25. Bölüm - Ateşi Hissetmek [Düzenlendi]

avatar
2292 18

Ejdertanrı Efsanesi - 25. Bölüm - Ateşi Hissetmek [Düzenlendi]


Dört kişilik grup bir tür talim alanına geldiler. Burada gençler genelde sahte dövüşler yapıp kendilerini geliştiriyorlardı. Satou ve Issac ise kendileri için bir köşe bulup silahlarını seçtiler. Satou her zamanki gibi ikili kılıç seçti. Issac ise normal bir balta seçti. Tabii sahte dövüş olduğu için bu silahların hepsi kördü. Yani kimseyi kesemezdi. Ancak Issac bilmiyordu ki Satou'nun gücüyle eğer yeteri kadar güçle saldırırsa silah kör bile olsa onu öldürebilirdi. İki tarafta hazırlandıktan sonra Satou sordu.

 

"Hazır mısın?"

 

Issac'ın yüzünde heyecan vardı. Sanki bu savaş onun kaderini belirleyecekmiş gibi davranıyordu. Bunu gören Satou içten içe kahkaha atma isteğini zor tuttu.

 

"Evet."

 

Bunu dedikten sonra Issac savunma pozisyonu aldı. Satou ise pozisyon almakla uğraşmadan direkt saldırdı. Issac hızla kılıç darbelerini savunmaya başladı. Bu sırada Satou mırıldandı.

 

"[Bin Ejder Kükreyişi]"

 

Şu an kılıçlarını manayla kaplamadığından öldürücü bir etkisi olmasa da gene de Satou'nun her kılıç hareketinde belli belirsiz kükreyen bir ejderha silüeti beliriyordu. Issac'ın ise bu sırada yüzü kızarmıştı. Darbelere dayanmakta zorlandığı belliydi. Issac öfkeli ve aşağılanmış hissediyordu. Bu köylü piçi onu baskılamış hatta neredeyse yenecek gibi duruyordu. Bu nedenle tam o sırada bağırdı.

 

"[Kızıl Aslan Kesişi!]"

 

O anda balta kızıl renkte parlamaya başladı. Arkasından ise belli belirsiz bir kaplan pençesi sliüeti belirdi. Satou ise o saldırı karşısında sadece sağ elindeki kılıcı gelişigüzel salladı. Ancak o gelişigüzel sallayış ile öfkeli bir ejderha kükremesi duyulması bir oldu. Gelişigüzel kılıç sallayışı ile kızıl renkte balta çarpıştı ve etraftaki tozlar havaya kalktı. Tozdan sonuç gözükmüyordu. Roselia ve Rance, Satou'nun korkutucu gücünü zaten bildiklerinden kazanacağına kesin gözüyle bakıyorlardı. Sadece Liz sonucu merakla bekliyordu. O sırada Issac'ın depresyona girmiş gibi sesi duyuldu.

 

"Kaybettim... Ben. Kaybettim... Hem de bir köylüye."

 

Toz yavaşça dağılmaya başladı ve normal bir insanı şaşkına çevirecek manzara ortaya çıktı. Issac'ın savurduğu balta tam orta yerinden kesilmiş, üstüne üstük kılıç orada durmamış Issac'ın tam boyun hizasında durmuş idi. Hatta Issac'ın boynunda hafif bir çizik bile olmuştu. Issac ise yere çökmüştü. Kaybettiğini kabullenemiyor gibiydi. Satou kör kılıcı geri çekti. Issac'ın yanına doğru eğildi ve sadece onun duyabileceği bir şekilde alçak bir ses tonuyla mırıldandı.

 

"Roselia rızası olmadan ona bir şey yapmayı düşünmeyi bırak aklının en uç kısmında bile öyle bir fikir belirirse. Bu sefer ki gibi hayatta kalamazsın anladın mı?"

 

Issac sadece başıyla onayladı. Satou, Issac'ı zorla kaldırarak Issac'ın kolunu omzuna attı. Sonra da Issac depresif bir şekilde mırıldanırken onu grubun yanına taşıdı. Liz şaşkınca baksa da hızla Issac'ın diğer koluna girdi. Satou o sırada içinden düşündü.

 

'Fazla mı abarttım acaba?'
(Kesinlikle hayır diyenler +1)
YN:+1


Satou aslında farkında olmadan Roselia'nın iyimser tutumu ile saflığından dolayı korunması gereken bir çocuk gibi görüyordu. Satou bunun farkında değildi. Bu nedenle kendi kendine Roselia'ya karşı neden bu kadar korumacı davrandığını düşünse de bir cevap bulamadı. Bu düşüncelerde iken farkında olmadan çoktan grubun yanına gelmişti. Liz'in endişeli bakışlarla Issac'a baktığını görünce açıkladı.

 

"Bir şeyi yok. Merak etme. Sadece kaybettiğini hazmedemedi. Neyse şimdi ne yapıyoruz?"

 

Satou'nun sorusuyla herkes birbirine baktı. Kısa bir sessizlik oluştu. Bu seriyi bozan ise Roselia oldu.

 

"Çatlakkemik arenasındaki dövüşleri izlemeye gidelim. Ne dersiniz?"

 

Gruptaki herkes kabul etti. Herkesin ortak düşüncesi bu arenadaki dövüşleri izleterek Issac'ın moralini düzeltmekti. Satou dışındaki herkesin. Satou'nun tek derdi sağlam dövüşler izleyip oradan kendi kılıç stilini geliştirmekti. Satou ve grubu bütün gün Çatlakkemik arenasında dövüşleri izlediler. Çoğunluğunda bir taraf pes edince bitmişti maçlar. Çok azında ölüm vardı. Satou'nun ise morali biraz bozuktu. İstediği ilhamı alamamıştı bu maçlardan. Satou şu an oluşturduğu tekniğin baya acemice olduğunu farkındaydı. Bir tekniği bakarak kendine uyarlamış olsa da bu teknik yerine [Ejder Pençesi] tekniğini kullansa daha güçlü saldırabileceğine inanıyordu. Bunları kafasından çıkaran Satou, Roselia ile birlikte yurda doğru yürüyordu. O sırada Satou konuştu.

 

"Issac ve Liz sana karşı düşmanca niyetler besliyor. Mümkünse onlardan uzak durmanı öne-"

 

Roselia gülümseyerek, Satou'nun lafını kesti.

 

"Biliyorum."

 

"O zaman neden?"

 

"İlk zamanda onlar bana yaklaşmıştı. Kötücül niyetleri olduğunu en başından beri farkındayım. Ancak hiç bir şey demedim. Çünkü ben insanların da değişebileceğine inanıyorum. Muhtemelen bu düşüncem aptalcadır. Ancak benim düşüncem bu şekilde. Ayrıca senin sayende Issac bana istese bile korkudan dokunamaz bile."

 

Sonrasında Satou'nun hazır olmadığı bir anda Roselia, Satou'nun yanağını öptü.

 

"Teşekkür ederim."

 

Satou, dona kaldı. Hiç beklemiyordu Roselia'nın onu öpmesini. O sırada Roselia kıkırdayarak yürümeye devam etti. Satou garip bu dona kalma halinden kurtulduğunda Roselia'nın kıkırdayarak onu geçtiğini ve hala yürümeye devam ettiğini gördü. Hızla koşarak Roselia'ya yetişdi ve birlikte yurttaki odalarına döndüler. Sonra da herkes kendi odasına kapandı, meditasyon yapmaya başladı ve sonra da yatıp uyudu.

...

 

Sabah vakti Satou uyandı. Satou kalktıktan sonra herkese verilen kitapçıkdan kendi sınıfının yerini buldu. İçeriye girdiğinde gördüğüne şaşırdı. Sınıf neredeyse hiç temizlenmemiş her yer tozla kaplıydı. Sanki asırlarca buraya hiç kimse girmemiş gibiydi. Hatta köşelerde örümcek ağları bile vardı. Satou bir kenara çekilip oturmak yerine temizlemeye karar verdi. Burası madem artık onun sınıfıydı. Elinden geldiğince temiz tutmalıydı.

 

...

 

Öğleden sonrasıydı. Rias yatağından pijamalarıyla kalktı. Her zamanki gibi kimseye öğretmenlik yapmayacağını bildiğinden öğlene kadar uyumuştu. Rias dolaptan her zaman giydiği giysisini aldı. Üzerindeki pijamayı çıkarttı ve o güzel vücudu ortaya çıktı. Ancak hemen ardından güzel vücudunu öğretmenlerin giydiği bir tür cübbe giyerek görülmesini engelledi. Odasından çıktığı sırada aniden Satou'yu öğrenci olarak aldığını hatırladı. İç çekti.

 

Hiç öğrencisi olmadığından bu saatlerde uyanmaya alışmıştı. Sanırım artık bu huyundan kurtulması gerekiyordu. Odadan çıktı. Merdivenlerden aşağı indi ve öğretmenlerin kaldığı binadan çıktı. Biraz yürüdükten sonra kocaman bir binadan içeri girdi. Kendi sınıfını buldu ve kapıyı açtı. Sonrasında gördüğüyle Rias şok oldu. Normalde örümcek ağları ile dolu olan, heryeri tozlar kaplanmış karanlık büyü ile uğraşanların sınıflarından bile daha korkutucu duran bu sınıftaki heryer ter temiz olmuştu! Sanki yep yeni bir sınıf gibiydi. Satou ise köşede pencerenin orada oturmuş kitap okuyordu. Satou kapının açıldığını duymamış gibiydi. Kitaba kendini kaptırmış gibi görünüyordu. Satou ders kitaplarından birisi olan [Manalar ve Özellikleri] isimli kitabı okuyordu.

 

"Mana her yerde bulunan yaratıcının yarattığı bir enerjidir. Her yerde bulunur. Bazı yerlerde tipi bir tür mutasyon geçirse de bazı istisnai durumlar dışında özü hep manadır. Mananın rengi mavidir. Mana sayesinde biz insanlar gelişim yapabiliyoruz.

"Mana kendi içinde ana elementlere ve onların alt dalları olan sayısız elemente ayrılmıştır. Ana elementler şunlardır: Ateş, Su, Toprak, Hava, Aydınlık ve Karanlık. Karanlık ve Aydınlık elementleri diğer elementlerden farklı olarak kullanıcısı en az bulunan elementlerdir. Bunun nedeni karanlık elementini kullanabilmek için özel bir dantian olan şeytansal dantian ismi verilmiş dantian çeşidine gerek olmasıdır. Bu dantiana sahip birisi doğal bir şekilde karanlığa yatkınlık gösterir. Bu dantian tipi iblis ırkında da bulunduğundan şeytansal dantian ismini almıştır. Aydınlık için ise böyle bir kısıtlama bulunmamasına rağmen aydınlık elementine yatkın birisi olup meleksel dantian isimli dantian türüne sahip olmayan birisi olan birisinden daha güçsüz bir şekilde aydınlık elementini kullanır. Bu meleksel dantianda melek ırkında da bulunduğundan bu ismi almıştır. Ayrıca sanılanın aksine aydınlık elementi sadece iyileştirme için kullanılmaz. Her element gibi o da saldırı, savunma ve ofansif teknik olarak kullanılabilir.

Not: Bahsedilen dantian tiplerinin bir insanda bulunma ihtimalide vardır. Ancak bu ihtimal yüzbinde birdir."

 

Rias sessizce öğretmenler için olan sandalyeye oturdu. Satou'nun kitap okumaya ilgisi olduğunu bilmiyordu. Bu nedenle sadece izleyip hiç bir şekilde geldiğini belli edecek bir hareket yapmadı. Satou dikkatle okuduktan sonra sonraki sayfaya geçti. O sayfada okudukları gözlerinin büyümesine neden oldu.

 

"Elementler dışında mananın farklı tipleri ve manadan çoğunluğu bağımsız olduğu halde manayla ilişkili enerji çeşitleri vardır. Bilinenler; Ejder manası, Şeytani Mana, Ölüm ve Yaşam manasıdır.

Ölüm Manası = Siyah renkte olup, genellikle büyük bir katliam yapıldığında oluşan iki enerji türünden biridir. Ayrıca karanlık elementinin yapı taşlarındandır.

Ejder Manası: Normal rengi turuncu olup eğer bir noktada yoğunlaşırsa kırmızı olan bir mana türüdür. Efsaneye göre her elemente dönüşebilme özelliği vardır. Ve bu dönüşüm sayesinde oluşan element orjinal elementten çok daha güçlü olur. Bu dönüşebilen elementlerin arasına aydınlık ve karanlık elementleri de dahildir. Bu nedenle Ejder ırkı bir zamanlar Nihil'deki en güçlü ırktı.

Şeytani Enerji: Kırmızı renkte olan bir enerji türü olup, genellikle büyük bir katliam yapıldığında oluşan iki enerji türünden biridir. Şeytani Enerji tüm kötülüğün ve olumsuz duyguların vücut bulmuş halidir. Aynı zamanda manayla neredeyse tamamen kopuk olmayı başaran bir enerjidir.

Yaşam Özü: Çoğu insan/insanımsı bu enerji çeşidine Hayat Manası demesine rağmen manayla hiç bi bağlantısı bulunmayan, yoğunluğuna göre canlının yaşam süresini belirleyen, yeşil renkte bir enerji türüdür."

 

Satou Ejder manasını gördüğü an gözleri parıldamaya başladı. Normal bir insan veya canavar bir veya en fazla iki element kullanabilirken kendisi 6 elementide kullanabilirdi! Bu onun gücüne güç katacaktı. Satou heyecanla kitabı kapattı. Hemen denemek istiyordu. Ancak tam o sırada Rias'ı gördü. Bu yüzden hemen sırıtarak konuştu.

 

"Aaa hocam siz mi geldiniz? Hoşgeldiniz. Sanki biraz geciktiniz gibi?"

 

Rias ise soruya soruyla cevap vererek yanıtladı.

 

"Kitap okumayı sevdiğini bilmiyordum."

 

Satou ciddiyetle yanıtladı.

 

"Hocam. Bana göre bilgi güç demektir. Bu nedenle ne kadar şey öğrenirsem benim için o kadar iyi."

 

Rias, Satou'nun dediğini onayladı. Her ne kadar burada güç herşey olsa da bilgi de önemli bir etkendi. Cahil ama güçlü birisini birisi eğer onla arasında çok az fark varsa beyniyle rahatlıkla yenebilirdi. Bu nedenle Rias, Satou'nun görüşüne katılıyordu. Rias konuyu değiştirerek konuştu.

 

"Herneyse bugün ilk dersimiz olduğundan fazla bir şey anlatmayacağım. Beni tanıyorsun zaten. Sormak istediğin bir soru varsa cevaplarım."

 

"Var."

 

"Nedir?"

 

"Manamı nasıl yatkın olduğum elemente dönüştürebilirim?"

 

Satou'nun sorduğu soruya şaşırdı. Satou onun gözünde kibirli, şehvet düşkünü, aylak aylak dolaşan bir ergendi. Ancak ciddiyetle böyle bir soru sorması sayesinde Rias'ın, Satou'ya karşı bakışı daha olumlu bir hal aldı.

 

"Öncelikle mananı kontrol edebilmen lazım. Haydutlarla savaşırken gördüğüm kadarıyla bu kısmı zaten yapabiliyorsun. Yani en zor kısmı yapabildiğine göre şimdi tek yapman gereken mananı yatkın olduğun elemente dönüştürmeye çalışmak."

 

Rias bir süre durduktan sonra ciddiyetle uyardı.

 

"Ancak sakın başka bir elemente dönüştürmeye çalışma! Eğer bunu yaparsan vücudun o elemente yatkın olmadığından büyük bir geri tepme yaşar ve sakat kalabilirsin."

 

Satou ciddiyetle onayladı. Sonrada sırada meditasyon pozisyonuna geçip avcunu öne doğru uzattı. Gözleri kapalı bir şekilde ejder manasını eline doğru yönlendiriyordu. Satou gözleri kapalı olduğu için göremese de eli turuncu renkte parıldamaya ve elinin dış yüzeyinde belli belirsiz siyah pullar belirmeye başladı. Ancak çok az olduğundan pek belli olmuyordu.

 

Rias şaşkınlıkla Satou'ya bakıyordu. Daha önce hiç görmediği bir mana tipi kullanıyordu bu çocuk!

 

Rias şaşkınca Satou'ya bakar iken Satou, o sırada yeteri kadar eline yönlendirdiğini hissedip manayı ateş elementine çevirmeye çalıştı. İlk başta ejder manası direnmeye çalıştı. Ancak sonra uslu bir kedi gibi dönüşüme hiç karşı koymadı. Bu nedenle avucunun tam ortasında garip bir alev yanmaya başladı. Bu alev normal alevlerden farklı olarak tamamen turuncu renkteydi. Satou gözlerini açtı ve başardığını görünce sevinçten havalara zıplama isteği duydu. Rias ise sakince Satou'yu izliyordu.

 

En akılları zorlayan dahi bile ilk elementini hissetmeye çalıştığında bir gününü almıştı. Ancak bu çocuk bir günü bırak bir saat bile geçmeden elementini hissetti hatta kontrol altına aldı. Ancak Rias artık şaşırmayı bırakmış idi. Karşısındaki kişi canavarlardan bile daha korkutucu bir canavardı. Bunu kabullenmiş idi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr