70. Bölüm - Rose [Düzenlendi]

avatar
1634 15

Ejdertanrı Efsanesi - 70. Bölüm - Rose [Düzenlendi]


Gece vakti yine aynı şekilde Rose geldi ve hiçbir şey yaşanmadan sessizce birlikte yattılar.

 

Bu şekilde bir hafta geçip gitti. Arada bir Satou odadan çıkıp Yuzuru, Roselia ve Rose ile konuşsa da çoğunlukla odada kapanıp ‘eğitim’ görüyordu. Geceleri ise Rose ile yatıyordu.

 

Şu bir hafta Satou için oldukça çabuk geçmiş sayılırdı.

 

Satou’nun dövüş deneyimi küçük bir sıçrama yaşamıştı bu sürede. Önceden bir tanesini bile öldüremezken şimdi on canavar öldürdükten sonra dayak yiyordu.

 

Bu sıçrama gülünç derecede küçükte olsa Satou memnundu.

 

Yine kısa bir süre sonra uyuyakaldı.

 

 

Satou garip sesler işiterek gözlerini araladı. Damon’un işkencesi yüzüne ilk başta tetiktelik gösterse de sonradan gördüğüyle gözleri kocaman açıldı.


Salınık yeşil saçları olan güzel bir kız ona sürtünüyordu. İlk göze çarpan beyaz teniydi. Ardından ona bakan puslu lapis gözleri geliyordu. Kendi kendini tatmin etmeye çalışırken ki o erotik ifadesi her insanı büyüler nitelikteydi.


Aşağıya doğru kaydığında hafif açık, dış tarafı siyah desenlerle çevrili içe doğruysa kahverengi bir rengi olan sütyeni göze çarpıyordu. Farkında olmadan kendi göğsünü tutarken, öyle hareket ediyor gibi duruyordu.


“S… Satou yavaş… Yavaş ol…”


Mırıldanmasını duymak onun zaten kasıklarının arasında yarı erekte halde duran sopayı kaldırdı.


Buna hitafen seks arzusu katlanılmaz bir yüksekliğe ulaşması kaçınılmazdı. Direkt üzerine atlamak yanlış olurdu. Bu yüzden önce rüyasından uyandırmak yerine yavaşça dahil olmaya karar verdi. 


Tamamen uyandığında en azından bu çekingenliğin kalan kırıntıları da yok olurdu.


Göğsünü tutan eli aldı ve yavaşça kasıklarının arasına götürdü. ‘Muhtemelen ne yapmasını düşündüğümü anlayacaktır.’


Ve tamda istediği ettiği gibi oldu. Kendine sürterken eli onun sopasına gitti ve hareket ettirdi.


“Mhm~”


Satou’nun ağzından hafif bir inilti çıkarken, onun sütyenini tamamen açtı ve kahverengi uçları direkt kendini belli ediyordu. Daha önce pembe gördüğünden farklı bir rengin olması onu biraz şaşırtsa da çokta umrunda olduğu söylenemezdi.


Bir eliyle kavrayıp, göğsünü okşarken diğerini ağzına alıp emmeye başlamıştı. Pozisyonları tıpkı emziren bir anneyle çocuğu gibi duruyordu. Fakat Satou açıkça bu pozisyondan hoşlanmıştı.


“Ah~ Satou… Yavaş ol…”


Hala gördüğü garip rüyanın etkisindeydi ve anlaşılan rüyası tamda onun istediği şekilde ilerlemişti. Hareketleri gittikçe hızlanıyordu. Bu da Satou’nun ilk bırakışa oldukça yakın olduğuna işaretti.


Rose’unda onunla birlikte gelmesini istediğinden göğüs ucuyla daha sık oynamaya başladı ve emdiği göğüs ucunu nazikçe ısırdı.


“Kyaa~!”


“Mhmhm…”


Bu darbeyle birlikte Rose acı ve zevk dalgası yaşayarak küçük bir çığlıkla kendini bırakırken, Satou’nun bacaklarının arasından havaya doğru beyaz bir sıvı fışkırdı.


Fakat sadece bununla bitmemişti. Tam kendini bıraktığı esnada iki göğsündende şeffaf bir sıvı fışkırtmıştı ve bu Satou’yu şaşırttı.


‘Tadı… Çok güzel. Tadı tıpkı domates suyu gibi.’


Bu tatlı tadın kaynağını merak etse de bu daha sonra düşünmesi gereken bir konuydu. Rose’a baktığında onun kendine gelmiş olduğunu gördü. Biraz daha dikkatli baktığındaysa külotunun ıslandığını fark etit.


‘Hehe…’


Rose ilk başta yaşadıkları rüya sanarken Satou’nun o pozisyonunu görünce şok oldu. Ne diyeceğini bilemiyordu.


“G-genç efendi. Ben açık-”


O anda Satou sözünü kesti.


“Açıklamana gerek yok. Rose… Sevgilim, devam edelim mi?”


Elinden geldiğince nazik ve davetkar bir şekilde kasıklarının arasını işaret ederken olduka gülünç durduğunu inkar edemezdi.


Rose önce ona sonra hala dimdik duran sopasına baktı. Yüzünde bir tereddüt ibaresi belirdi.


‘Genç efendi…’


Hala tereddütlü bir ifadeyle Satou’nun sikine yaklaştı.


“Çok büyük…”


Satou cevap vermese de yüzünde bir sırıtış belirdi.


Rose ilk başta biraz daha hareket ettirmeyi düşündü. Fakat kendi bacaklarının arasına baktığında kararlı bir bakış belirdi zihninde ve külotunu çıkarıp attı.


Bunu görünce hafif bir şaşkınlık yaşadı.


‘İlginç… Sonunda cesur bir tavır takınıyorsun ha?’


Uzun süredir süren ilişkileriyle birlikte bunu görünce ister istemez mutlu oldu. Rose ise bacaklarını açıp, sıvılar sızan bölgesini göstererek koyarken ister istemez utandı.


Satou ise bunu oldukça tahrik edici buldu ve sonuç olarak yarı uyanık olmasına rağmen dimdik duran sopası tamamen dikleşti.


“Çok sıcak…”


Yavaşça otururken içinin sıcaklığı onu ait olması gerektiği yere gelmiş gibi hissettirdi. Roselia’nın ki gibi sıcak olsa da Rose’dan daha bir tatmin olmuş hissettirdi.


“Ahm!”


Acıyla hafif bir inilti ağzından kaçtı. Anlaşılan sonunda içeri girmişti. Bacaklarının arasından yavaşça kan damlaları süzülürken ikisi de en ufak hareket etmedi. Birbirlerinin aklını okuyorlar gibiydi.


Satou onun yavaşça normalleşen yüzünü izledi. Tamamen normal bir hale geçtiğindeyse yavaşça belini hareket ettirmeye başladı.


“Ahm~ Ah~”


Ağzından hafif iniltiler kaçarken bir koluyla düşmemek için yatağa sarılmışken diğeriyle ağzını kapattı. Fakat inlemelerini duymak isteyen Satou eliyle zorla açtırdı.


“Güzel sesini duymak istiyorum. Merak etme duvarlar bizi duyamayacakları kadar kalın.”


Rose her ne kadar tereddütlü olsa da daha da kızarırken ağzını açtı.


“Genç efendi~! Genç efendi~! Ahh~❤”


Aldığı acı sonunda zevke döndüğünde ağzından inlemeyle karışık ona seslenişleri duyuluyordu.


Her ne kadar tatmin olsa da Satou tatmin olmamış bir şekilde başını iki yana salladı.


“Genç efendi değil, Satou. Söyle bakayım. Sa, to, u.”


Tek tek hecelerken cezalandırma amaçlı kıçını tokatladı.


“AH~!”


Rose beklenmedik bir şekilde zevk ve acının karışımını hissederek çığlık atarken Satou yaptığı hareketle zaten dar olan kasıklarının daha da daraldığını fark edip şaşırdı ama aldığı zevk katlanınca ona ismini söyletene kadar bunu yapmaya karar verdi.


“Söyle adımı. Hadi.”


Kıçının yanaklarını tokatlarken söyledi. Rose ise hissettiği bu acı ve zevk karışımı karşısında yüzü, tıpkı kıçında gittikçe belirginleşen kızarıklık gibi kızarıyordu. Kulaklarına kadar kızaran ve inleyen yeşil saçlı güzel kızı görmek Satou’yu istemsizce daha da hızlandırdı.


Ve bunun sonucunda sonunda Rose’un inleme sesleri duyulabilir oldu.


“Hah~ S-Satou! Satou~! Ben geliyorum~❤ Satouuuu~❤!”


Boşalacağını duyan Satou gülümsedi ve sadece tek bir kelime söyledi.


“Gel.”


Ardından Rose zevkten bir titreme yaşadı.


“AHHHHH~❤”


Zevkten küçük bir titreme yaşayarak Satou’nun üstüne düştü. Anlaşılan zevk dalgasıyla dik duramamıştı.


Zevk alması karşısında memnun olsa da Satou henüz zevkin doruklarına ulaştığı söylenemezdi. Hala dimdikti.


Bu yüzden usulca kulağına şu soruyu fısıldadı.


“Devam edelim mi Rose’um?”


Rose ise hafifçe utanarak başını salladı.

 

 

Bu sıralarda şehirdeki bir barda,

 

"Daha ne kadar bekleyeceğim?!" diye gürledi yakışıklı adam.

 

Şişko adam, "Efendim sakin olmalısınız. İmparator Sekizinci Hayden’dan izin almadan hareket edersek iki imparatorluk arasında savaş çıkar!” diye uyarıda bulundu.


“Ben ki Tigris İmparatorunun oğluyum. Beni engellemeye cüret dahi edemez.” dedi kibirli bir şekilde. Böyle dese de şişko adamın demek istediğini anlamıştı. Bu nedenle daha fazla uzatmadı.

 

Bunun yerine barmene döndü.

 

“Barmen bir tane daha bira yolla oradan!”

 



Akademinin önünde,

 

“Burada istesem de daha fazla kalamam. Değil mi müdire hanım?” diye sordu Rias.

 

“Ne yazık ki öyle. Kocamın daha fazla oyalayacağını sanmıyorum.” dedi Müdire iç çekerek.

“Yine de beni bu zamana kadar sakladığınız için teşekkür ederim müdire hanım.” dedi Rias.

 

Rias, akademiye bakarken acı acı gülümsedi. Burada oldukça çoğunlukla aşağılanma ile dolu anıları olsa da Satou’dan sonra oldukça güzel anıları da oldu.

Bu sırada neden olduğunu bilmediği bir şekilde kalbi sıkıştı. Neden bilmiyordu. Fakat içinden gitmek gelmiyordu.

 

Yine de gitmesi gerekiyordu.

 

“Şimdi nereye gideceksin?” diye sordu müdire.

 

“Bilmiyorum… Rüzgar nereye götürürse.” diye cevapladı acı bir ifade ile.

 

Müdire, onun ifadesini fark edince ne olduğunu şap diye anladı.

 

“Peki, öğrencine ne söylememi istersin?” diye sordu.

Rias’ın ifadesi hafiften çirkinleşti. Fakat kısa sürede eski ifadesiz suratına döndü.

 

“Uygun bir bahane, size güvenim tam müdire hanım.”

 

“Ben bahane bulurum bulmasına da inanır mı? Bilmem.”

 

“Nasıl olsa beni bulamayacağından gerçeği söyleseniz de bir sorun olmaz. Ne de olsa aramızda doğru düzgün bir öğrenci-öğretmen ilişkisi olmadı.”

 

Müdire kıkırdadı.

 

“Sen öyle diyorsan… Yolun açık olsun o zaman Elisa.”

 

“Bir daha görüşmek dileğiyle kendinize iyi bakın müdire hanım.” diye son bir kez saygı ile eğildi ve Rias akademiden uzaklaşmaya başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr