46. Bölüm - Eve Dönüş (2) [Düzenlendi]

avatar
1785 17

Ejdertanrı Efsanesi - 46. Bölüm - Eve Dönüş (2) [Düzenlendi]


Hazırlık yaparken, camdan küçük kan kızılı tüylere sahip kurta benzer bir köpek girdi. Köpek gibi görünen bu canlı camdan içeri girdikten sonra yatağa atladı ve uzandı. Ancak Satou’nun bir şey için hazırlandığını fark edince dikildi ve aralarındaki bağ aracılığı ile konuştu. Bu köpek gibi görünen kurt, Lucina’dan başkası değildi.

 

‘Bir şey mi oldu Satou?’

 

Satou, Lucina’ya baktı. İlk tanıştıklarında Satou, onu soyuyla tehtid etmişti. Sonrasında ise Satou’nun içinde hissettiği garip acıma duygusundan dolayı onu ve sürüsünü kurtarmıştı. Şimdi ise aralarında bir ortaktan daha yakın bir bağ vardı. Öyle ki kimseye anlatamayacağı şeyleri bile ona anlatabilecek bir güven duyuyordu.

 

Satou ise, üzerine düzgün giysiler ve daha önceden koruma olsun diye aldığı içliği Lucina’yı cevapladı.

 

‘Ailem rakip klanla savaşacakmış. Onlara yardım etmem lazım.’

 

Satou’nun dediğini duyan Lucina kafasını salladı.

 

Ancak Satou birden yarasını hatırladı. Yüzü buruştu.

 

Şu anda manayla ilgili herhangi bir şey kullanamazdı. Ancak yine de ailesinin yanında olması gerekiyordu. Dişini sıktı. Yüzündeki tuhaf ifadeler belirdi ve en sonunda Lucina’ya bakarak kararlı bir şekilde konuştu.

 

‘Ne olursa olsun ailemin yanında olmak zorundayım! Hadi ortak. Gidiyoruz.’

 

Lucina, Satou’nun ani tavır değişiklerini anlamasa da bir şey söylemeden omzuna atladı ve Satou, ortağıyla birlikte odadan çıktı.

 

Odadan çıktıktan sonra, salon gibi, iki odanın bağlantısı olan büyük odaya baktı.

 

O sırada baya bir süre akademiye dönmeyeceğini hatırladı. Bu yüzden izin alması lazımdı. Aynı zamanda bugünün ödülünü de alması lazımdı.

 

‘Doğru hatırlıyorsam kişisel bir malikane alacaktım ödül olarak. Eğer savaşı kaybedersek ailemi buraya kaçırabilirim.’ Diye düşündü Satou.

 

Satou tam dışarı çıkmak için kapı kolunu hareket ettirmeden önce düşündü.

 

‘Roselia antrenman sahasındadır herhalde. Gitmeden önce onu bir göreyim. Sonra da alacağım malikaneyi kimden teslim alacaksam alır, ardından yola koyulurum.’ Diye düşünürken iç çekti.

 

Neredeyse ölümden dönmesinden dolayı mıdır bilinmez, Roselia şu son iki günde kendini geliştirmek için daha sık antrenman yapmaya başlamıştı. Ancak biraz fazla abarttığını düşünüyordu Satou.

 

Bugün ise Roselia izlemek için gelmek istese de, Satou izin vermemişti. Açıkçası kendi gücünden emin olsa da Alexander’ın garip tekniğine karşı kazanabileceğine de güvenmemişti

 

Ayrıca Roselia’nın onu birisini öldürürken görmesini de istememişti.

 

Roselia ise muhtemelen Satou’nun düşüncelerini tahmin ettiğinden fazla itiraz göstermemişti.

 

O yüzdende o şu an muhtemelen kafasını dağıtmak için antrenman sahasına gitmişti.

 

Satou, daha fazla oyalanmadan odadan çıktı, yurttan ayrıldı ve büyücüler için özel dizayn edilmiş antrenman sahasına doğru yola koyuldu.

 

 

“Rüzgar Kılıcı.”  Diye birisi mırıldandı.

 

Mırıldanan kişi bir kızdı. Bu kız bronz tenliydi. Siyah bukle saçları ile genç yaşına rağmen bir çok erkeği kendine aşık ettirecek güzellikte bir yüzü vardı. Bu kız tabii ki de Roselia’dan başkası değildi.

 

Roselia mırıldanmasının ardından ise hemen omzunun çaprazında, yaklaşık altmış santimetre uzunluğunda, rüzgar manasından oluşan kabaca bir kılıç silueti oluşmaya başladı.

 

 

Sonrasında ise Roselia, kolunu, yaklaşık yüz elli metre uzaktaki hedef tahtasına doğru uzattı.

 

Hemen ardından ise kılıç adeta yaydan çıkmış bir ok gibi son hız hedef tahtasına cızırdayarak doğru yol aldı.

 

Viyuv! Çat!

 

Kılıç, o kadar hızlı ilerledi ki yerdeki tozları havaya kaldırdı. Roselia ise isabet ettirip, ettirmediğini merak ediyordu.

 

Tozlar dağılıp görüşü açıldığında ise tatminsizlik hissetti.

 

Bu dokuz halkalı hedef tahtası, Siyah Altın Ağacı adı verilen bir ağacın odunundan yapılmıştı. Bu ağacın bu ismi almasının nedeni ise bilinen en dayanıklı ağaç türü olmasıydı. Bu nedenle Roselia’nın saldırısından hiç bir hasar almamıştı.

 

Ancak Roselia’nın hoşnutsuz olmasının nedeni isabet ettiği alandı. Dokuz halkalı bu hedef tahtasında merkezden dördüncü halkaya isabet ettirebilmişti.

 

Birisi görse şaşırırdı. Bu derece bir isabet oldukça zordu. Özellikle de yeni başlayan birisi için. Yoğun çalışmalar ile ulaşılabilirdi bu isabete normalleşebilirdi. Ancak daha yeni akademiye gitmeye başlayan birisinin bunu yaptığı söylenirse, onu diyen kişinin ya şaka yaptığını ya da deli olduğunu düşünürlerdi.

 

Roselia ise buna rağmen hoşnutsuzdu.

 

O sırada ise arkasından bir ses duydu.

 

“İyi atış!”

 

Bu sesi duyunca tüm hoşnutsuzluğu gitti ve onun yerine yüzünde bir gülümseme aldı. Gelen kişi Satou’dan başkası değildi.

 

 

Roselia, meraklı ve bir o kadarda heyecanlı bir tını da “Ee final nasıldı?” diye sordu.

 

Satou ise gülümsemesi hafifçe solarken, olan olayların kısa bir özetini geçti. Aynı zamanda kısaca Alexander’ı öldürdüğünü de söyledi.

 

“İşte tüm olanlar bu şekilde. Şimdi ise ailemin yolladığı mektuptan dolayı klanıma geri döneceğim.”

 

Satou’nun dediğini duyan, Roselia’nın yüzünde endişeli bir ifade belirdi.

 

İki klanın arasındaki savaş hiç bir zaman kesin bir savaş olmamıştır. Her ne kadar avantajlı görünse de savaşı kaybedip katledilen sayısız klan vardı. Bir krallığın prensesi olarak istese de istemese de bu tip şeyleri zamanında çok duymuştu.

 

Bu yüzden Satou’nun neden gitmek istediğini bilse de yine de yüzünde endişeli bir ifade vardı.

 

Ancak bu endişeli ifade kısa sürdü. Sonrasında ise yüzünde kararlı bir ifade belirdi.

 

“Bende seninle geliyorum.”

 

Satou reddetmek istedi. Karşısındaki savaşta o mirasta yaşadıklarının bedelini düşmanlarına ödetmeyi düşünüyordu. Yani kendini tutmadan büyük bir katliam yapacaktı. Bu nedenle Roselia’yı yanında götürmek ve onun yaptığı katliamı görmesini istemiyordu.

 

Ancak Roselia’nın kararlı bakışlarını görünce suskun kaldı. Roselia nadiren böyle kararlı davranırdı. Böyle kararlı olduğu zaman ne kadar söylerse söylesin dinlemeyeceğini düşünüyordu.

 

Bu nedenle Satou çaresiz bir ifadeyle konuştu.

 

“Offff. Pekala. Tamam. Ama önce müdireye uğramamız lazım. Ödülü erkenden alıp direkt yola çıkmamız gerek. Tahminimce bir ay sonra Black klanım saldıracak. Eğer hızlı gidersek yetişebiliriz.”

 

Roselia ise Satou’nun bu kadar çabuk pes etmesine şaşırdı. Satou’nun onu reddedeceğini düşünmüştü. Hatta bu yüzden o da sonradan gizlice onu takip etmeyi dahi düşünmüştü.

  

Satou’nun onayından sonra birdenbire aklına Satou’nun ailesiyle tanışacağını fark etti. İstemsizce heyecanlandı ve biraz da gerildi.

 

Bunu fark eden Satou güldü. Neden gerildiğini tahmin etmesi kolaydı.

 

Bu nedenle Satou şakacı bir tavırla “Eğer istemiyorsan gelmeyebilirsin.” dedi.

 

O anki heyecan ve gerginlik ile Satou’nun oyunbaz tavrını fark etmeyen Roselia ise fikrini değiştirmesinden korkarak aceleyle yanıtladı.

 

"Tabii ki istiyorum! Sadece… Ailen ile tanışacağımı düşününce…"

 

Satou, Roselia’nın bu tavrını tatlı buldu. Satou, Roselia’nın yanına geldi ve başına nazikçe bir fiske vurdu.

 

Roselia hiç bunu beklemediğinden kafasına gelen fiskeyi engelleyemedi.

 

Satou fiske vurduktan sonra Roselia’nın konuşmasına izin vermeden şakacı bir tavır ile konuştu.

 

“Çok düşünüyorsun. Burada asıl düşünmesi gereken kişi benim. Ailem, senin gibi tatlı bir kızı getirdiğimi görünce beni, öz oğullarını bile dışlayabilirler.”

 

Roselia, Satou’nun böyle demesine kıkırdadı. Onun gereksiz yere gerilmemesi için böyle dediğini biliyordu. Yine de o da gereksiz yere endişelendiğini düşündü.

 

Satou, Roselia’nın rahatladığını fark edince konuştu.

 

“Şimdi gidiyorum. Müdire hanımdan ödülü erken almayı ve ikimiz içinde bir kaç aylık izin talep edeceğim. Akademinin giriş kapısında buluşuruz. Tamam mı?”

 

Roselia onayladı.

 

“Tamamdır! O zaman ben gidip hazırlanayım.”

 

Roselia’nın dediğini duyan Satou istemsizce düşündü.

 

‘Savaşa mı gidiyorum, aileme gelin adayını mı götürüyorum belli değil anasını satayım!’

 

Bu düşünceyle Satou, müdireyle daha önce konuştuğu binaya gitti. Müdireden izinleri ve malikanenin onu tanımlaması için gereken tılsımı aldı. Müdirenin anlattığına göre ona verilen malikane kendi sahibini seçiyordu. Bu nedenle onun sahibi olup olmayacağı kesin değildi.

 

Ancak müdirenin verdiği tılsım sayesinde eğer malikane onu onaylamasa bile sıradan bir ev olarak kullanılabilirdi.

 

Yine de Satou için bu ileride ki günlerin meselesiydi.

 

Satou girişte beklemeden önce Yuzuru’ya uğradı. Yuzuru şu an öğrencilerin hizmetçileri veya kölelerinin kalması için yapılan yapılardan birinde kalıyordu. Yuzuru’ya olanların kısa özetini geçti.

 

Yuzuru ilk başta gelmek istemişti. Ancak Satou bir şekilde Yuzuru ikna etti.

 

En sonunda ise Yuzuru’dan ayrılıp, hızla akademi girişine geldi ve beklemeye başladı.

 

...

 

Bir kaç saat sonra;

 

Satou hala akademinin girişinde beklerken, omzundaki Lucina ile öylesine konuşuyor ve kendi sorunu hakkında çözümler üretmeye çalışıyorlardı.

 

‘Şu an kontrol edemesen de ejder manasını kullanarak uzay manasını bastıramaz mısın?’

 

Satou kafasını iki yana salladı.

 

‘Denesem de olmadı. Hatta daha kötüsü yaralar gönderdiğim manayı özümsedi artık uzay manası ve daha da tahrip edici olmaya başladı. Daha önce hissetmediğim türden bir acıyı hafiften hissetmeye bile başladım.’

 

Bu acı tabii ki de damarlarının aldığı hasarın acısıydı. Önceden hızla onarıldığından pek fazla acı hissettirmese de şimdi daha da vahşileşmiş bir şekilde mana kalıntıları damarlarına saldırdığından o tarif edilemez acının %1’ini de olsa hissetmeye başlamış idi.

 

Satou’nun aklına birden bir fikir geldi.

 

‘Peki ya ışık elementi kullanırsam?’

 

Lucina biraz sessiz kaldı. Sonrasında ise düşüncesini belirtti.

 

‘Mümkün olabilir. Ancak tam tersi de olabilir. Ne de olsa aydınlık ile karanlık doğal düşmanlar.’

 

Satou biraz daha düşündükten sonra karar verdi.

 

‘Döndükten sonra klanımızın savaştaki durumuna göre denerim. Eğer başarıyla White klanı şehirden temizlenirse bir sorun olmaz. Eğer temizlenmezse ve bizim müdahale etmemiz gerekirse bu riski alabilirim.’

 

Satou’nun kararına bir şey söylemedi Lucina. Ne de olsa bu ortağının kendi kararıydı. Ona anca saygı duymak düşerdi.

 

Bu sırada ise Satou ona doğru bir kızın koştuğunu fark etti. Bu kız tabii ki de Roselia idi.

 

Ancak Roselia her zamanki halinden tamamen farklıydı! Şu an okul kıyafeti giymiyordu. Üzerinde göbeğini kaplamak yerine göğüslerini ve etrafını kaplayan bir zırh, kolunda hareketini kısıtlamayacak şekilde uzun deri bir eldiven ve omuzluk, pantolon olarak ise şort benzeri bir zırh ve son olarak da demir topuklu uzun çizme ile tam bir savaşçı bakire gibi duruyordu.


Saçları ise normalde salınık dalgalı bir haldeyken şimdi topuza benzer bir saç stilindeydi.


Üzerindekiler savaş kıyafetleri olmalarına rağmen ona normalde olduğundan çok daha farklı bir hava katıyordu ve bu Satou'yu büyülemişti.

 

Satou’nun nutku tutuldu. Kendisi gençliğinin doruklarındaydı. Roselia ile tanrı bilir kaç kez birlikte olmuştu. Ancak Roselia’nın bu halini görünce arzulamadan edemedi.

 

Satou’nun bu halini görünce Roselia kıkırdadı. Satou ile o kadar yakınlaştıktan sonra Satou’nun düşüncelerini nasıl anlamazdı? Hiçbir şey olmasa da Satou’nun alık alık bakması düşüncelerini belli ediyordu.

 

Ancak bilerek salağa yatarak şakacı bir ifadeyle konuştu.

 

“Hadi gitmiyor muyuz?”

 

Satou, Roselia’nın sesini duyduğunda anca kendine geldi.

 

Sonrasında şakacı bir ses tonuyla konuştu.

 

“Tabii ki gidiyoruz. Fakat önce...”

 

Satou bir anda kaybolup, Roselia’nın hemen yakınında belirdi. Beline kolunu doladı ve yanına çekip dudaktan öptü.

 

Ateşli bir öpüşmeydi. Bu sefer dillerini kullanmasalar da, nefes nefese kalmalarına sebep olacak kadar ateşliydi.

 

Satou dudaklarını, Roselia’nın dudaklarından çektikten sonra konuştu.

 

“Böyle hazırlanacağını söyleseydin yurttan seni alırdım.”

 

Roselia, Satou’nun dediğini duyunca dil çıkarttı. Ardından şakacı bir ifadeyle konuştu.

 

“Bunu kafama vurduğun fiskenin iadesi olarak sayabilirsin.”

 

Satou ne diyeceğini bilemedi. Bu kızın tavırlarının çocuktan farkı yoktu!

 

Bu nedenle konuyu değiştirmek amacıyla konuştu.

 

“Tamam pekala. Konuyu kapatalım şimdi öhöm. Şimdi dönüş rotasını az buz biliyorum. Ancak rotada haydutlarla karşılaşma ihtimalimiz yüksek. Bu nedenle dikkatli olmamız lazım…”

 

Satou bir şey düşündü ve son anda fikrini değiştirdi.

 

“Ya da boş ver. Hadi yola koyulalım.”

 

Roselia, Satou’nun ne düşündüğünü merak etse de sormadı ve akademiden ayrıldılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44331 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr