42. Bölüm - Tek Vuruş! [Düzenlendi]

avatar
1745 14

Ejdertanrı Efsanesi - 42. Bölüm - Tek Vuruş! [Düzenlendi]


Satou gittikten sonra maçlar devam etti.

 

Güzel hakem soğuk sesiyle sırada ki maçı anons etti.

 

"Yüz numara. Rakibi ise bir numara! Lütfen sahneye gelin."

 

İlk gelen Rubrum Mortem idi. Yarı çıplak hali ve kısa kılıcıyla her zamanki vahşi havasını koruyordu.

 

Hemen ardından ise siyah at kuyruğu şeklinde bağlanmış, oldukça bakımlı bir cilde sahip genç bir adam karşısına indi. Bu genç adamın kehribar rengi gözleri ile toyluk ile olgunluk arasında bir sınırda olan bir yüzü vardı. Elinde ise altın renkte ejderha desenleri olan uzun bir mızrak vardı. Bu genç adam seyirciler arasında [Ejder Mızrağı] diye ünlenmiş Elys idi.

 

Elys, mızrağıyla birlikte karşısındaki Rubrum Mortem’e küçümsemeyle bakıyordu.

 

“Senin gibi bir barbar buralarda ne arıyor?”

 

Mortem hiç bir şey söylemedi. Onun yerine sadece keskin gözleriyle bir bakış attı. Sonrasında ise hakeme doğru dönüp başlama işaretini beklemeye devam etti.

 

Mortem’in bakışı Elys sarstı. Kendisini savunmasız bir av gibi hissetti. İstemsizce korktu.

 

Tabii bir süre sonra o bakışın etkisi geçince korkunun yerini öfke aldı.

 

O sırada aynı güzel hakem geldi ve soğuk sesiyle konuştu.

 

“Kuralları hepiniz biliyorsunuz. Ancak bir kez daha söyleyeceğim. Öldürmek, sakat bırakmak ve zehir içeren herhangi bir eşya kullanmak yasak. Hazırsanız geri sayımı başlatıyorum.”

 

İki tarafta kafasıyla onayladı ve karşıt taraflara doğru atılıp, pozisyon aldı.

 

“Üç!”

 

Rubrum Mortem her zamanki gibi büyüsünü kullanmaya başladı. Ancak sözlerde bu sefer farklılık vardı.

 

"Bu işi tek seferde bitireceğim. Alevler kılıcıma toplansın ve sakinliğimdeki saklı öfkeyle birleşsin. [Lav Kılıcı]"

 

Kızıl renkli parçacıklar hızla kılıcının etrafında çevrelenmeye başladı. Bu parçacıklar ateş manasıydı. Ateş manası çevreledikçe güçlenmeye başladı. Bu alev manaları çevredikten sonra kılıç yanmaya başladı.

 

Ne de olsa alevlerin özü alev manasıydı. Bu kadar alev manası bir arada olunca alev alması gayet normaldi. Ancak burada normal olmayan bir şey vardı. Alevlerle yandıktan sonra kılıcın etrafında kahverengi parçacıklar belirmeye başladı. Bu parçacıklar gittikçe alevlerle birleşti. Parçacıklar birleştikçe alevin rengi değişmeye başladı. En sonunda alev ürpertici bir renkte oluştu.

 

 Alevler ürpertici bir şekilde kan kırmızısı rengindeydi.

 

O sırada ise hakem soğuk sesiyle tekrar konuştu.

 

“İki!”

 

Kan kırmızı alevlerin korkutuculuğu ile donakalan Elys bu sözle kendine geldi. Sonrasında ise hızla pozisyon aldı.

 

Elys mızrağına usulca, gökyüzü renginde olan normal manayı yaymaya başladı.

 

Mızrağı ise yayılan manayı özümsedi. Sonrasında ise ejderha desenleri altın renkte parıldamaya başladı. Hatta o parlaklık gittikçe yayıldı en sonunda mızrağı başına kadar geldi. Mızrak adeta altın ile kaplanmış gibiydi.

 

“Bir! Başlayın!”

 

Hakem ‘başlayın’ dediği anda Elys ve Mortem birbirlerine hızla atıldı. O kadar hızlıydı ki tek görülen kızıl ve altın renkli parlaklık idi.

 

Mızrağı hızla Mortem’e savurdu Elys. Mortem ise kılıcıyla o savurmayı blokladı.

 

DİNG!

 

Mızrağının bloklanması Elys şaşırttı. Mortem ise bu fırsat anında faydalanarak hızla Elys’e saldırdı.

 

Slash!

 

Mortem tek kelimeyle aşırı hızlıydı. Elys tepki bile vermesine fırsat bırakmadan vücudunu ne çok derin ne de çok yüzeysel denilebilecek bir şekilde kesti!

 

Kesişin ardından hızla geri çekildi ki hakemde dahil herkes kazandığını görsün.

 

Seyirciler -öğretmen bölümü dışında- şaşkın bir şekilde arenaya bakıyorlardı. Şu zamana kadar gayet başarılı olan ve Mortem ile eşit güçte olduğunu düşündükleri Elys’in hali içler acısıydı.

 

Omuzundan bel bölgesine kadar uzanan çapraz bir kesik vardı. Kesik ne çok derindi ne de çok yüzeyseldi. Ayrıca kılıçtaki alevden dolayı kesildiği gibi dağlanmıştı. Bu yüzden oldukça iğrenç gözüküyordu.

 

Tabii ki de bir anda kesilip dağlanan, böyle bir kesik öldürmezdi. Ancak böyle bir maçta kaybetmesine yeterde artardı.

 

Elys bir süre daha ayakta durduktan sonra diz üstü düştü. Sonrasında ise yüzüstü düşüp bayıldı.

 

Sonucu görünce, hakem ortaya çıktı ve sonucu duyurdu.

 

“Kazanan yüz numara! Bir numarayı lütfen şifacılara götürün.”

 

Kısacık bir süre sonra arenanın girişlerinden birisinden bir sedye taşıyan iki adam geldi. Elys’i kaldırıp sedyeye koydular. Sonrasındaysa ne yavaş ne hızlı bir şekilde oradan Elys ile birlikte ayrıldılar.

 

Tabii bu durum kimsenin umurunda değildi. Herkes tek bir ağızdan kazanın adını haykırıyorlardı.

 

“Rubrum Mortem!”

 

Ancak bu haykırmalar Mortem’in zerre umrunda değildi. Bir şeyler düşünüyor gibiydi.

 

‘Lav Kılıcım yeteri kadar güçlü değildi. Toprak elementini biraz azaltmam gerek sanırım.’

 

Mortem, tekniğini nasıl daha iyi yapabileceğini düşünerek sessizce oradan ayrıldı.

 

 

“Mana hakimiyeti korkutucu!”

 

“Katılıyorum. Manasını bu kadar iyi kontrol edemese Elys çoktan yok olmuştu.”

 

“Bence işin en ilgi çekici yanı iki element birden kullanabilmesi. Ender bulunan dahilerden olduğunu düşünüyorum.”

 

Öğretmen kendi aralarında konuşuyorlardı. Hepsi açıkça Elys’i tek vuruşla yenmesinden etkilenmişti. Livia bile elinde olmadan övdü.

 

“Gerçekten eşsiz bir mana kontrolü. Çift element kullanıcısı olması ise cabası. Ancak kim olduğunu gerçekten merak ediyorum. Böyle yetenekli birisi neden isminin saklanmasını ister ki?”

 

Livia’nın dediğini duyanlar başlarıyla onayladı. Bu durum oldukça garipti. Eğer halktan birisiyle ailesiyle birlikte statüsü kıyaslanamaz bir biçimde yükselirdi. Soyluysa da yine de hangi soylu ünlenmek istemezdi ki?

 

Müdire ise o sırada sırıtarak düşündü.

 

‘Mortem’in sebebini öğreneceğiniz vakit tepkiniz ne olacak çok merak ediyorum.’

 

Müdirelerinin düşüncesinden habersiz olan öğretmenler bir süre daha konuştuktan sonra pür dikkat sıradaki maçı izlemeye başladılar.

 

 

Bundan sonra olan maç çok daha olaysızdı. Sonraki maçta Alexander ile Athel isimli yüksek elf çarpıştı. Sonucunda da Alexander her zamanki garip tekniğiyle Athel’i yendi.

 

Alexander’ın maçı da bitince maçlar bitti. Finale üç kişi kaldığından farklı bir etap yapılacaktı.

 

 

Satou, tüm bunlar olurken çoktan yurda gelmişti. Yuzuru’nun önünde durup ona bakıyordu. Yuzuru başkalarının gözünde kölede olsa o onun sorumluluğuna giren her canlıya değer veriyordu.

 

‘Keşke daha dikkatli olsaydım. Bir anlık düşüncem yüzünden…’

 

Yuzuru’nun durumu kötüydü. Manasının çoğunluğunu tükettikten sonra çekirdeği ve damarları hasar görmüştü.

 

Ancak sorun damarlarında değildi.

 

Sorun, kalbiydi. Çekirdek ile kalp aşırı yakın olduğundan çekirdeğin aldığı hasar, kalbini de etkilemişti. Satou’nun aksine, Yuzuru’nun soyu daha zayıftı. Bu nedenle iyileşmesi en az bir ay sürecekti.

 

Satou, onu duyuyor mu bilmese de sessizce mırıldandı.

 

“Özür dilerim.”

 

Sonrasında Satou, salondan ayrıldı. Odasına girip biraz uyuyacaktı. Şu anki yetişimiyle üç gün boyunca uyanık kalsa sorun olmazdı. Anca uyuyarak kafasını dağıtabileceğini düşünüyordu.

 

Odaya girdi ve uzanıp uyumaya başladı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr