41. Bölüm - ##### VS #### (2) [Düzenlendi]

avatar
1766 16

Ejdertanrı Efsanesi - 41. Bölüm - ##### VS #### (2) [Düzenlendi]


"Bir! Başla!"

 

Hana oluşturduğu buz dikeni fırlattı. Buz dikeni çok hızlı bir şekilde Satou’ya doğru ilerliyordu.

 

Ancak Satou hiç bir şey yapmadan sadece sırıtarak rakibine bakıyordu. Tabii kimse fark etmese de o sırada alevlerinin rengi daha da açılmış, turuncu rengine dönmeye başlamıştı.

 

Tüm bunlar olurken buz dikeni Satou’ya son hızla ilerledi ve tam Satou’ya çarpmak üzereyken~

 

DİNG!

 

Buzdan, sanki bir demirle hafifçe tangırdatmış gibi bir ses çıktı. İzleyiciler şaşkın bir şekilde önlerindeki manzaraya bakıyorlardı.

 

Satou sol eli alevlerle kaplı iken buz dikenini tutmuş havalı bir biçimde gülümsüyordu.

 

“O zaman. Sanırım sıra bende.”

 

Satou yakaladığı buz dikenini yere attı. Sonrasında bir anda yok oldu.

 

Seyirciler, şaşkın bir şekilde Satou’nun ne tarafta olduğuna bakmaya çalışıyordu.

 

Hana ise sakin bir şekilde gözlerini kapatmış, sonrasında ise bir anda arkasına buz sarkıtı fırlatmıştı.

 

PAT!

 

Herkes hayretle arena duvarına baktı.

 

Diken, direkt arena duvara çarpmış ve duvarı tamamen parçalamıştı.

 

Parçalanmış duvarı gören Hana iç çekti. Ancak tam o anda sol tarafından bir ses duydu.

 

“Güzel refleksler. Az daha isabet ettiriyordun. Ancak… milim fark ile kaçırdığın için kendini şanssız sayabilirsin sanırım.”

 

Satou cümlesini bitirmesinin hemen ardından Hana’ya elinde olan alev topunu fırlattı.

 

Alev topu son hızla geliyordu. Eğer dikkatle dinleyen birisi olsaydı alevin içindeki kükreyen ejderha seslerini duyabilirdi.

 

Hana yandan gelen alev topunu gördüğü an elindeki buz dikenini fırlattı ve hızla yana kaydı.

 

Fırlattığı diken aşırı hızlı bir şekilde ilerliyordu.

 

Bir tarafta normalden hızlı ancak yine de biraz hantal giden tuhaf renkte bir alev topu diğer tarafta ise aşırı hızlı ilerleyen bir buz dikeni vardı.

 

Kısa sürede iki karşıt güç çarpıştı ve~

 

BOOM!

 

Bir patlama hemen ardından ise şiddetli bir şok dalgası geldi. Patlama öyle şiddetliydi ki taşlar seyirci bölümüne doğru uçtu. Eğer bir tür koruma kalkanı olmasa bir kaç seyirci ağır yaralı olabilirdi.

 

Patlamanın hemen yakınında olan Hana ise dayanamayıp bir kağıt gibi havaya fırladı!

 

Satou ise bu patlamayı beklediğinden çoktan uzağa çekilmişti. Bu nedenle sadece sanki bir film izliyormuşcasına önündeki manzaraya bakıyordu.

 

Hana’nın havaya fırladığını gören Satou sırıttı. Biliyordu ki; ne kadar fırlasa da böyle basit bir şeyle yenilmezdi. En azından öyle hissediyordu.

 

Hisleri oldukça yerindeydi. Hana havaya fırladıktan sonra takla atarak adeta bir kedi gibi iniş gerçekleştirdi. Ancak surat ifadesi baya ilginçti. O…

 

Sırıtıyordu!

 

Seyirciler şaşırdı. Kim neredeyse gülünç duruma düşecek, bir durumda iken sırıtırdı ki?

 

Hana ise sırıtarak Satou’ya baktı ve gözlerindeki savaş açlığını biraz bile saklamadan konuştu.

 

“Sen… Güçlüsün. Bayağı bir süredir… Genç nesilde senin gibi beni zorlayan birisi yoktu.”

 

Satou ise karşısındaki kızın canavarvari bakışlarını umursamadan konuştu.

 

“Aynı düşünceleri paylaşıyoruz. Umarım beni en güçlü yeteneğimi kullanacak kadar zorlarsın.”

 

Hana, sadece kafasıyla onayladı ve Satou’ya atıldı. Atılırken zarif elleri buzla kaplanmış adeta bir kaplan pençesini andırıyordu.

 

“[Buz Pençesi!]”

 

Satou’da aynı şekilde atıldı. Elleri ise alevlerle kaplanmıştı. Adeta bir ejderha pençesi gibi görünüyordu. Bu Satou’nun daha önce deneme fırsatı bulamadığı bir birleşik yetenekti!

 

“[Yanan Ejder Pençesi!]”

 

Alevlerin içinden küçük ejderha kükremeleri geliyordu. Her bir kükremeyle birlikte ise alevler daha da harlanıyordu.

 

Sonunda Satou’nun [Yanan Ejder Pençesi] ile Hana’nın [Buz Pençesi] olan pençe şeklindeki elleri çarpıştı!

 

BOOM!

 

Büyük bir şok dalgası oluştu. Eğer seyircileri koruyan bir kalkan olmasaydı, ölümlü seyircilerin neredeyse yarısı ölmüştü.

 

Çarpışmanın hemen ardından iki tarafta geriye fırladı. Sonrasında arkalarındaki arena duvarlarından güç alarak bir kere daha çarpıştılar.

 

BOOM! BOOM! BOOM!

 

Her seferinde daha da güçlü şok dalgaları oluştu. Dışarıdan bakan birisi iki tarafında eşit güçte olduğunu düşünebilirdi.

 

Tabii kim Satou’nun tüm gücünü kullanmadığını bilebilirdi ki?

 

Satou on altıncı çarpışmanın ardından sırıtarak durdu.

 

“Gerçekten eğlendiğimi itiraf etmeliyim. Ancak maçı bitirme vakti geldi!”

 

Sadece işaret parmağı ve baş parmağı açıkta kalacak şekilde elindeki parmakları kapattı. İşaret parmağıyla Hana’yı işaret edermişçesine elini Hana’ya uzattı.

 

İşaret parmağının hemen önünde küçük bir alev topu oluştu. Alev topu yavaşça küçülüp sıkışmaya başladı. Sonrasında sadece bir büyü adını söyledi.

 

“[Ateş Mermisi] ileri.”

 

BANG!

 

Adeta gerçek bir mermi ateşlenmişçesine son hızla Hana’ya doğru ilerlemeye başladı mermi.

 

Hana ise zaten kötü bir şeyler olacağını sezdiğinden hemen önünde kocaman bir buz kalkanı oluşturmuş idi. Kalkanına güveni tamdı. Bu yüzden saldırıdan kaçmaya bile çalışmadı.

 

Mermi son hızla kalkanla çarpıştı.

 

DİNG!

 

Herkes kalkanın başarıyla mermiyi blokladığını düşündü. Tabii biraz dikkat etseler merminin hala yavaşça ilerlediğini fark ederdi. Mermi kalkanı eriterek ilerliyordu.

 

O sırada ise Satou boş durmayıp, elleriyle durmadan ateş topu oluşturup, buz kalkanına fırlatıyordu. Bu sayede izleyiciler hatta Hana bile merminin bir işe yaramadığını sanıyordu.

 

Kısa bir süre geçti ve mermi sonunda kalkanı delip son hız, Hana’ya ilerlemeye başladı.

 

Hana, gelen mermiyi beklemediğinden savunmasız kalmıştı. Satou’nun en başından beri planı buydu. Satou’nun planını anlayınca Hana acı acı gülümsedi. Kaybetmişti. Fazla uzatmanın anlamı yoktu.

 

Mermi ona ne yavaş ne hızlı orta bir hızda ilerlerken Hana pes etti.

 

“Pes ediyorum.”

 

Pes ettiğini duyan Satou, ejder manasına odaklanıp büyüyü dağıttı. Tabii kimse bilmese de bunu yapmak son derece zor bir işti. Satou bir kişi dışında rakiplerinden birisini öldürmeyi düşünmüyordu.

 

O sırada hakem soğuk sesiyle duyurdu.

 

“Kazanan. Yüz yirmi dokuz numara!”

 

Satou’nun kazandığını duyan erkekler hayranlıkla tezahürat yaptılar. Kızlar ise hayranlıktan da öte bir duygu ile haykırdılar.

 

“Satou! Satou!”

 

 

Satou ise tüm bu bakışları görürken gülümsedi. Seyircilerin, özellikle kız seyircilerin bakışlarını gören Satou’nun ister istemez gururu okşanmıştı.

 

Turnuva kurallarına göre çeyrek finallerde herkes günde sadece bir kere savaşabilirdi. Bu nedenle başka maçı olmayınca Satou diğer maçlarla ilgilenmeyip arenadan ayrıldı.

 

 

O sıralarda arena da;

 

Üst koltuklarda oturan orta yaşlı adam konuştu.

 

“Yüz yirmi dokuz numaralı çocuk, fena değildi.”

 

Yanında daha önceki öğretmenler toplantısındaki sıska adam vardı. O sıska adam başıyla onayladı.

 

“Aynen. Güçlüydü. Ancak birinci olacağını sanmıyorum. O Alexander isimli çocuğun tekniği çok gizemli. Ayrıca kim bilir bilmediğimiz daha kaç tane tekniği var.”


Yaşlı adam, kafasıyla onayladı.

 

Bu sırada öğretmenlerin oturduğu alanında üstünde oturan ve tüm bunları gören müdire ise gülümsedi. İçinden Satou’yu gerçekten küçümsediklerini düşündü. Satou’nun ne kadar güçlü olduğunu bilmese de tanrısal dahi denilebilecek potansiyelde birisi böyle basit bir turnuva da rahatlıkla birinci olurdu.

 

Müdirenin düşüncesinden habersiz diğer öğretmenler ise sıska adamın dediklerini onayladı. Tüm öğretmenler -Rias dışında- Alexander’ın birinci olacağını düşünüyordu.

 

Onun yanındaki güzel kadın ise kaşlarını çattı. Sonrasında ise tereddütlü bir şekilde konuştu.

 

“Ben… Nedense onun tüm gücünü kullanmadığını hissediyorum.”

 

Öğretmenler şaşkın bir şekilde güzel kadına baktılar.

 

“Kimin?”

 

“Yüz yirmi dokuz numaralı çocuğun.”

 

“Ne!”

 

“Bu imkansız!”

 

Herkes şaşırmıştı. Açık bir şekilde tüm gücünü kullanmış gibi gözüküyordu. Nasıl gücünü saklamış olabilirdi ki?

 

Ancak kimsenin güzel kadından şüphe ettiği yoktu. Çünkü bu kadın öğretmenler arasında güç okuma konusunda en yetenekli kişiydi. Bu güzel kadının adı Livia Blacksmith idi.

 

Livia’nın dediğini duyan müdire ise yukarıdan, Livia’ya övgü dolu bir bakış attı. Sonrasında ise herkesin duyabileceği şekilde konuştu.

 

“Bende Livia ile aynı fikirdeyim. Ancak kişisel öğretmeni olan Rias’tan da görüşlerini duymamız lazım diye düşünüyorum. Anca o zaman kesin bir yargıya varabiliriz.”

 

O sırada herkes köşede sessizce oturan Rias’a döndü. Köşede sessizce oturan Rias üzerindeki bakışları hissedince ayağa kalktı ve saygıyla Satou’nun gücü hakkında bildiklerini anlatmaya başladı.

 

“Müdire hanım. Satou’nun mevcut gücü olarak tahminim, şu an tüm gücünü kullanmadığını da düşünürsek zirve Kademe manayı hissetme olur.”

 

Herkeste bir şaşkınlık dalgası oluştu. Hatta öğretmenlerin bir çoğu inanamadılar bile.

 

“Ne!”

 

“Bu imkansız! O daha on sekiz yaşında bile değil gibi görünüyor!”

 

İnançsızlık dalgası oluşsa da Rias, öğretmenleri umursamadı. Müdireye saygıyla cevap verdikten sonra yerine oturdu.

 

Müdire ise hiç bir şey söylemedi. Ancak müdirenin yanında birisi olsaydı sırıttığını görebilirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr