56. Bölüm - Hikaye [Düzenlendi]

avatar
1703 13

Ejdertanrı Efsanesi - 56. Bölüm - Hikaye [Düzenlendi]


Kısa süre sonra Satou sinirini yatıştırdı. Bu o kadar da önemli bir şey değildi aslında. Fakat yine de sinirlenmeden edememişti.

 

Şimdi intikam vaktiydi. İradesiyle Dong, Hasai ve karısını öldürmemişti. Bunun nedeni yaşamlarını umursaması değil acı verici bir şekilde öldürmek istemesiydi!

 

Satou'nun düşüncelerini hisseden Damon öneri verdi.

 

'Ben sana bu konuda yardımcı olabilirim istersen?'

 

Satou'nun aklında mirasta yapılanların aynısını -tecavüz dışında- Dong'a yapmaktı. Fakat Damon’un dediğini duyunca ilgisi kabardı.

 

"Aklında ne var ihtiyar?"

 

Damon sırıttı.

 

'Aklımda güzel bir fikir var. O iki adamı kapkaranlık bir odaya hapset ve ikiliyi oturma kısmı çivilerle kaplı bir sandalyeye oturt. Ardından minimum uzuv parçalarını kopartarak işkence et. Tırnaklarını kökten sök veya derisini kopart. Yanında bir kurt vardı değil mi? Onu da kullan! Kurtların dilleri aşındırıcı yapıda olur. Kol ve bacak derisini yavaşça diliyle soymasına izin ver. Yavaşça akan kan ve parçalanan kasların sesi kulağına bir şenlik gibi gelecek emin ol. Tüm bunlar olurken aynı zamanda o kadına gözleri önünde askerlere tecavüz ettirebilirsin. 1 kadın 3 erkeği idare eder derler. Gözlerini yuvalarından çıkarmak için kızgın demirleri gözlerine sok ancak fazla ileri sokma yoksa hasardan ölürler. Sonra da dillerini dilimleyip onlara çiğ halde yuttur. Çoktan ölümün eşiğine geleceklerinden daha sonrasında midelerini deşebilirsin büyük bir acı sonrasında öleceklerdir. Tüm bunlar olurken bir yandan da ateş karıncalarını sırtlarına boşaltabilirsin.'

 

Satou sessiz kaldı.

 

Damon’un fikirleri Satou'yu bile dehşete düşürdü. Onlara daha doğrusu özellikle Dong'a karşı bir öfke hissetmesine rağmen bu onun için bile aşırı fazlaydı.


İnsani yönü kabardı ve ilk başta bunu reddetmek istedi. Fakat sonra düşündü kendi içinde. İşkence etmeyi bilmezken bu tarz önerileri reddetmek ne kadar mantıklı olurdu?


Bu yüzden tüm fikirleri yapmamaya karar verdi.


"Peki işkenceyi uygulamak iyi güzel de benim ne o kadar hassas ellerim ne de insan vücudu hakkında o kadar bilgim var. Bunları kararında nasıl yapabilirim ki?"


Damon ona yanıtladı.


'Aslında bir yolu var. Ölümsüz Ölüm Nefesinin mirasını hatırlıyor musun İşte o mirasların arasında vücut anatomisini anlatan bi kitap olması lazım. Onu Hatıra sarayında açıp daha rahat öğrenebilirsin. Şu an Usta Canavar Alemindesin Hatıra sarayına şu an girebilmen lazım. Hatıra Sarayı şu anlık için senin için bir anlam ifade etmese de ruh gelişimin için çok önemli bir yer. Aynı zamanda edindiğin tüm kitap şeklindeki tekniklerde burada dizilmiş bulunmakta. Teknikleri kavraman açısından Hafıza sarayı senin için kritik bir yer.’


Satou bir an düşündü ve Damon’un dediklerini mantıklı buldu.

 

“Tamam o zaman. Hafıza sarayına nasıl gireceğim?”

 

‘Basit. Tıpkı meditasyondaki gibi bir trans duruma girmen gerek. Fakat bu sefer mana çekmeye odaklanmak yerine zihninin derinliklerine girdiğini düşün. Kalanını ruhun halledecektir.'


Satou, Damon'u onaylarken lotus şeklini alıp meditasyon yapmaya başladı. İlk başlarda hiç bir şey olmasa da Satou tüm düşüncelerini Hafıza sarayına ulaşmaya odaklamaya çalıştı. Bazen aklına kötü anılar bazense Roselia ile yaşadığı ateşli anılar geliyor dikkatinin dağılmasına sebep oluyordu.


Tüm bunlara rağmen yaklaşık bir saat içinde de transa girebilmeyi başardı. O an Satou zaman kavramını yitirdi ve sadece hafıza sarayına girmeye odaklandı.


 

Rose ve Roselia şehirde dolaşıyordu. Normalde aynı erkeği sevdiklerinden en azından birbirlerine yakın davranmamaları gerekirken tam aksine oldukça yakın olmuşlardı.

 

Bunun en temel sebebi yine aynı erkeği sevmeleri ve karakterlerinin oldukça benzemesiydi.

 

Her türden muhabbet yaparken, orta çaplı bir giyim mağazasına denk geldiler. Bu dünya da bu tip giyim mağazaları oldukça yaygındı. İçerilerinde istediğin türde giysi bulabilirdin. Tabii aşırı lüks bir şey bulamazdın. Ne de olsa burası sadece orta halli bir mağazaydı.

 

Rose ve Roselia içeri girdi ve giysilere baktılar. Roselia aslında özellikle buraya doğru çekmişti Rose’u. Kızın, hizmetçi kıyafeti dışında adam akıllı bir giysisi yoktu. Bunu neden sade hizmetçi kıyafeti giydiğini sorduğunda aldığı kaçamak cevaplardan öğrenmişti.

 

Bu da ona yardımcı olma isteği doğurmuştu. Ne de olsa artık Rose yakını sayılırdı.

 

Roselia elindeki yeşil gül desenli oldukça göze hoş gelen bir elbise gösterdi.

 

“Bak, bu sana yakışır bence.”

 

Giysi Rose’un da hoşuna gitmişti. Fakat giysinin olduğu yerde not olarak konmuş kağıtta yazan fiyatı görünce vazgeçti.

 

“Ee… Şey o kadar gerek yok. Gel başka bakalım.”

 

Hal ve tavırlarından Rose çok belli ediyordu. Roselia nasıl olurda onun derdini anlamazdı.

 

“Merak etme. Alt tarafı bir kaç gümüş.”



Böyle söylese de o birkaç gümüş bir orta gelirli bir ailenin aylık harcadığı bi miktardı. Fakat Roselia gibi bir krallığın prensesi nasıl olurda yanında hiç para taşımazdı.

 

Roselia’nın dediğini duyunca Rose’un yüzü kızardı. Niyeti çok çabuk belli oluyordu. Fakat Roselia böyle deyince de reddetmekten vazgeçti.

 

Bunu görünce Roselia bi başka giysi daha gösterdi. Bu giysi ise mavi renkte, omuzları açık oldukça güzel görünen bir elbiseydi. Arada güneş ışığı kızlarımızın bulunduğu alana yansıyınca elbiseden ufak bir parıltı yayılıyordu. Nereden bakarsan bak hiç sıradan bir şey değildi.

 

“Nasıl?”


Rose’un elbiseyi görünce gözleri parladı. Oldukça güzel gözüküyordu elbise. Kullanıldığı kumaş anlaşılan özel bir türdü ki bu şekilde güzel gözüküyordu.

 

Ayrıca bu mağazadaki en kaliteli giysiydi. Neyse ki Roselia fiyat yazan yerin önünde durup Rose’un görüşünü engelliyordu.

 

Rose elbiseye hayranlıkla bakarak “Çok... güzel.” diye mırıldanmadan edemedi.

 

Roselia da böyle duyunca tatminkar bir ifade ile alacaklarının yanına koydu.

 

Rose ilk başta oldukça utanmış hissetti. Her ne kadar bu kadar yeterli olduğunu söylese de Roselia, onun çok para harcamasından endişelendiğini anlamış ve dinlememişti.


Fakat Roselia sayesinde yavaşça bu halinden kurtulmuş ve o da Roselia ile birlikte kıyafet alma serüvenine çıkmıştı.


Bu şekilde gerek Roselia’nın önerdikleri olsun gerekse Rose’un istedikleri olsun gardırobu komple yenileyecek kadar kıyafet almışlardı.

 

Çıkışta ikisinin de yüzünde mutlu ifadeler vardı.

 

Çıkışta Roselia sordu.

 

“Eee şimdi nereye gidelim?”

 

“Bence klana dönsek daha iyi olur.”


Roselia bunu duyunca somurttu ve şaka amaçlı sızlandı.


“Aman be! Ne sıkıcısın!”

 

Rose bir şey söylemeyip kıkırdadı. Gün içinde bu kızın ilginç kişiliğine alışmıştı.

 

Klana doğru yürürlerken muhabbet etmeye başladılar.

 

“Kıyafet zevkin bana oldukça benziyor Rose. Senle daha sık alışverişe çıkalım.”

 

Rose onayladı.

 

“Bir şey soracağım Roselia. Sen bir krallığın prensesi değil misin? Satou ise sıradan bir klanın varisi. Evlenmene izin verirler mi ki?”

 

Roselia kafasını iki yana salladı.

 

"Benim krallığımda kulaktan kulağa dolaşan bir efsane vardır. Çok eski uzak bir krallıktan bir hikayedir bu. Dinlemek ister misin?"

 

Roselia’nın oldukça hevesli tavrı nedeniyle Rose onayladı.

 

“Pekala. Başlıyorum o zaman. Öhöm. Şimdi, o krallıkta bir zamanlar bir kral varmış. Ne kadar karısı ile çocuk yapmaya çalışsa da sadece bir kız çocuğu sahibi olabilmiş. Bu yüzden kızına adeta bir inci kadar değerli bakıyormuş. Hatta adını bile Pearl koymuş. Babası ve annesi Pearl'ü kibirden uzak, oldukça nazik bir genç kız olarak yetiştirmiş. Tabii Pearl büyümüş ve evlenme çağına gelmiş. Fakat soylular onunla evlenmek istese de o reddetmiş. Bu yüzden ailesi evde kalacak diye endişelenmiş. Fakat bilmiyorlarmış ki Pearl'ün gönlünü çoktan halktan birine kaptırdığını...“

 

Roselia biraz durdu. Bir solukta çok fazla şey anlatmıştı. Rose ise dikkatle ve merakla Roselia'yı bekliyordu. Anlattığı hikaye onun oldukça ilgisini çekmişti.

 

Bunu gören Roselia gülümsedi ve anlatmaya devam etti.

 

"Bu erkek sokakta büyümüş bir yetimmiş. Kör topal ağaç keserek yaşamaya çalışıyormuş. O sıralarda da her zaman manzarası hoşuna gittiği bir tepe varmış. Ağaçları kesip götürdükten sonra oraya dinlenmeye gidermiş. O günde tesadüfe bakın ki Pearl arada bir yaptığı kaçamaklardan birini yapıp gizlice saraydan sıvışmış. Çevrede dolanırken o tepeyi bulmuş ve manzarası hoşuna gidip, öylece dalıp gitmiş. O sırada da adam işini bitirmiş manzaralı tepeye yürüyormuş. Yürümüş ve sonunda Pearl ile karşılamış. Pearl siyah kısa saçları ve pembemsi dudakları ile birlikte oldukça hoş nazik bir havası varmış. Bu genç adam ilk başta ne diyeceğini bilememiş fakat kısa sürede kendini toparlamış. Genç adam, Pearl ile muhabbet ettikçe, etmiş. En sonunda birbirleri ile arkadaş olmuşlar. Bu genç adamın ismi Steven'mış. Steven'ın aslında bir ismi yokmuş. Kulağına hoş geliyor diye kendine bu ismi koymuş. Aylarca bu ikili her hafta da bir kez buluşmuşlar. Ve bu arkadaşlıkları zamanla aşka dönüşmüş. Yine her zamanki gibi buluşmak için..."

 

Roselia nefes almak için durdu. O sırada ise farkında olmadan çoktan klana gelmişlerdi. Rose ise hayranlıkla onu dinliyordu. Roselia bunu görünce hikaye anlatmayı kesip Rose'a:

 

"Gel odama gidelim. Orada daha rahat devam ederiz."

 

Rose onayladı. Anlatılan hikayenin devamını merak etmişti. Hızla klana girişteki rutinleri tamamladıktan sonra Roselia'nın odasına geçtiler.

 

Roselia başlamadan önce zarifçe öksürdü. Ardından devam etti.

 

"En son nerde kalmıştık? Ha! Hatırladım. Yine her zamanki gibi buluşmak için saraydan sıvışan Pearl bir gün babasının en yakın korumasına tesadüf eseri yakalanmış. Fakat koruma bir şey söylemeyip bir köşede saklanmış. Bunun nedeni kralına oldukça yakın birisi olarak ne emir vereceğini bilmesi olduğu söylenir.  Her neyse sonuçta koruma gizlice Pearl’ü takip etmeye başlamış. Sonuçta Pearl yine Steven ile buluşmuş. Steven da tesadüf eseri o gün Pearl’e aşkını itiraf etmiş. Pearl de ona sırılsıklam aşık olduğundan itirafını anında kabul etmiş. Ve o gün ikisi de uzun uzun öpüşmüşler. Hatta efsaneye göre öpüştükleri vakit etrafta ki çiçekler açmış, kuşlar sevinçten ağlamış. Tabii bunların hepsi abartı bence. Neyse konudan sapmayalım. Sevgili olsalar da Steven, hala Pearl’ün kimliğini bilmiyormuş. Fakat yine de birkaç tahmini varmış ve bu da onunla olurken oldukça zorlanacağına dair bir farkındalık kazandırmış. Yine de o oldukça kararlıymış. Onun için deli gibi kendini eğitmeye başlamış. Normalde gelişim ile zerre ilgisi olmayan bir oduncu iken, bir tarikata katılmış, bin yılda bir gelen bir dahi olmuş. Denilenlere kısa sürede bütünleşme alemi orta kademeye ulaşmış. Tüm bunlar olurken de koruma çoktan Pearl ile Steven arasında ki ilişkiden bahsetmiş, kral onun araştırılmasını emretmiş, en sonunda ise kimliğini duyunca küplere binmiş.”


Roselia nefes aldı. Oldukça uzun bir hikaye olduğundan arada ister istemez soluklanması gerekiyordu. Rose ise gözleriyle adeta “Ya sonra ne oldu? Anlatsana.” der gibi bir meraklı bakışlarla ona bakıyordu. Bu bakışları görünce acı acı gülümsedi. Anlaşılan Rose’un oldukça hoşuna gitmişti bu hikaye. Bu nedenle bitirene kadar devam etti.

 

“Eğer soylu birisi olsaydı seve seve verirmiş, fakat soysuz, ne idüğü belirsiz bir kişi olunca onu güzeller güzeli kızına layık görmemiş. Bu nedenle kral, Pearl’e daha önce hiç yapmadığı bir şekilde dışarı çıkma yasağı koymuş. Pearl zeki bir genç kız olduğundan ilişkilerinin açığa çıktığını anlamış. Bu yüzden çılgınca bir karar alarak kaçmaya çalışmış ve başarmışta! Belki de kral son kez görmesine izin vermiş de olabilir bilinmez. Fakat sonuçta bir kez daha Steven ile buluşabilmiş. Steven’a sonunda her şeyi dürüstçe saklamadan anlatmış. Steven oldukça güçlü bir klandan birisi olacağına hazırlıklı olsa da direkt kralın kızı olmasını beklememiş. Fakat bu kararlılığını sadece daha da körüklemiş. En sonunda Steven, Pearl’e söz vermiş. “Bir yıl bekle. Sadece bir yıl sonra seni alabilecek kadar güçlü olacağım. Aşkımıza engel olan krallığı bırak tanrı bile olsa karşıma alırım. Yeter ki beni bir yıl bekle.” Pearl, Steven’ın dediklerinden oldukça etkilenmiş ve kabul etmiş. O günün sonunda saraya döndüğünde Pearl babası, kral ile bir anlaşma yapmış. Anlaşmaya göre bugünden itibaren bir yıllık süre istemiş. Sürenin sonucunda Steven almak için geri dönmezse kralın istediği herhangi bir soylu ile evlenecekmiş. Kral bunu seve seve kabul etmiş. Steven ona göre sadece bir böcekmiş. Kızına yapışmış bir böcek. O sırada Steven kıtada terör estiriyormuş. Oldukça güçlenmek için gerek iyi, gerek kötücül, her yola başvurmuş. En sonunda hayal edilemeyecek kadar güçlenmiş ve Aziz aleminin zirvesine ulaşmış. Şu anki kademesi ile rahatlıkla bir kızı kaçırabilirmiş. Fakat yine de o usulünce oldukça pahalı bir hediye yaptırıp, kızını istediğini belirtmiş. Kral, o soysuz olarak tabir ettiği kişinin böyle güçlenmiş bir şekilde geldiğini görünce şaşırmış. Fakat kral diğer insanlara kıyasla daha açık görüşlüymüş. Yine de soylular arasında yazılı olmayan bir tabu vardı o zamanlar. Soylular halktan biri ile olamaz. Bu nedenle kral isteğini reddetmiş. Steven da bunu bilse de inatla istemeye devam etmiş. Haftalarca, aylarca sürmüş bu isteme. En sonunda kral, Steven’ın azminden etkilenmiş ve kabul etmiş. Ve o gün ilk defa soylular halk ile evlenemez tabusu yıkılmış. Bazı soylular bundan hoşnut iken bazıları mutsuzmuş. Düğün vakti ise oldukça şatafatlıymış. Fakat bu şatafat çiftin zerre umurunda değilmiş. Sadece evlenebildikleri için mutlularmış. Tam kral bu evliliği onaylayacakken düğünü birden suikastçılar basmış. O vakit herkes hazırlıksız yakalanmış. İşin kötü yanı suikastçılar Pearl’ü öldürmeye çalışıyordu. Bunu gören Steven tüm gücü ile Pearl kenara itmiş ve tüm hasarı kendine almış. Darbeler bir bir vücuduna inmiş. Fakat yabanda ki eğitimi sağ olsun oldukça sağlam bir vücudu varmış da ölmek yerine son derece ciddi bir şekilde yaralanmış. Neyse ki kral hemen suikastçıları yakalama emri vermiş de kimse ölmemiş. Fakat kral bu oğlanın kızını bu kadar sevdiğini görünce etkilenmiş ve içinde kalan o tereddüt hissi de yok olmuş. İşte o günün sonunda kral bir ferman vererek kimi klanları mutsuz kimi klanları da mutlu edecek o kararı vermiş. “Krallığımda isteyen istediği kişi ile statü ayrımı olmaksızın evlenebilecektir. Evlenmek isteyen çiftleri engelleyen her kim olursa karşılarında bu kralı bulacaktır.” İşte bu kadar.”

 

Roselia anlattıktan sonra Rose’a baktı. Rose’un ne düşündüğünü merak ediyordu.

 

Rose’un bakışları ise oldukça ilginçti. İlk hayran bir şekilde bakarken zamanla ciddileşmiş ve gözlerinde kararlılığını belirten parıldamalar oluşmuştu.

 

Rose hayran bir şekilde dinlemişti. Fakat sonra kendini hem prensesin hem de o adamın yerine koydu. Gerçekten tereddüt etmeden onların yaptıklarını yapabilir miydi?

 

Yapamazdı. En azından eskiden yapamazdı. Artık yapmalıydı. Sevdiği erkek uzaklara giderken bu şekilde bekleyemezdi!

 

Bu düşünce ile birlikte karar verdi. Artık tereddüt etmeyecekti. Ne olursa olsun sevdiği adamın yanında olacaktı!








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr