Bölüm 82 - Canavarların Dövüşü (1)

avatar
871 7

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 82 - Canavarların Dövüşü (1)


Satou ilk kez böylesine bir korkuyu tadıyordu. Zihni boşaldı ve hareket dahi edemedi. Tek düşünebildiği karşısındaki varlığın korkunçluğuydu.


Korkuyla tir tir titredi. İçten içe bu korkuyu yenmek istese de bir türlü yapamıyordu. Mümkün olması imkansız bir şeyi başarmaya çalışıyor gibiydi.


Neyse ki bu hissiyatı kısa sürede atlattı. Evet, güçlüydü. Hatta kazanıp kazanamayacağı konusunda bu baskı ona bir belirsizlik getirmişti. Fakat bu onu etkilemeyecekti.


Satou’nun korktuğunu düşünen Damon ise sonunda araya girmeye karar verdi.


‘Pekâlâ. Bu kadar yeter.’


Damon bunu mırıldanmasının hemen ardından Satou’nun aurası deliler gibi yükseldi. Sanki içinde uyuyan korkunç bir varlık uyanmıştı.


Dev keçi böyle bir tepki beklemiyordu. İçten içe biraz şaşırdı.


“İlginç belki de bu sefer aradığımı bulmuşumdur.” diye kendi kendine mırıldanırken bir anda auranın tanıdıklığını fark edip afalladı.


Keçi şaşkınlıkla ona bakarken Satou ise hissettiği baskının büyük ölçüde azalmasıyla rahatça bir nefes alıp düşüncelerini daha net bir şekilde toparlayabildi.


O sırada Damon ciddi bir sesle ‘O bir tanıdık. Oldukça güçlü birisidir. Dikkatli olmalısın.’ diye uyardı.


Dediğini duyan Satou bir an cevap veremedi. Yine de kısa süre sonra toparlayabildi. O baskı her ne kadar ona hiç hissetmediği kadar korkunç bir gücü hissettirse de yine de kendine güvenini sarsamazdı.


Bu sebeple derince bir nefes alıp kararlılık ve de özgüven dolu gözlerle bir kez daha keçiye baktı.


Keçi gözlerindeki bakışı görünce bu genci oldukça ilgi çekici buldu. Az önce aurasıyla onu neredeyse ezmiş olmasına rağmen kararlı ve özgvüenli gözlerle hala ona bakabiliyordu. Bunun sebebini merak etti.


“Sıradaki oldukça basit bir sınav. Senden beni zorlamanı istiyorum.”


Satou kısa bir şaşkınlık yaşadı. Fakat en ufak bir şekilde korkmadı. Onu yenmesi mümkün olmasa da onu zorlayabileceğine inanıyordu.


Dev varlık onun değişen ifadelerini gözlemledi. Sonra ise sınavı biraz açıkladı.


“Senin gücünde birisi tırnağımı bile hareket ettiremeyeceğinden senin gücüne kadar kendimi kısıtlayacağım. Kısıtlanmış halimdeyken beni aşırı güç kullanmaya zorladığın sürece zafer senin.”


Satou'nun kazanma ümidi daha da arttı. Bu yüzden saldırı pozisyonuna geçti.


Kılıçları Elisa’yı kurtarmaya çalışırken kırılmıştı. Bu sebeple sadece pençelerine ve büyülerine güvenebilirdi.


Daha önceden yaptığı gibi birkaç iskelet çağırdı. Sonrasında ellerinde küçük, alevden küreler oluşturdu. Bir alev topuna göre daha küçük ve sıkışmıştı.


Satou’nun hazır olduğunu gördükten sonra dev varlık hem boyutunu hem de gücünü büyük ölçüde sınırladı. Boy olarak Satou’yla hemen hemen aynı boya gelirken gücü de tam olarak onunla aynıydı.


Kaslarını gevşetir gibi hareketler yapan keçi Satou’ya rahatça. “Öyleyse başla. En iyi vuruşunu yap.” dedi.


Satou da direkt yaptığı alev toplarını fırlattı. Alev toplarının geldiğini gören keçi oralı bile olmadı. Alevler hızla içine girdi ve orada kayboldu.


Keçi alay etti.


“Zaten lavdan oluşan birine ateş topu atmak mı? Pek de zeki değilsin sanki.”


Satou hemen ardından çağırdığı iskeletlerin ona saldırmasını söyledi. İskeletler normal iskeletlerden daha çevik ve daha dengeli olmasına rağmen sonuçta onlarda sadece iskeletten ibaretti. Keçi çekicini salladı ve tek seferde gelen tüm iskeletleri dağıttı.


Kemikler havada uçuştu. Satou bununda bir işe yaramayacağını görünce ne yapması gerektiğini bilemedi.


'Küçük alevler işlevsiz. İskeletler hala yeterince güçlü değil... O zaman bunu deneyelim.'


Kısa bir düşünmesinin ardından ellerinde ejder manasını topladı. Ejder manasını toplama hızı tek kelimeyle ürkütücüydü. Kısa sürede etrafında turuncu bir tabaka oluştu. O ise bu tabakayı kullanarak devasa alevden bir minotor oluşturup, keçinin üstüne saldı.


Minotor, tamamen alevlerden oluşmuştu ve havada üstüne doğru koşarak geliyordu. Oldukça korkunç bir görüntüydü. Keçi ise gelen minotordan, deminkinden hissetmediği kadar baskı hissetti. Fakat bu baskı onun için hiçbir şeydi. Homurdandı.


"Ejder mananın da bir sınırı var."


Sonrasında ise ağzından gelen minotora yaraşır büyüklükte bir alev kustu. Kustuğu alev minotor kadar yoğun bir haşmet veremese de ondan katlarca büyüktü. Adeta bir sel gibi minotorun üstüne geliyordu kustuğu alev.


Sonunda alevler birbirleriyle çarpıştı ve gözlere zevk veren bir manzara haline geldi. İki alev de birbirini yutmaya çalışıyordu. Satou'nun alevi varolan en iyi alevken keçinin gizemli alevi ondan aşaiğı kalır gibi değildi.


Aralarında yoğun bir mücadele geçerken odanın sıcaklığı bir kez daha oldukça fazla yükseldi. Fakat bu ısı Satou için hiçbir şeydi.


Gözlerinde beklenti vardı. Kıyasıya mücadele onun savaş arzusunu daha da ateşledi. Yoğun bir merak ve beklentiyle aleve bakıyordu.


Fakat sonuç hem onu hem de keçiyi şaşırttı.


Alevler birbirine girip, birbirlerini yok ettiler. Sonucunda ise kendi kendine alevler dağıldı.


Keçi, Satou'nun gücü karşısında oldukça şaşkına dönmüşken Satou da aynı şekilde eşit bir saldırıyı başarmayı beklemiyordu.


Satou 'Oldukça iyiydi. Tekrar onun kadar veya ondan daha güçlü saldırı yapamamam ne yazık!' diye acıyla düşündü.


Mana rezervi her ne kadar fazla olursa olsun bir sınırı vardı. Sınırsız değildi ve az önce kullandığı güç rezervinin neredeyse yarısını tüketmesine sebep oldu. Tekrar kullanırsa kaybetmesi kesindi.


'Fakat başka ne yapabilirim ki?'


Damon onun sitemli düşüncesini duyunca tavsiye verdi.


‘Alevde uzman olabilirsin fakat unutma sen alev dışındaki her elementi kullanabilirsin. Madem alevini kullanamıyorsun, sende diğer elementlerle saldır!’


Satou onun dediğini duyunca heyecanlandı. Haklıydı. Bu yüzden heyecanlı bir şekilde sağ elinde su topu oluşturmaya çalıştı.


Daha önce denemediğinden oldukça zorlayıcıydı. Fakat yine de başarabileceğine inancı tamdı.


Tabii o bunla uğraşırken keçi “Bana saldırman için yeteri kadar süre verdim sanırım. Şimdi saldırma sırası bende.” demeseydi.


Keçi daha fazla vakit harcamak istemiyordu. Çekicini alevle kapladı ve yere vurdu.


BAM!


Çekicin vuruşuyla birlikte yer titremeye ve çatırdamaya başladı. Çatlaklardan ise lavlar fışkırarak ilerliyordu.


Satou hemen atlatmak için yana doğru kaymak istedi fakat tam o anda gitmek istediği yönden bir kaya fırladı.


Aniden fırlayan kayaya tepki verme fırsatı bulamadan kayaya çakıldı. Üstüne üstlük bu da yetmezmiş gibi lavlarda ona fışkırdı. Zaten savaşlardan ötürü paramparça olan giysileri eriyip çoktan kaybolmuştu. Derisi ise sıcaktan tamamıyla kızarmıştı. Fakat sadece o kadardı.


Kesin işinin biteceğini düşünen Satou böylesine dayanabildiği için şaşırdı ve sevindi. O zaman yakın saldırıda bulunursa bir sıkıntı olmazdı.


Bu düşünceyle kanatlarını gerip hızla havaya fırladı ve adeta bir anka kuşu misali hala vücudunda küçük çaplı alevler olmasına rağmen keçiye doğru dalışa geçti.


Onun gelişini gören keçi tepki vermedi. Sadece yaklaşmasını bekledi. Satou da o sırada sudan zar zor bir top oluşturmuştu. Su topunda orantısız bir miktarda ejder manası vardı. Su işe yaramasa bile içindeki yoğun ejder manasının zarar vereceğine güveniyordu.


Ve tam da iyice yaklaştığı esnada su topunu tam yüzüne fırlattı. Onu ittireceğine oldukça emindi.


Fakat beklediği gibi olmadı. Keçi ağzını açtı ve biraz alev üfleyip o su topunu dağıttı.


“Beklediğimden daha iyiydi. Fakat yeterli olmaktan çok uzak, sana nasıl yapılacağını göstereyim.”


Boş olan elinde kendisi lavdan oluşmasına rağmen oldukça büyük bir su topu oluşturdu. O sırada Satou zar zor kanatlarıyla geri çıkabilmişti. Oluşturduğu su topunu görünce ağzı açık kaldı.


Onun şaşkınlığınından faydalanan keçi su topunu ona doğru fırlattı. Neyse ki kısa sürede şaşkınlığını atlatacak kadar deneyim kazanmıştı da su topu hızla ona doğru gelirken atlatmak için kanatlarıyla manevra yapabildi.


Suyu atlatabilmişti. Fakat su duvara çarpıp dağıldı. Duvar dıştan sağlamdı ama içi yıkıldı. Eğer bu su topu ona çarpsaydı, bedeninin sertliğine aldanmadan iç organlarını parçalayabilirdi. Ayrıca duvara oldukça yakın olan Elisa'ya kalan su düştü. Neyse ki ona düşen zararsız normal suydu da sadece onu ıslatıp giysilerini daha saydam hale getirdi.


Satou o su topundan kaçtıktan hemen sonra seçeneklerini bir kez daha tarttı.


‘Hmm ne yapabilirim? Alevlerim işlemiyor. Pençelerimle saldırabilirim fakat ateşten oluşan bir varlığa ne kadar etki eder ki? Su gibi diğer elementlere hiç çalışmadığımdan nasıl bir şey yapabileceğimi de bilmiyorum…’


Düşünceleri esnasında keçi hızla önünde belirdi ve çekici kafasına geçirdi. Satou’nun kafası hızla yere gömüldü.


“Birisiyle savaşırken asla rahatlama.”


Daha sonra bir kez daha Satou’nun önünde belirip onu eliyle havaya fırlattı. Satou daha kafasına yediği çekicin acısından kurtulamamışken birden havaya fırladığından tepki vermede zorlandı.


Sonra bir kez daha çekicini geçirdi ve başka bir yöne doğru fırlattı Satou’yu.


Satou acıdan kan kustu.


“Of… Sen… Çok güçlüsün…”


Beklediğinden çok çok daha güçlüydü. Biraz da olsa içinde bir ümitsizlik hissetti. Kendisi güçlüydü. Fakat onu yenebilecek kadar güçlü değildi.


O an ani bir farkındalık geldi. En başında hedefi yenmek değildi ki! Tek yapması gereken elinden gelen her şeyle ona vurmaktı ve şu son zamanlarda çalıştıkları buna tam olarak müsaitti.


Gözlerinde tuhaf bir ışıltı belirirken kan kusup yavaşça ayağa kalktı. Kalkarken kanatlarını da görkemli bir şekilde açtı.


“Bir yanılgı yüzünden az daha kaybediyordum… Şimdi…”


Göz bebekleri dikey elips şeklini alırken gözleri kan kızılı bir renkte parıldadı.


“Tekrar başlayalım mı?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr