54. Bölüm - Anne Sevgisi [Düzenlendi]

avatar
1585 15

Ejdertanrı Efsanesi - 54. Bölüm - Anne Sevgisi [Düzenlendi]


Roselia uyandıktan kısa bir süre sonra Rose da uyandı. Roselia’nın aksine hiç bir şikayette bulunmadı fakat tıpkı Roselia gibi mutluluktan ağladı.

 

Satou’nun onu yatıştırması Roselia’nınkinden bile zor olmuştu.

 

En sonunda iki kızı da başarıyla sakinleştirmeyi başardı. Yine de dördü birlikte bir süre daha yattılar.

 

En sonunda ortağı da uyanmıştı. Satou, ortağını kızları korusun diye savaşa gitmeden önce kızların yanına bırakmıştı. Bu nedenle savaşta neler olduğunu bilmiyordu.

 

Satou’nun uyanık olduğunu görünce hemen diliyle efendisini yaladı.

 

Bir yandan da zihninde tam anlamıyla bir soru yağmuruna tutuluyordu.

 

Satou elinden geldiğince olan olayları kısaca özetledi. Savaşın başlangıcından, hatırladığı katliama kadar her şeyi kısaca olabilecek en özet haliyle anlattı.

 

Lucina’nın Satou fazla detaylı anlatmadığından merak ettiği bir çok şey olsa da ortağının şu an oldukça huzurlu olduğunu fark ettiğinden onu sorularla fazla sık boğaz etmek istemedi.

 

Sessizlik kimi zaman korkutucudur. Fakat garip bir biçimde insana huzur veren şey yine sessizliktir.

 

Satou’ya göre bu huzuru sağlayan şey sadece sessizlik değil sevdiği iki güzelle birlikte yatmasıydı.

 

Yatmak demişken Satou’nun aklında garip bir düşünce belirdi.

 

Rose ile hiç… yapmamışlardı değil mi?

 

Bunu düşünürken şehvet kanında pompalanmaya başlasa da zorla düşüncelerini bastırdı ve şu anın tadını çıkartmaya karar verdi.

 

Seks her zaman yapılırdı. Fakat böylesine hoş bir ortam oldukça nadir bulunurdu.

 

Arada bir kızlar neler olduğu ile ilgili soru soruyordu. Satou da üstü kapalı cevaplıyordu. Oldukça rahattı. Eğer Damon engellemeseydi detayları bile anlatabilirdi.

 

Kızlar, Satou’nun anlattıklarına kimi zaman şaşırıyor, kimi zaman korkuyorlardı.

 

Satou, kızların her halinin ayrı bir güzel olduğunu düşündü. Onlarla bütün bir gün böyle durabilirdi.

 

Ne yazık ki en güzel şeyin bile bir sonu vardı.

 

Black klanının bir hizmetçisi nazikçe kapıyı tıklatıp içeri girdi.

 

Hizmetçi içeri girdiği an Satou'nun uyandığını gördü ve hemen saygı ile eğildi.

 

"Genç efendinin uyandığını bilmiyordum. Lütfen kabalığımı mazur görün."

 

"Sorun değil. Eee hangi rüzgar attı seni buraya?”

 

Bu hizmetçi klandaki baş hizmetçilerden birisiydi. Aynı zamanda yakın olduğu kişilerden birisi sayılırdı. Bu yüzden böyle rahat konuşabiliyordu.

 

“Hanımım, hem sizin hem de genç leydiler için endişelendi. Bu nedenle hem uyanıp uyanmadığınıza bakmam hem de onları yataklarına yönlendirmek için geldim.”

 

Satou ile sevgili olunca Rose’un statüsü şok edici bir hızla arttı. Her ne kadar henüz resmi bir şey olmasa da tüm hizmetkarlar bunun kesin olduğunu düşündüğünden Rose ve Roselia için “genç leydi” diyorlardı.

 

Satou bir an düşündü ve cevap verdi.

 

“Tamam. Şimdilik ailem dışında uyandığımı kimseye söyleme. Anlaşıldı mı?”

 

Hizmetçi nedenini merak etse de sorgulamadı.

 

“Anlaşıldı genç efendi. Şimdi izninizle ayrılıyorum.”

 

Hizmetçi çekildikten sonra oda yine sessizleşti. Satou bu durumun olabildiğince uzun sürmesini istiyordu. Çünkü uyandığı haberi duyulduğunda sakin bir dakikası bile olmayacaktı.

 

Rose ve Roselia bu konu hakkında bir şey söylemediler. Nasıl Satou’nun düşündüğünü anlamazlardı ki?

 

Rose ona en yakın insanlardan birisi olarak düşüncesini kolaylıkla tahmin edebilmişti. Roselia ise hem ona yakın birisi olarak hem de yakın olmasa bile bir krallığın prensesi olduğundan bu tip şeyleri anlaması oldukça normaldi.

 

Bu nedenle kimse bir şey sormadı ve havadan sudan farklı farklı konulardan konuştular.

 

Rose’un bilgi dağarcığı Roselia ile karşılaştırınca oldukça sığdı. Fakat Roselia onu hiç bir şekilde eleştirmedi veya aşağılamadı. Tam aksine bilmediği şeyleri sabırlıca açıkladı.

 

Satou ise açıkçası Roselia’nın bu tavrını görünce mutlu olmadan edememişti.

 

En saf dahilerin bile kendince kibirleri olurdu. Bu nedenle Roselia’nın Rose’u aşağılamasından endişeleniyordu.

 

Neyse ki Roselia'da kibrin gramı bile yoktu. Oldukça samimi bir şekilde sohbet edebiliyorlardı.

 

Satou da muhabbete katılmışken anne ve babasının ne zaman geleceğini merak ediyordu. Aslında gidip kendisi görebilirdi. Fakat klanda gözükmek istemiyordu.

 

'Neyse bu şimdilik önemli değil. Gelirler nasıl olsa.' diye düşündü Satou.

 

Kısa süre sonra ilk gelen kişi annesi oldu.

 

Leina, oğlunu uyanık görünce gözleri doldu.

 

“Şükürler olsun. Şükürler olsun ki iyisin.”

 

Leina’nın geldiğini gören kızlar Satou ile Leina rahat olabilsinler diye yataktan kalktılar. Satou bir şey söylemedi.

 

Annesini bu halde görünce içi acıdı ve gözleri doldu.

 

Annesinin de gözaltında torbalar vardı. Saçları karman çormandı ve yağlıydı.


Satou’nun yanındaki kızlar kalkınca -ve Lucina da ayrılınca- Leina, oğluna sarıldı.

 

Satou ne yapacağını bilemedi, o da sarıldı. Aynı zamanda kalbi ısınmıştı. Annesinin onu böylesine düşünmesi kalbini ısıtmıştı.

 

Aynı zamanda Satou da üzgün hissediyordu. Annesinin üzülmesi büyük ölçüde onu etkilemişti.

 

Hatta konuşurken bir an sesi titredi.

 

“A… Anne ben iyiyim. Bak bir şeyciğim yok… Ağlama anne. İyiyim bak.”

 

Leina bir şey söylemedi. Sadece daha sıkı sarılıp oğlunun kokusunu içine çekti.

 

Anne oğul sessizce bir süre böyle kaldılar.

 

Annesinin bu şekilde davrandığını görünce -mirasta ki anlarında etkisiyle- kendini daha fazla tutamadı, gözleri doldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

 

Anne, oğul içlerindeki endişe, üzüntü vb. duygularını bu şekilde üzerlerinden atıyordu.

 

Kısa bir süre sonra Leina Satou'dan ayrıldı. Leina gözlerinde kalan gözyaşlarını eliyle temizledi. Satou da aynısını yaptı.

 

Onun için bu şekilde ağlamak büyük bir nimetti. O ölümsüz mirasında yaşadığı acı dolu vakti üzerinden atacak bir anı bile olmamıştı. Hep içinde tutmuştu. Annesine duyduğu özlem de bu denkleme eklenince dayanamayıp patlayıvermişti.

 

Bu onu biraz da olsa rahatlatmıştı. Artık daha rahattı.

 

Ortamda kısa bir sessizlik oldu. Bu sessizlikte iki tarafta tek bir söz bile söylemedi. Çünkü kendilerine gelebilmeleri için sessizliğe ihtiyaçları vardı.

 

Tabii bu sessizlik oldukça kısa sürdü. Leina muhabbet açmak amacıyla “Ee akademide neler yaptın?” diye soruverdi.

 

Akademi konusu açılınca Satou gülümsemeden edemedi. Hayatına en büyük etkisi dokunan yerlerden birisi bu akademi olmuştu.

 

Satou kısa bir süre düşündükten sonra olabilecek en hafif şekilde akademide yaşadıklarını anlattı.

 

Böyle olmasına rağmen kadın yeri geldiğinde korkmuş, hatta iyi olduğuna emin olmak için onu birkaç kez kontrol bile etmişti.

 

Satou haline gülse mi ağlasa mı bilemedi. On beş gün önce koskoca bir orduyu katletmişti. Fakat anlattığı en mütevazi hikayede bile onun için endişelenmişti.

 

Fakat bu durum aynı zamanda kalbinin ısınmasına neden oldu.

 

Bu sıralarda hafıza sarayında duran Damon istemsizce iç çekip, 'Anne sevgisi gerçekten bir başka… Katliam yaparken tereddüt etmeyen bir canavarı anında en uysal kediye çevirebiliyor… Keşke zamanında biri benimle böyle ilgilenseydi… Belki o zaman bu kadar kötü olmazdım…' diye mırıldanırken bir kez daha iç çekti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr