24. Bölüm - Akademinin Açılışı [Düzenlendi]

avatar
2420 21

Ejdertanrı Efsanesi - 24. Bölüm - Akademinin Açılışı [Düzenlendi]


Satou arenadan ayrıldığı esnada herkes ona tezahurat ediyordu.

 

"Satou!, Satou!"

 

Satou herkesin bu tepkisini aşırı bulsa da gururu okşanmıştı. Bu yüzden adeta bir kahraman edasıyla çıkışa doğru yürüyordu. Satou'nun bilmediği şey ise S kıdemli olmasından kaynaklı avantajını hiç kullanmadığından ve hiçbir S kıdemlinin yapmadığını yapıp rakibini bağışlaması nedeniyle izleyicilerin kalbini kazanmış olduğuydu. Çıkışa yürürken çıkışta onu bekleyen kucağında Lucina olan Roselia ile Rance gördü.

 


"Selam. Kazanacağımı söylemiştim."

 

Lucina, Roselia'nın kucağından sıçrayıp, Satou'nun kucağına atladı. O sırada Satou, Lucina'nın aralarındaki bağ sayesinde sesini duydu.

 

'Kanatlarını açığa çıkartmak iyi bir fikir miydi ortak?'

 

Satou da aynı şekilde bağ aracılığıyla mahcup bir ifadeyle yanıtladı.

 

'Hayır kesinlikle değildi. Ancak bu isteyerek yaptığım bir şey de değildi.'

 

Satou'nun bu konuda biraz üzgün birazda utandığını hisseden Lucina üzülmemesi için kafasını, Satou'nun kafasına sürttü. O sırada da Satou onun sesini duydu.

 

'Üzülme. Er yada geç kontrol edeceksin. Ne de olsa kan senin kanın.'

 

O sırada bu ikilinin ilişkisine Rance ve Roselia hafiften şaşırmış bir şekilde bakıyordu. O kısa sessizlik anını bozan Roselia oldu. Roselia heyecanlı bir şekilde konuştu.

 

"Satou. O kanatlarda neydi öyle? Aşırı gerçekçiydi. Mana kontrolün o kadar ileri seviye de mi?"

 

Roselia'nın dediğini duyan Satou içinden acı acı güldü. O gerçek kanatlarıydı. Ancak bunu fark eden sade Adec'ti. Satou arkadaşlarından bir şeyler saklamak istemese de daha zamanı gelmediğini düşünüyordu. Bu nedenle gülümseyerek onayladı.

 

"Evet. O kadar ileri seviyede. Ancak hala tam olarak kontrol edemiyorum. Yoksa baya yüksekten dalış yaparak saldırabilirdim."

 

Satou, Roselia ve Rance biraz daha muhabbet ettikten sonra yurtlarına döndüler. Rance A sınıfıydı. Bu nedenle o Satou'nun kaldığı yurdun yanındaki yurtta kalıyormuş. Satou, Roselia ile birlikte odalarına doğru giderlerken kalbinin atışının hızlandığını fark etti. Kafasında kirli düşünceler belirmeye başlasa da zorla kendi düşüncelerinden sıyrılmak adına kendi odasına çekilip meditasyon yapmaya başladı.


Ne yazık ki meditasyon yaparken kanının etkisinden midir bilinmez sıyrılmak yerine düşünceleri katlanarak artmaya başladığını fark etti. Bu nedenle tamamen gelişime odaklanmaya karar verdi. Rance'dan aldığı çekirdekleri çıkarıp onları emmeye başladı. Hızla çekirdekleri emdi. Ancak çekirdeğinin sadece yüzde ikiden biraz fazlası dolmuştu. Satou bir süre daha meditasyon yaptıktan sonra yatağın yan tarafında olan pencereden havanın karardığını fark edip yatıp uyudu.

 

...

 

Olaysız bir şekilde geçen on altı günün ardından akademideki herkes bir alana çağırıldı. Herkes derecelerine göre sıralanmıştı. S sınıflar ise en önde duruyordu. Bu gruba tabii ki Satou ve Roselia da dahildi. Roselia ile Satou'nun birlikte durduğunu gören erkek öğrencilerin büyük bir kısmı Satou'ya kıskançlıkla birazda düşmanlıkla bakıyordu. Satou'nun ise bu tip insanlar umurunda değildi.


Herkesi çağırdıkları mekanda neredeyse hiçbir şey yoktu. Sadece sınıflara göre nereye geçilmesi gerektiğini gösteren bir kaç plaka ile bütün herkesin tam karşısına gelecek şekilde konulmuş ve herkesin orayı rahatlıkla görebilmesi için biraz yüksek olan, tahtadan bir alan vardı. Kısa bir bekleyişin ardından okuldaki yetkililerin hepsi önlerinde olan tahta parçasına geçtiler. İlk konuşan müdire oldu.

 

"Buraya toplandığınız için hepinize teşekkür ederiz. Bugün akademimizin resmi açılışıdır. Tüm öğrencilerimize..."

 

Klasik bir okul açılışı konuşması gibiydi. Oldukça sıkıcı olduğunu düşünen ve de ilgi çekici herhangi bir şeyi duymayan Satou, müdireyi dinlemek yerine sıkıntıdan etrafa bakınıyordu. Farklı insan tipleri ve çeşitli güçlerde kendilerini dahi sanan insanlar vardı onun tarafında. Ancak Satou için buradaki en güçlü öğrenci bile tek yemeye mahkumdu. Bu nedenle kibirli görünen tüm dahilere küçümsemeyle bakıyordu. Kibirli dahiler ise bu aşağılama dolu bakışları hissetse de kimden geldiğini anlayamadılar. Tam o sıralarda Satou, müdirenin kuralları ve ilginç bir şeyi açıkladığını duyduğundan kulağını kabarttı.

 

"Her ayda bir kez ders göreceksiniz. Onun dışında sizi tamamen özgür bırakacağız. Ayrıca sınıfınıza göre gelişiminiz için gerektiren materyallerin bir kısmını biz karşılayacağız. Daha fazla materyal istiyorsanız da görev binasından görev alıp katkı puanı kazanmanız gerekmektedir. Bunun dışında birde Çatlakkemik arenasında belirli bir sıraya gelirseniz puan alabilirsiniz."

 

Satou bunu duyunca içinden sövdü.

 

'Siktir! Keşke daha fazla şey isteseydim!'

 

Müdire ise sanki bunu bekliyormuşçasına bir anlığına Satou'ya bakıp pisce sırıtır gibi oldu. Ancak bu sadece bir milisaniyede olan bir şeydi ve bunu sadece Satou o an müdireye tüm dikkatliyle baktığından fark edebilmiş idi. Müdire bir şeyler daha söyledikten sonra oradan ayrıldı. Sonrasında da öğrenciler kendi aralarında kaynaşmaya başladı.

 

Satou ise pek kimseyle yüz göz olmak istemiyordu. Çünkü buradaki insanların en azından yarısı gerçek bir arkadaşlık değil sahte arkadaşlık kuruyordu. En ufak bir anda sırtından bıçaklanma ihtimalin vardı. Bu nedenle bir köşeye geçmiş insanların birbirleriyle kurduğu sahte arkadaşlıkları izliyordu. O sırada yanına Rance geldi.

 

"Neden diğerleriyle tanışmıyorsun?"

 

"Sahte arkadaşlıklar aramıyorum."

 

Rance, Satou'nun yanına oturdu.

 

"Sanırım haklısın. Ancak çevrende her alandan bir tanıdığın olması iyi bir şey değil mi?"

 

"Doğru. İyi bir şey. Ancak ben güvendiğim insanlarla arkadaşlık kurmanın daha iyi olduğunu düşünüyorum."

 

Ardından Satou sırıttı.

 

"Bu konuda tek istisna sensin sanırım. İlk başta güvenmediğim halde sonradan güvendiğim tek arkadaşım sensin."

 

Rance da sırıttı.

 

"Beni arkadaşın olarak kabul ettiğin için mutlu mu olsam, yoksa bana güvenmediğin için üzülsem mi bilemedim."

 

Satou ve Rance kahkaha attılar. O sırada aklına unuttuğu bir şey geldi. Bu nedenle Rance omzuna ne çok sert ne de çok hafif bir yumruk geçirdi. Rance ise şaşırmış bir şekilde sordu.

 

"Ah bu ne içindi?"

 

"Bu beni tuhaf işlere bulaştırdığın içindi. Birde teşekkürler. Eğer bana verdiğin bilgiler olmasa o adamı acımadan öldürür başıma gereksiz iş alırdım."

 

Satou, Rance ile konuşmaya devam ederken, Roselia'nın bir kaç yaşıtı olan gençlerle konuştuğunu fark etti. Bir tür grup kurmuşlar gibiydi. Hepsi sadece arkadaş olmak için toplanmış gibi görünüyordu. Ancak orada duran genç adam şehvetle yanındaki kadın ise düşmancıl bir şekilde Roselia'ya baktığını görebiliyordu. Rance'a da bu konuyu bahsettiğinde birlikte oraya gitmeye karar verdiler. Satou ve Rance onlara doğru gelen adam, kadın ve Roselia onlara doğru döndü. Geldiği vakit ilk konuşan Rance oldu.

 

"Selam."

 

"Selam."

 

Tüm herkes aynı şekilde selam verdi. Ardından Rance kendini tanıttı.

 

"Ben A sınıfından Rance."

 

Adamın yüzünde Rance bakınca belli belirsiz bir küçümseme belirdi. Satou da bunu fark edince biraz öfkelense de Roselia'nın 'arkadaş' olarak düşündüğü kişilere karşı hemen hamle yapmak istemiyordu. Bunun yerine ne fazla soğuk nede çok sıcakkanlı bir şekilde Satou kendini tanıttı.

 

"Bende ROSELİA'nın oda arkadaşı S sınıfından Satou."

 

Satou kasten soyadını söylemedi. Bu sayede adamın kendisini küçümsemesini istiyordu. Aynı zamanda Roselia'nın oda arkadaşı olduğunu da bastırarak söyledi. Bunun nedeni de daha çabuk öfkelenmesini istemesiydi. Tahmin ettiği gibi de oldu. Adamın yüzünün hiç ifade etmese de gözlerinde öldürme arzusu belirdi. Bu sırada yanındaki kadının ise Roselia'ya olan düşmanlığı artmıştı. Roselia, garip bir ortam oluştuğunu anlasa da hala tam olarak bu tuhaf ortamın nedenini anlayamamıştı.


İlk kendini tanıtan adam oldu.
 

"Ben Kızıl Ateş krallığının prensi Issac Kızılateş. S sınıfı süper dahiyim."

 

Issac bunu öyle bir gururla söylemişti ki Satou az daha kahkaha atacaktı. Kendisi süper dahiyi bile geçmiş bir tanrısal dahiydi ve bu küçük piç kendisini karşısında gururla övebiliyordu. Ancak geldiği krallığın prensi olması nedeniyle Satou başının ağrıyacağını düşünüyordu. Bu sırada da yanındaki kadın kendini tanıttı.

 

"Ben ise Akan Rüzgar krallığının 2. prensesi Liz Akanrüzgar. S sınıfı süper dahiyim."

 

Liz kendini sanki çok normalmiş gibi tanıttı. Gözlerinden bu ünvanından gurur duyduğu belli olsa da yanındaki adam gibi övünmüyordu en azından. Satou bu nedenle ister istemez kızı takdir etti. Bu grup bir süre daha muhabbet ettikten sonra Issac, tamda Satou'nun beklediği şeyi söyledi.

 

"Hey, Satou sahte dövüş yapalım mı?"

 

Satou masumca gülümseyerek yanıtladı. Ancak onu tanıyanlar bu masum gülümsemenin aslında şeytani bir gülümseme olduğunu bilirdi.

 

"Tabii."

 

***
EN: Evet burada yeni yeni fark ettiğim bir sorun dan bahsedicem. Önceki bölümlerde Satou'nun çekirdeği darboğazlara takılmıyordu diye lanse edildi ama geçen savaşta Satou darboğazını aşmıştı. Bunu tek fark eden benim galiba ya da ben yalnış hatırlıyorum. Yazar beni aydınlat. İyi okumalar.

YN: Öncelikle açıklamayı unuttuğum bir konuyu söylediği için editör Noir teşekkür ederim. Şimdi Bu seride darboğaz gelişimin durma noktasına getiren çoğunlukla fiziksel nadirde olsa zihinsel faktördür. Fiziksel darboğaza girenler sayısız kez denedikten sonra anca takıldığı alemi geçerken zihinsel darboğaz daha farklıdır. Zihinsel darboğaz adındanda anlaşılacağı üzere uygun bir zihinsel duruma geçene kadar gelişimin durma noktasına gelmesini sağlayan bir darboğaz çeşididir. Satou'nun yaşadığı da zihinsel darboğaz idi. Yani Satou fiziksel darboğazlardan etkilenmiyor ancak zihinsel darboğazlardan etkileniyor. Bunu açıklamayı unuttuğum içinde okuyuculardan özür dilerim. Bu arada kendi çapımızda birbirimizi yedi- pardon samimi arkadaşlıklar kurduğumuz ve boş yaptığımız Ay Diyarı sunucusuna hepinizi bekliyorum. İyi okumalar iyi günler herkese :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44294 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr