49. Bölüm - "Gerekirse senin için ölümsüzleri bile katledebilirim." [Düzenlendi]

avatar
1624 15

Ejdertanrı Efsanesi - 49. Bölüm - "Gerekirse senin için ölümsüzleri bile katledebilirim." [Düzenlendi]


Sabahın ilk ışıkları belirdiği vakitte Satou yatağından kalktı. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı.

 

Bugün Rose ile konuşacaktı. Nasıl hissetmesi gerektiği konusunda bile emin değildi.

 

Bir yanda yıllarca birlikte yaşadığı kadın diğer yanda birlikte olduğu kadın vardı.

 

Roselia ile konuştuğunda, o üstüne kadın almasını dert etmeyeceğini çok önceden söylemişti.

 

Fakat Rose’da aynı şekilde düşünecek miydi? Peki ya düşünmezse?  Bu düşünce içini kemirirken, giyinip odadan sessizce çıktı.

 

Şehre ölüm sessizliği hakimdi.

 

İnsanların büyük çoğunluğu bu vakitte yeni yeni uyanmaya başlıyorlardı. Fakat yine de şehir aşırı sessizdi.

 

Bunun nedeni anlaşılabileceği üzere her an patlayabilecek olan savaştı. Klanlar arasındaki savaşlardan en çok zarar gören taraf genelde halk olurdu.

 

Bu nedenle bu saatte uyanan da olsa kimse dışarı çıkmaya cüret edemiyordu.

 

Ancak şehrin bu durumundan tamamen tezat olarak Black klanının içi baya hareketliydi.

 

İşçiler, hizmetkarlar, klanının askerleri bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Satou klanında dolanırken onu gören hizmetkarlar ve işçiler onu görüp saygıyla selamlıyorlardı. Yeni klanlarına katılan üyeler ise Satou’nun kim olduğunu bilmese de onlara ayak uydurabiliyorlardı.

 

Satou’nun ise bu durum hiç umurunda değildi. Onun için normal bir manzaraydı bu.

 

Klan aşırı büyükte olsa herkes Satou’ya ‘genç efendi’ gözüyle baktığından, klanında yakın olduğu hiç kimse yoktu. Herkes ona genç efendi diyerek hürmet gösterirdi.

 

Bu durumda kendi hizmetçisi dışında kimseyle yakın olmamasına neden olmuştu.

 

Satou bunu düşünürken nazikçe iç çekti. Yüzündeki ifadeyi gören birisi onu yıllarca yaşamış bir ihtiyar sanabilirdi.

 

Bunu fark ettiğinde ise Satou kendi haline kıkırdadı. Daha gençliğinin baharındaydı ama sanki yaşlanmış gibi davranması aşırı gülünçtü. Neyse ki kimse onun bu ifadesine bakmamıştı. Gerçi baksa bile kimse dalga geçmeye cüret edemezdi.

 

Satou hızlıca Rose’un kaldığı yere geldi. Kapıyı çaldı ve beklemeye başladı. Kısa sürede kapı açıldı.

 

Pijamalar ile salınık yeşil saçları olan bir kız çıktı karşısına. Kızın görünüşü insana doğa da zarif bir çiçekmiş gibi izlenim veriyordu. İnsan ister istemez bir koruma ve ya sevme duygusu hissediyordu. Bu kız tabii ki Rose’dan başkası değildi.

 

Satou’yu görünce şaşkın gözlerle sıçradı. Anında uykulu hali yok oldu.

 

“Genç efendi geri… Geri döndünüz!”

 

Rose’un gözleri sulandı.

 

Gelişimciler için bu süre aşırı kısa olabilirdi. Fakat unutmamak gerekirdi ki ister gelişime yıllarını adamış gelişimciler açısından, ister ölümlülerin bakış açısından, Satou ve Rose daha çocuk denilebilecek kadar gençlerdi.

 

Rose sıkıca efendisine sarıldı. Satou, istemsizce gülümsedi. Geri döndüğünün haberi klan içinde sır gibi saklanıyordu. Bu nedenle Rose, efendisinin geldiğini öğrenememişti.

 

Onu böyle sevinçten ağlarken görmek Satou’nun kalbini sızlattı.

 

Yine de belli etmemeye çalışarak gülümsedi ve nazikçe alnına fiske attı.

 

“Ben sana bana genç efendi deme demedim mi?”

 

Rose utandı. Anlık bir heyecandan dolayı Satou’ya alıştığı şekilde seslenmişti.

 

Satou bu utanmış ifadeyi görünce sırıtması genişledi. Kalbi güm güm davul gibi atmaya başladı.

 

Kafasında o cehennem gibi geçirdiği günler belirdi. Fakat Satou anılara dalmak yerine hızla anılarını bastırdı. İstemeden Rose’u korkutabilirdi.

 

Derince bir nefes aldı. Ardından şakacı bi tavırla konuştu.

 

“Eee. Almayacak mısın beni içeri?”

 

Rose hala kapıda olduklarını anın sevinciyle unutmuştu. Satou hatırlatınca hemen efendisine yol verdi. Sonrasında Satou ve Rose içeri geçtiler ve muhabbet etmeye başladılar.

 

Kısa bir süre sonra Satou lafı fazla dolandırmadan içine dert olan şeyi yüzündeki ciddi ifade ile söyledi.

 

“Rose seni çok seviyorum. Biliyorsun bunu. Fakat bildiğin üzere bir gelişimcinin yolu uzundur. İleride gerek isteyerek olsun gerek istemeyen bir sürü kadın yanımda olabilir. Ne zaman olursa olsun beni bu şekilde kabul edebilir misin bilmek istiyorum. Biliyorum düşüncelerim çok aç gözlüce olabilir, bencilce olabilir hatta, kimisine göre adice bile olabilir. Ancak onların görüşü umurumda bile değil. Tek bilmek istediğim şey şu. Beni bu şekilde kabul edebilir misin?”

 

Satou’nun dediğini duyan Rose sessiz kaldı. Satou, Rose’un yüzüne bakmaya utandığından kafasını kaldırmadan öylece duruyordu. Buna benzer bir konuşmayı Roselia ile de yapmıştı. Fakat Rose’un karşısında daha utangaçtı bu konuda.

 

Rose sonunda konuştu.

 

“Genç efendi. Siz benim efendimsiniz tabii ki kadınlarınız olabilir. Bunu bana sormamanız gerekir.”

 

Sesinin tonu sanki konuyla hiç bir alakası yokmuş gibiydi. Fakat dikkatle dinleyen birisi sesinin titrediğini duyabilirdi.

 

Satou acı şekilde gülümsedi. Belki bi başkası Rose’un düşüncesini tahmin edemezdi. Fakat normalden olgun bir zihniyete sahip olan ve Rose ile yıllarını geçirmis Satou, onun düşüncesini kolaylıkla tahmin edebilmişti.

 

“Rose…”

 

Tam bir şey söyleyecek iken Rose’un konuşmasını bitirmediğini fark etti ve sustu.

 

“İleride büyüyeceksiniz ve belki dünyada parmak ile gösterilecek sayılı dahilerden birisi olacaksınız. Bu aynı zamanda sayısız dahinin sizinle olmak istemesine neden olacak. Şimdilik sizin beni sevdiğinizi biliyorum. Peki ya bundan bir kaç yıl sonra? Beni her zaman şu anki gibi sevebilir misiniz? B… Ben korkuyorum. Sizin ileride beni terk etmenizden korkuyorum...“

 

Rose daha fazla dayanamayıp ağlamaya başladı. Rose’u bu halde görünce Satou’nun kalbi sızladı.

 

Satou hiç bir şey söylemedi. Rose’u kollarının arasına aldı ve bağrına bastı. Rose hiç karşı koymadı ve Satou’nun göğsünde uzun uzun ağladı.

 

Satou’nun kalbi iyice sıkıştı.

 

Satou, Rose’un ne demek istediğini anlamıştı. O da az çok Satou’nun potansiyelini anlayabiliyordu. Bundan dolayı da biliyordu ki ileride ondan bin kat güzel ve statüleri yüksek kadınlarla karşılaşacaktı.

 

Rose kimdi? Bir hizmetçiydi. Diyebilirsiniz özel hizmetçi diye.

 

Fakat bir özel hizmetçi ne demekti?

 

Efendisinin yatak ısıtıcısı demekti. Eğer başka bir efendiye verilseydi Rose çoktan kullanılıp bir kenara bırakılırdı.

 

Satou bu şekilde davranmasa da Rose statüsünü farkındaydı. Gücünü de farkındaydı. Her ne kadar Black klanı ona bunu hissettirmemiş olsa da bu statü ile sıradan insandan aşağıda sayılırdı. Satou bir gün Rose bırakıp başka kadınlarla olsa kimse ona bir şey söylemezdi. Hatta ileride bazı klan liderleri potansiyelinden dolayı kendi kızlarını bile seve seve verebilirdi.

 

Bu nedenle de Rose korkuyordu. Satou bırakır diye.

 

“İleride neler olur bilmiyorum. Fakat Rose sana yüce yaratıcının şahitliğinde yemin ederim ki ölmediğim sürece asla seni terk etmeyeceğim.”

 

Yaratıcı şahitliğinde yemin!

 

Bu her babayiğidin yapabileceği bir şey değildi. Eğer bir kişi bu yeminden dönerse yaratıcının bizzat yarattığı söylenen ulu gökler tarafından büyük bir cezaya maruz kalırdı.

 

En iyi ihtimal ile sakat kalır ve bir daha gelişim yapamazdı. En kötü senaryo ise…

 

Birden fazla senaryo olduğundan bunu şimdi açıklamak gereksiz. Zaten ileride bu senaryoların bir kaçıyla karşılaşabiliriz. Bu nedenle hikayeye devam edelim.


Rose, Satou’nun ettiği yemini duyunca korktu. Bu dünya da edilebilecek en büyük yemindi bu. Fakat içten içe garip bir mutlulukta hissetti. Onu bu kadar sevmesinin onun için yaratıcıya dahi yemin etmiş olmasıydı onu mutlu eden.

 

“B...Bunu yapmana gerek yoktu.”

 

Satou gülümsedi.

 

“Hayır vardı. İçinin rahat etmesi için gerekirse ölümsüzleri bile katlederim. Anlatabildim mi?”

 

Rose kızarmış bir ifadeyle onayladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr