33. Bölüm - Ölümsüz Mirası (3) [Düzenlendi]

avatar
1798 19

Ejdertanrı Efsanesi - 33. Bölüm - Ölümsüz Mirası (3) [Düzenlendi]


Satou, Rose ile yaklaşık bir saat kadar vakit geçirdi. Satou, burada olanlar illüzyondan ibaret olduğunu bilse de aradan geçen o kadar sürenin ardından Rose ile konuşmak iyi gelmişti. Sonra da ailesiyle birlikte bir şeyler yedi. O sırada ailedeki herkesin ona acıyarak baktığını fark etse de kafasına takmamaya çalıştı. Ne de olsa bunun bir illüzyon olduğunu biliyordu.

 

Bu şekilde illüzyon dünyasında iki yıl geçti. Bu yıllarda White klanı gittikçe Black klanını bastırmaya başladı. Bu bastırma sadece güç anlamında değildi. Gerek ekonomik olarak gerek, askeri gerekse statü olarak White klanı gün ve gün güçlenmeye başlamıştı.

 

Bu iki yılda Satou sayısız kez insanlar tarafından aşağılandı. Hatta zorbalık bile gördü. Çoğu kez kendisine yapılan zorbalığa karşı çıktı. Ancak bunun sonucunda da her seferinde sağlam bir dayak yedi.

 

Satou, bu illüzyon dünyasına karşı gittikçe derinleşen bir nefret duysa da dişini sıkmış bu illüzyonunun bitmesini bekliyordu. Bu sıralarda da babasının son savaş için hazırlandığını öğrendi. Bu savaşta ya Black klanı, White klanını devirerek şehir lordundan sonraki en büyük güç olacak, ya da Black klanı yok olacaktı. 

 

Satou, sakat olduğundan, Rose ile birlikte kaldı. Bu iki yılda Rose ile ilişkileri çoktan hizmetçi-efendi ilişkisini geçmişti. Muhtemelen Satou’yu bu lanet illüzyonda mutlu eden tek şey Rose'du.

 

Tabii bu sırada farkında olmasa da düşünce yapısı eskisinden daha olgundu. Artık genel olarak duygularını bastırıp sakince düşünebiliyordu.

 

En azından aşırı durumlar olmadığı sürece geçerliydi bu.

 

Yine de onu zorlayabilecek hiçbir olay yoktu. Klanının durumu onun moralini bozsa da onu ilgilendiren bir problem olmadığından yapabileceği bir şey yoktu.

 

Bir gün aynı gerçekte olduğu gibi White klanının genç efendisi Dong, Rose’u ağacın orda gördü. İşin garip yanı aynı gerçekte olduğu gibi Dong’u aynı adam durdurdu. Tabii bunun nedeni ilerleyen günlerde belli olacaktı.

 

 

Günler günü, haftalar haftaları kovaladı ve koskocaman bir ay geçip gitti. White klanı tüm adamlarını topladı ve Black klanını yeryüzünden silmek için yola koyuldular.

 

Satou, bu olanlardan habersiz, kütüphanede vakit öldürmek için kitap okuyordu. Bu kitapları daha önce sayısız defa okuduğundan artık ona sıkıcı gelse de yapabilecek daha iyi bir işi yoktu. Satou, bugün [Krallıklar ve İmparatorluklar ile Nihil] isimli bir kitabı okuyordu. Bu kitapta şu zamanda olan tüm büyük krallıkları ve bilinen büyük imparatorlukları anlatıyordu. Yavaşça kitabı okumaya başladı Satou.

 

“Nihil’de, sayısız küçük, orta imparatorluk ve onlardan daha da fazla krallık vardır. Ancak bunlar arasında en büyük beş imparatorluk vardır. Bu imparatorluklar güçlerine göre kendi içlerinde sıralanmıştır. Bu imparatorlukların güç sıralamasındaki en büyük etken onları koruyan güçlü yetşimcilerin sayısıdır. Bu sıralama ve yetişimci sayısı ile imparatorluklar şu şekildedir:

 

1- İmmortalem İmparatorluğu - 1 Göksel Aziz

2- Sun İmparatorluğu - 6 Aziz

3- Umbra İmparatorluğu - 4 Aziz

4- Tigris İmparatorluğu - 3 Aziz

5- Draconis İmparatorluğu - 2 Aziz”

YN: Araya da Nihil hakkında bilgiyi de sokuşturdum. Öhm.

 

Satou sonraki sayfayı çevirecek iken çanlar çalmaya başladı. Satou, bu çanların anlamı biliyordu. Bir saldırı vardı!

 

Ancak Satou’nun yapabileceği bir şey yoktu. Bu durum onu daha da öfkelendirdi. O anda bilinci yavaşça kapanmaya başladı. Satou, ilk başta karşı koymaya çalışsa da bir şey yapamadan gözlerini kapatmak durumunda kaldı.

 

 

Satou, yavaşça gözlerini araladı. Etrafına bakmaya çalıştığında bağlanmış bir şekilde bir yere götürüldüğünü fark etti. Onu taşıyan adamların ise üzerinde beyaz bir giysi vardı. Önlerinde ise White klanının amblemi vardı!

 

Bunu gören Satou hemen çırpınsa da bir faydası yok idi. Kendisi sakattı. Ne kadar çırpınırsa çırpınsın yetişim yapan birisinin elinden kurtulamazdı ki onu şu an iki kişi tutuyordu.

 

Nereye götürüldüğünü anlamaya çalışırken, götürüldüğü rotanın orada, şu an kendisinden yaklaşık iki yüz metre uzakta duran, çırılçıplak bir şekilde çarmıha gerilmiş, annesi ve babasını gördü. O anda düşündüğü şeyi yapacaklarını anlayan Satou’nun gözleri doldu.

 

Nihil’de bir gelenek vardı. Bu geleneğe göre, eğer bir bölgeyi ele geçirmiş isen o ele geçirdiğin bölgenin sahibini, eşini ve varsa çocuğunu meydanda canlı, canlı yakarak bölgenin yeni lideri olduğunu belli edilirdi. Tabii bu gelenek kaç asır önce uygulanan bir gelenekti. 

 

Bu geleneğin bırakılmasının nedeni ise insanların bu geleneği fazla acımasızca bulmasıydı.

 

Satou, annesi ve babasına doğru götürülür iken, o sırada meydanda, üzerindeki cübbeden White klanının sözcüsü olduğu anlaşılan orta yaşlı bir adam çıkıp konuşmaya başlamış idi.

 

“Bugün. Buraya gelen herkese teşekkürler. Bugün! Black klanının yok olmasının kutlama amacıyla buraya bağlanmış olan Black klanının liderini ve eşini yakmak için burada toplandık! Herkese iyi seyirler dilerim! Umarım izler ve White klanının karşısında olanların sonunu görmüş olursunuz!”

 

Satou, sözcünün konuşmasında adının geçmemesine şaşırdı. Onu taşıyan adamlardan biri şaşkın halini fark edince aşağılama dolu bir ifadeyle ona bakarak konuştu.

 

“Genç efendi Dong, seninle özel ilgilenmek istediğini efendiye rica etti. Bu nedenle ailenle yanmak yerine burada yaşıyorsun. En azından şimdilik.”

 

Satou, ailesinin yanacağını duyması öfkesini kat ve kat arttırdı ve daha sert çırpınmaya başladı. Hatta bağırmaya bile başladı.

 

“ANNE! BABA! AİLEMİ BIRAKIN OROSPU EVLATLARI!”

 

Ancak Satou’nun çırpınması kimsenin umurunda değildi. Kısa bir süre sonra sözcü elinde iki adet meşale ile döndü. Sözcü ilk olarak Satou’nun babasına meşaleyi fırlattı ve Satou’nun babası yavaşça alev aldı. Babası yanmaya başlayınca acıdan dolayı kükremeye başladı. 

 

Satou bunu görünce gözleri doldu.

 

“BIRAKIN BABAMI! BABAA!”

 

Satou’nun gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ancak kimse bunu önemsemedi. Sözcü, sıradaki meşaleyi annesine fırlattı ve annesi alev aldı. Annesi de çığlık atmaya başladı. Canlı canlı yanan kim çığlık atmazdı ki?

 

Satou tüm gücüyle çırpınıp bağırmaya başladı.

 

“ANNEE!! BIRAKIN BENİ! BIRAKIN ANNEMİ BABAMI!!”

 

Satou’nun çırpınışları bir anlam ifade etmedi ve Satou ailesinin canlı canlı yanarak ölümünü izlemek zorunda kaldı.

 

 

O sırada Ölümsüz Mirasında Satou’nun baygın vücudunun orada bir tür televizyona benzer bir ekran belirmiş, yaşlı bir adamda oradaki ekrandan Satou’yu ilgiyle izliyordu.

 

O anda adamın hiç beklemediği bir şekilde Satou’nun vücudundan yavaşça bir tür aura yayılmaya başladı. Bu aura tamamen öfke içeren kırmızı bir auraydı. Bu aura öldürme arzusuydu. Yaşlı adam şaşırdı. Ancak ardından tebessüm etti.

 

“İşte bu beklediğim varis olabilir.”

 

 

Satou, annesi ve babasının yanan cesetlerine bakarken ağlamaya başladı. İçinden ise sadece tek bir düşünce geçiyordu.

 

‘Ödeteceğim! Hepsine bu yaptıklarını ödeteceğim!’

 

Onu tutan adamlar ise alevler sönene kadar beklediler. Ardından oradan Satou’yla birlikte ayrıldılar.

 

 

Satou yol boyunca aşağılama ve acıma dolu bakışlara maruz kaldı. Ancak Satou’nun gözünü sadece öfke bürümüş iken zihnine bir anda bir düşünce çaktı.

 

‘Unutma! Bunlar sadece bir illüzyon!’

 

Satou bu yüzden yavaşça sakinleşmeye başladı. En azından kendini sakinleşmek için zorluyordu. 

 

Satou kendini sakinleşmesi için zorlarken çoktan White klanının villasına varmışlardı. Adamlar ilerlerken muhafızlar onları durdurdu.

 

“Bu da kim?”

 

Adamlardan biri duygusuzca cevapladı.

 

“Genç efendi Dong’un istediği sakat.”

 

Muhafızlar kafasıyla onayladılar ve geçmelerine izin verdiler. Satou bunu görünce pis bir şekilde sırıttı. O Dong piçine ölse bile suratına bir yumruk geçirecekti. Nasıl olsa burası illüzyon dünyasıydı. Ölse bile önemli değildi. Hatta onun için daha iyi olurdu.

 

Kapı açıldı ve karşısında bir oda çıktı. Oda sıradan bir klan genç efendisinin olabileceği şekilde düzenlenmişti. Süslü dekorasyonlar, gardırop, yatak vb.

 

Satou’nun gözü yatağa iliştiğinde gözleri büyüdü. Ağzından ise sadece tek bir kelime çıktı.

 

“Rose…”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44299 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr