43. Bölüm - Herkes Tek [Düzenlendi]

avatar
1731 15

Ejdertanrı Efsanesi - 43. Bölüm - Herkes Tek [Düzenlendi]


Bir Gün Sonra;

 

Arena tıklım tıklım doluydu. Herkes heyecanlı bir şekilde bugünün yıldızlarını bekliyordu. Bugün final etabı başlayacaktı. S sınıflar için yapılan bu turnuvada çok nadir finale üç kişi kalırdı.

 

Bu nedenle final etabının nasıl yapılacağı konusunda herkes meraklıydı.

 

Arenaya ilk gelen kişi Rubrum Mortem idi. Her zamanki gibi yarı çıplaktı ve yara izleriyle dolu olan o kaslı vücudu her zamanki gibi insanları kendine hayran bırakacak cinstendi.

 

Erkekler onun gibi kasları olmadıkları için kıskançlık duyarken kızlar ise hayranlıkla bakıyordu.

 

Sonrasında ise gayet sıradan bir görünüm ile Satou geldi. Sıradan görünse de gücü herkesin ona hayran kalmasına neden oluyordu.

 

Tabii bu Satou’nun umurunda bile değildi. Biraz daha yürüdükten sonra Rubrum Mortem’in yanına geldi ve sessizce onu incelemeye başladı. Saçları oldukça bakımlı gözükse de bu dikenli hali doğal olduğu belli oluyordu.

 

Ancak Satou’nun ilgisini çeken şey Mortem’in yüz yapısıydı. Uzaktan baktığının aksine çok daha genç gözüküyordu. Bu durum Satou’yu şaşırtsa da bir şey söylemedi.

 

Mortem’de aynı şekilde Satou’yu inceliyordu. Satou oldukça sıradan görünüyordu. Ancak Mortem onu küçümsemeye cüret edemiyordu. Aurasından birden fazla canlı katlettiği anlaşılıyordu.

 

Mortem istemsizce mırıldandı.

 

“Tam tahmin ettiğim gibisin.”

 

Mırıldanmasını duyan Satou sırıtışla yanıtladı.

 

“Ancak sen beklediğimden daha gençsin. Mortem abi?”

 

“Sadece Mortem yeterli. Ayrıca yaş olarak zorlasan aramızda sadece 4 yaş var.”

 

Satou kafasıyla onayladı.

 

“Pekala Mortem. Sıradaki etap ne olacak sence?”

 

Mortem kısa bir süre sessiz kaldı. Sonrasında ise kafasını salladı.

 

“Hiç bir fikrim yok. Ancak diğer S turnuvalarından farklı olacağı kesin.”

 

Satou bir şey söylemeyip sadece kafasıyla onayladı. Mortem haklıydı. S Sınıf Turnuvasında böyle bir durum pek karşılaşılan bir durum değildi.

 

Satou ve Mortem konuştuğu sırada bir anda arenada hemen önlerinde sayılacak bir yerde bir portal belirdi. Portalın dış yüzeyi mora çalarken içeri girdikçe kararıyordu.

 

Portal kısa bir süre açık kalmasının ardından, içeriden yakışıklı bir adam çıktı.

 

Bu adam Alexander’dı.

 

Alexander’ı gören Satou’nun gözleri öldürme arzusu ile parladı. Sonunda beklediği av ayağına gelmiş idi.

 

Alexander, Satou’ya sadece göz ucuyla baktı. Sonra da küçümser bir ifadeyle seyircilere doğru döndü.

 

Satou, Alexander’ın tavrına karşın istemsizce sinirlendi. Ancak bunu yüzünde belli etmeyip ifadesiz bir şekilde Alexander’a baktı. İçinden ise düşündü.

 

‘Bu piç beni ciddiye bile almıyor…’

 

Tabii her ne kadar yüzünde belli etmese de gözler kalbin aynasıdır diye boşuna dememişler. Gözlerinde yoğun bir öldürme arzusu vardı. Bu arzu Mortem’in ilgisini çeksede herhangi bir şey sormadı. Ne de olsa herhangi bir arkadaşlıkları filan yoktu.

 

Alexander’ın geldiğini gören herkes heyecanlanmış idi. Seyircilere göre ileride 3 büyük güç olarak adlandırılabilecek potansiyelde ki insanlar sonunda tamamlanmış idi.

 

Üç kişinin de geldiğini gören hakem ise onların yanına indi ve seyircilere doğru bakarak soğukça konuşmaya başladı.

 

“Uzatmanın bir anlamı olmadığından kısa geçeceğim. Öğretmenler ve müdire hanımın kararı ile belirlenen final etabını sizlere açıklamakla görevlendirildim. Bu final etabının adına ‘Herkes Tek’ diyoruz. Bu etapta adından da anlaşılacağı üzere üçünüzü bir anda savaştıracağız. Ancak yanlış anlaşılmasın diye söylüyorum ki gruplaşmak serbest. Yanii demem o ki isterseniz iki kişi bir kişiye dalabilir veya hepiniz birbirinize girebilirsiniz. Seçim sizin. Geri kalan kurallarda teke tek dövüşte ki kuralların aynısı geçerli. Hazırsanız, geri sayımı başlatıyorum.”

 

Satou gülümsedi.

 

Herkes tek ha? Bu onun için iyiydi. Direkt Alexander’a dalabilirdi. Ancak şöyle bir sıkıntı vardı. Rubrum Mortem’de fırsattan istifade edip ona saldırabilirdi. Dikkatli düşünüp hareket etmesi lazımdı. Gerçi gücüyle istese rahatlıkla ezebilirdi. Bu yüzden büyük bir özgüvene sahipti Satou.

 

“Üç!”

 

Sesi duyan üçlü hızla arenanın bir köşesine sıçradı. Satou çekildiği köşede hızla küçük alev topları oluşturmaya başladı. Ancak bu sefer sadece elinde oluşturmuyordu.

 

Etrafında çeşitli en küçüğü portakal en büyüğü de futbol topu büyüklüğünde alev topları oluşturmuştu. Üstelik hala oluşturmaya devam da ediyordu.

 

Öte yandan Alexander gayet rahat bir ifadeyle her zamankinden farklı bir teknik uyguladı.

 

“Boşluksal Koruma.”

 

Bir anda önünde küçük simsiyah elips şeklinde bir şey belirdi. Bu şey bir tür uzaysal yırtığa benziyordu. Ancak bu sefer bir farklılık vardı. Çünkü bu elips şey hızla yayılıp Alexander’ı kapladı.

 

Satou dişlerini sıktı. Bu lanet şeyi nasıl parçalayabilirdi ki?

 

“İki!”

 

Satou düşünürken elleri ise boş durmayıp alev topları üretiyordu. Şimdiye kadar en az iki yüz elli alev topu oluşmuştu. Uzaktan bakan birisi çevresindeki ateş toplarından Satou’yu bir güneşe benzetebilirdi.

 

O sırada ise Rubrum Mortem sessizce bir kaç söz mırıldandı.

 

"Alevler kılıcıma toplansın ve sakinliğimdeki saklı öfkeyle birleşsin. Lav Kılıcı. Lavların lordu beni korusun. Lav Zırhı."

 

Rubrum’un etrafında hızla küçük kırmızı parçacıklar oluştu. Hemen ardından ise kahverengi parçacıklar oluştu. Bu parçacıklar ilk kullandığına nazaran daha kordineydi. Parçacıklar hızla birleşti ve koyu kırmızı her an patlayıcı bir his veren parçacıklara dönüştüler. Sonrasında ise bu parçacıklar önce kılıcı sonra ise zırhı sarmaladı.

 

Rubrum Mortem’e bu haliyle dışarıdan bakan birisi anca kan renginde bir şövalye silüet görebilirdi.

 

Rubrum hazır olduğunu düşünerek pozisyon aldı. O sırada ilk kime saldırması gerektiğini düşünüyordu.

 

‘Alexander’a saldırmam en uygunu olurdu. Ancak şöyle bir durum var ki Satou ile Alexander arasında bir anlaşmazlık var. Bu nedenle Satou tam, Alexander’a saldırdığında Satou’ya saldırmak en mantıklı olanı. Ancak… Neden yanlış bir karar veriyormuş gibi hissediyorum?’

 

Rubrum Mortem düşüncelere dalmış iken, hakem son sayıyı da söyledi.

 

“Bir! Başla!”

 

Başla sesi duyulduğu an Satou bombardımana başladı. Sayısız alev topu iki rakibine birden yağıyordu!

 

Tahmin edileceği üzere Alexander’a gidenler uzaysal yırtığa benzer şeyler tarafından özümseniyordu.

 

Ancak Rubrum Mortem, Satou’dan böyle bir saldırı beklemiyordu. Bu nedenle ister istemez birkaç alev topu tarafından hasar alıp hızla arenanın zeminine çakıldı.

 

Satou, Rubrum Mortem’i kısa süreliğine etkisiz hale getirdiğini düşünüp, Alexander’a odaklandı.

 

Ateş topları hızla adeta bir meteor yağmuru gibi yağıyordu. Bu durum gözlere ziyafet çektiren harika bir gösteri gibiydi seyirciler için.

 

Ancak bu meteor yağmuru gibi görünen alev toplarının saldırıları, o garip yırtığa benzer şeye girdiği an yok oluyordu. Bu durumdan ötürü ne kadar ateş topu atarsa atsın boşunaydı.

 

Satou bizzat bunu deneyimleyince neler yapabileceğini düşünmeye başladı. Karşısında kullandığı her şeyi özümseyebileceği bir şey vardı. Ancak bununda bir sınırı olmalıydı.

 

Bir dakika her şey mi?

 

O anda aklına çılgınca bir fikir geldi. Eğer işe yararsa onun için iyi olacaktı ama yaramazsa rakibine büyük koz vermiş olacaktı. Aynı zamanda arkada uygun anı kollamak için baygın taklidi yapan Rubrum Mortem’i unutmamak lazımdı.

 

Satou kalan tüm alevleri dağıttı, gözlerini yumdu ve etrafında turuncu renkte parçacıklar oluşmaya başladı. Parçacıkların oluştuğunu hisseden Satou gülümsedi.

 

Bütün bir ay boyunca sadece alev elementi ve nekromansi çalışmamıştı. Kozlarından birisini düşmanını öldürmek için artık çıkartabilirdi. Bu koz ise ejder manasıydı!

 

Ejder manası ile ilgili bir ay boyunca çeşitli deneyler yaptığından az buz diğer elementlere etkisini ve kendi başına kullanımını anlayabilmişti.

 

Ejder manası kimseye boyun eğmeyen bir güçtü. Ancak enteresan bir şekilde Satou sorunsuzca bunu kullanabiliyordu. Satou yoğun düşünceleri sonucu bunu çekirdeğine bağladı.

 

Ejder manasını diğer elementlere dönüştürmeyi denediğinde ise dönüşen elementlerin normalden iki kat daha güçlü olduğunu fark etti.

 

Bu onun için harika bir özellik olsa da Satou yılmadan, bu ejder manasının kullanabileceği özellikleri kavrayabilmek için araştırmaya devam etti.

 

En sonunda ise Ejder manasının dönüştüğü elementin, aynı türden ama normal manayla yapılan bir element ile karşılaştığında normal manayla yapılanı, ejder manasının yuttuğunu fark etti!

 

Ne yazık ki diğer elementleri tam olarak kullanmayı bilmediğinden sadece alev elementi ile ölüm manası üzerinde bunu deneyebilmiş idi.

 

Ölüm manasıyla denediğinde ise sonuç elementlerden baya farklı çıkmıştı. Ne yazık ki bu konu şu an için önemli değildi...

 

Satou sadece bir element -ve bir mana tipiyle- denediği için karanlığın elementinin alt elementi olsa da uzay gibi yüce bir element türüne etki edebileceğini düşünmüyordu.

 

En azından şu ana kadar.

 

Satou kollarını açtı. Sonrasında ise turuncu parçacıkları kendi etrafında toplamaya başladı ve mırıldandı.

 

“Ejder manası, uzay manasına dönüş ve etrafımda toplan.”

 

Uzay manası, esasen karanlığın alt dalı olsa da karanlık elementi kadar güçlü bir mana türüydü. Öyle ki karanlıktan bağımsız kendi mana türü vardı. Bu yüzden Satou başarılı olup, olamayacağı konusunda hiç emin değildi.


Bu mırıldanma sonucu ejder manası korkutucu bir hızla engin uzay manasının parçacıklarına dönüşmeye başladı. Satou, istemsizce şaşırdı. Bu kadar hızlı dönüşmesini beklemiyordu.

 

En sonunda, etrafında aynı Alexander’ın uzaysal yırtığımsı şeyi gibi kendisinde de ona benzer kocaman bir alan oluştu!

 

Tabii bu kadar ile yetinmeyecekti. Ejder manasına emreder şekilde mırıldandı.

 

“Sıkıştır. En az, ortlama bir alev topu boyutunda olmanı istiyorum. Sıkış! Uzaysal Delik!”

 

Son ismi tamamen içgüdüsel bir şekilde söylemişti. Böyle bir tekniğin ismi olmasa garip dururdu.

 

Uzaysal garip madde, hızla sıkışıp bir küre şeklini almaya başladı. Bu küre şekli bir futbol topu boyutuna kadar sıkışmıştı ve daha da sıkılaşıyordu. Bunu gören herkes, Rubrum Mortem’de dahil şaşkınlıkla Satou’ya bakıyordu.

 

Şu anda Satou’dan korkutucu derecede baskı yayılıyordu. Bu baskı onu adeta gerçek bir ejderhaymış gibi gösteriyordu!

 

Rubrum Mortem, içinden Satou’ya saldırmadığı için içgüdülerine şükretti. Böyle bir canavara saldırsaydı, durumu ölmekten beter olabilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr