15. Bölüm - Üç Akademi, Beş Tarikat [Düzenlendi]

avatar
2483 21

Ejdertanrı Efsanesi - 15. Bölüm - Üç Akademi, Beş Tarikat [Düzenlendi]


Kanlı ormanda bir kurt sürüsü koşturuyordu. Bu kurt sürüsündeki kurtlardan birinde baygın halde güzel bir kadın yatıyordu ve bu kurt sürüsünün lideri gibi gözüken kurdun üstünde ise bir genç bir adam oturuyordu. Bu baygın yatan güzel kadın ile kurt liderini süren genç adam Satou ve Rias'dan başkaları değillerdi. Rias bayıldıktan sonra ilk başta endişelense de sonradan şaşkınlıktan bayıldığını anlayınca katıla katıla gülmüştü. Ardından Rias'ı kurdun üzerine koymuş ve yollarına devam etmişlerdi.

 

İki buçuk saat sonra Rias'ın uyanmaya başladığını fark etti Satou. Bu nedenle ortağına durmasını söyledi. Ardından Lucina'dan atlayıp, Rias düşmesin diye nazikçe onu daha önce yatırdığı kurttan alıp yere bıraktı. Bıraktığı sırada da Rias gözünü açtı.

 

"Günaydın abla. Daha doğrusu tünaydın demem gerek sanırım."

 

Satou'nun gülümseyerek söylediklerini duyunca neler olduğunu hatırladı. Şaşkınlıktan bayılmasından dolayı biraz utansa da onu gizleyerek sordu.

 

"Ne kadardır baygınım?"

 

"Eee yaklaşık iki saat sanırım belki de biraz geçiyordur."

 

"Pekala yola devam edelim."

 

"Peki"

 

Ardından Satou ve Rias yollarına devam ettiler.

 

...

 

Aradan geçen bir haftanın ardından sonunda yaşadığı şehrin bağlı olduğu krallık, Kızıl Ateş krallığı ufukta gözükmeye başladı.

 

"Abla, sanırım geldik sayılır ha?"

 

"Evet Satou vardık da bu kurtları ne yapacaksın?"

 

Satou birden hatırladı. Kızıl Ateş krallığına boyutu yarım metreyi geçen herhangi bir hayvan içeri giremezdi ve buradaki kurtlar en küçüğü 1,5 buçuk metreydi. Bu yüzden Satou birden aklına gelen bir fikirle Lucina'ya sordu.

 

'Lucina boyutunu küçültebilir misin?'

 

'Ortak ben boyutumu küçültebilirim de diğerleri küçültemez.'

 

Bu cevabı duyan Satou ne yapması gerektiğini bir süre düşündü. Birden aklına bir fikir geldi. Çok çılgınca bir fikir olmasına rağmen işe yarayabilirdi. Aklındaki fikri Lucina'yla paylaştı ve ondanda onay alınca o fikri uygulamaya karar verdi.

 

"Burada duralım."

 

"Neden?"

 

"Aklımda çılgınca bir fikir var. Eğer aklımda işe yararsa problemden kurtuluruz."

 

Ardından Satou Lucina'dan indi ve yerde meditasyon pozisyonuna geçti. Ardından zihnini boşaltıp o yaşlı adamla konuştuğu mekana odaklanmaya başladı. Eğer orada bir ruh yaşıyorsa onunla bağlantılı olan bir canlı da yaşayabilirdi. Bir süre odaklanmasının ardından sonunda normalde bu yetişim seviyesi ile başarması oldukça zor olan hafıza sarayına ulaşmayı başardı.


Hafıza sarayı dense de tamamen boş bir alandan ibaretti burası. Biraz uğraşsa da tıpkı yaşlı adamın dediği gibi mevcut durumunda içeri tam anlamıyla giremeyeceğini fark edip çabalamayı bıraktı. Biraz daha kurcaladıktan sonra ortamı tamamen düzenleyebildiğini fark etti. Derince bir nefes alıp istediği şekilde düzenlemeye başladı.

 

Yaklaşık bir saatin ardından da istediği gibi düzenlemeyi başardı.

 

Şimdi ise işe yarayıp, yaramayacağını hiç bilmediği bir şeyi deneyecekti. [Dolunay Kurtları]'ndan rastgele birini seçti. [Dolunay Kurtlar]'ına Lucina, "Satou ne derse onu yapın." şeklinde bir emir vermişti. Bu nedenle seçilen kurt sorgulamadan Satou'nun yanına geldi. Satou kurdu zihninin içine çekmeye başladı. Kurt hiç bir tepki vermeden ona baksa da vücudu yavaş yavaş silikleşiyordu.

 

Bir süre sonra [Dolunay Kurdu] ortadan kayboldu. Satou, Lucina'ya sordu.

 

'Demin gönderdiğim kurdu hissedebiliyor musun Lucina'

 

Kısa bir düşünmenin ardından Lucina yanıtladı.

 

'Kısmen. Yani sanki hem yanımda gibi ama aynı zamanda çok uzakta gibi.'

 

Lucina'nın cevabından sonra istediğini yapabilmesine sevindi. Kısa bir deneme için kurdu hafıza sarayından geri çıkardı ve kurtta herhangi bir problem olmadığına emin olduktan sonra geri soktu. Ardından Satou tüm kurtları tek tek zihin bölgesine sokmaya başladı.

 

Satou'yu izleyen Rias, Satou'nun ne yaptığını tahmin anlasa da inanamadı.

 

'Bu çocuk ciddi ciddi daha Manayı Hissetmeye ulaşmamasına rağmen hafıza sarayını mı açtı?'

 

Rias bir büyücü üstadıydı. Tabii ki de kendisinin de her canlıda olduğu gibi hafıza sarayı vardı. Ancak hafıza sarayına bir şeyler sokup çıkarabilecek düzeyde kullanabilmek büyücü üstadı olmaktan daha zordu. Öyle ki büyücü üstadı orta kademe olup zihin bölgesini açamayan bir çok kişi vardı. Ancak bir anlık sersemleme sonrasında hiçbir tepki vermedi. Artık Satou ejderhaya dönüşse bile şaşırmazdı.

 

Kısa sürede Satou neredeyse bütün sürüyü hafıza sarayında depoladı. Bir tek kendi ve Rias'ın bindiği kurt kaldı.

 

"Hadi gidelim."

 

Satou ve Rias kurtlarına bindi ve yollarına devam ettiler.

 

...

 

Satou ve Rias birlikte kurtlarıyla birlikte yürürler iken birbirleriyle konuşuyorlardı.

 

"Abla, babamdan gideceğim akademi en iyi akademi olduğunu duymuştum. Bu doğru mu?"

 

Satou'nun dediğini duyan Rias'ın yüzü bir an dondu. Ardından iç çekerek konuştu.

 

"Bunu senden saklamanın bir anlamı yok. Draconis imparatorluğu içinde biz Draconis akademisi esasen diğer üç akademi ve beş tarikat arasında en güçsüz akademi..."

 

"Ne!"

 

Bunu duyan Satou şok oldu. Daha önce bu imparatorlukta Draconis'den başka bir akademi olduğunu bilmiyordu. Ondan dolayı şaşırsa da bu kadar şok olmasının esas nedeni Rias'ın son cümlesinde en güçsüz akademi demesiydi. Tamam belki diğer akademilerden güçsüz olabilirdi ama en güçsüz akademi olmak!

 

"Eee peki... En güçsüz akademi bizsek diğer akademi ve tarikatlar kimler?"

 

Satou'nun 'bizsek' diye kendini de akademiden saydığını duyunca sevindi Rias. Çoğu insan en güçsüz akademiye gönderildiğini öğrenince en iyi ihtimalle bir hoşnutsuzluk ifadesi gösterirdi. Satou'nun yüz ifadesi ise sadece şaşkınlık olmuştu. Bu yüzden sevinse de Satou'nun sorusunu cevaplamayı unutmadı.

 

"Tüm akademi ve tarikatların birinci sırasında Bin Kılıç Tarikatı var. Adından da anlaşılabileceği üzere kılıç ustalarıyla ünlü bir tarikattır. Hemen ardından ise Mistik Yin Tarikatı adıyla bilinen bir tarikattır. Bu tarikatında adından da anlaşılabileceği üzere güzel kızlarıyla ünlüdür ve bu tarikata sadece kızlar katılabilir. Güç sıralamasına göre ise Mistik Yin Tarikatının hemen ardından Kara Aslan Akademisi olarak bilinen bir akademi geliyor. Bu akademi de diğer akademiler gibi her tarzda bir öğretim sunsa da ağırlığı kara büyü sanatlarına yoğunlaşmıştır. Kara Aslan Akademisi ile aynı güçte olan bir diğer akademi ise Aydınlık Ejderi Akademisi'dir. Gerçi her ne kadar isminde akademi diye geçse ve genel bir öğretim de sunsa esasen Aydınlık Ejderi akademisi Aydınlık Kilisesi'nin bir koludur."

 

Bir seferde çok fazla konuşan Rias biraz ara verdi. Kısa bir nefes alıp verme sürecinin ardından Rias anlatmaya devam etti.

 

"Bu güçlerin hemen ardından ise üçününde eşit güçte olduğu tarikatlar ve akademi gelmekte. Bu tarikatlar ise Yeşil Nilüfer, Şeytani Kanlı Ruh ve Mor Yıldırım tarikatlarıdır. Yeşil Nilüfer tarikatı belirli bir elemente yada özelliğe bakmayıp sadece potansiyeline bakan bir tarikattır. Mor yıldırım tarikatı ise elementini ölçer. Yıldırım elementine olan yatkınlığın yüzde otuzdan fazlaysa anında Mor Yıldırım tarikatına katılabilirsin. Tüm bu tarikatların altında ise bizim akadememiz olan Draconis Akademisi bulunmakta."

 

Satou tüm bunları kısa bir süre de anlamıştı. Yani tüm bu güçlerin arasında ki en güçsüz güç ise Draconis akademisiydi. Ancak anlamadığı bir şey vardı. Madem Draconis akademisi en güçsüz akademiydi. O zaman Draconis İmparatoru neden akademiye istediği krallıktan adam toplama yetkisi veriyordu? Bunu Rias'a sorduğunda ise Rias acı bir gülümsemeyle yanıtladı.

 

"Satou, azcık düşünürsen sende anlayabilirsin. Sadece bizim akademiye değil, tüm tarikat ve akademilere bu adam toplama yetkisini verdi. Ancak bizim akademi en güçsüz akademi olduğundan senin geldiğin krallık gibi ücra krallıklardan adam alma iznimiz var."

 

Bunu duyunca Satou nedeni sonunda anlayabildi. Bu yüzden yüzünde tuhaf bir ifade belirse de çabucak o ifade kayboldu. O anda birden Rias'ın Kan Şeytanı tarikatını atladığını fark etti. O yüzden meraklanıp sordu.

 

"Peki, Şeytani Kanlı Ruh tarikatı nasıl bir tarikat abla?"

 

Satou'nun sorusu Rias'ın güzel yüzündeki kaşlarının hafif kırışmasına sebep oldu. Muhtemelen bu tarikatla arasında bir olay yaşanmıştı.

 

"Şeytani Kanlı Ruh Tarikatı, Draconis İmparatorluğunun içinde ki kaosun ana kaynağı denebilecek bir tarikat. Bu iğrenç tarikat genelde yasaklanan şeytani ayinler ve teknikler kullanarak gelişim yapan ve genellikle hayatlarını tamamen şeytani gelişim yapmaya adamış insanların olduğu bir tarikattır."

 

Rias'ın surat ifadesi Kan Şeytanı tarikatından ne kadar nefret ettiğini çok belli etse de Satou bir şey söylemedi. Ancak Rias'ın bu ifadesinden dolayı çoktan Kan Şeytanı tarikatı hakkında kötü bir izlenim edinmişti.

 

"Abla sanırım geldik."

 

Satou'nun dediğini duyan Rias'ta önüne döndü ve gerçekten de Kızılateş Krallığı'nın girişine neredeyse fark ettiler. O anda Satou, Lucina'ya durmasını söyledi. Ardından Satou ve Rias kurtlarından indiler. Daha sonra Satou [Dolunay Kurdu]'nu zihin sarayına aldı ve yollarına yürüyerek devam ettiler. O sırada bir muhafız onları çevirdi ifadesizce konuştu.

 

"Geçiş ücreti bir altın."

 

Rias muhafıza iki altın verdi. Tam geçiceklerken muhafız tekrar engelledi ve yanlarındaki büyük kurdu işaret etti.

 

"Büyük hayvanlar giremez."

 

Bunu duyan Lucina hırlamaya başlasa da Satou onu sakinleştirip küçülmesini istedi. Ardından Lucina ortalama bir köpek boyu kadar küçüldü.

 

"Şimdi bir problem olmaz umarım?"

 

Satou'nun sesinde ki öfke belli oluyordu. Normalde burası kendi şehri olsa çoktan karşısındaki muhafızı öldürmüştü. Satou bunu bilmese de bu gereksiz öfkenin nedeni de ejder kanından gelen kibirdendi. Aynı zamanda sesinde kanından gelen yoğun bir kibir ve baskı oluyordu. Tabii ki Satou bunu da henüz fark edememişti.

 

Satou'dan gelen baskıyı hisseden muhafız hafifçe titrese de karşı çıkmak için bir nedeni olmadığından yol açtı. Ardından Satou ve Rias krallığa girdiler.

 

Satou ve Rias bir gün dinlenme amacı ile handa kaldılar. Sonraki gün birlikte ışınlanma düzeneğine gittiler. Orada bekleyen orta yaşlı bir adam sordu.

 

"Nereye gitmek istiyorsunuz?"

 

Rias kısaca cevapladı.

 

"Draconis Akademisi."

 

Adamın yüz ifadesinde hiç bir değişim olmadı. Bu da akademinin ne kadar güçsüz olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

 

"Hmm. İki insan bir hayvan. Pekala ücret bir beyaz altın."

 

Satou bunu duyunca şok oldu. Bir beyaz altın bir ışınlanmaya değer miydi? Rias, Satou'nun şaşkınlığını fark etse de açıklamaya uğraşmadan adama bir beyaz altın verdi.

 

Ardından Satou ile Rias ışınlanma düzeneğine geçtiler. Işınlanma düzeneği birden parlamaya başladı. Ardından Rias ve Satou ortadan kayboldu.

 

...

 

Draconis akademisi girişinin yakınlarında;

 

Işınlanma düzeneğinde genç bir çocuk, kızıl saçlı güzel bir kadın ve kızıl bir kürke sahip kurt köpeğine benzer bir hayvan belirdi. Bunlar tabii ki Satou, Rias ve Lucina'dan başkaları değildi.

 

Satou ilk defa ışınlanmayı deniyordu. Bu nedenle yüzü hafif solgundu ve kusmamak için kendini zor tutuyordu. Yana doğru baktığında kendisinin aksine Lucina çoktan kusmaya başlamış ve hala kusmaya devam ettiğini gördü. Bir kurdun kusması biraz ilginç bir manzara olsa da Satou yüzünü başka tarafa çevirip kendini tuttu.

 

Bunları gören Rias ise gülümsedi. Işınlanma düzeneğinden ilk defa geçen herkes böyle hissederdi. Zamanında kendisi de yaşadığından o berbat hissi çok iyi biliyordu. Lucina'nın kusması durulunca ve Satou'nun mide bulantısı geçince birlikte üzerinde Draconis Akademisi Kayıtlar yazan bir tabelanın olduğu binadan içeri girdiler.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44315 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr