69. Bölüm - Dayak Yemek [Düzenlendi]

avatar
1456 14

Ejdertanrı Efsanesi - 69. Bölüm - Dayak Yemek [Düzenlendi]


Gece:

 

Rose, üzerinde sadece iç çamaşırları ile odadan içeri girdi. Oldukça seksi görünüyordu. O normalde pek gözükmeyen pürüzsüz teni açığa çıkmış onu oldukça doğal bir başyapıt gibi gösteriyordu. Onu gören herhangi birisi hayran kalır, dokunup böylesine güzelliği kirletmeye gönlü el vermezdi.

 

Satou oldukça sessiz bir şekilde uyuyordu.

 

Rose ise ona bakarken karışık hisler içine düştü.

 

Aslında en başında böyle bir şey yapmayı bırak ilişkilerini ilerletecek herhangi bir hareket yapacak cesareti yoktu..

Ama Satou, Roselia’ya oldukça yakın davranıp hatta yanında yatmasına bile izin verince söylemek istemese de deli gibi kıskanmaya başladı!.

 

Bu kıskançlıkta onun cesur olmasına ve şu an da Satou’nun odasında olmasına neden oldu!

 

Satou’nun odası oldukça sadeydi. Ortada oldukça büyük bir yatak vardı. Sağ tarafta oturup çalışabileceği sandalye ve küçük bir masa varken sol tarafta ise kullanılmamaktan tozlanmış büyük bir gardırop vardı.

 

Yatağa yaklaştı, daha da yaklaştı ve yatağa oturdu.

 

Satou oldukça sessizce sol tarafa tam Rose bakacak şekilde uyuyordu. O kadar sessizdi ki tanımayan birisi yaşayıp yaşamadığını anlayamazdı.

 

Satou’nun uykuya çok ihtiyacı yoktu aslında. Usta aleminde iken yorulmadan bir hafta yakın sürede uyanık kalabilirdi.

 

Fakat Satou’nun yarı insan olmasının sonucu olarak güzel bir özelliğinin olduğunu fark etti. Uyurken de gelişim yapabiliyordu!

 

Böylesine harika bir özelliğin tek dezavantajı vardı. Çok yavaş mana çekiyordu. O kadar yavaş ki çöle atılan bir damla gibiydi etkisi.

 

Yine de şu an için meditasyon yapıp gelişim yapmasının pek anlamı olmadığından uyumayı tercih ediyordu.

 

Satou’nun yanına sessizce yattı ve onun güzel tatlı yüzüne bakmaya başladı. Satou’nun yüzü son birkaç ayda çocuksuluğunun birazını atmış, daha da erkeksi olmuştu.

Oldukça yakışıklı bir yüzü vardı. Kaşları biraz kalındı. Fakat çok fazla değildi. Ortaydı. Yüzünün alt tarafında küçük dikenler gibi tüyler çıkmaya başlamıştı. Yine de bu tüyler oldukça kısaydı. Kirli sakal olması için bir kaç ay daha var gibiydi.

 

Bu yakışıklı yüze bakarken Rose düşüncelere daldı. Kaç ay olmuştu onunla bu kadar yakın olmayalı?

 

Evet. Bilincini yitirdiğinde ona bakarken yatmıştı onla fakat uzun süredir yalnız kalmamışlardı böylesine.

 

İçinde tarif edilemeyecek bir huzur vardı. Öyle ki o yüze baka baka kısa sürede uyuyakaldı.

 

Satou ise en başından beri geldiğini hissetmişti. Uykusu pek derin sayılmazdı.

  

Onun içinin geçtiğini fark edince gözlerini açtı.


Zifiri karanlıkta gözleri adeta avına bakar gibi parlıyordu. Bunun nedeni gördüğü manzara karşısında nutku tutulmuş, arzularının hat safhaya ulaşmış olmasıydı.

 

Rose'un oldukça güzel bir vücudu vardı. Beyaz teni ile siyah iç çamaşırları onu oldukça seksi göstermişti.

 

Yüzü ise oldukça masum bir ifadeye sahipti. Bu ifade arzularını bastırmasına ve sadece birlikte yatma ile bırakmasına neden oldu.

 

Satou sabaha kadar bu şekilde Rose'u izleyebilirdi ki gerçekten de sabaha kadar izlemeyi düşünüyordu.

 

Altı saat sonra,

 

hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. Satou hala Rose'u izliyor ve onun için oldukça uzak gelen geçmişi düşünüyordu.

 

Zaman çabuk geçip gidiyordu. Kısa süre önce hızlıca güçlenmek için çabalayan biriyken şimdilerde elit sayılabilecek kadar güçlenmişti.

 

Her ne kadar gücünün tamamını kullanamasa da…

 

O sırada Rose'un gözlerinin titrediğini fark etti. Utanmasın diye Satou hemen gözlerini yumdu.

 

Rose burada uyuyakaldığını fark edince şaşırdı. Fakat daha da şaşırmasının nedeni Satou’nun hala aynı şekilde yatıyor olmasıydı.

 

Yine de bunu normal buldu. Hafiften bu halde olduğu için utandı, sessiz ve hızlıca odadan çıktı.

 

O odadan ayrıldıktan sonra Satou iç çekti. Rose'un kıskandığını anlamıştı. Başka nasıl utanmadan böyle gelebilirdi ki?

 

Anlamıştı anlamasına ama yine de ilerlemeye çekiniyordu. Roselia çoktan ne zaman evleneceklerini sormuştu. Bir de üstüne Rose da isterse… ya da dur! Neden ikisi ile aynı anda evlenmiyordu ki?

 

Fakat Roselia’nın görüşünü almadan bir karar veremezdi. Ne de olsa bir kız için düğün kadar önemli şeyler sayılıdır.

 

Satou bir kez daha iç geçirdi ve uyumak yerine zihin sarayına geldi.

 

"Kız dünden razı sense hala tereddüt ediyorsun. Hahahaha! Çok mu düşünüyorsun? Yoksa kalın kafalı mısın? Emin olamadım."

 

Satou, Damon’un dediklerini görmezden geldi. Bunun yerine “Onu boş ver de eğitime başlıyor muyuz? Başlamıyor muyuz?” diye sordu.

 

Damon düşünceli bir tavır ile sessiz kalıp Satou’yu inceledi.

 

“Şu an için verebileceğim bir eğitim yok. Önceki denememizde fark ettim ki vereceğim istediğim türden bir eğitim, sana yarardan çok zarar getirir şu anlık.”

 

Satou bunu duyunca şüpheli bir ifade ile “Ee o zaman beni neden çağırdın?” diye sordu.

Damon’un yüzünde ürpertici bir gülümseme belirdi. Satou’nun sorusunu görmezden gelerek konuşmasına devam etti.

“Fakat hala yapabileceğimiz bir eğitim var. Şu an için en eksik olduğun şey ne?”

 

Satou biraz düşündü. Sonrasında olacakları tahmin etmiş gibi hafiften tırstı.

 

“Iı.. Deneyim?”

 

“Aynen öyle! Dövüş deneyimin eksik. Bir kaç götü boklu veledi öldürdüysen ne olmuş? Esas deneyim kendinle eş canlılarla dövüşerek elde edilir!...”

Küçük bir iç çekti.

“Benim senin gibi bir ustam yoktu. Antik Ejder Taşı ya da kısaca çekirdeğimiz yüzünden dengimizde yok. Bu yüzden benim hep en büyük açığım deneyim eksikliği olmuştu. Fakat senin öyle bir eksiğin olmayacak. Ne de olsa senden kat kat güçlü olan kişiler ile savaştıracağım hahaha!”

 

Satou hafiften korksa da tavrını koruyup, “Pekala usta. O zaman artık başlasak mı?” dedi.

Damon gülümsemesini genişletti.

“Umarım beş yüz Usta aleminin zirvesinde canavar ile savaşırken bu halini koruyabilirsin.”

Satou’nun yüz ifadesi çarpıcı bir şekilde değişti. Fakat daha cevap verme şansı bile olmadan kendini Damon’un boşluğunda buldu.

 

Karşısında her çeşit canavar oluşmaya başladı.

 

Dev kızıl renkte parlayan bir akbaba, fil kadar büyük bir kılıç dişli kaplan, kanatları olmayan bir tür sel ejderi, gümüş renginde tüyleri olan bir tür atmaca…

Ve daha sayamayacağı kadar fazla çeşitte canavar vardı. Öyle ki bazılarının sadece adını biliyordu. O derece nadir ve efsanevi hayvanlar ile karşı karşıyaydı!

Satou afalladı. Her birinden ezici bir aura yayılıyordu. Adeta onu öldürüp parça pinçik etmek istiyorlar gibiydi.

ROAR!!!

SCREEE!!!

AUUU!!!

Satou bu korkutucu canavarların kükremesi ile anca kendine gelebildi. Bu antik canavarlar ile nasıl savaşabilirdi ki!?

“Tabii ki savaşabilirsin. Sadece dövüş yeteneğini geliştirmen gerek. Aksi takdirde… Çok pis dayak yiyeceksin hehehehe!”

 

Satou, Damon’un amacını anlamıştı fakat yine de bu kadarı da abartıydı! Elinde silah bile yoktu ulan!

Damon sonradan hatırlamış gibi hafiften sırıttı.

“Ha. Aklıma gelmişken, herhangi bir silahı zihninde hayal et oluşur burası ne de olsa hayal dünyası.”

 

Satou düşündü. Aklında kısa bir çift kılıç düşündü ve kısa sürede oluştu. Aslında tam zamanında oluşmuştu. Ne de olsa canavarlar nerede ise ona doğru gelmişti!

 

Hemen eline aldı kılıçları ve “Hyaaa!” diyerek beş yüz canavara daldı.

 

-

 

Akşam vakti,

 

Satou odasında küfrediyordu.

 

“Lanet olası yaşlı piç! Bu kadarı da fazlaydı! Of of her yerim ağrıyor…!”

 

Vücudunda herhangi bir sıkıntı yoktu. Fakat dayağı ruh olarak yediğinden daha da kötü ağrı ve yorgunluk hissi ile uğraşıyordu.

 

Neyse ki bu ay pek fazla dışarı çıkamayabileceğini söylemişti de odasına gelecek kimse yoktu.

 

Aslında vardı…

 

Satou biraz daha lanetledikten sonra yorgunluğa dayanamayıp uyuyakaldı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr