Bölüm 447

avatar
7256 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 447


Bölüm 447: Yeni Totem!!



İki insanın hızlı ve etkili bir şekilde öldürülmesi Zhao Chunmu’nun gözlerinin hafifçe titreşmesine neden oldu. Fakat ifadesi her zamanki gibiydi.



O sırada Meng Hao elinde tuttuğu kelleyi bıraktı. Sağ elini kaldırdı ve ardından yere doğru bir hareket yaptı. Hemen Meng Hao’nun vücudundan kör edici kanlı bir ışık parladı, dönerek onlarca metrelik alanı kapladı. Bu Kanlı Ölüm Dünyasının içinde hemen on beş figür beliriverdi.



Onlar ortaya çıktıkları anda Meng Hao ileri doğru yürüdü. Sol elinin kan iradesi yayan iki parmağıyla figürlerden birinin alnına hafifçe vurdu. O anda bir gümbürtü duyulurken aynı zamanda sağ eliyle başka bir figürü yumrukladı.



Kan her yeri kaplamıştı ve buna arak arkaya yükselen kan dondurucu çığlıklar eşlik etmişti. Meng Hao’nun figürü tamamen kan rengine bürünmüştü. Sağ elbise kolunu sallayarak uzandı ve başka bir kadını daha tuttu. Sol eliyle depolama çantasına vurarak bir tıbbi hap çıkarttı ve hapı korku içindeki kadının ağzına itti.



Bir kaç nefeslik sürenin ardından kadının vücudu şişerek patlama noktasına geldi ve kanlar onlarca metrelik alana saçıldı. Bu saçılan kan, yakındaki 4-5 suikastçının üzerine bulaştı ve kadınların acınası çığlıkları eşliğinde vücutları kan havuzlarına dönüştü.



Zehir Gelişimcisi!!” diye bağırdı geriye kalan dört kadın. Onlar uzun, ince ve güzellerdi. Fakat şu an Meng Hao’nun acımasız katliamını görmeleriyle birlikte yüzleri dehşetle dolmuştu.



Yüzleri soluktu ve hemen geri çekilmeye başladılar. Artık ona suikast yapmak gibi bir girişimleri olmayacaktı, bunun aksine sanki hayatlarında görebilecekleri en korkunç insanla karşılaşmış gibi oradan kaçmaya çalışıyorlardı.



Kaçmak mı istiyorsunuz?” dedi Meng Hao, yüzü ifadesizdi. Bu kadınlar tuhaf formlara sahipti; eğer Meng Hao’nun Kanlı Ölüm Dünyası ve zayıf Şeytani Qi’si olmasa bu kadınların kendisine yaklaşmalarına engel olamayabilirdi.



Meng Hao bu sözlerle birlikte hemen harekete geçti. Onlara yaklaştığında dört kadının yüzü umutsuzlukla doldu. Fakat bu umutsuzluk yerini hemen vahşiliğe bırakmıştı. Tam saldırıya geçeceklerken Meng Hao gülümsedi. Aniden Kanlı Ölüm Dünyası daralmaya başladı. Göz açıp kapayıncaya kadar sanki devasa bir el dört kadının üzerine öfkeyle kapanıyormuş gibi göründü.



Yumruk onları ezip öldürürken gümbürtü sesi duyuldu. Meng Hao havada süzülüyordu; etrafındaki onlarca metrelik alan tamamen boştu. Başka hiç kimse görünmüyordu. Uzaktaki Akrep Dalı Gelişimcileri ona doğru bakıyorlardı, yüzlerindeki korku çok belirgindi.



Beş Kabile’nin üyeleri ise heyecanlanmaya başlıyor ve katliama devam ediyorlardı.



Zhao Chunmu kıkırdadı ve soğukkanlı bir şekilde konuştu: “Daha bitme…



Daha sözünü bitiremeden yüzü bir anda hayretle doldu.



Biraz önce Meng Hao’nun hemen arkasında karanlık bir figür belirmişti. Hiç ses çıkartmamış ve hiçbir dalgalanma yaratmamıştı, dış görünüşü tamamen tuhaftı, sanki bir hayalet gibiydi. Meng Hao’ya sanki küçük ışınlanma kullanmış gibi inanılmaz bir hızla fırladı. Fakat figür tam Meng Hao’ya ulaşacakken kan donduran bir çığlık koparttı. Meng Hao’nun sırtına saplamaya hazırlandığı sağ eli aniden sanki dönen bıçakların içine girmiş gibi paramparça olmuştu.



Meng Hao’nun sağ eli geriye doğru fırladı ve bu sonuncu, yaralı suikastçıyı boğazından yakaladı. Onu önüne doğru çekti, yumruğunu sıktı ve ardından gözlerinde öldürme arzusuyla Zhao Chunmu’ya doğru baktı.



Zhao Chunmu bu öldürme arzusunu gördüğünde kalbi soğuklukla doldu. Meng Hao biraz önce on sekiz Gizli Muhafızı öldürmüş ve bu durum Zhao Chunmu’yu tamamen sarsmıştı. Onun fark etmediği şey ise biraz uzağında duran Zhao Youlan’ın yüzündeki alaycı gülümsemeydi.



Ayrıca Zhao Youlan kendisini ondan daha fazla uzaklaştırmış, aralarına daha fazla mesafe koymuştu.



9 Büyük Kıdemli! Yüce Papaz! Ne pahasına olursa olsun o adamı öldürün!



Zhao Chunmu’nun bu sözlerinin ardından on figür hemen Meng Hao’ya doğru ışınlandı. Onlardan dokuz tanesi Erken Gelişen Ruh aşamasındaydı, bir tanesi ise Orta Gelişen Ruh aşamasındaydı. Bu on kişinin kombine saldırısı yeri ve göğü sarsabilirdi.



Fakat tam o anda aniden yukarıdan yankılanan acı bir gülümseme duyuldu.



Kabile, sizi yıllar boyunca korudum, ama ne yazık ki artık size eşlik edemeyeceğim… Toza dönüşmeden önce size son bir yaşama fırsatı vereceğim…” Gök gürültüsü gibi yankılanan ses Meng Hao’nun tüm benliğini titretmişti. Kafasını kaldırıp yukarı baktığında şu an tıpkı Toprak ve Su Totemleri gibi Karga Gözcü Kabilesi Treant’ının da parçalanarak ölüyor olduğunu gördü.



O öldüğünde çok miktarda hayat kuvveti bir auraya dönüşerek Beş Kabileye doğru fırladı ve insanların vücutlarıyla kaynaşarak iyileştirme gücüne dönüştü.



Fakat kaçınılmaz olan şey ise Treant’ın ölmesiyle Karga Gözcü Kabilesi üyelerinin totem dövmeleri yok olmaya başlamıştı. Bununla birlikte hepsinin gelişim merkezleri de düşme belirtileri gösteriyordu.



Fakat daha bu gerçekleşmeden önce Meng Hao’nun alnındaki Ahşap karakteri totem dövmesi kudretli, parlak bir ışık yaymaya başladı. Aniden kafasının üzerinde hayali bir devasa ağaç görüntüsü belirdi.



Yakından bakınca büyük bir ağaç gibiydi. Ama uzaktan bakınca o aslında “Ahşap” karakterini andırıyordu.



Şu an Karga Gözcü Kabilesi üyelerinin totem dövmelerinin yok oluşu durmuş, tam aksine dönüşüm geçirmeye başlamışlardı. Bir kaç nefeslik sürede bütün Karga Gözcü Kabilesi üyeleri totemlerinin dengeye girdiğini hissetmişlerdi. Fakat bu totemler artık Yeşilodun totemleri değildi… Meng Hao’ya ait olan Ahşap totemdi!



Bu tuhaf sahne Meng Hao’nun bile olacağını hayal edemeyeceği bir şeydi. Ahşap karakteri totemleri ortaya çıktığında vücudunu şiddetli bir titreme aldı ve aniden bütün Karga Gözcü Kabilesi üyelerini hissedebildiğini fark etti. Onların coşku ve hırslarını hissedebiliyordu. Dahası, sanki kendi vücuduna devamlı bir hayat kuvveti akışı oluyormuş gibiydi. O anda Meng Hao’nun aurası aniden hızlıca yükseldi.



Ahşap-tip totem dövmesi sonsuz ve şok edici bir ışık yaydı. Sadece Beş Kabile üyeleri değil, Akrep Dalı Gelişimcileri de buna şaşırmışlardı.



Zhao Youlan’ın gözleri kocaman açıldı ve nefesi hızlandı. Zhao Chunmu boş boş bakakaldı, gözleri kuşkuyla dolmuştu.



Batı Çölü Gelişimcilerinin hepsi bu totemlerin yalnızca şeytansılardan köken alabileceğini biliyorlardı. Gelişimciler gelişim pratik ederler ve asla totemik güç üretemezlerdi!



Bu olan bitenler onların hayal güçlerinin bile üzerindeydi. Gördükleri şey tek bir şeye işaret ediyordu: Meng Hao Karga Gözcü Kabilesinin Totemik Kutsal Antiği olmuştu!



Onun totemi artık Karga Gözcü Kabilesinin totemiydi! Aurasındaki patlayıcı artışın anlamı tıpkı büyülü totemik şeytansılar gibi, kabile üyelerinden ona yöneltilen tapınma gücünü absorbe edebilmesiydi!



Böyle şeytansıların totemler bahşedebilmesinin ana nedeni de zaten bu inanılmaz güçtü.



Yukarıdaki gökyüzünde, totemlerin savaşının yapıldığı yerden bir iç geçirme sesi duyuldu. Aşağıdaki insanlar şaşkınlıklarını ifade etmeye başladılar.



O bir totem olduğuna göre, onun totemi artık kabilenin Kutsal Antiğidir. O… Bizim gücümüzü absorbe edebilir!!



O acaba bir gelişimci değilde aslında bir şeytansı mı!?!?



Bu şok edici sahne tüm savaş alanını tam anlamıyla bir karmaşaya soktu. Biraz önce Karga Gözcü Kabilesi üyeleri Kutsal Antikleri olan Treant’ın ölüşü sebebiyle gelişim merkezi düşüşü yaşıyorlardı. Şimdi ise gelişim merkezleri artık düşüşte değildi. Öncekine göre biraz zayıflaşmışlardı, ama tam bir aşamalık düşüş yaşamamışlardı.



Şu an Meng Hao ile aralarında tarif edilemez bir bağlantı vardı. Gözlerini ona doğru yönelttiler, kalpleri inanılmaz bir coşku ve saygıyla doluyordu.



Kutsal Antik!



Biz Karga Gözcü kabilesi üyeleri olarak Kutsal Antiğe saygılarımızı sunuyoruz!!



Karga Gözcü Kabilesi üyeleri birer birer bağırmaya başladılar. Aniden savaşta gösterdikleri vahşilik artmıştı.



Meng Hao nefes nefese kalmıştı ve zihni allak bullaktı. Ama sonra her şey berraklaştı. Aurasındaki ani artışı fırsat bilerek elini havaya kaldırdı.



Bir yüz olmadan!



Aniden devasa bir yüz ortaya çıktı, gözleri kapalıydı. Kanlı bir parıltı yükseldi, dört bir yana yayılarak saldırı gücüne dönüştü ve ona doğru hücuma geçmiş olan dokuz Gelişen Ruh Gelişimcisine doğru çaptı.



Adamların yüzleri titreşti ve hemen geri çekilmeye başladılar.



Tek bir kelime!” Meng Hao aniden içinde inanılmaz bir gücün kaynadığını hissetti. Bu gücün kendisinden gelmediğini, onu depolayamayacağını ya da gelişim merkeziyle kaynaştıramayacağını algılayabiliyordu.



Bunu yapmak sanki bir çeşit kural ihlali gibiydi, bunu başarmak imkansızdı. Bu gücü yalnızca kullanabilir ya da belki ödünç alabilirdi. Bu güç Karga Gözcü Kabilesi üyelerinden geliyordu. Çok fazla üye yoktu, sadece bir kaç yüz kişiydi, ama onların coşkusu bu gücü şok edici bir seviyeye yükseltiyordu.



Bu ödünç güç Meng Hao’yu besleyebilir ve daha önce hayat kuvvetini emmiş olan Kan Ölümsüzü kutsal becerisinin ikinci formunu serbest bırakmasına olanak sağlayabilirdi!



Meng Hao’nun Ruhsal Duyusu da çarpıcı biçimde artmıştı. Onu önünde bölgeye doğru yaydı. Aniden biraz önce dağılmaya başlamış olan devasa yüz daha da netleşti. Biraz önce kapalı olan gözler ağızla birlikte açıldı.



Ağzından bir ses çıkar gibi oldu, bölgedeki insanların kulaklarına giren tuhaf bir sesti. Herkes tam olarak aynı şeyi duyduğu anda Meng Hao elini yere doğru yöneltti. Oradaki hava dalgalanmaya başladı. Akrep Dalının Orta Gelişen Ruh aşamasındaki Yüce Papazının yüzü inançsızlıkla dolmuştu.



Adam aniden titremeye başladı, sanki görünmez bir kuvvet onu yaralamış gibiydi. Hemen gerilemeye başladı ama daha bir kaç adım atmıştı ki ağzından kan sımaya başladı. Nefes nefese kalmış, gözleri korkuyla dolmuş bir şekilde konuşmaya başladı: “Put Alevi! O gerçekten de Put Alevinin gücünü kullanabiliyor! Sadece totem şeytansıları bunu yapabilir!!



Kan tüküren sadece Yüce Papaz değildi. Diğer Gelişen Ruh uzmanlarının yüzleri de şok ve dehşetle dolmuş ve arka arkaya kan tükürmeye başlamışlardı.



Meng Hao havada süzülürken saçları dalgalanıyor, elbisesi uçuşuyordu. Gözlerinde tuhaf bir parıltı vardı. Aldığı her nefesle Karga Gözcü Kabilesinin içine akan coşkulu gücünü hissedebiliyordu.



Put Alevi ha…” diye mırıldandı Meng Hao. Bir an gözlerini kapattı, ardından tekrar açtı. Gözleri vahşi bir parıltıyla doluydu.



Savaşın alevleri bütünleşsin…



Bir yüz olmadan, tek bir kelime, savaşın alevleri bütünleşsin! Bunlar Kan Ölümsüzü kutsal becerisinin üç formuydu. Meng Hao bu Put Alevi gücü sayesinde gerçek anlamda üçüncü formu kullanabiliyordu. Savaşın alevleri bütünleşsin!











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr