55. Bölüm - Usta [Düzenlendi]

avatar
1652 16

Ejdertanrı Efsanesi - 55. Bölüm - Usta [Düzenlendi]


Bu anların ardından bir ay geçti. Şehir yavaşça düzene girmeye başlamıştı. Şehir lordu ismen görevini yapmakta Black klanı ise tüm şehri etki altına almış bulunmaktaydı.

 

Bu başarı hayranlık uyandırıcıydı. Çoğu şehirdeki küçük klanlar bunu kutlama amacı ile çeşitli hediyeler yollamıştı. Aslında bu kutlama hediyesinden çok Black klanının gazabından korktukları için verdikleri bir tür haraçtı.

 

Jun bunu bilse de seve seve kabul etti. Küçücük bir haraç klanın ufacık bir giderini bile karşılayamazdı. Fakat yine de ne derler bilirsiniz; bedava sirke baldan tatlıdır.

 

Önemsiz bile olsa Jun onların verdiklerini kabul etmişti.

 

İşin özü küçük klanlar Black klanının iyi niyetini kazanmak istiyorlardı. Çünkü Black klanındaki o canavar varken onlarla ters düşmek akıl karı olmazdı.

 

O savaştan sonra canavar -yani Satou- iz bırakmadan kaybolmuştu. Sadece Black klanındakiler onun ne olduğunu biliyordu. Fakat onların da ağzı baya sıkıydı. Çıt çıkmıyordu ağızlarından.

 

Bu nedenle canavar hakkında çeşitli söylentiler yayıldı şehir boyunca. Kimisi klanın büyük atalarının evcilleştirdiği son koz olarak kullandıkları bir canavar olduğunu kimisi canavarın onların şehrinden geçerken kan arzusu kabardığını ve sebepsizce katlettiğini söylüyordu. Hatta bazıları Black klanının şeytani bir ayin ile çağırdığı bir iblis olduğunu söyleyerek iftira atıyordu.

 

Tabii son iddiaya kimse inanmıyordu. Ne de olsa bu büyük bir suçlamaydı. Ellerinde bir kanıt olmadan böyle bir iftira bile başlı başına suç sayılırdı.

 

Tüm bunlar olurken Satou da gelişim amacı ile inzivaya çekilmişti. Bu nedenle hiçbir söylentiden haberi yoktu.

 

O şu an Ejderha Kralının Güçlenme Yolu isimli vücut geliştirme tekniğini kullanmaya çalışıyordu. Satou şu an birinci aşamaya geçmeye çalışıyordu.

 

Vücudunu ejder manasıyla beslemeliydi.

 

Anlatımı basitte olsa yapımı hiç de o kadar basit değildi. Ejder manasını adeta ip geçirir gibi çok dikkatli kontrol etmesi lazımdı. En ufak bir konsantrasyon bozukluğunda ejder manası kontrolden çıkar Satou ağır hasar alırdı.

 

Bu nedenle oldukça dikkatliydi.

 

İlk başta kollarındaki deriye ejder manası yollamaya başladı. İlk başta herhangi bir sorun yoktu. Hatta Damon’un uyarılarının fazla olduğunu bile düşündü. Ta ki…

 

Aniden gelen yanma hissine kadar.

 

“Ah!” Satou acıyla zayıf bir şekilde inledi. Kollarını sanki güneşe sokmuşta içinde kavruluyormuş gibiydi.

 

Çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu. Aslında bu zayıf inilti ile durması Satou’nun sağlam iradesinin bir görünüşüydü.

 

Damon bile Satou’nun iradesine hayran kaldı. Satou’ya her ne kadar Ejdertanrı verdi dese de bu kendi oluşturduğu bir teknikti. Bu nedenle acısını ondan iyi kimse bilemezdi. 

 

Satou bu sırada bu acıya söverken hiç bir şekilde odağını kaybetmedi.

 

Bu ıstıraplı işkence benzeri vücut gelişimi bir saat sürdü.

 

Sonunda Satou yorgun düşmüş, meditasyon halini bozmuş yatıyordu. Fiziksel bir yorgunluğu olmasa da zihinsel olarak çok yorulmuştu.

 

Damon, onun iradesine oldukça hayran olsa da hiç belli etmeden konuştu.

 

'Güzel. Oldukça başarılıydın. Sadece kolların olsa da şimdilik yeterli sanırım. Kollarına ejder manasını akıtarak belirli bir derece gücünü kullanabilirsin.'

 

Satou cevap vermeye bile mecali kalmadığından bir şey söylemedi.

 

Damon da onun zihinsel yorgunluğunu bildiğinden sessiz kaldı.

 

Uzun bir sessizlik oldu. Roselia ve Rose birlikte şu an şehri geziyorlardı. Şehir şu an onların elinde olduğundan endişelenmesine gerek bile yoktu.

 

Lucina ise şu an da diğer kurtlarla birlikte hafıza sarayındaydı.
 

Kestiriyordu. Her düşük sınıf canavar gibi o da uyuyarak gelişiyordu.

 

Satou’nun bununla bir derdi olmadığından bir şey söylemedi.

 

Satou, ruh enerjisini topladığında ayağa kalkmaya çalıştı, fakat kollarında yapışkan bir madde hissetti.

 

Kollarına bakan Satou şaşırıp, şaşkınca “Bu şey de ne?” diye mırıldandı.

 

‘Kirlilik. Eminim kirliliğin ne olduğunu biliyorsundur. Kısa vadede bir etkisi olmasa da ileride biriktiğinde gelişimde alem atlamana engel olabilir. Gerçi senin çekirdeğinde hiç kirlilik bulunmadığından bu engelden muafsın. Fakat aynısı vücudun için geçerli değil. Bu kirlilikler temizlenmezse gözle görülür bir güç düşüşü yaşarsın. Zaten sana bu tekniği verme nedenlerimden birisi de buydu.’

 

Satou biraz düşündükten sonra anlayışla kafasıyla onayladı. Fakat Satou onun bu kadar yardım etmesi nedeniyle rahatsız hissetti. Aralarında herhangi bir bağ yokken neden yardım ediyordu ki?

 

Bu soruyu bayadır düşündüğünden dayanamayıp sordu.

 

“Senin öğrencin değilim biliyorsun… Peki neden bana bu kadar yardımcı oluyorsun ihtiyar? İlkinde mirası daha rahat almam için olduğunu düşündüm.  Fakat şimdi ki yardımların…?”

 

Damon’dan yanıt gelmedi. O da başka bir şey söylemedi. Daha da çok sorma istese de hisleri sormamasını Damon’un er ya da geç anlatacağını söylüyordu. Bu nedenle söylemek istemezse zorlamayacaktı.

 

Satou tam vazgeçeceği esna da Damon’un sesi zihninde yankılandı.

 

‘İşin aslı. Seni ilk gördüğümde öldürüp vücudunu ele geçirmeyi düşündüm. Sonra benim gençliğime oldukça benzediğinden elimden geldiğince yardım etmeye karar verdim. Şimdi ise hala yardımcı oluyorum ve olmaya devam edeceğim. İster beni ustan olarak gör istersen sadece bir hayırsever veya sadece bir arkadaş.’

 

Satou böyle dürüst bir yanıt beklemiyordu. Bu onu oldukça şaşırtsa da Damon’un samimiyetini hissettiğinden mutlu oldu.

 

Şimdi ise karar verme sırası onda idi. Damon’u ustası olarak kabul etmeli miydi?

 

Şüphesiz deneyim olarak Damon, onu fersah fersah aşıyordu. Ona öğretebileceği sayısız teknik vardı muhtemelen. Ayrıca o ona hiçbir kötülük yapmamıştı. Hep yardımcı olmuştu.

 

O an hayatının belki en iyi belki de en kötü kararını verdi.

 

Ayağa kalktı, kolları yapış yapış da olsa umursamadı ve hafifçe eğildi.

 

“Ustamın önünde eğiliyorum.”

 

Hiç bir ses gelmedi. Fakat hatıra sarayında Damon gülmemek için kendini tutuyordu. Oldukça garip bir ifade ile yanıtladı.

 

‘Pekala. Düzel. Seni birisi bu şekilde görse deli sanacak hahahaha!’

 

Daha fazla duramayıp kahkahası patlamıştı.

 

Satou boş boş baktı. Daha demin ciddi ciddi onun için hafifte olsa eğilmişti, ki bunu yapmak bile gururunu zorlarken o şu an sanki onunla dalga geçer gibi kahkahalar ile gülüyordu. Lan yoksa bu ihtiyar en başından beri onunla taşak mı geçiyordu!?

 

Sinirle karışık bir utançla dişlerini sıktı. Satou’nun sinirlendiğini hissedince Damon gülmeyi kesti. Yine de hala sırıtıyordu.

 

'Hey! Rahat ol öğrencim. Seni reddettiğimi filan söylemedim yani. Kabul ettim say sen.'

 

Satou suratına yumruk yemiş gibi öfkeli bir şekilde yanıtladı.

 

“Bu nasıl öğrenci kabul edişi lan!? İnsan en azından dalga geçmeden kalkmasını söyler lanet olası bunak seni!”

 

Neyse ki odada kimse yoktu. Aksi takdirde Satou’yu deli sanabilirlerdi.

 

Satou’nun bu atışmasına cevap vermeye üşendi. Bunun yerine Satou'nun haline gülmeye devam etti.

 

Satou da sinir küpü olmuş olsa da daha ileri gitse de bir anlamı olmayacağını bildiğinden sadece içinden sövmekle yetindi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr