8. Bölüm - Ejderha Pençesi [DÜZENLENDİ]

avatar
2686 23

Ejdertanrı Efsanesi - 8. Bölüm - Ejderha Pençesi [DÜZENLENDİ]


Satou gülümseyerek Swerd klanından ayrıldı. Bugün bütün olan bu olaylar ona baya bir keyif vermişti. Sonunda onu öfkelendiren insanlardan intikamını almıştı. Artık rahat rahat gelişim yapabilirdi.

 

Kısa sürede Satou klanına geri döndü. Ardından odasına kapanıp gelişim yapmaya başladı. Sadece arada sırada yemek yemeye, ailesi ve Rose ile konuşmaya çıkıyordu.

 

Böylece iki ay huzurluca geçip gitti.

 

...

 

Ay ve Güneş şehrinde herkes hem meraklı hem gergindi.

 

"Ne! Akademinin öğrenci alımları bugün başlıyor mu!?"

 

"Evet. Bu sefer diğer sınavlardan daha zorlu olacağını duydum. Ne yazık ki ikimiz de bu sınava katılamayız."

 

Bir anlığına ortam sessizleşti. İstemsizce herkes iç geçirdi.

 

Herkesin dilinde olan bu akademi, Draconis Savaşçı ve Büyücülük Akademisi'ydi. Bu akademi her beş yılda bir, her krallığın, her şehrine bir adet katılım rozetleriyle temsilciler yollardı. Ancak bu katılım rozetleri ile Draconis Savaşçı ve Büyücülük Akademisi'nin sınavlarına girebilirlerdi.

 

Tabii ki bu rozetler sıradan rozet değildi. Bu rozetlerin içine bir tür büyü dizisi işlenmişti. Bu diziye göre katılımcı, rozetin sahibi olduğunu ilan edebilmek için kanını damlatmalıydı. Ondan sonra katılımcı ölene kadar o rozet onun olarak kalırdı. Eğer birisi çalmak gibi bir aptallık yaparsa da çalındığı anlaşılır hiç sınava bile giremezdi.

 

Ay ve Güneş şehrinde ise üç güçlü klan vardı. Black, White ve şehir lordunun klanı. Bu üç güçlü klandan biri o rozeti elde edeceğine kimsenin bir şüphesi yoktu.

 

"Millet sizce kim alacak rozeti?"

 

"Bence White klanı. Dong White genç yaşında savaşçı başlangıcı olmuş bir dahi sonuçta."

 

"Hassiktir lan ordan! Yemişim dahisini! Bence Black klanından Satou alacak! Görmediniz mi? Dong'u amele sümüğü gibi yere yapıştırdı!"

 

"Doğru da Dong şu son sıralar anormal bir şekilde kendini güçlendirmeye adadığını duydum."

 

"Sanmıyorum. Kesin gene bir kızı filan kaçırmıştır."

 

"Arkadaşlar Şehir Lordunun klanını unutmuyor musunuz?"

 

"Şehir Lordunun klanı şu son 20 yıldır hiç rozet istemedi. Bu sene isteyeceğini hiç sanmıyorum."

 

"Şey abiler! Ben daha önce hiç görmedim de nasıl olacak bu rozet alma olayı?"

 

"Bak şimdi küçük kardeş. Aslında olay gayet basit. Draconis Akademisi'nden bir görevli gelip sınava katılmaya yetkin gördüğü bir kişiyi seçecek. Ardından ona rozeti verip, onla birlikte Draconis İmparatorluğunun başkentini olan Ejderhanın Başı Şehrine gidecek."

 

Bu tip konuşmalar bütün Ay ve Güneş Şehri'nde dolanıyordu

.

...

 

O sıralarda Satou odasında gelişim yapıyordu. Birden bire Satou'nun etrafını başlıca beyaz ve siyah olmak üzere çeşitli renkler sardı. Bu renkler mana tipleriydi. Kısa bir sürenin ardından Satou ağzını açtı ve tüm manayı emmeye başladı. Ardından emdiği tüm mana çekirdeğine dolmaya başladı. Ve sonunda Satou Vahşi Canavar aleminin başlangıç kademesine adım attı. Tam o anda Satou zihninde kadim bir ses duydu. Bu ses yoğun bir baskı taşıyan bir erkek sesiydi.

 

"Ey mirasımı elde eden canlı! Her neysen bu mesajı duyuyorsan bil ki sen benim varis adaylarımdan birisisin! Şu zamana kadar kim bilir kaç kişi benim mirasımı elde ettiklerini sandılar. Ancak sadece gücümün çok çok küçük bir kısmını elde ettiler. Varis adayı! Sen tıpkı bir ejderha da olması gereken cesaret, açgözlülük ve kibre sahipsin! Ancak sen aynı zamanda bir variste aradığım en önemli özellikler olan sakinlik ve en önemlisi çok güçlü bir iradeye de sahipsin. Sana şimdi daha önce sadece bir kişiye öğrettiğim Antik Ejderha Pençesi saldırı tekniğini veriyorum. Umarım ölmez ve benim Ejdertanrı'nın adını yaşatır ve sonunda mirasımı tam anlamıyla kullanacak kadar görkemli birisi olursun!"

 

Bu ses bittiğini an zihnine bir sürü bilgi hücum etti! Daha Satou ses hakkında düşenemeden gelen bu bilgiyi özümsemek zorunda kaldı. Bu Antik Ejder Pençesi tekniği çekirdeğinde üretebildiğini yeni öğrendiği ejderha manası adı verilen bir manayla kullanabiliyordu. Normal manayı ejderha manasına çevirip onu koluna yönlendirmesi gerekiyordu. Ardından elini bir pençe şekline sokunca teknik tamamlanıyordu.

 

Aslında pratikte teknik oldukça basitti. Fakat burada dolan bilgilerin bir kısmı mana ve ejderha manasının temel kullanımı ve farklarını içerdiğinden bir anlığına küçük bir acı hissetti. Acı zihninden gittiği sırada derin derin nefesler alıp sakinleşmeye başladı.

 

O sırada gizemli sesin dediği aklına geldi. Ne demişti o varis adayı? Bir kişiye öğrettiği teknik? Kafası allak bullak da olsa şimdi ki gücüyle hiç bir şey anlayamayacağını hisseden Satou sakinleşip gözlerini açtı.

 

'Bu benim için hoş bir süpriz oldu. Ancak sanki Ejdertanrı buna biraz fazla uzun bir isim vermiş. Buna kısaca Ejderha Pençesi demem daha uygun sanki ha?'

 

Satou'nun düşüncelerini duysa ilk Ejdertanrı kesinlikle kalp krizinden bir kez daha ölürdü. Varisi için o kadar uğraşıp hazırladığı tekniklerin isimlerini hem eleştiren hem de değiştiren bu saygısız onun varisiydi.

 

Satou ayağa kalkıp odasından çıktı. Bir aylık aralıklı gelişim süreci ona baya yaramıştı. Artık gelişim yoluna kesin olarak başlamış sayılırdı. Mutlu bir şekilde çıkarken aurasını saldığını fark etti. Bu aura onun ejderha kanından gelen bir auraydı. Bu aurayı bastırdıktan sonra Satou ne yapması gerektiğini düşünmeye başladı.

 

'Kahvaltı vakti geçeli oldu baya yani kahvaltıya inemem. Ne yapsam ki...'

 

Ne yapmasını düşünürken birden aklına yıldırım gibi bir düşünce düştü.

 

"Az daha unutuyordum! Bugün o gündü değil mi?"

 

Bir anda aklına geldi. Nasıl unutabildi ki? Bugün Draconis Büyücülük ve Savaşçılık Akademisi'nin öğrenci alımı için temsilci göndereceği gündü!

 

Gerçi şu son günlerde yaşadığı olaylar o kadar garip ki unutması normaldi herhalde. Bu tip düşünceleri geride bırakan Satou hafif bir heyecanla babasının klan işleriyle ilgilendiği odasına pandırdadanak girdi.

 

Jun o sırada bütün işlerini bitirmiş, tuhaf bir tür kitap okuyordu. Muhtemelen o da unutmuştu. Kapı birden açılınca yüzünde belli olan hafif bir öfke ile kapıya baktı. Satou'yu görünce yüzü yumuşasa da paldır güldür açmasından dolayı pek hoşnut değildi. Hoşnut olmayan bir tonda sordu.

 

"Ne oldu Satou?"

 

"Baba bugün o gün! Elçi geliyor!"

 

Bir an Jun, Satou'nun dediğini anlayamadı. Bir anlık boş bakışın ardından Jun'un dediği beynine yıldırım gibi düştü.

 

"Ne!"

 

Jun anında ayağa kalkıp okuduğu tuhaf kitabı bir yere koydu.

 

"Pekala o zaman hızla hazırlanmamız gerekecek!"

 

Ardından hızla fırladı. Bunu gören Satou babasına güldü. Babası her zaman nasıl hissediyorsa saklama gereği görmeden olduğu gibi belli ediyordu. Satou da odasına dönüp yeni aldırdığı kıyafetleri giydi. Altına siyah bir pantalon, üstüne siyah kısa kollu bir gömlek, üzerine ise sırt tarafında kurukafa sembolü olan siyah renkli bir ceket giymişti. Kendine aynadan bakan Satou gülümsedi.

 

"Şekilsin ha Satou!"

 

Kendine bir süre daha bakıp saçını filan taradıktan sonra dışarı çıktı. Klandaki herkes hazırlanmıştı.

 

Gerçi tüm bu kadar hazırlanma boşaydı.

 

Genelde temsilciler gelir. Potansiyel adayları seçer. O potansiyel adayları birbiri ile dövüştürüp kazananı yanına alırdı. Bugünde gelecek olan temsilcinin bir istisna olacağını kimse sanmıyordu.

 

...

 

Bir kaç saat sonra Ay ve Güneş şehrinin girişinde;

 

Black, White ve şehir lordunun klanından üyelerin hepsi girişinde bekliyordu. İnsanlar gergindi. Herhangi bir sıkıntı olursa onların başı yanacaktı. Bu yüzden istemsizce gerilirken, herkesin bekleyişi sonunda yerini buldu ve Ay & Güneş şehrine doğru giden yolda, şehre doğru yürüyen güzel bir kadın belirdi. Bu kadın ne çok yaşlı ne de çok genç denebilecek bir yaştaydı. Bu kadının uzun alev gibi kırmızı saçları, lapis mavisi gözleri ile güzel bir yüzü ile büyük göğüsleri ile doğal bir cazibesi vardı. Bu cazibeli kadının üzerindeki iki başlı ejder motifi işlenmiş, koyu kırmızı cübbenin vücut hatlarını belirtmesi kadını daha da bir cazibeli yapıyordu. Ancak Satou hariç kimse o ejder motifinden Draconis Akademisinden bir temsilci olduğunu anladığından şehvetle bakmaya cürret edemiyordu.

 

Satou ise kadını gördüğü an içinde kadını elde etme arzusu belirdi. Tabii ki Satou bu isteğin kanındaki açgözlülük ve şehvetin karışımından olduğunu farkına varabilse de ister istemez kendisi de kadının güzelliğiyle büyülenmişti. Kısa bir sürenin ardından kadın sonunda girişe ulaşmıştı. Kadını gören tüm yetkililer şehir lordu bile kadının önünde saygıyla eğildi. Bir kişi dışında...

 

Bir tek Satou eğilmemişti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr