o zamanlar Ejderha İmparator Damon derlerdi.” diye açıklarken saygıda herhangi bir kusurda bulunmadı.


Evet, başkasına kibirli bir tutum sergileyebiliridi. Fakat Cornel’e asla. Bunun sebebiyse en ihtiyacı olduğu anda yaptığı silahın, onun hayatını kurtarmış olmasıydı. Belki de bu Cornel’in umurunda bile değildi ve ilk defa onu görüyordu ama o can borcunu unutmamıştı. Bu sebepten ötürü oldukça saygılıydı.


Ne yazık ki bu iki ihtiyarın dostluğu, oldukça kavgalı bir ilişki olacaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr