40. Bölüm - ##### VS #### (1) [Düzenlendi]

avatar
1883 11

Ejdertanrı Efsanesi - 40. Bölüm - ##### VS #### (1) [Düzenlendi]


Satou yurttan kendi odalarına girdikten sonra meditasyon yapmaya başladı.

 

Bir süre yaptıktan sonra kendini daha iyi hisseden Satou, çekirdeğinde küçük bir değişiklik hissetti.

 

Bu hissi merak eden Satou, çekirdeğini mana aracılığıyla incelemeye başladı.

 

Çekirdeği önceden soluk siyaha yakın turuncu rengindeydi. Şimdiyse yine aynı soluk turuncu iken, etrafı çeşitli desenlerle kaplanmış, siyah renkle parıldıyordu.

 

Bu garip manzara karşısında şaşkınlıkla kala kaldı. Daha bu çekirdeğin bilmediği kaç sırrı vardı böyle?

 

O fark etmese de bu siyah renk desenler sayesinde vücudundaki iç yaralanmalar anormal bir hızla iyileşiyordu.

 

Tabii bu kadar hızlı iyileşmeden dolayı vücudu yorgun düşmeye başladı. Bu yüzden Satou’yu bir uyku bastırdı ve uyuya kaldı.

 



Aradan geçen bir kaç saatin ardından başka bir yerde;

 

“Lanet olsun!”

 

BOOM!

 

Duvar içeri göçtü. Duvarı içeri göçerten kişi ise öfkeyle söylenmeye devam ediyordu.

 

“Şimdi her şeyi baştan planlamamız gerekiyor. Lanet!”

 

Bu söylenen kişi ise Alexander’dan başkası değildi. En başından beri Alexander’ın Roselia’yı öldürmeye çalışması büyük bir planın başlangıcıydı. Ancak durduk yere ortaya çıkan o garip lanet olası namevt planın içine etmiş idi.

 

O sırada kapıyı birisi çaldı.

 

Alexander hemen yüzündeki öfkeli ifadeden kurtuldu. Yüzündeki sakinliğin sahte olduğu hiçbir şekilde anlaşılmıyordu.

 

Alexander bir yere oturdu ve çağırdı.

 

“Gir.”

 

İçeri uzun boylu, güzel bir kadın girdi. Kadının gayet güzel bir yüzü, simsiyah saçları, yeşil zümrüt gibi gözleri vardı. Kadın, her yerini örten bir suikastçi elbisesi giydiğinden vücudu hakkında kesin bir şey söylenmese de harika bir vücudu olduğu kesindi.

 

Kadın ilerledi ve Alexander’ın önünde diz çöktü.

 

“Sör Alexander, emrettiğiniz üzere istediğiniz şahsı araştırdık. Satou Black isimli genç, Kızıl Ateş Krallığının bağlı olan, Ay ve Güneş Şehrini yöneten, üç büyük güçten birisi olan Black klanının veliahtı. Kişiliği herkesçe oldukça uyumlu, alçakgönüllü ve arkadaşlarına bağlı birisi. Arka plan olarak bilinen bir de ustası var.”

 

Alexander biraz şaşırdı. Ancak önündeki kadının lafını kesmeden dinlemeye devam etti.

 

“Sizin okulunda adı Rias Dread olan öğretmen. Kendisi ateş büyüsünde uzmanlaşmış bir büyücü üstadı. Hakkında pek bir fazla bilgi bulamasak da tek bildiğimiz şey çok büyük bir arka planı var. Detaylı araştırmaya kalksak da adamlarımızın hiçbiri canlı dönemedi.”

 

Bunu duyan Alexander şaşırdı. Bu kadın, krallığının en yetkin suikastçilerinin ve ajanlarının lideriydi. Bu nedenle onun sözlerinden şüphe etmiyordu. Ancak anlayamıyordu. Bu kadının arkasındaki güç ne kadar büyüktü de krallığının en yetkin ajanlarını öldürebiliyordu?

 

Alexander düşündükçe biraz daha korkmaya başlasa da sonradan sakinleşti.

 

“Çekilebilirsin. Yardımın için teşekkürler Alice.”

 

Alice, saygıda kusur etmeden bir kez daha eğildikten sonra oradan ayrıldı.

 

 

Sonraki gün;

 

Satou, dinç bir şekilde uyandı ve bir hareketle ayağı kalktı.

 

Satou’nun gözlerinde öldürme arzusu ile karışık savaş açlığı vardı. Bugün finallerin muhtemelen son günü olacaktı. Çeyrek finaller kalmıştı bir.

 

Satou, Roselia’nın intikamını alacaktı. Gerekirse ölümüne dövüşecek, onu öldürmeye teşebbüs eden o prens bozuntusunun ağzını yüzünü dağıtacaktı.

 

Satou, kendini iyice gazlamış bir halde odadan çıktı.

 

Salon olarak adlandırılabilecek bir alan vardı. Satou odadan çıktıktan sonra o salonda yatan Yuzuru’yu gördü.

 

Manasını çok tükettiğinden yorgun düşmüştü. Bu yüzdende Satou ve Roselia onu odalarına getirmişlerdi.

 

Satou’nun içini pişmanlık kapladı bir anlığına. Eğer Roselia’yı kurtarmak için yardımını istemeseydi Yuzuru bu hale düşmeyecekti.

 

Muhtemelen yorgunluktan Roselia da uyuyordu şu an bu yüzden Satou tek başına oradan ayrıldı. O sırada gözlerinde sadece zirveyi hedeflediğini gösteren bir hırs ve güçsüz birisini sadece bakışlarıyla öldürebilecek derece de yoğun bir öldürme arzusu vardı.

 

 

Aradan bir süre geçti. Bu sürede Satou Çatlakkemik arenasına varmış ve izleyici koltuğuna oturmuştu. Tüm izleyiciler heyecanlıydı. Tüm güçsüzler elenmiş sadece güçlülerin olacağı çeyrek finaller başlamıştı. Şu anda 6 kişi vardı buraya kadar gelebilen.

 

Bunlar arasında seyircilerin en çok ilgisini çeken altı kişi sırasıyla;

 

İlki Satou’nun da ilgisini çekmiş, güçlü bir büyücü olduğunu düşündüğü kız Hana. Şu zamana kadar Hana her rakibini tek bir hamle kullanarak bayıltmıştı. Tabii bu bayıltma biraz acı verici olmuş olsa da bayıltarak tüm rakiplerini elemişti.

 

Satou’nun onun hakkında bildiği tek şey iyi bir buz büyücüsü olduğuydu.

 

Bundan sonra ise Alexander geliyordu. Alexander, genel olarak Roselia’yı yenerken kullandığı teknik dışında bir teknik kullanmamıştı. O yüzden teknikleri hakkında denilebilecek tek şey aşırı gizemli olduğuydu.

 

Sıradaki ise bir mızrak kullanıcısı olan Elys isimli birisiydi. Neredeyse dört metreye yakın boya sahip, yaklaşık altı yüz kilogram ağırlığında bir mızrağı adeta havada özgürce uçan bir ejderha gibi kudretli ve hızlı bir şekilde kullanabiliyordu. Bu yüzden çoğu rakibi daha ne olduğunu bile anlamadan yaralanmış ve bu nedenle de pes etmek zorunda kalmıştı.

 

Rubrum Mortem ise herkesin bildiği bir savaşçıydı. Bir kısa kılıç kullanıcısı olduğu halde adeta vahşi bir barbar gibi saldırıyordu. Rakiplerinin çoğu daha ne olduğunu bile anlamadan yenilmiş oluyordu.

 

Mortem’den sonra ise seyircilerin ilgisini çeken Satou geliyordu. Tek kullandığı herkesin bildiği ateş topu tekniği olduğu halde sadece iki vuruşta rakibini pes ettirecek bir hale getirmesi çoğu yeni ateş büyücülerini gaza getirmiş, hayranlıklarını kazanmasını sağlamıştı.

 

Sonuncusu ise rakipleriyle kıyasıya mücadeleye girip her seferinde de kazanmış, Bilge olmayı başaran nadir bir dahi olan Athel Loren. Akademinin çoğunluğu insan ırkından oluşmasına rağmen bu Athel isimli genç bir yüksek elfti. Bu derece dahi olan birinden insan ister istemez etkileniyordu.

 

Hele bir elf olduğundan, ondan gelen cazibe, seyircilerdeki tüm kızların ona hayranlıkla destek vermesine neden oluyordu.


 

Vakit geçip gitti. Sonunda maçlar başladı. İlk maç için hakem çıkıp numaraları okudu.

 

“Yüz yirmi dokuz numara!, ve rakibi yüz yirmi sekiz numara!”

 

Şansına ilk maç kendisinin idi. Hızla aşağıya atladı Satou.

 

Aynı şekilde rakibi de izleme bölümünde, ona oldukça yakın bir yerden aşağı atladı.

 

Satou’nun şansına rakibi bayağıdır dövüşmeyi iple çektiği Hana idi!

 

Hana yanından geçerken Satou sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla konuştu.

 

“Bayağıdır seninle karşılaşmak istiyordum. Umarım beni birazda olsa zorlarsın.”

 

Hana’nın kaşları çatıldı. Bu herif çok kibirliydi! Hana sadece “Hmph” diye homurdanıp Satou’dan hızlı hareket ederek tam karşısına olması gereken yerine geçti.

 

Satou ise hiç acele etmeden karşısına geçti.

 

Hakem, soğuk sesiyle bir kez daha konuştu.

 

“Kuralları hepiniz biliyorsunuz. Ancak bir kez daha söyleyeceğim. Öldürmek, sakat bırakmak ve zehir içeren herhangi bir eşya kullanmak yasak. Hazırsanız geri sayımı başlatıyorum.”

 

Satou, kafasıyla onayladı. Aynı şekilde Hana da.

 

“Üç!”

 

Hana hiç bir hareket yapmadı. Tek yaptığı bir kaç söz dizisi mırıldanmaktı. Sonrasında avucunu açtı ve bir tür buzdan yapılmış diken oluşmaya başladı. Aynı anda diğer elinde de aynı büyüden oluşturmaya başladı.

 

Satou, ise… Aynı şekilde alevden küreler oluşturmuştu. Ancak bu küreler öncekinden bayağı bir büyüktü. En azından bir futbol topu kadardı!

 

İki tarafta birbirlerine saldırmak için bekliyordu.

 

“İki!”

 

“Bir! Başla!”

 

***

Bölüm 40 - Satou VS Hana (1)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr