Bölüm 81 - Çekiç

avatar
818 8

Ejdertanrı Efsanesi - Bölüm 81 - Çekiç


Oda tamamıyla boştu. Tek görülen şey ortadaki kapkara zincirlerle kaplanmış garip bir tasarımı olan çekiçti. Çekicin üzerinde garip oymalar vardı. Üzerinden oldukça sıcak bir aura yayılıyordu.


“Şaka mı yapıyorsun!? Hey garip ses! Bu çekiç de neyin nesi? Ölümsüz Ölümnefesi bu kadar fakir olamaz değil mi?”


Satou’nun sitemli sorusuna hafif tehditkâr bir ses tonuyla yanıtladı.


“Lütfen söylediklerinize dikkat edin lordum. Gerçek lordumuz aslında oldukça zengin birisiydi. Sizce böylesine zengin birisi bu kadar basit engeller koyar mıydı asıl hazinelerine? Muhtemelen daha dışarıdaki zayıflarla mücadele ederken ölüyor olurdunuz asıl hazinede. Aslında burası içinde aynısı geçerliydi. Fakat ne yazık ki…”


Devam etmeden önce iç geçirdi.


“Her neyse burayı sadece bu eşya için oluşturdu. Fakat sakın ha bu eşyayı değersiz sanmayın. Oldukça güçlü bir hazine, her ne kadar lordum tam olarak olayını açıklamasa da tüm gücünü onu mühürlemek için harcadı.”


Satou anlayışla başını salladı. Elisa ise garip bir ifadeyle bakıyordu çekice. Aradığı şey bu değildi. Bu yüzden elinden geldiğince saygılı bir üslup takınarak: 


“Saygıdeğer ses. Ben buraya daha önce gelmiş birini arıyorum. Kızıl saçlı, mavi gözlü sivri bir çeneye sahip, oldukça meraklı kişilikte birisi. Hiçbir bilginiz var mı?” diye sordu.


Satou da hemen üstüne “Yakınım birisi cevaplarsan sevinirim.” dedi.


Ses ise tanıdığı birisi olduğunu duyunca biraz düşündü.


“Hmm… Daha önce gelen birini görmüştüm. Fakat muhtemelen çoktan ya zombi oldu ya da Gravelordlar tarafından yenildi.”


Elisa buraya geldiğinde bunu duymayı beklese ve buna kendini olabildiğince hazırlasa da yıkıldı. Gözlerinden yaşlar süzüldü.


Satou teselli etmek için bir şeyler söylemek istedi. Fakat daha önce bu tarz bir tecrübe yaşamamış birisiydi. Diyebileceği pek bir söz yoktu. Tek diyebileceği “Üzülme” veya “Her şey geçecek” tarzı teselli sözleriydi. Bu yüzden bir şey söylemedi.


Tam da bu sırada çekiçten bir kez daha ısı yayılmaya başladı. Bu ısı önceki seferkinden çok çok daha yoğundu. Çekicin bağlı olduğu zincirler geriliyor ve ona karşıt olarak ölümün soğukluğunu kullanıyorlardı.


Fakat bunun pek işe yaradığı söylenemezdi. Isı arttıkça arttı.


Satou bu ısıyı ilk başta bir babanın sevgi dolu sarılmasına benzettiyse şimdi o sevgili dolu baba onu öldüresiye sıkıyormuş gibiydi. Sıcaklık tek kelimeyle aşırı fazlaydı.


Ses şok oldu.


“H-hiç böyle bir tepki göstermemişti! Bu da nesi böyle?”


Ne yazık ki şu an ne Elisa ne de Satou onun dediklerini duyabilecek haldeydi.


“Bu sıcaklık… Çok fazla…”


Satou zar zor konuşabildi. Bu sıcaklık onun gibi bir yarı ejderha için bile çok fazlaydı. Bu yüzden endişeli bir şekilde Elisa’ya zar zor dönebildi. Neyse ki o ısıdan korunmak için kalkan açmayı akıl edebilmişti de ısıya dayanabiliyordu.


Satou da hemen Elisa’nın yaptığı gibi kalkan açtı.


“Oh be! Rahatladım.” dedi rahatlıkla.


Tam o sırada çekicin içinden bir ses duyuldu.


“Oh! Buraya sonunda canlı birileri gelebilmiş. Hm biri kız biri erkek. Bakalım hanginiz varisim olmaya hak kazanacak?”


Satou duyduğuyla ‘Yine mi?’ diye iç geçirirken Damon ise artık alıştığından sadece Satou’nun işkence çektiğini görmeyi umuyordu.


Daha sonrasında ise ses kimseye cevap verme hakkı tanımadan “Pekâlâ öyleyse ilk sınavımıza geçelim.” dedi ve havadaki ısı yavaşça artmaya başladı.


Satou ve Elisa kalkan oluşturduklarından ilk başlarda biraz dayanabildiler. Fakat sonra kalkanları ısıya dayanamayıp parçalandı. Satou ve Elisa hızla sıcaktan terlemeye başladılar. Tenleri sanki güneşte kalmışlar gibi kızardı.


Aradan biraz zaman geçti. Satou bir şekilde dişlerini sıkmış dayanıyordu. Fakat Elisa artık dayanamayacak raddeye ulaştı ve sıcaktan dolayı bayıldı.


Satou, onun için korkup tam hareket edeceği sırada aniden bir rüzgar esti. Rüzgarla birlikte Elisa sanki gizemli bir güç tarafından taşınıyormuş gibi nazikçe ısının etkilediği alanın dışına götürüldü ve o ses tekrar duyuldu.


“Kız elendi fakat sen devam edebilirsib. Kötü değil. Fakat zorlarsam sende bayılacak gibi duruyorsun.”


Sonrasında ısı yavaşça ortadan kayboldu. Sonunda Satou rahat bir nefes alabildi. Şey, en azından alabileceğini düşündü. Tam o sırada ses ikinci sınavını söyledi. Neyse ki sıradaki sınav ilkine nazaran onun için çocuk oyuncağıydı. En azından o öyle düşünüyordu.


“Şimdide aleve yatkınlığın nasılmış bir bakalım. Bana, çekice doğru yapabildiğin en iyi alevini fırlat.”


Satou dediğini duyunca rahatça bir nefes alıp verdi. Fakat tam o sırada Damon bir uyarı yapma gereği duydu.


‘Hemen rahatlama. Bu huysuz ihtiyarın konuşma biçimi bana birini anımsatıyor ve o ihtiyarın beklentileri pek düşük değildi. Bu yüzden yapabildiğin en iyi alevi oluşturmaya çalış.’


Damon’un uyarısını duyan Satou’nun rahatlığı puf olup kayboldu. Tüm odağını yapabileceği en güçlü aleve verdi.


‘Ejder manasıyla yapılan alevim fazlasıyla güçlü buna karanlığı ekleyince daha yıkıcı bir hal alıyor. İşe yarar olmalı.’


Satou bunu düşünerek elinde ejder manasıyla büyük bir alev oluşturdu. Turuncu alev oldukça parlaktı. Hatta o kadar parlaktı ki insanların gözlerini yakabilirdi ve tabii Satou durmadı. Buna karanlık elementini de ekledi.


Karanlık adeta bir virüsmüş gibi parlak turuncu aleve yayıldı ve turuncu alev eski parlaklığını yitirdi. Bunun yerine adeta insanı kendine çeken boşluk tarzı bir hal aldı. Bu simsiyah alev her şeyi yutabilecek gibiydi.


Satou ellerinde daha fazla bu alevi bekletmek yerine hızla çekice fırlattı.


Alev hızla çekice isabet etti fakat isabet ettiği gibi dağılarak kayboldu. Satou afalladı. Çekicin içindeki ses ise memnun olmamış bir şekilde “Güzel alev fakat kullanışsız. Benim senden istediğim alev yıkım getiren değil, sağlıklı bir şekilde kontrol edebildiğin bir alev. Bir daha dene.” dedi.


Satou bunun son fırsatı olduğunu anlayarak içten Damon’a sövdü ve sonra sadece ejder manasını kullanarak yaptığı alev topunu fırlattı. Tıpkı önceki gibi o da dağıldı hızla. Bu sefer ise biraz daha memnun gibiydi ses.


“Hm… Bu fena değil. Öyleyse sıradakine geçebiliriz. Bu seferki çok daha basit olacak. Sıradaki sınavın...”


Bu sırada çekiç hızla zincirlerinden koptu ve havaya doğru yükseldi. Çekiç yükseldikçe çekicin etrafından alevler çıkmaya başladı. Alevler hızla çekicin etrafında dönerek yayıldı ve belli bir biçim almaya başladılar.


İlk bakışta devasa bir keçi gibiydi. Sonra fark etti ki bu aslında tam olarak keçi değildi. Adeta bir lav denizi gibi gözüküyordu. Görkemli bir kıvrım ile uzanan keçiboynuzları, vikingleri andıran gür sakalları ve bıyıkları olan insanımsı bir varlıktı.


Bu varlık belirdiği gibi Satou daha önce hiç hissetmediği bir baskıya maruz kaldı. Bu baskıyı tanımlamak oldukça güçtü. Gelişimleri arasındaki farktan doğan bir baskı değildi. Bambaşkaydı. Onun yanında kendisini bir hiç gibi hissettiriyordu. Sanki karşısındaki kişi mükemmel bir varlıkmış da kendisi onun oldukça altındaki kusurlu bir canlı gibiydi.


Satou ilk defa böylesine bir hissi tecrübe etti.


“B-bu da ne böyle!?”







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44309 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr